Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 16 OCAK 2011 / SAYI 1295 ATAOL BEHRAMOĞLU Yıkarlarsa göğsümü siper edeceğim... Sanatın içine tükürmek ya da bir insanlık anıtını ucubeye benzetmek iktidar için olağan bir şey. Şimdi de Kars Belediyesi eski Başkanı Naif Alibeyoğlu’nun heykeltıraş Mehmet Aksoy’a yaptırdığı “İnsanlık Anıtı” yıkım tehlikesiyle karşı karşıya. Peki sizce tehlikede olan yalnızca anıt mı? ars’a her sonbaharda gitmeye çalışırım. Önceleri Altın Kaz Film Festivali bahane olurdu, sonbaharın tadı orada başkadır hem. 2006 yılından beri, AKP’den CHP’ye geçen dönemin Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu’nun Mehmet Aksoy’a yaptırdığı “İnsanlık Anıtı”nın yükselişini, büyümesini de heyecanla izlerdim. Hatta basın mensuplarının kaldığı otelin anıta bakan tarafındaki oda da şansa bana düşerdi. Benim içime düşense daha anıtın temelinin ilk atıldığı dönemden bu yana heykelin nasıl yıkılacağını planlayanların söyledikleriydi. Gel zaman git zaman kubbeyi çalan ALİ DENİZ kılıfını hazırladı. USLU 2008 yılında Anıtlar Kurulu projeyi durdurdu. “Bölgede tarihi eserler bulunduğuna” kanaat getiren kurul, insanlık anıtı henüz tamamlanmadan yıkım kararı aldı. Alibeyoğlu da 2009 yılında belediye başkanlığı seçimini kaybetti. Seçilen AKP’li Nevzat Bozkuş ise “Sit alanı üstünde olduğu ve ruhsatı bulunmadığı Fotoğraf: VEDAT ARIK için” heykeli yıkacaklarını açıkladı. Başbakan Erdoğan ise geçtiğimiz hafta Kars’ta “Hasan Harakani’nin türbesinin yanına bir onu yıkmak isteyen bir belediye, dünyada bir ilke ucube koymuşlar, garip bir şey dikmişler. Oradaki imza atmak için kolları sıvadı. Her nasılsa sesler tüm vakıf eserlerinin, o sanatkârane eserlerin yükseldi, tepkiler arttı. İlk başta tepkinin bu kadar olduğu yerde böyle bir şey olması düşünülemez. büyümeyeceğini düşünenler yanıldı. Konuyla ilgili olarak belediye başkanımız görevini Biz de Mehmet Aksoy ulaşmak için yola süratle yerine getirecektir. Bunu süratle bekliyoruz. koyulduk. Buluşmaya giderken yolda bir haber İnşallah ilk gelişimizde bunu da göreceğiz. O geldi. Başbakan yanlış anlaşılmıştı! Bunu açıklayan bölgeyi de gayet güzel bir park haline belediye ise başbakan değil Kültür ve Turizm Bakanı getirecektir” dedi. Ardından Dışişleri Bakanı Ahmet Ertuğrul Günay’dı. Çark etmek terimi başka ne için Davutoğlu da heykelin yıkılması konusunda görüş kullanılabilirdi ki? “Başbakan gecekondulardan bildirdi. AKP’li Kars Belediye bahsetti” diyen Günay, “biz hiç kimsenin emeğini Başkanı Nevzat Bozkuş da yıktırmayız” sözleriyle Aksoy’a destek verdi. Dedim karar çıkarsa anıtı ya tüm bunları Mehmet Aksoy’un atölyesine “kaldıracakların” söyledi. giderken haber aldık. Gerçi Aksoy, daha önce “İnsanlık Anıtı”na ucube Melih Gökçek’in “Tükürürüm böyle sanatın içine” diyen bir başbakan, hatta sözlerine maruz kalmıştı. “Periler Ülkesi” adlı eserine hakaret ettiği için Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek ile mahkemelik olmuştu. Aksoy’un açtığı dava 2002’de sonuçlanmış ve Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi Melih Gökçek’i Aksoy’a tazminat ödemeye mahkum etmiş ayrıca eserin eski yerine konulmasına karar vermişti. Tarih ne kadar tekerrür edecek bekleyip göreceğiz? Aksoy’un Polonezköy’deki atölyesine geldiğimizde kamyonetindeki ve dev vincindeki yazı karşıladı bizi “Taş taşırım, laf taşımam.” Hemen anlatmaya başladı sıkıntısını; “Ben orada bir insanın ortadan ikiye bölünmüş ve karşı karşıya konulmuş halini tasfir İnsanlık Anıtı 35 ettim. O parçalar tekrar birleştiğinde kendisi metre uzunluğunda olacak. Anıtın yapılmayan kısmında da bir göz var, ve 1500 ton ilahi bir göz. Hatta vicdanın gözü. Göz savaşları ağırlığında. anlatıyor. Gözden akan bir gözyaşı olacaktı. Tamamlansaydı 35 Heykelin altındaki tabyadan kimsenin haberi yoktu. metrelik bir de Biz onu ıslah ettik. İçine inek bağlıyorlardı, ahırdı. vicdanın gözyaşı Tabyayı korumaya aldık ve müze haline bölümü olacaktı. getireceğiz. Eski Belediye Başkanı AKP’liydi. Bütün mesele Naif, AKP’de kalmadı CHP’ye geçti ve AKP yeniden seçimleri kazanmasıyla hız Tolstoy’da yurtseverlik fikri eride bıraktığımız yıl ölümünün üzerinden yüz yıl geçmiş olan Lev Nikolayeviç Tolstoy sadece kendi ülkesinin ve döneminin değil, bütün zamanların en büyük dünya yazarlarındandır. Bu büyüklük nereden geliyor, gizemi nerededir? Herhalde tek bir yanıtı olamaz böyle bir sorunun. Fakat ille de bir şey söylemek gerekirse, ben Tolstoy’un kahramanları için Çernişevski’nin türettiği “ruhun diyalektiği” kavramını Tolstoy’un kendisi için de kullanırdım. Gerçekten de, tıpkı yapıtlarının kahramanları gibi, gençlik, belki ergenlik belki çocukluk yıllarından son nefesine kadar böylesine tedirgin ve devingen bir ruha herhalde çok az rastlanır. Fakat bu yazıda bu dev yazarın ne kişiliğini, ne romanlarını irdelemeye kalkışacak, sadece onun sanatsal yapıtlarının yanı sıra bazı mektup ve makalelerinde şiddetle eleştirdiği yurtseverlik kavramından ne anladığı üstüne düşündüklerimi özet olarak söylemeye çalışacağım… G *** Sayısız mektup ve makalelerini gözden geçirirken “Yurtseverlik mi Barış mı?” (Patriotizm ili Mir?) başlığını taşıyanı özellikle ilgimi çekmiş, ilk birkaç cümleyi okuduktan sonra bütününü daha dikkatle okuyup üzerinde düşünmek gerektiğini zihnimin bir köşesine kaydetmiştim. Şimdiyse elimizde sözünü ettiğim bu yazıyla birlikte Tolstoy’un aynı ya da benzer konulardaki yazılarından Türkçe bir seçmeler bulunuyor: “Savaş ve Askerlik Üzerine” (Epos yayınları, 2009). Bu kitabı dilimize kazandıran Rus ve Leh dili uzmanı, Prof. Dr. Aydın Süer kardeşimi sadece çeviri başarısından ötürü değil, netameli konuya girme gözü pekliğinden ötürü de kutluyorum… Kitapta Tolstoy’un konuya ilişkin mektup ve makalelerinin yanı sıra, Aydın Süer’in Tolstoy’un yapıtlarında bu kavramların işlenişini irdeleyen özlü ve öğretici değerlendirmeleri de yer alıyor. *** Tolstoy yazılarında savaşı yurtseverliğin kaçınılmaz sonucu olarak görüyor. Ona göre savaşların nedeni, genç kuşakların “yurtseverlik gibi boş bir inanç”la eğitilmesidir. Tolstoy’un “yurtseverlik” derken anladığı şeyin ne olduğunu irdelemeye çalışmadan önce, yukarıdaki saptamanın onun bilinen idealist dünya görüşünün sonucu olduğunu görmemek olası değil. Savaşların nedeni insanların şöyle ya da böyle eğitilmesinden çok, ekonomik sistemlerin yarattığı çıkar çatışmaları, pazar genişletme gereksinimleri ve hırslarıdır. Başka bir deyişle, tek tek insanları da yoğurup yönlendiren, nesnel, toplumsal olgulardır. Tolstoy ise, İncil’in hümanist öğretilerine uygunlukla davranmanın savaşları kökünden sona erdireceğine inanıyor. Bu inanç büsbütün mü yanlış? Kuşkusuz ki değil. Doğru bir hümanist eğitimle (Tolstoy’un ve onun gibi büyük insancıl yazarların yapıtlarıyla) yetişen kuşaklar, savaşa değil barışa yatkın olacaklardır. Fakat böyle bir eğitimin kitleselleşmesine, yine de tek tek bireysel çabalardan çok, büyük sınıfsal örgütlenmeler ve savaşımlar sonucunda ulaşılabilir… *** Tolstoy romanlarında da makalelerinde de anayurdu savunmak için savaşmayı reddetmiyor. Anayurda bağlılığı, anayurt sevgisini yadsımıyor. Böyle olsa, anayurt savaşını konu alan “Savaş ve Barış” nasıl yazılabilirdi? Onun “boş bir inanç” diye nitelediği yurtseverlik, romanlarında çeşitli tiplerini yaratarak eleştirdiği egemen sınıfların, aristokratların, kendi çıkarları yolunda halk kitlelerini etkilemek için kullandıkları sahte, şoven, ırkçı, sömürgeci sloganlardır. Eleştiri oklarının hedefi Rus Çarlığının emperyalist siyaseti, aristokrasinin ve Çarlık ordusunun yozlaşmış, kişiliksiz, karyerist temsilcileridir. Aynı toplumsal kesimlerin içinden çıkan gerçek kahramanlar ve özellikle de sıradan halk insanının gösterişsiz ve doğal yurt sevgisi ise Tolstoy’un övgüsünün odağındadır. *** Büyüklüğünün belki en önemli yönü sınırsız bir düşünce özgürlüğüne sahip oluşu, aynı ölçüde de düşündüklerini dile getirme gözüpekliği olan eşsiz bir yazarla kendi düşünme özgürlüğümüzün ve cesaretimizin sınırlarını sınamak için “Savaş ve Askerlik Üzerine” adlı yazılar toplamını mutlaka okumalıyız. G ataolb@cumhuriyet.com.tr K kazandı. Naif’in yaptığı tüm şeyler tu kaka oldu. Yeni başkan eski başkana, benim üzerimden hesap soruyor. Sanatın siyaseti olmaz. Zaten sanatım partiler üstü benim.” Kars’ta belediye seçimleri sonrasında heykeller kaldırılmıştı. Kars’ın sembolü kaz heykelleri bile vardı bunların arasında. Kars’ın kültür ve sanattan uzaklaşması adına atılan adımları yeni Belediye Başkanı Nevzat Bozkuş, “sanata ayıracak paramız yok, altyapıya önem vereceğiz” diye açıklıyordu. Kars’ı son yılların en gözde kültür şehirlerinden yapan festival ve etkinliklere de böylelikle son nokta kondu. Görülüyor ki altyapıya önem vermek için önce heykel ve anıtlar, özellikle de “insanlık anıtları” ortadan kaldırılmalı. Tabii anıta tepkiler farklı nedenlerden geliyor aslında. En popüleri de “Anıttakilerden biri Ermeni, kendini kasıyor. Diğeri Türk, elini uzatmış, ezik büzük özür diliyor. Gözyaşları da Ermenilerin sevinç gözyaşları” diye yorumlanıyor. Aksoy ise bu kahve fallarından bıkmış. Önümüzdeki günlerde neler olacak göreceğiz. Anıtlar kurulunun pusulası neyi gösterecek bilemiyoruz. Dünyada bir ilk gerçekleştirip bir insanlık anıtını yıkarlar mı? Aksoy’a göre yıkım fiziki açıdan da çok zor. Dünyaya bunu anlatmak da mümkün değil. Çünkü dünyada da herkes her yalana kanmaz buradaki gibi. Aksoy, “anıtı parçalayarak yıkacaklar ya da altına dinamit koyacaklar. Taliban’a dönerler” diyor. İnsanlık anıtını yıkacak olanlar onun altında kalırlar gibi beylik laflara gelince. Bu ülkede neler oldu ve kimse bir şeyin altında kalmadı. Katiller salındı, herkesin gördüğü faili meçhuller ortada kaldı. İçerdekiler ise malum. Aksoy, 30 metre yüksekliğinde ve Ermenistan’dan görülebilen Türkiye’nin en büyük heykeli “İnsanlık Anıtı”nın barışı simgelediğini özellikle vurguluyor. “Başbakan, Cumhurbaşkanı Ermenistan’a gidiyor barış için. Ama bir yandan da barış öneren, savaş karşıtı bir anıtı yıkmaya çalışıyor. Hani barış istiyorduk?” diyor. Eğer yıkım kararı çıkarsa da göğsünü siper edeceğine hiç şüphe yok. G C M Y B C MY B