Katalog

Dijital animasyon diyarında Yeşil ekranın önünde hayali canavarlarla savaşan Harikalar Diyarı sakinleri. Tim Burton’un elinden çıkan Alice’in maceraları, keşfedişi değil bir geri dönüşü anlatıyor. Oysa Burton bu kez bambaşka bir mecraya yelken açıyor. Animasyon denilince her zaman stopmotion tercih eden yönetmen bu kez dijital bir animasyonla izleyicinin karşısında... DENİZ ÜLKÜTEKİN n çok sevdiğiniz Tim Burton filmi hangisi? “Beetlejuice, ama dur sanırım ‘Sweeney Todd’. Kostümler çok başarılıydı. ‘Beter Böceği’ çocukken izlemiştim zaten. Tim Burton’un olduğunu bile bilmiyordum.” Kimisi daha net, “Corpse Bride, çünkü izlediklerim arasında ilk aklıma gelen o” diyebiliyor. Kimisinin Burton’la tek kelimeyle özetleyemeyeceği bir bağı var. “Edward Scissorhands; kahramanla kendimi fazlasıyla özdeşleştiriyorum, ben de onun gibi romantik biriyim ve imkânsız bir aşk bulup...” diye uzayıp giden cümleler eşliğinde açıklayabiliyor ilişkisini. “Tim Burton mu? Çok absürd buluyorum” diyerek tavrını koyan da var. Tim Burton hakkında ufacık bir anket düzenlemek bile zor, kararsızlık popüler fikir olarak ortaya çıkıyor. Şahsi fikrimi merak ediyorsanız ben de “Ed Wood” ve “Big Fish” arasında devamlı fikir değiştiriyorum. Şimdi bir de “Alice’s Adventures In Wonderland” çıktı başımıza. Fantastik hikâyeciliğin klasiklerinden, birçok filmde göndermelerle anılan, alt metinleri fazlasıyla tartışmaya açık Alice Harikalar Diyarında hikâyesinin şimdiye kadar kayda değer bir biçimde beyazperdeye aktarılmaması aslında oldukça şaşırtıcı. Bu yüzden Alice ve Tim Burton isimlerinin yan yana gelmesi bile yeterince heyecan vericiydi. Kim bilir fantastik sinemanın dâhisi bu fantastik hikâyeye neler katacaktı? E HAYALİ CANAVARLAR Oysa Tim Burton da filmle birlikte pek tanımadığı bir alana giriyordu. Bunca yıldır filmlerinde kullandığı animasyonlar için stopmotion tekniğini tercih eden bir yönetmen olarak bu kez oyuncularına yeşil ekran önünde, Harikalar Diyarı’nın dijital karakterleri varmışçasına rol yaptırmalıydı. Burton’un kadim dostu ve daimi baş rol oyuncusu Johnny Depp görünüşe bakılırsa durumdan biraz rahatsızdı, ama yine de Burton’un kafasından geçenlere güveni tamdı. “Yeşil ekran önünde çalışmak biraz zor, ama Tim’in kafasında her şeyi canlandırdığını bilmek beni rahatlatıyor” diyordu. “Her şeyi mi? Bunu söylemek biraz zor. Evet bir fikrim olduğu doğru ama bir yere kadar.” Belki Depp’i biraz olsun hayal kırıklığına uğratacak bir açıklamaydı. Burton ilk dijital animasyon çalışmasını Sweeney Todd’da yapmıştı. Ancak bu çalışma sadece birkaç gün sürmüştü. Bu kez neredeyse kırk gün yeşil ekranın önünde oyuncularını yakınlarında bir yerlerde dev canavarlar ya da acaip yaratıklar olduğuna inandırmaya çalıştı. Alice’in Tim Burton’un elinden çıkan hikâyesi birtakım farklar içeriyor. Alice, Harikalar Diyarı’na Victoria dönemi toplum kurallarına uyum gösteremeyen bir kız olarak bir kez daha dönüyor. Aslında bilindik hikâyeleri elden geçirmek Burton’un ilk yaptığı şey değil. Gişe başarısı ve eleştirileri at başı giden Batman Returns filminde Danny De Vito’nun oynadığı Penguen karakterini çizgisinin dışına çıkarması ve Batman dışındaki Gotham City sakinlerine de fazlaca yer ayırması bir çok eleştirmeni memnun etmemişti. Ancak belki de söz konusu Tim Burton olunca başka türlüsü de düşünülemiyor. Bir tavşanın peşinden koşarak kuyuya düşen ve hayal âlemine yol alan kızın maceraları, Matrix ve benzeri birçok film için gerçeği sorgulama yönünde verdiği ilhamı göz ardı edersek bir çocuk hikâyesi olarak algılanır. Zaten ülkemiz sinema sektörü de böyle düşünmüş olacak ki, film dublajlı versiyonuyla sinemalarda yer alıyor. Ancak kitabın yazarı Lewis Carroll gibi Tim Burton da çocuklardan en keskin eleştirmenlere kadar hayran yelpazesi geniş bir isim. Dolayısıyla tıpkı Beetlejuice ya da Charlie And The Chocolatte Factory gibi Alice In Wonderland’in de bu açıdan değerlendirilmesi kaçınılmaz. G C M Y B C MY B