01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

16 OCAK 2011 / SAYI 1295 5 Restorana uçak indiriyoruz urat Bronz’un uçan cisimlere ilgisi çocukluğuna dayanıyor. Atlayan, dönen, yuvarlanan ve bir şeylere dönüşebilen şeylerle ilgilenmiş hep. “İlk olarak o zamanlar uçacağını sandığım birçok fikrimi tasarlayarak üretmeye başladım. Tabii hiçbiri uçmadı. Sonrasında doğru yolu bulup Türk Hava Kurumu sayesinde model uçakçılığa başladım. Hatta 1996 yılında Kartal THK takımı ile katıldığım Türkiye şampiyonasında Junior F1H (Serbest Uçuş Planor A1) kategorisinde Türkiye şampiyonu oldum ve 1997 Dünya Hava Oyunları takımına seçildim.” İTÜ Uçak Mühendisliği’nde yüksek lisansını yaptıktan sonra da rotası iyiden iyiye Fransa’ya dönmüş. “İTÜ adına birçok yurtdışı yarışmalarına katılıyordum. 2006 yılında Almanya’da katıldığım bir konferansta açık kaynaklı otopilot projesi üzerine çalışan Fransız bir takım (Paparazzi) ile tanıştım. İnternet üzerinden çalışmaya başladık. 2007 yılında Fransa Toulouse’daki EMAV ve 2008 yılında Hindistan Agra’daki IMAV yarışmalarına beraber katıldık. Sonra da onlarla çalışmaya devam ettim.” Çalışma alanları çok çeşitli, her biri de proje destekli konular. Bu projelerde uçuş hakkına sahip olmaları da tasarımların gerçek hayat koşullarına göre yapılmasında önem sağlıyor. İşin eğlencesi mi? Onu da örnekliyor Bronz: “Şehir dışında takımın sürekli gittiği bir restoran var.Takım üyelerinden birisi de restorana 15 km mesafede oturuyor. Evde toplanıp, iki gruba ayrılıyoruz: Kalkış ve iniş grupları. İniş grubu restorana gidiyor, kalkış grubu ise evde uçağı hazır hale getirip restorana yolluyor. Daha sonra hep beraber uçağın restoranın bahçesine gelmesini bekliyoruz. Akşam saatlerinde olduğu için uçağın sadece ışıkları görünüyor ve tabii ki önümüzdeki bilgisayardan takip ettiği rotası ve o an nerede olduğu. Bizim eğlencemiz de işte böyle.” G M Bronz, insansız uçaklarını ArGe için tasarlıyor. Casus değil, araştırma uçağı yapıyorum Murat Bronz, 29 yaşında. Tasarladığı ve ürettiği insansız uçaklarla bir dönem adından söz ettirdi, şimdi de Fransa’daki takımıyla bunları geliştirmeye devam ediyor. Derdi bu uçakların insanlığa fayda sağlayabilecek alanlarda kullanılması. O yüzden de savaş oyuncaklarından biri olmamasına karşı hatırı sayılır bir duruş sergiliyor. urat Bronz, insansız uçak tasarlayan ve üretimini gerçekleştiren genç bir araştırma görevlisi. Hikâyesi 2007’de Fransa Toulouse’daki EMAV ve 2008 yılında Hindistan Agra’daki IMAV yarışmalarıyla beraber Fransa’ya uzanıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi’nde fizik okuyup, daha sonra uçak mühendisliğine yönelen Bronz, İTÜ’de yüksek lisansını yaptıktan sonra da Fransa’ya yerleşiyor. Şimdilerde açık kaynaklı otopilot projesi üzerine çalışan ve bir Fransız takımı olan Paparazzi’de çalışıyor, labaratuvarın tüm projelerinde yer alıp, aynı zamanda doktorasını yapıyor. Tasarladığı insansız uçakları duyunca akla ilk düşen savaş elbette. Ancak onun savaşa karşı duruşu net. 80 cm’lik, üzerinde kamera taşıyan gözlem amaçlı hava araçlarının doğal felaketler, kıyı şeridi ölçümleri, yüksek ya da alçak bölgelerdeki alanlardan gerçek zamanlı ZUHAL AYTOLUN M görüntü aktarıp, tespit yapabilmek amacıyla kullanılmasından yana. Üretimi ve tasarımı size ait insansız uçaklardan söz ediyoruz! Nedir içeriği ve kullanım alanı? Taşıyabildikleri kamera sayesinde öncelikli olarak gözlem odaklı, su baskınları, depremler gibi doğal felaketler, kıyı şeridi ölçümleri, direkt görüntü çekimleri amacıyla kullanılabiliyor. Farklı sensorlere de sahip. Ultrasonic sensor ile balık grupları aradık, kimyasal sensor ile belirli bir içeriğe sahip dumanın kaynağını büyük bir alanda taradık. Bahsettiğimiz uçaklar gerçekten çok küçük ve maliyetleri de çok düşük. Dolayısıyla kullanım alanları her geçen gün artıyor. İnternette casus uçak tasarladığınıza dair de haberler görünüyor. İlk tasarladığınız Fırtına1 bir casus uçak mıydı? Hangi alanlarda kullanıldı? İnsansız hava araçlarının başına ilgi çekmesi amacıyla sıkça “casus” Nallıhan’ın iğne oyaları SİNEM DÖNMEZ eryem Bakıcı, tek başına 168 kadına hem para kazanma hem de kariyer imkânı sağlıyor. Ankara’nın Nallıhan ilçesinde iğne oyası yaparak para kazanan kadınlar, bu şekilde bütçelerine katkı sağlarken, Nallıhan’ın kültüründe apayrı bir yeri olan iğne oyayı da kormuş oluyorlar. Renklerinin ve modellerinin çeşitliliği bir yana dursun, sağlamlığı ile de dikkat çekiyor oyalar. Kolyeden küpeye, kitap ayracından peçeteliğe kadar rengarenk pek çok şey yapan kadınlar, hem moda tasarımcılarından hem de turizmcilerden destek bekliyor. Bakıcı’yla Nallıhan’da büyüyen Nallıhanlı iğne oyasını konuştuk. kadınlar Meryem Bakıcı bundan 10 yıl önce Nallıhan Kadınları düşlerini Koruma Derneği yönetimine gerçekleştirdi. giriyor, ilçenin kadınlarına destek olmak, gerektiğinde Ürettikleri iğne yardım etmek için kurulan oyalarıyla hem derneğe bir gün bir kadın geliyor ve 20 Lira istiyor. geçimlerini Bakıcı, 20 Lira’yı ne sağlıyor hem yapacaksın diye sorunca borcu olduğunu ve 20 de Nallıhan'ın Lira’sının eksik kaldığını tanıtımına söylüyor kadın. İşte o gün Bakıcı, “Bir kadın 20 Lira için katkıda kimsenin kapısına gitmemeli” bulunuyorlar. diye düşünüyor ve oyayla da yolu bu şekilde kesişiyor. M Yörenin kültüründe var olan iğne oyayı geliştirmekle başlıyorlar. Kadınlara halk eğitim merkezindeki öğretmenlerle birlikte iğne oyası öğretiyorlar. Kısa süre içinde çoğalıyorlar, Ankara’da Vehbi Koç Araştırmalar Merkezi’nde sergi açtıktan sonra Amerika’ya da bir sergi gönderiyorlar. Daha sonra Bakıcı, CHP Kadın Kolları Başkanı oluyor, o dönem CHP İl Başkanı kadınlara bir yer tahsis ediyor, 4 yıl kadar da kadınlar orada çalışıyorlar. 2009’da da Nallıhan’ın restore edilen turistik hanlarından birinin içindeki bir dükkâna geçiyorlar. İsimleri de “Ardıç El Sanatları Nallıhan Düşler Evi” oluyor. Şimdi orada tam 168 kadın çalışıyor. “Satış potansiyeli artarken kadın sayısı da artıyor. 10 yıldır da bu sürüyor. Biz kadınlarımıza çok iyi para kazandırıyoruz diğer bölgelere göre” diyor Bakıcı. Şu an satış yapmak için sürekli dolaşıyor Bakıcı. Çeşitli fuar ve festivaller, kermeslere katılıyor, bu şekilde para kazandırıyorlar kadınlara. “İlk başta ayda 2 bin Lira para sağlayabilirsek mutlu hissediyorduk, şimdi haftalık 2 bin Lira nakit para ödeyebiliyoruz” diye anlatıyor bu 10 yılda ne kadar geliştiklerini. Ancak Nallıhan’ın henüz turistik olarak bakir bölgelerden biri olduğunu, gerek doğası gerekse iğne oyası geleneğinin duyulmasıyla birlikte Nallıhan turizminin de gelişeceğini söylüyor. İğne oya geleneği Tarsus, Ödemiş, Gönen’de bir de Nallıhan’da var. Nallıhan’da sadece Ardıç El Sanatları Nallıhan Düşler Evi değil, pek çok dernek ya da topluluktaki kadın iğne oya yapıyor. Toplam 600 kadar kadın iğne oyadan para kazanıyor Nallıhan’da. İpekoya.com adresli sitelerinden oyaların modellerine bakmak mümkün. Ardıç çiçeğinden tutun da sonbahar yapraklarına kadar pek çok renk ve model kullanıyorlar. Bakıcı, moda tasarımcılarıyla kolaylıkla çalışabileceklerini de ekliyor: “Bize çizilip verilen bir modeli de çalışabiliyoruz, yani modacıların çizebileceği bir modeli de çalışmak çok kolay. O kaliteyi ve eğitimi sağlamış durumdayız.” Siteden beğenip iletişime geçince toplu siparişleri de Meryem Bakıcı yapabiliyorlar. G sıfatı ekleniyor. Tabii ki casusluk bu tip uçakların yapabileceği görevlerden birisi. Fakat farklı birçok da görevi var. Fırtına1, 2007 yılında tasarladığım mikro hava aracıydı. Tek kişi ile yönetilebilen, elden fırlatılarak uçuşa başlayan ve üzerindeki mikro kamerası ile yere gerçek zamanlı görüntü aktarabilen bir araçtı. 50 cm kanat açıklığında, 300 gr ağırlığında bir tasarım. Üzerinde tekrar çalışma imkânım oldu. Şu anda eski Fırtına1, yeni versiyon adlarıyla FireStorm ve Solar Storm olarak yarışmaya katıldı. Uçuş süresini 100 dakikaya çıkardığımız Fire Storm, bu boyuttaki en uzun uçuş süresine sahip araçlardan biri. Solar Storm ise dünyada 50 cm boyutta tamamen otonom uçabilen ilk güneş panelli hava aracı. Bu üretimleri nereye gerçekleştiriyorsunuz? Hepsi kendimize. Türkiye ve Fransa’da tamamen akademik ve ArGe amaçlı çalıştığım için herhangi bir uçağımı kimseye satmadım bugüne kadar. İnsansız uçak insanın zihnine derhal savaşı getiriyor! Sizin duruşunuz nedir bu noktada? Savaştan ya da savaş oyuncaklarından kendinizi uzak tutabiliyor musunuz? Ben insansız hava araçlarını insanlığa fayda amaçlı görüyorum. Bahsettiğim gibi bizim insansız hava araçlarını kullanım amaçlarımız da sadece bunlardan ibaret. O yüzden de savaşa hiç yaklaşmadık diyebilirim. Çalışmalarımız hep açık kaynaklı, dolayısıyla çıkan ürün herkese açık bir bilgi oluyor. Siz bilimsel bir çalışma yapıyorsunuz ancak bunun farklı ve belki de hiç istemediğiniz alanlara kayması ihtimali de yok mu? Bu internet çağında bir şeyi saklamanın hiçbir faydası yok. Açık kaynaklı bir yazılıma sahip olduğumuz için çoğu kez, “teröristler de insansız hava aracı yapabilir” eleştirili mailler aldık. Fakat doğrusu şu ki, kötü amaçlı kullanımı hedef almış kitle zaten bu araçlara piyasadan ulaşabiliyor. Yazılım donanım geliştirmekle ilgileneceğini hiç sanmıyorum. Peki açık kaynaklı olmanın ve paylaşmanın avantajları neler? Her gün dünyanın bir yerinde sistemimiz uçuyor, her farklı noktada, hava şartlarında kullanıcılar farklı zorluklarla karşılaşıp uçuş sonrası raporlarını bize yolluyorlar. Örnekse ilk zamanlar, sistemimizin güney yarım kürede doğru çalışmadığını bilmiyorduk. Ya da Amerika'da Death Valley'de deniz seviyesinin altında uçuş yaptığında veya sıfır enleminden geçerken yaşadığımız sorunlardan haberimiz yoktu. Bunların hepsi düzeltildi. Bu da açık kaynaklı olmanın ve çok kullanıcıdan geri dönüş alabilmenin sayesinde. Gelecekle ilgili ne gibi hayalleriniz ya da projeleriniz var? Proje o kadar çok ki... Ben bile kendimi takip edemiyorum bazı zamanlar. Fakat genel hedefim son 56 yılda öğrenme ivmemi mutlu olduğum doğrultuda sürdürebilmek. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle