02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28 ŞUBAT 2010 / SAYI 1249 9 Ankesörlü telefondan gelen bir ses soruyor, merak ediyor. Kim olduğu ya da ne olduğu önemli değil. Güneş Terkol’un “Akıntının Tersine Tırmanmaya Çalışıyorlardı” sergisi ifadesiz karakterleriyle izleyiciyi kendi hikâyesini yazmaya çağırıyor. Fotoğraf: VEDAT ARIK ADNAN BİNYAZAR Paraya tapanlar rigya Kralı Midas’ın akıllı biri olmadığı söylenir. Bunun öyküsü de var... Midas’ın adamları bir gün sarayın gül bahçesinde yaşlı bir adam gördüler. Zil zurna sarhoştu. Bir ağacın altında sızıp kalmıştı. Sorunca, Dionysos’un öğretmeni bilge Silenos olduğunu öğrendiler onun. Dionysos’a giderken yolunu şaşırmıştı. Silenos’u yıkayıp arındırdılar, her yanını güllerle donatıp Midas’a götürdüler. Midas, sarhoşlar sarhoşu Silenos’u karşısında görünce çok sevindi. Dionysos’un, iyi işler yapanı ödülsüz bırakmadığını duymuştu Midas. Silenos’un önüne düşüp, onu Dionysos’un bulunduğu yere götürdü. Eski dostuna kavuşan Dionysos, Midas’a “Dile benden ne dilersen...” diye sordu. Büyük yerden “küçük” istemek gözü toklara özgüdür. Midas, Dionysos’tan büyüğün de büyüğünü istedi: “Dokunduğum her şey altın olsun!” İkiletmeden, “Olur,” dedi, kıs kıs gülerek, Midas’ı büyüledi: Dokunduğu her şey altın olacaktı! Silenos ise, önünde güz üretimi taze şarap; önce tadına bakıyor, sonra başına dikiyordu... Sevincinden deliye dönen Midas, eski dostları baş başa bırakıp, sarayına döndü. Saraylılar, krallarını hiç böyle sevecen görmemişlerdi. Hemen sofraya oturdu. Midas lokmayı ağzına yaklaştırınca bakışları taş kesildi. Ekmeğe uzandı, altın! Meyveye dokundu, altın! Tasta su, altın! Testide şarap, altın!.. Ertesi sabah Dionysos’a koştu. “Bahar olup doğayı yeşerten de sen, güz gelip sarartan da... Dün akşamdan beri boğazıma altın iğneler saplanıyor; büyünü boz da kurtar beni altından da, olanca servetimden de!..” diye yalvardı. Tanrı bu, verdiği derdin çaresini bilmez mi; “Git, Paktolos ırmağında yıkan...” dedi. Bunlar olurken, altın nedir bilmeyen Silenos, içkisini F yudumluyor, alaylı bakışlarla onları izliyordu. Midas ırmağa koştu, tepeden tırnağa yıkanıp arındı. Büyü bozulunca sarayına koşup aç karnını doyurdu... *** Acaba, o sırada torbalar dolusu altının bir lokma ekmeğin yerini tutmadığını düşünmüş müdür Midas?.. Adı yolsuzluğa karışanlara, arazi kapatanlara, vurgunculara ibret olsun bu öykü! Bu tür adamların hangi tanrıya taptıklarını merak mı ediyorsunuz; öyleyse, yalaka takımından kurtulmak için canını dağlara atan Atinalı Timon’un, toprağın altında altın bulunca neler söylediğini Shakespeare’in ağzından dinleyelim... Aman bu ne? Altın! Sarı, pırıl pırıl, halis altın! Ben kök istedim sizden, cömert tanrılar, kök! Altının bu kadarı karayı ak, çirkini güzel, Yanlışı doğru, soysuzu soylu, yaşlıyı genç, Korkağı yiğit etmeye yeter de artar bile. Bu sarı köle dinleri yıkar da yapar da; Cehennemliği cennetlik eder; İğrenç cüzamlıları sevdirir insana; Hırsızları başköşelere oturtup Şanlar, şerefler, alkışlarla senatörler arasına sokar. Yıpranmış dullara koca bulduran budur; Hastaneyi, çıbanlı hastaları tiksindiren kadına Gül kokuları sürer, nisan güneşleri getirir bu! Hadi git, adı batası çamur! Seni bütün insanlığın ortak orospusu seni! Sen değil misin millet sürülerini birbirine düşüren? Benjamin Franklin’in şu özdeyişi de kulaklara küpe olsun: “Para her şeyi yapar diyen, para için her şeyi yapar!” G [email protected] Atık kumaşlar anlatıyor DENİZ ÜLKÜTEKİN “Orada neler oluyor?” diye soruyor telefondaki adam. Güneş Terkol “Tam da buraya ait bir görüntü” diyor. Adamın telefonda kimle konuştuğu önemli değil. Birisi orada ne olduğunu merak ediyor. “Akıntının Tersine Tırmanmaya Çalışıyorlardı” Terkol’un ikinci kişisel sergisi. Galeri Non’un üç katlı binasında, her katta yaşamla ilgili farklı bir ruh halini sorguluyor. “Girişin altı daha çok rüyalarımız, uyku hali ve hatta ölümle ilgili. Orayı biraz toprak altına benzetiyorum. Giriş katı günlük yaşantımız, sosyal durumlarımız ve diyaloglarımızla bağlantılı, üst katta ise daha çok geleceğe yönelik düşünceler yer alıyor” diyor. Sergiyi mekâna göre hazırlamış ve bu kurgu elbette izleyicinin zihninde barındırdığı ritimi ortaya çıkarıyor. Belki de ankesörlü telefon bu ritimin ortaya çıkmasını sağlayan iletişim aracı. Güneş Terkol’un karakterlerindeki ifadesizlik ve bazen cinsiyetsizlik karşılaşılan durumlar hakkında kendi hikâyenizi yazma şansı veriyor. Yine de bu belirsizlik Terkol’un kendine ait hayal dünyasının galeri duvarlarına yansıması nedeniyle değil. “Bana teğet geçen işler de var” dese de izleyiciyi işin içine katmak adına bu bulanıklığı kullanıyor. Akıntıya karşı tırmanmaya çalışan kalabalıklar ve onları gözleyenler izleyicinin ilk dikkatini çekecek figürler. Girişin altında yani toprağın altındaki kalıntıysa anlamlandırılması zor bir organizmayı andırıyor. Ancak giriş katında toplanmış kalabalıkları harekete geçiren de belki bu belirsiz hareketlilik. Terkol için önemli olan balkondan bakan ya da bir gösteride karakterlerinin bir araya gelmesi. Öyle olunca ritmi bulmak da zor olmuyor. “Migrante” yazılı pankartla göçmen hakları için yürüyüş yapan kalabalık belki kelimeyi Arjantin’den ödünç almış ama İstanbul Terkol’un üretiminin temelini oluşturuyor. “Burada yaşıyorum, nefes alıyorum, dolayısıyla buradan besleniyorum” diyor. Karşılaştığı durumları harmanlıyor, bunu da resim gibi klasik yöntemlerle değil kumaş üzerine dikişlerle anlatıyor. Aslında uzun süre resimle uğraşmış ama sonunda istediği şeyi ortaya çıkaramadığını düşünerek kendini daha iyi ifade edebileceği bir yöntem arayışına girmiş. “Resmin teknik ve statik durumundan sıkılmıştım. Aynı dönemde Osmanbey’deki tekstikcilerden atık kumaşlar toplamaya başladım. Orası benim için cennet gibiydi. Kumaşları bir şeyler planlayarak toplamıyordum, tamamen içgüdüseldi ama sonunda bir şeyler çıkacağını da biliyordum.” Kumaş toplama işi sandığınız kadar basit değil. Terkol Osmanbey sokaklarında çöpçüler ve atık toplayıcılarıyla büyük bir yarışa da giriyormuş. “Önde kumaş toplayanların el arabası, arkada çöp kamyonu, ortada da ben sokak sokak geziyorduk” diyor. Öncesinde Terkol’un dikişle pek de arası yokmuş, üniversitede halı dokumacılığı bölümünü seçmesi ve bir arkadaşından dikiş dikmeyi öğrenmesi kendisine yeni bir kapı açmış. “Elbette başlarda adapte olmam kolay olmadı. Fakat o hamlık da iyidi, uzun süre düşünmemi sağladı. Şimdi kendime ait bir komposizyonum ve hikâyem var” diyor. Elbette sonuna kadar kumaş üzerine yaptığı desen komposizyonlarıyla devam edecek değil. Şimdilerde daha çok videoya merak salmış. Hatta sergide de bir videosu yer alıyor. Videoda yer alan müzik sayesinde annesi Elmira Terkol da bateri çalma hayalini gerçekleştirme imkânı bulmuş. Terkol da müziğe uzak birisi değil. Zaman zaman Ha Za Vu Zu’yla birlikte sahnede klavye çalıyor. “Akıntının Tersine Tırmanmaya Çalışıyorlardı” sebebiyle anlattıklarımız Güneş Terkol’un yaşam öyküsünün kısacık bir parçası. Gerisi 3 Nisan’a kadar Galeri Non’un duvarlarında sizleri bekliyor. G ‘Farklı’ ve ‘normal’ çocuklar bir arada B arış, 2.5 yaşında okulöncesi eğitim almaya başladı. “Otistik” tanısı konulmuştu. Sürekli sallanıyor, katı yiyecekler yiyemiyor, konuşmuyor ve hiç kimseyle göz teması kurmuyordu. Barış, eğitim almaya başladıktan 28 gün sonra katı yemekleri yemeye başladı. Sonra sıra kaşık ve kalem tutmaya geldi. Barış bir süre sonra göz teması kurmaya, aynı kurumda olan ikiz kardeşi Okan’ı “görmeye” başladı. 6 aydır bu kurumda eğitim alan Barış, şarkılar söylüyor, öğretmenini çok seviyor ve okulda çok mutlu. Burası, gelişimi normal ve farklı olan çocukların bir arada, “kaynaştırma eğitimi” gördükleri kurumlardan biri olan Küçük Çiçekler Anaokulu. Bu kurumda görev yapan psikolog Ezgi Deveci’nin ifadesiyle, “Küçük Çiçekler Anaokulu’nun kalbi, diğer çocukları ile birlikte özel eğitim gereksinimli olan biri otistik, diğeri geçirdiği bir kaza sonucu bazı bilişsel ve fiziksel fonksiyonları zayıflayan iki minik yürekle birlikte çarpıyor.” Psikolog Deveci’nin verdiği bilgilere göre, Küçük Çiçekler Anaokulu’nda yapılan kaynaştırma sayesinde özel eğitim gereksinimli çocukların, çevre ile uyumlarının kolaylaşarak, temel iletişim becerilerini kazanabilmeleri ve gelişimlerinin hızlanması söz konusu olabiliyor. Böylece hem farklı gelişim özellikleri gösteren çocuklar, hem de normal gelişim gösteren çocuklar bir arada olma şansını yakalayabiliyor ve birlikte aldıkları eğitim sırasında yeni beceriler kazanabiliyorlar. Psikolog Ezgi Deveci, farklı gelişim gösteren çocukların, bir arada olmanın sağladığı katkı ile performanslarını en üst seviyeye çıkarmaya çalıştıklarını söylüyor. Bu sayede hem yeteneklerini geliştirmeye çabalıyor hem de sosyal açıdan daha başarılı olabiliyorlar. Bu çocukların kabul görmesi ile çocuktaki özgüven gelişiyor ve bağımlılık duygusu azalmaya başlıyor. Çocuklar böylelikle okul düzenini tanıyabiliyor ve temel eğitim için iyi bir altyapının oluşmasına katkı sağlanıyor. Çocuk gözüyle yaşadığım kent HOŞGÖRÜ VE SORUMLULUK Psikolog Deveci, normal gelişim gösteren çocukların, farklı gelişim özellikleri gösteren çocuklarla bir arada olarak farklı özelliklere sahip olanı tanıma fırsatını bulduklarını vurguluyor. Bu çocuklar, farklı olan çocuklarla iletişim kurarken, hem kendi iletişim kurma yetenek ve becerilerini hem de hoşgörü ve sorumluluk duygusu ile kişiliklerini olumlu yönde geliştirmeye başlıyorlar. Sonuç olarak kaynaştırma eğitimi herkese yarar sağlıyor. Ancak, gelişimi normal olan çocukların, ailelerin ve kurumların bu birliktelik için hazırlanmaları gerekiyor. Uygun kaynaştırma eğitiminin, çocukların yaşına ve özel eğitim gereksinimine göre uzmanlar tarafından belirlenmesi de çok önemli. G FİGEN ATALAY Farklı gelişim özellikleri gösteren çocukların, okulöncesi dönemde eğitim almaları, hele de bu eğitimi gelişimi normal çocuklarla bir arada yapmaları mucizeler yaratıyor. ALKEV Özel Okulları 1. ve 2. sınıflarından 26 öğrencinin fotoğraflarından oluşan “Çocuk gözüyle yaşadığım kent” adlı sergi, Arkeo Pera Sanat Galerisi’nde açıldı. Öğrenciler, yaşadıkları kenti fotoğraflamak için kenti bir hafta boyunca dolaştılar, tarihi mekânları, sokakları, müzeleri, çarşıları gezerken, kendi gözleriyle gördüklerini fotoğraf karelerinde dondurdular. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle