22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

11 NİSAN 2010 / SAYI 1255 5 Bir direnişçinin hikâyesi ESRA AÇIKGÖZ “Hayatta en iyisini bulmak için, bütün pınarlarından içmeli insan.” Böyle yazıyor Misak Manuşyan günlüğüne. Fransız Direnişi’ndeki faaliyetleri nedeniyle Naziler tarafından kurşuna dizileceğini henüz bilmediği yıllarda. Tarih, 21 Temmuz 1935. Yaşamak için tamı tamına 9 yıl, 4 ayı var. Yine de 38 yıllık yaşamına derin mücadeleleri, aşkı, şiiri sığdırıyor. Bu hayat, şimdi Aras Yayıncılık’tan çıkan, hayat arkadaşı Meline Manuşyan’ın kaleme aldığı “Bir Özgürlük Tutsağı Misak Manuşyan” kitabının ve İstanbul Film Festivali’ndeki “Suç Ordusu” filminin konusu... Adıyaman’da, 1906’da başlıyor Manuşyan’ın hikâyesi; dört çocuklu, köylü bir ailenin son çocuğu olarak. Babasını 1. Dünya Savaşı’nda, annesini kıtlıkta kaybediyor. 1915’te dört kişilik ailesinden sadece iki kişi hayatta; Misak ve ağabeyi Garabed. Önce bir Kürt ailenin yanına sığınıyorlar, sonraysa Ermeni Kilisesi temsilcilerinin yardımıyla yetimhaneye. 1925’te Fransa’ya gelinceye kadarki evleri Suriye’deki bu yetimhane. “Yoksulluğun ve hakaretin kırbacı altında/ Çıplak büyüdüm...” diyerek anlatıyor çocukluğunu Manuşyan. Bunların arasında onu hayatta tutan önemli şeylerden biri, şiir. Kendi de yazıyor. Diğeri ise, idealleri. Meline Manuşyan’ın anlatımıyla, “1789’un peygamberleri ve ustaları Marat’nın, Robespierre’in, Danton’un, SaintJust’ün, Ansiklopedistlerin isimlerini” dilinden bir an olsun düşürmüyor. Artık Paris’te. Ancak 1927’de ağabeyini de kaybediyor. Fabrikada işçi olarak çalışması sınıf bilincini daha da perçinliyor. 1940’ta edebiyat dergisi çıkarıyor. Artık yalnız değil, âşık, kadının adı Meline. Kıvranıyor. Sonunda bir gün soruyor, “Sevdiğim kızın fotoğrafını görmek ister misin?” Evet, diyor Meline. Bir ayna çıkarıyor Manuşyan, kurşuna dizilene kadar hayatı paylaşacağı kadına aşkını böyle itiraf ediyor. Misak Manuşyan, bir komünist şair ve direnişçi. Türkiye’de doğdu. 1. Dünya Savaşı’nda babasını, 1915’te annesini kaybetti. Suriye’de bir yetimhanede büyüdü. Paris'te yaşadı. 2. Dünya Savaşı’nı orada karşıladı. Direnişçilere katılıp silahlı bir eylem grubunun liderliğini yaptı. Tutuklandığında, 37 yaşındaydı, kurşuna dizildiğinde 38. Manuşyan şimdi İstanbul Film Festivali'ndeki bir filmin ve Aras’tan İstanbul Film Festivali’ndeki Suç Ordusu filminden bir kare... çıkan bir kitabın kahramanı. savaştık. Sizse vicdanınızı ve ruhunuzu düşmana sattınız. Siz Fransız uyruğunu miras aldınız, bizse bu uyruğu hak ettik.” Karar çoktan belli; aynı gün, 21 Şubat 1944’te kurşuna diziliyorlar, Olga Bancic hariç, çünkü Fransız yasasına göre kadınların kurşuna dizilmesi yasak. Bancic’in Almanya’da başı vuruluyor. Çoğu 1822 yaşlarındaki bu direnişçiler artık 23’ler olarak anılıyor. Nazi işgalinden sonra Direniş örgütleri Manuşyan ve grubu için tören düzenliyor. Bir sokağa, Manuşyan Grubu’nun adı bile veriliyor. Louis Aragon’un Manuşyan Grubu için yazdığı şiir, Leo Ferre tarafından besteleniyor. “O her şeyden önce şairdi” diyerek anlatıyor onu Meline, “Hayatını dile döktüğü kelimeler şiirlerinde akan kanıydı biraz da. Şiirde dile getirse de, hayatını yaşadığı yer ora değildi ama. Hayat kendini eylemlerde yaratır, yeniden üretir, sürdürür. Ve eylem onu var eden dünyadır da”. G Fransız aydınları ve sanatçılarıyla dostluklar kuruyor. Şiir yazıyor, yayınlıyor. “Arı olmak istiyor ruhum tabiatın ortasında” diyor bir şiirinde, “Bal demlemek çiçeklerden/ vermek onu ebediyen insanlığa”. Bunun için siyasi faaliyetlerine de dört elle sarılıyor. Tutuklanıyor, çıkıyor. Tarih, 1939. Paris’te Nazi subayları geziyor. Hiç düşünmeden direnişçilere katılıyor Manuşyan. Önce Ermeniler arasında örgütlenme görevi alıyor, sonra silahlı eylem. Manuşyan Grubu daha sonra adını pek çok eylemle duyuruyor; bir SS taburunun bombalanması, infazların altındaki imza olan Von Schaumburg’un ve Hitler’in dostu, Zorunlu Çalışma Hizmeti’nin daire sorumlusu Julius Ritter’in öldürülmesi... Ta ki bir Fransız işbirlikçi tarafından ihbar edilene kadar... Manuşyan ve 23 direnişçi arkadaşı 16 Kasım 1943’te yakalanıyor, ağır işkencelerden geçiriliyor. Meline bu süreci bakın nasıl anlatıyor: “Sorgulamalarda, eylemlerinden ve bunları niçin yaptıklarından başka bir şey söylemezler. Pişman olduklarına dair tek söz çıkmaz ağızlarından; aksine, sırf görevlerini yerine getirdiklerini söylerler”. 1921 Şubat’ta mahkemeye çıkarılıyor. Manuşyan’ın son konuşması çoktan hazır. Önce, Almanlara dönerek, “Size söyleyecek hiçbir şeyim yok. Ben size karşı koyup savaşarak görevimi yaptım. Yaptığım hiçbir şeyden pişman değilim. Şimdi, rolünü oynama sırası sizde: Elinizdeyim” diyor, sonra Fransızlara; “Biz Fransa için, bu ülkenin kurtuluşu için Manuşyan Grubu’nun, davaları sırasında Naziler onları birer cani gibi göstermek için bu “Kızıl Afiş”i hazırlamıştı, ancak afiş tersi bir etki yaptı, zamanla faşizm karşıtlığının simgesi oldu. Dostun, yoldaşın, kocan “Canım Meline’m, sevgili küçük yetimim” diye başlıyor Manuşyan kurşuna dizilmeden önce yazdığı son mektubuna, “Birkaç saat içinde, artık bu dünyada olmayacağım. Bugün öğleden sonra 15.00’te kurşuna dizileceğiz. Başıma gelen bir kaza gibi bu. İnanamıyorum, ama yine de seni bir daha görmeyeceğimi biliyorum. Sana ne yazabilirim? Kafamda her şey karmakarışık, aynı zamanda da çok açık. Gönüllü asker olarak Kurtuluş Ordusu’na girmiştim, Zafere ve hedefe iki adım kala ölüyorum. Bizden sonra yaşayacaklara ve yarının Özgürlüğünün ve Barışının güzelliğini tadacaklara ne mutlu... Ölüme bunca yaklaşmışken, ne Alman halkına ne de başka bir kimseye kin duymadığımı ilan ediyorum; herkes layık olduğu cezayı ve mükafatı bulacak. Alman halkı ve diğer bütün halklar, çok sürmeyecek olan savaşın ardından barış içinde ve kardeşçe yaşayacaklar... Seni mutlu edemediğim için derin bir pişmanlık duyuyorum. Bir çocuğumuz olsun çok isterdim, senin de hep istediğin gibi. Onun için senden ricam, savaştan sonra muhakkak Meline M evlenmen, beni mutlu etmek ve de son anuşyan . arzumu yerine getirmek için bir çocuk yapman... Hatıramı yaşatacak olan dostların yardımıyla, okunmaya değer şiirlerimi ve yazılarımı bastır. Anılarımı, mümkünse, Ermenistan’daki akrabalarıma ulaştırırsın. Birazdan 23 yoldaşımla birlikte, vicdanı rahat bir insanın dinginliği ve cesaretiyle öleceğim; zira kişisel olarak kimseye kötülük etmedim, ettimse de kin ve nefret duymadan ettim. Bugün hava güneşli. Güneşe ve onca sevdiğim güzelim tabiata bakarak hayata ve sizlere, sen çok sevgili karıma ve dostlarıma veda edeceğim. Bana kötülük eden veya kötülük etmek istemiş olan herkesi affediyorum, kendi postunu kurtarmak için bize ihanet edenle bizleri satanlar hariç! Seni ve ablanı, beni uzaktan veya yakından tanışım tüm dostları sıkıca kucaklıyor ve göğsüme bastırıyorum. Elveda. Dostun, yoldaşın, kocan. Manouchian Michel djanigıt (Ermenice “cancağızın” demek) C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle