16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 NİSAN 2010 / SAYI 1256 9 Uzakdoğu kültüründe savaşlarda haberleşme ve düşmanı korkutma aracıymış uçurtma. Budist rahipler ise uzun yıllar dinsel törenlerde kullanmış. Batı’ya geçişiyle birlikte bilimsel deneylerde yer almış. Artık kentleşmenin kurbanlarından biri o da. Uçurtma Derneği ve şenlikler ise onu yeniden uçurmak için çalışıyor. ADNAN BİNYAZAR Şiir isyancıdır! özcükleri üstünkörü sıralayıverenler, yaptıklarının ‘şiir’ olduğunu sanırlar. Onlar için şiir yumuşak başlı söz mırıldanmalarıdır. En çok da öyleleri, şairliklerini pazara çıkarırlar. Oysa gerçek şairin ağzına dişçi kerpeteni soksan, şairliğine ilişkin tek sözcük sökemezsin! Şair, aşkını damıttığında bile mırıldanmaz, okuyanı yüreğinden sarsacak imgelerle didişir. Duygu serüvenidir şiir; şairin savaşımı kendi içiyledir. Ondandır şiirin, dipten dalgalı ırmaklar gibi sakin akması... Şiir isyancıdır; ince tınısı bile yeryuvarlağını yerinden oynatmıyorsa niye yazılsın ‘şiir’!.. Şiire yönelik bu tür yaklaşımlarımda, otuz yıl önce Berlin’de yazdığım ders kitaplarından birine aldığım Ataol Behramoğlu’nun Mayakovski’den çevirdiği “Şair İşçidir” başlıklı şiirden esinlenmeler vardır. Ataol, sözcüklerinin bastığı atlama taşlarının cinsini bilerek yazar şiirini. Onun, “söz” yonttuğu taşın mermer mi, granit mi, ya da başka soydan bir taş mı olduğunu bilirsiniz. Ataol’un, şiirine verdiği emeği, Mayakovski’den esirgememiştir. Öyle olmasaydı, dilimizin şairlerinden biri gibi okuyabilir miydik, Rus edebiyatının bu şiir dehasını?.. Şiiri ‘boş iş’ sayanlara, Ataol’un dilinden şöyle sesleniyor Mayakovski: Ve kendimi / bir fabrika saymaktayım ben de. / Ve eğer / bacam yoksa / İşim daha zor demektir bu. / Bilirim / hoşlanmazsınız boş laftan / kütük yontarsınız kan ter içinde, / Fakat / bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan: / Kütükten kafaları yontarız biz de. / Ve hiç kuşkusuz saygıdeğer bir iştir balık avlamak / çekip çıkarmak ağı. / Ve doyum olmaz tadına / balıkla doluysa hele. / Fakat / daha da saygıdeğerdir şairin işi / balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü. / Ve doğrusu / işlerin en S Uçurtmalar gökyüzüne ŞİRİN GÜVEN ahar geldi çattı.. Yani artık kırlara yayılma, güneşin tadını çıkarma zamanı. Peki, eskiden baharın geldiğini nasıl anlardık, kırların keyfini neyle arttırırdık hatırlıyor musunuz? Uçurtmayla... Pikniklerin, yeşilliklerin ve baharın unutulmaz bir parçasıydı uçurtmalar. Havaların güzelleşmesiyle sokaklara dökülen çocukların en büyük eğlencelerindendi. Artık gökleri renklendiren uçurtmalara pek rastlayamıyoruz. Oysa sokakları terk eden apartman çocuklarına uçurtmaları hatırlatmalıyız. İşte Uçurtmacılar Derneği bunun için uğraşıyor. Yaptıkları pek çok etkinlik ve şenlikle uçurtma kültürünü yaşatmak istiyorlar. Buyrun İstanbul Uçurtmacılar Derneği Başkanı ve Avrupa Sportif Uçurtmacılık Federasyonu Türkiye Milli Direktörü Mehmet Naci Aköz ile yaptığımız söyleşiye... Bu arada bugün Bayrampaşa’da Bayrampaşa Belediyesi Uçurtma Şenliği olduğunu da hatırlatalım. Ne duruyorsunuz, uçurtmanızla doğru şenliğe! Uçurtmacılar Derneği olarak ne gibi etkinlikler yapıyorsunuz? Ülkemizdeki uçurtma kültürünü yaşatmak, yaygınlaştırmak ve öğretmek amacıyla kurulan İstanbul Uçurtmacılar Derneği, ülkemizin ilk ve tek resmi uçurtma kurumu olarak faaliyetlerini sürdürüyor. Uçurtma etkinliklerini projelendirmek, uygulamasını yapmak, uçurtma eğitimi vermek, uçurtma ile ilgili projeler üretmek başlıca faaliyetlerimiz arasında. Uçurtmanın tarihinden biraz bahseder misiniz? İlk nerede ve nasıl bulunmuş? Uçurtmanın MÖ 300’lü yıllarda Çin’de doğduğu biliniyor. Uzakdoğu kültüründe çeşitli savaşlarda haberleşme ve düşmanı korkutma aracı olarak kullanılan uçurtmayı Budist rahipler B uzun yıllar dinsel törenlerde kullanmış. 1295’te ünlü denizci Marco Polo tarafından Malaya adalarından satın alınarak Hollanda’ya getirilmiş ve böylece Batı ülkelerinin gündemine giren uçurtma pek çok bilimsel deney için kullanılmış. Çalışmalar o gün için yeni bir bilim olan uçakların ve uçurtmaların uçmasındaki gizemi bilimsel yolla açıklayan Aerodinamik bilimini ortaya çıkarmış. Son 50 yılda uçurtmaya ilgi yeniden canlandı. Naylon, fiberglas, karbon grafit gibi yeni çıkan materyaller uçurtmaları daha güçlü, daha hafif, daha renkli ve daha dayanıklı kıldı. 1972’de Peter Powell’ın iki ipli icadından sonra, halk uçurtmayı sadece eğlence için değil, spor amaçlı da kullanmaya başladı. Heveslileri, keskin manevralar yapan, daha hızlı giden daha karışık uçurtma tecrübeleri denediler. Uçurtma sezonu başladı. Uçurtma uçurmak isteyenlere neler tavsiye edersiniz? Kendi kendimize uçurtma yapmamız mümkün değil mi? Hafta sonu program yaparak doğru kırlara koşun, baharı uçurtmayla karşılayın. Uçurtma şenliklerine katılın, oralarda yarışın. Pek çok etkinlik yapıyoruz biz. Mesela bugün Bayrampaşa Belediyesi Uçurtma Şenliği var. 23 Nisan Cuma Ömerli’de Avusturya Liseliler Eğitim Vakfı Uçurtma Şenliği, 24 Şubat Cumartesi Validebağ’da Üsküdar Belediyesi Uçurtma Şenliği, 25 Nisan Pazar ise Çekmeköy Belediyesi Uçurtma Şenliği yapılacak. Uçurtma uçurmak isteyenlere ilk önerimiz, mümkünse kendi uçurtmalarını yapmaları, çünkü yapımı çok kolay. İnternet sitemiz “www.ucurtmadunyasi.com”da “Kendi uçurtmanı kendin yap” linkindeki video ile uçurtma yapmayı öğrenebilirler. Uçurtma uçurmak için en çok nereleri tercih etmeliyiz? Havanın nasıl olması gerekiyor? Uçurtma uçurmak için büyükçe piknik alanları, parklar, top sahaları veya deniz kenarları uygun yerlerdir. Türbülans oluşturmayan düz esen rüzgâr gerekir. Boğaz’ın iki yakasının sahil kenarları, İstanbul’da merkezin biraz dışında kalan yerler uçurtma uçurmak için uygun. Dernekte çocuklara uçurtma kursu da veriyorsunuz... Derneğimizin girişimleri sonucu 1997 yılında İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nün aldığı kararla okullarda uçurtma eğitimleri başladı. Şu an pek çok ilde “Resim ve Elişi”, “Teknoloji Tasarım”, hatta “Matematik” derslerinde öğretmenler çocuklara uçurtma yapım ödevi veriyor. Biz de dernek olarak, kendi merkezimizde uçurtma atölyesi çalışmaları yapıyoruz. Malzemeleri getirenlerin hiçbir ücret ödemeden katıldıkları uçurtma atölyesi çalışmasında sadece uçurtma yapımını değil, aynı zamanda uçurtmayı nasıl ve nerelerde uçuracaklarını da öğreniyorlar. Uçurtma Atölyesi’ne 3 yaş ve üzerindeki her çocuğu kabul ediyoruz. Atölye çalışmasına katılanlar kendi kültürümüz olan “elma” model uçurtmayı yapmayı öğreniyor. Uçurtma müzeniz hakkında bilgi verir misiniz? Aslan Akıner, Gülen Okumuş, İbrahim Yıldırım ve benim çalışmalarımla kurulan Mehmet Naci Aköz Uçurtma Müzesi 2005 yılında açıldı ancak biz 1986’dan beri çeşitli uçurtmalar topluyorduk. Uçurtma kültürünün, geçmişinin araştırılarak elde edilen bilgi, belge ve bulguların gelecek nesillere aktarılması müzenin amaçları arasında. Uçurtma müzesinde dünyanın pek çok yerinden çeşitli uçurtmalar, uçurtma malzemeleri ve uçurtmalarla ilgili kitap, dergi ve belgeler yer alıyor. Bugün müzede uçurtmayla ilgili 850 parça sergileniyor. G zorlusu / yanıp kavrularak demir ocağının ağzında / su vermektir kızgın demire. / Fakat kim / aylak olduğumuzu söyleyerek / sitem edebilir bize; / Beyinleri perdahlıyorsak eğer / dilimizin eğesiyle... Şiirden kopmaya bahane arandığı bir edebiyat ortamında, yılda bir de olsa kıpırdanmalar sevindirici. PEN Şiir Ödülü’nü bu yıl Özdemir İnce aldı. İnce’nin, şiirinin aynasında kendini gördüğü şiirleri içe işliyor. “Yorgun Değilim”, yaşamını şiire adayan bir şairin iyi maya tutturduğu yaratılarından biri. Şiir diye hep aynı şeyi söyleyenler, bu şiirin şiirsel özünü, sözcüksel istiflenişini, içsel dinginliğini iyi kavramalıdırlar. “Yorgun Değilim”in tınısı yumuşak, ama isyanı, çağdaş bir ağıt kadar sarsıcı. Şu dizeleri okurken, Nietzsche kulağıma eğilip, “Ecce Homo” yerine sanki ‘İşte şiir!’ diyor... Yorgun değilim, ne aşktan, ne dostluktan, ne de ölümden, geceye gözlerimi açarak bakıyorum. İnce, isyanında ne denli sakinse, Hüseyin Ferhad öylesine atak! Sakin ya da atak; “şiir” ya... Ferhad, geleceğin şiir tahtına oturacak yaratılışta bir şair. Onun isyancılığı, “Şairim, asiyim!” deyişinden belli... Yakacağım! Evet! İhanet keşanelerinizi, sizin. Ve münafık makamlarınızı. Kanımı dökerek, Ateşe vereceğim mezbahalarınızı. Şairim, asiyim: Ruhum, Hallacı Mansur’un ruhu. Şiir, sözcüksel beğeniye erme serüvenidir. Şiiri oyalanma sananlar, şairin emeğini görmeyip söz çöplüklerinde mücevher ararlar. İyi şiir yazmak istiyorlarsa, önce şiire verilen yüce emeği kavrasınlar, sonra şiirin büyülü kalemini ellerine alsınlar... G [email protected] Geleneksel oyunlardan örnekler Çocukların besini oyun FİGEN ATALAY Çocuklar hep oynamak isterler. Sabahtan akşama kadar oynasalar da yorulmazlar, bıkmazlar, acıkmazlar. Üstelik oynarken öğrenirler, gelişirler. Biz büyükler ise çocuklarımız bir an önce okumayı, yazmayı, saymayı öğrensinler diye onları kimi zaman oyunlarından koparıp, bilgi yüklemeye uğraşırız. Oysa özellikle geleneksel çocuk oyunlarının, gelişime, öğrenmeye, sosyal ve duygusal yaşama etkileri büyüktür. Özel Sezin Okulu Etkinlik Koordinatörü, uzman pedagog Halide Karaarslan, oyunun, çocukluk döneminin vazgeçilmezleri arasında ilk sırada geldiğini belirterek, şöyle diyor: “Biz büyükler ise, 0 6 yaş döneminin insan yaşamının öğrenmeye en açık olduğu çok kıymetli bir dönem olduğu düşüncesinden hareketle, öğrenme faaliyetinin de büyük bir hız kazanması gerektiğine inandık. Bu inançla da sanki ‘bilgi’ bir yere kaçacakmış gibi her gün biraz daha yoğun ve yıldırıcı öğrenme ve öğretme faaliyetleri ile uğraştık. Hazır olup olmadıklarına, bireysel özelliklerine, yetenek ve becerilerine bakmaksızın henüz okulöncesi dönemde ve doğal olarak oyun çağındaki çocuklarımızı, bir şeye ve bir yere yetiştiriyormuşçasına okuma yazma, sayı sembollerini çizme, tanıma vb. konularında zorlayıp durduk ve hâlâ da devam ediyoruz. Üstelik bu öğrenme ve öğretme faaliyetlerinde uygulanan yöntemler de çoğu kez çocuğu anlamaktan ve tanımaktan uzak olduğu halde.” Okulöncesi eğitim kurumlarının programlarına bakıldığında, birçok okulun, okula hazırlık çalışmaları yerine neredeyse ilk sınıfların müfredatını yürütmekten, oyuna, çevreyi tanıtıcı etkinliklere zaman bulamadığını belirten pedagog Karaarslan’a göre oyun, çocuğun gözlem yeteneğini, matematiksel düşünme becerisini, sosyal ve duygusal ilişkilerini geliştirici ve düzenleyici en önemli araçlardan birisi. G SOKAKTA İLK ADIMLAR rafikte çocuk ölümlerini azaltmayı amaçlayan, yol güvenliği eğitim projesi Sokakta İlk Adımlar, 40 ilde 500 bin çocuğa ulaştı. Renault’nun sosyal sorumluluk projesi olarak geliştirdiği ve Türkiye Trafik Kazalarını Önleme Derneği’nin desteği ile 8 yıldır sürdürdüğü Sokakta İlk Adımlar, çocuklara, trafikteki tehlikeleri, bunlardan korunmayı, trafik kurallarına uymayı, başkalarına saygıyı, eğlenceli ve C M Y B C MY B T interaktif bir metotla öğretiyor. Projeyle, 81 ilde 1 milyon öğrenciye ulaşılması hedefleniyor. Birleşmiş Milletler Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre, 514 yaş arasındaki çocuk ölümlerinde, trafik kazaları ilk sıralarda yer alıyor. Türkiye’de ise 14 yaş altı çocukların trafikte hayatlarını kaybetme riski, Avrupa Birliği ülkelerinden 3 ila 4 kat daha yüksek. G Sek sek: Çocukluğumuzun en keyifli oyunlarından olan “Sek sek” bugün bile çocukların açık alanlarda oynadıkları oyunların en çok sevilenlerinden birisi olmaya devam ediyor. Sek sek oynarken sayı sembollerini gören, aklında tutan, takip eden, tanımaya uğraşan çocuk, oyun sırasında fiziksel denge ve motor beceriler konusunda da büyük adımlar atmakta, farkında olmadan becerilerini geliştirmekte, hem de bu egzersizleri not kaygısı olmadan yapmaktadır. Aç kapıyı bezirgân başı: Ezgisi hâlâ kulağımızda olan bu oyunu anımsadığınızda sıraya girmiş, iki kişinin kollarıyla yaptığı köprünün altından geçen çocuklar hemen gözünüzün önüne gelir. Sıra kavramını en iyi ve en dolaysız yoldan belleten oyunlardan birisidir bu. Kimse kimseyi itip kakmaz, hırpalamaz. Her şey yolunda ve uyum içinde keyifle gider. Yağ satarım bal satarım: Yine yıllar öncesinde her okul bahçesinde, her sokak arasında gördüğümüz “Yağ satarım, bal satarım” oyununda belli bir süre tüm dikkatini her an arkasına saklanıp koşmaya başlayacak olan ebeye yönelten çocuk aslında müthiş bir dikkat çalışması yapmaktadır. Ve bu süre zarfında hiçbir uyarıya gerek olmadan dikkatini tümüyle oyuna vermesi, oyunun; sosyal, fiziksel ve bilişsel anlamda ne kadar destekleyici ve geliştirici olduğunu kanıtlayan örneklerden sadece birisidir. Köşe kapmaca, saklambaç: Bu oyunlarda da, dikkat, yoğunlaşma, sosyal ortam, duygusal paylaşım ve iletişim, kaba ve ince motor gelişimi ile ilgili her şey var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle