13 Haziran 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 OCAK 2011 / SAYI 1295 7 SHE PAST AWAY Fransa’nın son Marianne’ı oydu İpek Atcan henüz 22 yaşında ama Paris’teki Bercy Salonu’nda Fransa’nın özgürlük simgesi Marianne rolüyle ayakta alkışlandı. Hayatı aslında müzik ama şimdiden modellik teklifleri almaya başlamış. ransa’nın özgürlük simgesi Marianne’i bir Türk’ün canlandıracağı pek akla gelecek iş değil. İşte bunu başaran biri var. İpek Atcan. Geçen yıl Dünya Eskrim Şampiyonası’nda Fransızları kendine hayran bıraktı. Şimdilerde Dream TV’de sunuculuk yapıyor ama öte yandan önce voleybol sonra da müzikle iç içe olan hayatı artık bambaşka bir yöne gidiyor. Hayalinde oyunculuk veya modellik yokmuş ama şimdi “neden olmasın” diyor. Gaye Sökmen Ajansı’nda bağlı çalışıyor. Yakında kendisine Fransa’nın ünlü moda organizasyonu Haute Couture Haftası’nda podyumda yürürken rastlarsanız şaşırmayın. Organizasyondaki rolünüzün hikâyesi nedir? Geçen yıl Nisan ayında başka bir iş için Paris’teydim. Orada organizasyonun koreografı Redha Bentifour ile tanıştık. Kendisi dünyaca ünlü bir isim. Hep “seninle bir şeyler yapmayı çok isterim” diyordu. Benim dans etmem ya da oyunculuk ve modellik yapmam gerektiğini söylüyordu. Önceden gelen teklifler oldu ama hep kaçtım. Redha Bentifour çok başka tabii. Ancak ne yapabileceğimi bilmiyordum. O sırada bir aylığına tekrar Paris’e gitmiştim. Orada Redha’yla çok sık görüştük. Bana şampiyonanın açılışında Fransa’nın özgürlük simgesi Marianne rölünde yer almamı teklif etti. “Dans şovunda ben nasıl olurum” diye düşünürken, dedi ki “dans etmeyeceksin.” Aslında oraya bir model arıyorlardı. Redha da beni düşünmüş. Ben dedim ki “Fransa, Marianne, Türk nasıl olacak bu işler?” Bir şekilde kabul ettirdi. Fransızlar “madem bir yabancıyla çalışacağız o zaman Gisele olsun” diye düşünüyorlardı. Redha da yanıt olarak şunu verdi, “Evet Gisele’le çalışabiliriz, halkla ilişkiler açısından bize çok yararı da olabilir ama neden kendi Gisele’mizi yaratmıyoruz.” Bir anda kendimi sahnede buldum. Sahnede “yapamayacağım” korkusu yaşadınız mı? Provalara başladık, üç çift dansçı, DENİZ üç eskrimci, bir de ben varım. Eskrimciler Marianne’i koruyor. Bir çift ÜLKÜTEKİN Madrid Opera ve Balesi baş dansçıları, diğerleri Paris Opera ve Balesi, inanılmazlar. Nasıl yardımcı oldular anlatamam. Heyecanımı o kadar hafiflettiler ki. Şovda bir alkış koptu, böyle bir şey duymadım. Orada bir titredim. Tabii onlar için Marianne mevzusu çok mühim. Yeni Laetitia Casta yakıştırması yapılmış sanırım. Onu yazdılar ama şundan sanırım, hep etrafımda dönen “modellik yapmıyor musun” yaklaşımı var. Eskiden “yapmam” diyordum, şimdiyse “bilmem” diye geçiştiriyorum. Oradaki kıyafeti tasarlayan Cecile Christy aynı zamanda Paris Fashion Week’te bütün tasarımları yapan kişi. O “seni podyumda görmek istiyorum” dedi. Paris Fashion Week değil ama Haute Couture Haftası’nda. Bunu bir iki arkadaşıma anlatıp, Paris diye duyulunca böyle bir şey çıktı. Aslında önümüzdeki ay beni Paris’e bekliyorlar. Gitmeyi çok istiyorum ama bakacağız. Olursa o da başka bir deneyim. Hayat o kadar ilginç ki. Topuklu ayakkabı bana çok ters. Orada topuklu ayakkabı giymem gerekiyordu. Şimdi topuklu giyebiliyorum. Çocukluğunuzda spor mu müzik mi önce geliyordu? Hep çok iyi bir müzik dinleyicisiydim ama öncelikle sporcuydum. Vakıfbank’ta oynadım. Biraz daha sıksam a takımındaydım. Bir gün a takımdaki voleybolculardan birini soyunma odasında gördüm. “Ne güzel inşallah günün birinde ben de...” derken yüzünde bir ifade gördüm. “Evet maddi, manevi çok güzel bir hayat yaşıyoruz” kapıda cipi duruyor falan, “ama aslında hayat yaşamıyoruz” dedi. Günde çift antreman, başka bir hayatı yok. O gün bırakmaya karar verdim. Daha sosyal bir şey istiyordum. On beş yaşımda bıraktım. O sırada şansa Blue Jean’de buldum kendimi. Çok da keyifli yaptığım bir işti. Sosyal ortamım çok değişti. Bir sürü arkadaşım artık hayatımda yok ama şimdi müzik çevrem var. Hangisi keyifliydi bilmiyorum. Şimdi hepsinden uzağım. O daha keyifli. Yeni sezonla birlikte Dream TV’de Yüxexes programını sunmaya başladım. O da ilginç. Teklif ettiler, iki gün sonra canlı yayındaydım. Öncesinde diğer kanallardan çok teklif aldım müzik programı için ama onlar iki klip sunup bir mail okumakla sınırlı. Çok benlik değil. Dream TV birçok sunucu için basamak oldu. Sizin de benzer planlarınız var mı? Hiç öyle bir planım yok. Şöyle planlarım var. Oyunculuk eğitimi almak istiyorum ama oyunculuk yapmak istemiyorum. Dream’e de “kapağı attık, artık yürürüz” diye bakmıyorum. G Müziğe ilginiz nasıl gelişti? Bir dönem metalciydim. Küçüklüğüme döndüğümde Pink Floyd ve Frank Sinatra kendi tarzlarında ayrıdır. Adamakıllı yerli müzik dinlemeye başladığımda Aylin Aslım ve Vega ortaya çıktı. Dergide ilk Ceza’yla röportaj yapmıştım ve konuya çok uzaktım. Şunu anladım her şeyi dinlemem lazım. Çalıştığınız kurumların müziğe bakışını nasıl buluyorsunuz? Blue Jean piyasa içinde tarafsız durabilen yegâne dergiydi. Kaç dergi açıldı hiçbiri tutunamadı. O yüzden öyle bir dergide çalışmış olmaktan çok mutluyum. Dream de onun televizyon versiyonu. Bana çok uyuyor. Bir sürü müzisyen arkadaşım var. Yaptıkları işe inanmadıysam destek veremiyorum. Myspace’te Pr ve pazarlama asistanlığı yaptım. Dünyada Madonna filan albümlerini ilk Myspace’te yayımlıyordu. Bizdeyse büyük isimler “ben albümümü internete vermem” kafasındaydı. İnternetin müzikteki rolü dünyada da tartışılıyor. Benim için ses kalitesi önemli. İnternet kayıtlarının ses kalitesi çok iyi olmuyor. Ancak önemli olan sanatçıların bir şekilde hakkını alabilmesi. Tabii bu Fizy’nin kapatılmasıyla olacak bir şey değil. G İnanmadığım müzisyene destek vermem F Bursa’dan yükselen karanlık ses ursa’da başlayan bir hikâye She Past Away. Volkan Caner ve İdris Akbulut’un iki kişilik projesi karanlık müzikleriyle alternatif müzik alanında emin adımlarla ilerliyor. Kasvetli Kutlama ve Sanrı gibi şarkılarıyla “alternatif müzikte Türkçe söz olmuyor” diyenleri tekzip ediyor. Volkan Caner She Past Away’in hikâyesini bizimle paylaştı. Hikâyenizi öğrenebilir miyiz? Uzun zamandır hayalini kurduğum bir projeydi bu. Fakat uygulamaya geçirmek pek kolay olmadı. Genelden farklı müzik zevkleriniz varsa ve müzik üretmek istiyorsanız grup arkadaşı bulmak pek kolay değildir. 2004 yıllarıydı yanılmıyorsam İdris’in de bulunduğu bir grupta çalmaya başladım. Geçen zaman içinde İdris’le olan ortak müzik zevklerimiz iyice su üstüne çıkmaya başladı. Daha farklı ve karanlık müzikler üretme isteğimiz sonrasında She Past Away ortaya çıktı. Bunda izlediğimiz bir Neoplast konserinin de etkisi büyüktür. Sonrasında askerlik gibi birçok engelle karşılaştık ve bir süre bu projeyi askıya almak zorunda kaldık. 2008 sonlarına doğru da She Past Away ciddi bir grup olma yoluna doğru ilerlemeye başladı. Bursa’da nasıl bir alternatif müzik ortamı vardı ve siz She Past Away müziğinizi bu alan içinde nasıl şekillendirdiniz? Bursalı bir post 90’larda Bursa müzik anlamında çok aktif bir şehirdi. İlk punk ve new yerli rock festivalleri Bursa’da wave grubu. düzenlenmiştir. Her ne kadar yaş sebebiyle sadece son Müzikleri Joy dönemlerine şahit olsam da division ve efsane Koruyucu Pasajı ortamını da anmak gerekir. Gerçek Siouxsie&The anlamda underground kültürün yaşandığı, üretken bir dönemini Banshees gibi yansıtır Bursa’nın. Malesef gruplardan şimdilerde Bursa’nın üzerine bir karanlık çökmüş durumda. izler taşıyor. Müziğimizin şekillenmesinde bir etkisinin olup olmadığını söylemek zor bizim için. Yine de bunaltılı havasının üzerimizde olumlu etkileri olduğunu söyleyebiliriz. İlkokulda müzik öğretmeni olduğunu duydum, doğru mudur? Doğruysa merak ettiğim acaba öğrencileriniz müziğinizi biliyor mu? Evet, iki sene müzik öğretmenliği yaptım. Bana göre bir meslek olmadığını düşünüyorum. Müziğimizden haberleri yoktu bildiğim kadarıyla. Post punk ve new wave gibi türlerin dinleyicilerinin daha çok İstanbul’da olduğu öngörülür, siz buna katılıyor musunuz? Aslına bakarsanız biz öyle düşünmüyoruz. Artık internet var. İnsanların müziğe ulaşması için büyük şehirlerde oturmaları gerekmiyor. Bu tamamen kişisel ilgiyle alakalı. Bursa’da nasıl bir ilgi görüyorsunuz? Bursa’da hiç çalma fırsatımız olmadı. Nasıl ilgi gördüğümüzse tam bir soru işareti. Böyle bir planımız var, o zaman göreceğiz. İstanbul’daki alternatif müzik camiasını nasıl değerlendiriyorsunuz? İstanbul alternatif müzik piyasası genel olarak umut verici. Eskisine oranla daha fazla grup var takip ettiğimiz ve dinlediğimiz. Fazlaca sıra dışı bir sahne performansınız ve görüntünüz olduğu söylenebilir. Bunun arkasındaki hikâye nedir. Tepkiler nasıl? Sahnede görsellik bizim için önemli. Müziğimizin gereksinimi olan atmosferi elimizden geldiğince yansıtmaya çalışıyoruz. Yurtdışına göre düşünürsek pek aşırı bir durumumuz yok aslında. Tepkiler genelde iyi. Yadırgayanlar da oluyordur mutlaka ama pek umrumuzda değil. Yaptığınız müzik türünde Türkçe vokal söylemek bir hayli zor olmalı. Önce İngilizce söylemeyi düşündünüz mü? İlk başlarda İngilizce düşünmüştük ama bu kısa sürdü. Bizce Türkçe olması çok daha samimi. Zorlukları var tabii. Anadili İngilizce olmayan bir ülkede, İngilizcenin ardına saklanarak söz yazmak kolaya kaçmak olurdu. G www.myspace.com/shepastaway B Fotoğraf: UĞUR DEMİR C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle