17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Kerem Kılıçdaroğlu: Babam az da olsa bağlama çalar Soldan sağa: Ege Tülek, Kerem Kılıçdaroğlu, Barış Çimenoğlu, Ozan Kökkaya, Anıl Kaya CHP’yi daha önce yakından izliyor muydunuz? Tabii ki... Sadece babamın grup başkan vekilliğinden dolayı değil... Türkiye siyaseti açısından çok önemli, ülke siyasetine yön veren ve vermeye devam edeceğini düşündüğüm bir parti olduğu için gelişmeleri mümkün olduğunca yakından takip etmeye çalışıyorum. Siyaset bilimi mezunusunuz. Bölümünüzle ilgili bir iş yapmayı düşünüyor musunuz? Yoksa profesyonel olarak müzik yapmaya mı devam edeceksiniz? Aslında akademisyen olmayı ve Uzakdoğu üzerinde uzmanlaşmayı istiyorum. Müziği devam ettirmek de istiyorum. Grupça gidebildiğimiz yere kadar gideceğiz. Davulu bırakacağımı düşünmüyorum. İleride siyasete atılmayı düşünüyor musunuz? Hayır böyle bir düşüncem yok. Babamdan gördüğüm kadarıyla bu çok yorucu ve stresli bir meslek. Fazlasıyla özverili olmak gerekiyor. Babanızın genel başkanlığı konusunda ne düşünüyorsunuz? Sizce CHP için yeni bir dönem başlayacak mı? Mutluyum, bence çok önemli ve onurlu bir göreve geldi. Öte yandan genel başkanlık çok büyük bir sorumluluk istiyor. Bence CHP bundan sonra halka daha yakın bir politika izleyecek. Mesela Doğu ve Güneydoğuya daha çok gidilecek. Sosyal politikalara yönelik çalışmalara yoğunlaşılacak. Babanızın müzik zevki nasıl? Babam daha çok özgün müzikten ve Türk sanat müziğinden hoşlanır. Bağlamaya ilgisi vardır, hatta az da olsa çalar. Sizin şarkılarınızı babanız nasıl buluyor? Pek dinlemiyor açıkçası ve belki de biraz gürültülü buluyordur. Babanız CHP’nin genel başkanı oldu. Hayatınızda ne değişecek? Genel başkan olduğu için evde biraz daha az görüşeceğiz. Sertsessiz’e olan ilgi de bu dönemde arttı tabii, fakat bunun geçici olduğunu düşünüyorum. Biz grupça çalışmalara devam ettiğimiz sürece bu dönemsel ilgi kalıcı olacak bence. Onun dışında hayatımda bir değişiklik yok. Daha popüler oldunuz. Bundan rahatsız oluyor musunuz? Dışarı çıktığımda veya okula gittiğimde insanlar çok olumlu tepkiler veriyorlar ve bu tabii çok güzel bir olay. Bunun da kısa süreli olacağını düşünüyorum. O yüzden şu an için bir rahatsızlık yok. Aile içinde babanızın adaylığına karşı çıkan oldu mu? Bunun kendisi için çok stresli bir görev olduğunu düşünüyorum. Fakat biz kararının arkasında olduk. Evde babanızdan sonra en siyasi kişilik kim? Evde siyasi gelişmeleri en çok annem takip eder. Siyasete meraklıdır, eve her gün Cumhuriyet girdiği için özellikle gazetenizin yazarlarını çok eskiden beri yakından takip eder. G 7 Kadınlar için hayatın her alanında olduğu gibi trafik de erkek egemenliğiyle mücadele etmeleri gereken bir alan. Fakat örnek alıp örnek gösterebilecekleri iki isim var. Burcu Çetinkaya ve Çiçek Güney dört yıldır ralli sporunun içindeler. Biz daha çok magazin programlarında kendilerini görsek de başarıları sayesinde ünleri dünya Fotoğraf: Vedat Arık SERGİ Günseli Kato performansıyla Baku’yu fethetti İPEK ÖZBEY ir grup gazeteciyle birlikte Günseli Kato’nun Baku’da açacağı sergi ve öncesindeki performansı izlemek üzere Azerbaycan’a yol aldık. Baku Havalimanı’ndan çıktığımız andaki şaşkınlığımız üç gün boyunca hiç azalmadı, yanı başımızdaki Baku’yu bu kadar az ve yanlış bildiğimiz için biraz da utandık. Havalimanından şehir merkezine giden yolda birileri oyun oynuyor gibiydi. Sessiz sokaklarda oynanan ışık oyununu tenis maçı izler gibi izledik. Bir sağa, bir sola, bir sağa, bir sola… Sonradan öğrendik ki, yol kenarına sur misali dikilmiş ve üstelik ışıklandırılmış bu duvarlar şehrin yoksulluğunu örtermiş. Serginin yapılacağı İçerişehir’e vardığımızda ise bambaşka bir yerdeydik artık. Sovyet izini sonuna kadar taşıyan binalar yan yana dizilmiş. Bu arada Azerbaycanlılar arasında hâlâ Rusça’nın yaygın olarak kullanıldığını söyleyebiliriz. Kent küllerinden doğuyor adeta. Bütün binalar soyuluyor, üstüne yeni kıyafetler giydiriliyor. Ama tarzını asla kaybetmiyor. Yani kimsenin aklına 1800’lerde yapılan binanın yerine plaza dikmek gelmiyor. Ne müthiş değil mi? Müzeleri gezdiğinizde sanatçının, özellikle de müzisyenlerin Azeriler için ne kadar kıymetli olduğunu anlıyorsunuz. Çünkü müzeler onların portreleriyle donatılmış. Biz oradayken kaç okul tarafından ziyaret edildiğini saymaktan vazgeçip, kendimizi müzisyenin ruhuna teslim ettik. B Biz Kerem’i popüler değilken sevdik... ŞİRİN GÜVEN çapında yayıldı. Kadından şoför olur... 1. Sayfanın devamı IRC. WRC’den (Dünya Ralli Şampiyonası) daha farklı bir yapıya sahip. Burcu Çetinkaya: Rekabet çok yüksek. WRC’de Citroen ve Ford ön planda. IRC’deyse genel klasmana girebilecek otomobiller arasında Peugeot 207, Ford Fiesta, Skoda, Evo 10 gibi markalar var. Peugeot adına yarışmak sizin için baskı oluşturuyor mu? B. Çetinkaya: Geçen yıl şampiyonayı kazanmış otomobille yarışmak tabii ki baskı oluşturuyor. Otomobil kendini kanıtlamış, bizim de kendimizi kanıtlamamız gerekiyor, ama bu bizim sevdiğimiz bir baskı. İşin magazin kısmında sizi rahatsız eden durumlar oldu mu? B. Çetinkaya: Karşı değiliz, yaptığımız işi DENİZ tanıtmak istiyoruz. Ancak bunu yapacağız diye ÜLKÜTEKİN yalan haberler ya da farklı konularla gündeme gelmek istemeyiz. Bir keresinde “Erkek Geçmeye Bayılırım” başlığıyla bir haber yayımlanmıştı. Erkek geçmek gibi bir zevkimiz yok. Biz başarılı olmak istiyoruz, bu sporu yapanların yüzde doksanı da erkek, dolayısyla erkekleri geçmemiz gerekiyor. Sanırım yurtdışında daha çok tanınıyorsunuz. B. Çetinkaya: Türkiye’de daha çok tanınıyoruz, ama gittiğimiz yerler ve yaptığımız etkinliklere göre kıyaslarsak gördüğümüz ilgi karşılaştırılamaz. Burada magazin yönüyle daha fazla ama yurtdışında yaptığımız işle tanınıyoruz. Burada ilgi biraz daha yüzeysel “iki kadın varmış yarışıyorlarmış” şeklinde. Arkadaşlığınız nasıl başladı? B. Çetinkaya: Aslında Uludağ’la başladı. Tüm boş zamanlarımızda Çiçek de ben de Uludağ’a kaçıp snowboard yapardık, bir süre sonra yollarımız daha sık kesişmeye başladı ve arkadaş olduk. Başta rakiplik vardı, ama şimdi ortaklığa dönüştü. Ralli nasıl hayatınıza girdi? Ç. Güney: Burcu ralliye geçince copilot arayışına girdi. Bir gün konuşuyorduk, dedi ki “Keşke birlikte yarışsak”. Ben de “Neden olmasın aileme sorayım” diye cevap verdim. Başta yine “olmaz” dediler ama annem Renç Koçibey döneminde birkaç kez copilotluk yapmıştı. Onu kandırmak daha kolay oldu. B. Çetinkaya: Babam otomotiv sektörünün içinde bir insandı. Ancak “bu işi yapacağım” dediğimde çok hoşuna gitmedi. “Ne olacak herkes yapıyor, sadece haftasonları” diye ikna etmeye çalıştığımda. “Ben seni biliyorum, sen bir işi kafaya koyduğunda sırf hobi olarak yapmazsın. İşi gücü de bırakırsın o yüzden istemiyorum” dedi. Ben yine de yapmaya başladım, sonunda o da destek vermeye başladı. Beni hep bu işi profesyonel yapmaya yöneltti. Maddi destek vermedi, bu da çok önemli. Bugün bu işe dört kolla sarıldıysam, çok uğraştığım için. Yoksa işin profesyonelce nasıl yapılacağını öğrenemezdim. G Kemal Kılıçdaroğlu herhalde bir müzik grubunu meşhur HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun oğlu Kerem’in davul çaldığını duymayan kalmamıştır, müzik grupları “Sertsessiz”i de. Ankaralı beş genç, dördü halen eğitimini sürdürüyor, bir yandan da sevdikleri bir alanda kendilerini ifade ediyorlar. Öyle çok büyük beklentileri yok, keyif aldıkları müddetçe “Sertsessiz”i sürdürmeye kararlılar. Anıl Kaya, Ozan Kökkaya, Ege Tülek, Barış Çimenoğlu ve Kerem Kılıçdaroğlu sorularımızı yanıtladı. Grubun kurulma hikâyesinden bahseder misiniz? Ozan Kökkaya: Grubu 2003 yılında Anıl'la beraber kurduk, birkaç ay sonra Kerem ile tanıştık. 2005’de Barış, 2007 yılında Ege aramıza katıldı, çok da güzel oldu. Grubunuz adını neden “Sertsessiz” koydunuz? Sert ve sessiz karakterler misiniz? Kerem Kılıçdaroğlu: Genel olarak sakinimdir. Pek sert olduğum söylenemez, çok zor ve nadiren sinirlenirim. Babama çekmişim yani. Ege Tülek: Kendi halinde adamlarız biz. Bu anlamda “sertsessiz” insanlar olmak bize fazla iddialı kalıyor olabilir. Ozan çok konuşuyor zaten, hiç sessiz değil. Ağırlıklı olarak ska müzik yapıyorsunuz sanırım. Türkiye’de ska müzik yapan topluluklar çok az... Barış Çimenoğlu: Türkiye’de Athena, ska’yı çok ileri noktalara taşıdı fakat gene de ska yapan grup sayısı diğer tarzlara göre çok az. E. Tülek: Genel yapısı itibarıyla Türkiye’ye yakın olan bir müzik türü değil. Athena olmasa çok çok uzak kalabilirdi de. İşin farklı bir kısmı ise artık internet, iletişim ve bilişim araçları sayesinde herkesin her şeye ulaşabiliyor olması ve bu anlamda bireysel yakınlıklar ve ilgi alanlarının kurulabiliyor olması. Bu sebeple belirli kesimler ve kültür grupları oluşuyor. Ska’nın da bu şekilde bir kitlesi var Türkiye’de çok yaygın olmasa da. Şarkılarınızla dinleyicilerinize ne anlatıyorsunuz? Anıl Kaya: Grubun yaptığı şarkılar bizim yaşantımızı ve inandığımız şeyleri anlatıyor genelde. Bazı hatıralarımız çok melankolik olsa bile bunları olabildiğince o havanın dışına çıkarmaya çalışıyoruz. Çünkü zaten ortalıkta insanları üzen yeterince şey var, bir de bize gerek yok. Müzikten ne gibi beklentileriniz var? B. Çimenoğlu: Enerjimizin yettiği yere kadar duygularımızı bestelerimize yansıtmak ve bunları da ulaşabildiğimiz yere kadar dinleyiciye ulaştırmak müziğin en keyifli kısmı bana göre. Maddi bir beklentim yok. E. Tülek: Müzikten “Bunu yaptık, karşılığı da bu olmalı” şeklinde bir beklentimiz yok. Aslında bir beklentimiz yok. İstediğimiz ve sevdiğimiz için uğraşıyoruz. Getirileri ve götürüleri de oluyor. Bu da çok doğal O. Kökkaya: Pek bir beklentim yok, sadece yaptığım işten keyif almak isterim. A. Kaya: Beklentiden daha çok birlikte yapmaktan keyif aldığımız için yapıyoruz bu işi. Bu şekilde de çok şey yaşadık müzikle. Aynen böyle davam edeceğiz. Albüm çıkarmayı düşünüyor musunuz? K. Kılıçdaroğlu: Çalışmalara devam edersek neden EVLENMEK BU İŞE ENGEL DEĞİL “Motorsporları erkek işidir” gibi bir önyargıyla karşılaştınız mı? B. Çetinkaya: Bu önyargı hep var. Erkek ve kadın pilot arasında seçim yapma durumu olduğunda genelde erkek pilot tercih ediliyor. “Bunlar nereye kadar gidecek ki zaten” diye düşünülüyor. Fakat evlenmek bu işe engel değil. Belki çocuk yapmak biraz sorun olabilir. B. Çetinkaya: O konuya hiç girmeyelim. Sezon sonunda evlenip, eylül ayında hamile kalıp, nisan ayına kadar çocuğu doğurmak, sonra da sezonu kurtarmak gibi planlarım oldu. İlerde çocuğunuz olsun istiyorsunuz ama değil mi? B. Çetinkaya: Tabii ki ama henüz değil. Yılın kaç günü seyahatte oluyorsunuz? Ç. Güney: Damarımıza basma lütfen. B. Çetinkaya: Mayıs başından eylül ortasına kadar ayın on beş günü yurtdışındayız. Geçen gün uçakta bir hostes kim olduğumuzu bilmeden “sizi on beş gün önceki Milano uçağında da görmüştüm” dedi. Erkek arkadaşlarınıza yeterince vakit ayırabiliyor musunuz? B. Çetinkaya: Yok ve olamıyor bu sebepten dolayı. Pilot filan olabilir, erkek arkadaşımla şu an en çok uçakta görüşebilirim heralde. G C etmeyi planlamamıştı. Oğlunun davul çaldığı Sertsessiz onunla birlikte gazetelerin birinci sayfalarına konuk oldu. Skapunk türü müzik yapıyor Sertsessiz, şu anda popüler olmanın keyfini yaşıyorlar ama “bu ilginin ne kadarı kalıcı olur bilemeyiz” diyecek kadar da ayakları yere basıyor. olmasın. Elimizde yeterli sayıda beste var. Ayrıca yaptığımız müzik türü de farklı ve hareketli gelebilir bence. B. Çimenoğlu: Bestelerimizi bir araya toplayıp zamanda arşivlemek için bir albüm çıkarmalıyız bence. Ama tek taraflı isteme ile bitmiyor her şey. A. Kaya: Albüm çıkarmak isteriz tabi, elimizde kendimize ait bir CD tutmanın keyfi bambaşkadır muhtemelen. Cover da yapıyorsunuz sanırım. Parçaları nasıl seçiyorsunuz? A. Kaya: Cover parça yapma taraftarı değiliz, çok da beceremiyoruz zaten. Nedendir bilinmez ülkemizde bu bir zorunluluk olduğu için biz de kendi zevklerimize uygun parçaları çalıyoruz sahnede. Müzisyenliğin dışında ne yapıyorsunuz? K. Kılıçdaroğlu: Bilkent Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezunum. Şu an ODTÜ Asya Çalışmaları Bölümü’nde yüksek lisans yapıyorum. İleride Kore, Japonya, Çin, ASEAN ve Asya modernleşmesi gibi konular üzerine uzmanlaşmak istiyorum. B. Çimenoğlu: Ben Bilkent Hukuk mezunuyum. Ankara’da stajyer avukatlık yapıyorum. E. Tülek: ODTÜ Felsefe bölümünde lisans öğrenimim devam ediyor. Çaldığım başka gruplar ve bireysel müzik projelerim var. O. Kökkaya: Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunuyum, ben de ODTÜ Asya Çalışmaları Bölümü’nde yüksek lisans yapıyorum. A. Kaya: Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım mezunuyum. Serbest olarak grafikerlik yapıyorum. Aynı zamanda da “Kelle Koltukta Bağımsız Yapım” ekibiyle kısa filmler yapıyorum. Siyasetle ne kadar ilgilisiniz? B. Çimenoğlu: Her vatandaşın olması gerektiği kadar. O. Kökkaya: Okuduğum bölümler de siyasetle ilgili. Aynı zamanda kişisel merakımdan da epey ilgiliyim. A. Kaya: Oyumun kıymetini biliyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekliyor musunuz? O. Kökkaya: Elbette! Bence değişim gerekliydi ve Türkiye’nin en güvenilir siyasetçisi Türkiye’nin en onurlu partisinin başkanı oldu. A. Kaya: Destekliyorum ve kendisine gönülden inanıyorum. Bir haftada ne değişti hayatınızda? O. Kökkaya: Hiçbir şey değişmedi. A. Kaya: Kerem’in çay dağıtan fotoğrafları hayatımıza biraz renk kattı. Kemal Kılıçdaroğlu için bir şarkı yapmayı düşünüyor musunuz? K. Kılıçdaroğlu: Aslında aklımızdan geçmedi hiç böyle bir şey. Hiç düşünmedik. O. Kökkaya: Aklıma dahi gelmemişti. A. Kaya: Bence yapmasak daha iyi. Neden? A. Kaya: Bizim yapacağımız müzik pek seçim müziği olmazdı o yüzden. Şu an kullanılan şarkılara bakıyorum da, biz öyle bir şey yapamayız herhalde. Kılıçdaroğlu’nun oğlunun grubunuzda olması grubunuzu daha popüler hale getiriyor mu sizce? Bu anlamda olumlu etkileniyor mu Sertsessiz? O. Kökkaya: Popülaritesini bilemem ama grubun tüm elemanları bence grubu olumlu etkiliyor, yaptığımız işten ben çok memnunum. A. Kaya: Biz Kerem’i popülaritesizken sevdik. Gündem sayesinde daha popüler bir duruma geldiğimiz doğrudur. Ama bu ilginin ne kadarı kalıcı olur bilemeyiz. En sonunda Sertsessiz’i müzik grubu olarak beğenenler kalacaktır. G Her şey harikaydı. Hepimiz günde en az bir kez, “Paris gibi, Paris gibi” diye başlayan cümleler kurduk. Asgari ücretin 120, herkesin ya çok zengin, ya çok fakir olduğu, sokakta ya cip ya da tedavülden çoktan kalkmış Murat 124 tipi otomobillerin bulunduğu bu siyahbeyaz ülkede bir şeylerin değişmeye başladığı kesin. Petrolden gelen dolarların yakında sokaklara yansıdığı gibi yoksullara da refahı getirebileceği konuşulur olmuş bile. BAKÛ VE SANAT KADIN VE ARABA Trafikte kadınlara karşı önyargıları ne kadar kırdınız? B. Çetinkaya: Görmeleri lazım, sadece yarışçı olduğumuzu bilmeleri önyargıları kırmıyor. “Ben daha iyi kullanırım” diyorlar. Görüntüler ya da aksiyon fotoğrafları daha etkili oluyor. Ç. Güney: Ben kadınların da erkekler kadar iyi araba kullandığına inanıyorum. Tek fark kadınların otomobille geç tanışması ve tedirgin olması. Hâlâ trafikte “kadından da sürücü olur mu” tarzı tepkiler alıyor musunuz? B. Çetinkaya: Her zaman. Daha bu sabah bir rampadan geri geri çıkmam gerekiyordu. Ben tam tekerleri rampalara getirmek üzereyken görevli arkadaş rampanın tekini sağa kaldırdı. Ben de ileri almak zorunda kaldım. O sırada arkada bekleyenlerin homurdandığını fark ettim. Ç. Güney: Otoparkta arabayı dar bir yere park etmişler. Arabaya yürürken görevli “Hanımfendi zahmet etmeyin, ben çıkarırım” dedi. “Yok ben çıkarırım” diye karşılık verdim. “Çok dar ben çıkarayım” dedi. Ben de sertçe dedim ki “Ben çıkarırım!” Girdim, arabayı çıkardım, gözleri faltaşı gibi açıldı. G ALKOL VE SİGARA KULLANMIYORUM Yarışa hazırlanmaya kaç gün önceden başlıyorsunuz? B. Çetinkaya: Yarıştan önceki hafta çok önemli. Geç yatmak performansı çok etkiliyor. Gece çıkmıyorum, zaten dört yıldır alkol ve sigara kullanmıyorum. Erken yatıp, erken kalkıp sabah dinç olmamız çok önemli. Aranızdaki iletişim nasıl? Hanginiz daha gergin oluyor? B. Çetinkaya: Ben; aslında antrenmanda Çiçek, yarışlarda ben gergin oluyorum. Ç. Güney: Ve geri kalan zamanlarda. Antrenmanda geçtiği tüm viraj ve tepeleri yazdırıyor. İkinci geçişte okuyorum ve Burcu kontrol ediyor. Yarış esnasında ben Burcu'nun gözleri oluyorum. Senkronizasyon çok önemli, bir hata kaza demek. Yarış sırasında tartışma oluyor mu? B. Çetinkaya: Mutlaka oluyor, çok gergin ve mücadeleci bir ortamın içindeyiz. Son İstanbul'daki WRC yarışında bir araba virajda yarış dışına çıkmıştı. Rallide karşınıza araba çıkması çok ekstra bir durum. Bize işaret verdiler ama ben yanlış anladım ve hızlanınca arabaya hafifçe vurdum. Devamında Çiçek notunu okumaya devam etti ama onu çok iyi tanıdığım için gülmemek için kendini zor tuttuğunu anladım ve “konsantre olsana” dedim. O da haklı olarak “konsantre olması gereken sensin” diye cevap verdi. Arabanın içinde sırf notlar mı okunur? B. Çetinkaya: Öyle sohbet filan yok. En fazla yanan bir otomobil gördüğümüzde “duralım mı” diye konuşuyoruz. Ya da arabanın içine bir yaratık girmişken Çiçek onu öldürmeye çalıştığında ben “o ne” diye sorabiliyorum. G Biraz caz, biraz... fsane topluluk Bratsch, StageArt & Jolly Joker Balans işbirliği sonucunda, 3 Haziran perşembe günü İstanbul’lu müzikseverlerle buluşuyor... Dan Gharibian (gitar ve vokal) ve Bruno Girard (keman) tarafından 1972’de kurulan Bratsch, daha sonra Pierre Jacquet (bas gitar), Nano Peylet (clarinet) ve François Castiello’nun (akordiyon) katılımıyla bugünkü halini aldı. Deneysel caz, Doğu Avrupa çingene müziği ve özellikle Django Reinhardt tarafından icat edilen Manouche caz gibi çeşitli müzikal etkileri bir E arada barındıran Bratsch, dinleyicilerine Ballans Jolly Joker’de keyifli bir gece geçirtecek. Repertuvarının önemli bir kısmı kendi bestelerinden oluşan grup, kurmaca folklorüyle Karadeniz’den Atlantik’e uzanan bir bölgeye hitap ediyor. Bratsch Moskova’dan Los Angeles’a, İstanbul’dan Montreal’e, Kazablanka’dan Atina’ya Berlin, Helsinki, Budapeşte, Londra veya Gazze’ye kadar birçok şehrin müzikseverleriyle buluşmuştu. Grup, bu yıl piyasaya çıkacak albümleri “Urban Bratsch” süresince esinlendikleri bu şehirlere kendi müziklerini götürecek. G Baku’da her yerde Haydar Aliyev’in fotoğraflarını ve geçmişte verdiği mesajları görmek mümkün. Sosyal hayata gelince, Baku’da iyi restoran ve kafe bulmak neredeyse imkânsız. Ancak öğrendiğimize göre operalar, konser salonları bileti erken tükeniyor. Sanata bunca önemin verildiği Zerdüşt, Sasani, Arap, Farsi, Shirvani, Osmanlı ve Rus varlığının izlerini taşıyan Baku’nun kalbi İçerişehir’de sanatseverler bu kez Günseli Kato için sahnenin karşısında yerlerini aldı. Kato, UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alınan İçerişehir’de bir ay boyunca izlenebilecek sergisini açtı. Küçük KervansarayArt Garden’daki sergi açılışına yine farklı bir imza atan Kato, performansıyla Azerbaycanlıları büyüledi. Bir ressamın, sergi öncesi performansları Türkiye’de hatta belki de dünyada alışıldık bir şey değil. Ancak Kato kendini resmin bir parçası olarak görüyor. Tamamen spontane sergilediği performanslarda kendinden geçiyor. Resmin içine doğru bir yolculuğa başlıyor. Bunu yaparken sizi de beraberinde götürüyor. Bu kez de öyle oldu. Tablodaki altın varaklar saçlarında, ayaklarındaydı. Safiyeti anlatan beyaz kostümü, elinde ışık olarak kullandığı bendiri ile kapıdan girdiğinde herkes konuşmayı kesti, müzik başladı, Günseli Kato ise ışığıyla yürümeye. Sonra herkesi beraberinde “Cennet”e götürdü. “Cennet” ressamın Baku’daki sergisinin konsepti. Bu adı seçti, çünkü İçerişehrin sakinliğini, saflığını ancak cennetle ifade edebileceğini düşündü. Dostlarının “Yürüyen Sanat Eseri” dedikleri Kato’nun Baku’daki sergisi bir ay boyunca izlenebilir. G KONSER C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle