16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28 ŞUBAT 2010 / SAYI 1249 11 Sanatın yeni dergisi SELÇUK EREZ En büyük Gugul! ŞİRİN GÜVEN aftalık Express, Roll, Postexpress (aylık), Express (15’te 1) ve şimdi de Bir + Bir. Onlar patronajı, hiyerarşisi olmayan, herkesin elinden gelen işi yaptığı, başkasının alanına müdahale edebildiği bir ekip olarak 1994’ten beri çeşitli dergilerle sözlerini söylüyorlar. En önem verdikler şey şüphesiz maddi ve manevi bağımsızlıkları. Dışarıdan katkılara da her zaman açıklar. Belki de bu yüzden künyelerinde çok isim var. Üstelik önem sırasıyla değil, alfabetik sırayla... İşte mart ayında gözlerini açacak olan Bir + Bir böyle bir ekibin ürünü. Detaylar ekipten Merve Erol’dan... H oyunu gibi diyalog okuma zevki yaratmaktı. Dolayısıyla dinlediğimiz şarkının arkasındaki toplumsal bireysel macerayı görüyorduk. Bütün o irili ufaklı hikâyelerin külliyatı oldu sonuç olarak Roll. Merkezine müziği alsak da, bir tür dünya okuma kılavuzuydu bizim için. Müzikten tamamen bağımsız söyleşiler de yapabiliyorduk, ama ağırlıklı olarak müzik üzerinden ontolojik bir siyasi tavır, beraber yaşam anlayışı satır aralarından dahi süzülüp geliyordu. Ama yetmediği şey güncel siyasi durumlardı. O ihtiyaç aylık Express’i başlatmış oldu. Roll’un kendi döngüsünü tamamladığını düşündük, ama bu sefer de memleketin hiçbir yere varmayan tartışmalarının içinde boğulup gidiyoruz Express’te. Sympathy For the Devil filminin asıl adının Bir + Bir olması oldu. “Bir artı bir, eşittir bir”in tasavvufi karşılığı olduğu gibi bir tür sevgililik birliği gibi de düşünülebilir bu. Godard daha siyasi bir yerden bakarak komünizm artı anarşizm diyor. Sosyalizme anarşist eleştirinin katkı sağladığını söylüyor. İbn Arabi’nin “Bir artı bir eşittir bir”i bir tür Enel Hakk yaklaşımı. Bu dergi Roll gibi merkezli bir dergi değil. Çeşitli buluşmalar, paslaşmalar gözettiğimiz bir şey. Mesela Eric Cantona bir futbolcu. Futbol üzerine güzel sözleri olduğu gibi aynı zamanda Ken Loach’un filminde oynuyor, tiyatroda rol alıyor, dünyanın çeşitli gettolarında çektiği fotoğraflarıyla bir kitap çıkarıyor. Ya da Tom Waits’le Beck oturmuş konuşuyorlar. Naomi Klein’ın Arjantin’de çektiği işçi kooperatifleri belgeseli yine bu sene genç yaşında ölen Lhasa De Sela’nın şarkısıyla açılıyor. Bir + Bir bu bağların peşinde. İç içe bir sanatın, yani her şeyden bağımsız kendi içinde gelişen bir sanatsal ifadenin değil de, onun başka beslenme alanlarıyla ilişkisinin peşinde koşan bir dergi olmasını umuyoruz. HEYECANIN PEŞİNDEYİZ Sizce sanat da böyle birlikteliklerle oluyor değil mi? Ancak öyle oluyor zaten. Büyük klasik eserler başlı başına bir ikonik yapı olarak kendi başına gökten taş gibi düşmüştür, böyle düşünerek yetiştiriliriz. Oysa Shakespeare’in oyununun bile kendi zamanının dönüşümleriyle nasıl ilişkili olduğunu uzaktan bakarak görebiliyoruz. Bir de, çok kendi içine kapalı sanat yaklaşımları var. Ama zamanın dertleriyle ve özlemleriyle hemhal olmayan, sözle buluşmayan, bizde bir söz, his doğurmayan bir bardak tasarımının da, gitar solosunun da cürmü kadar heyecan yarattığını düşünüyoruz. Aslında biz heyecanın peşinde koşmak istiyoruz. Bugünün medyasını nasıl buluyorsunuz? Haftalık Express’i çıkaran ekibin büyük kısmı, Nokta dergisinin sonrasında Doğan Grubu’nun dergisi olan Ekonomik Panorama’da çalışıyordu. Bir gün bir Cem Uzan kapağı yapıyorlar. Cem Uzan’ın muhtemelen tehdit içerikli bir telefonu sonrasında Aydın Doğan Türk basın tarihinde ilk kez kendi dergisini piyasadan toplatıyor. Bunun üzerine artık buralarda bir şey yapılamaz diye Express’i çıkarmaya başlıyorlar. Bugünün medyası da ekonomik yapısı, çıkar ilişkileri dağılımı, mülkiyet ilişkileri sebebiyle iyi bir şey yapmanın daha da zor olduğu yerler. Otosansür mekanizmalarının, yukarıdan baskı gelmese bile gelişmeye çok elverişli olduğu yerler. Aynı zamanda çizili sınırlar, ilan verenlerle ilişkiler içeriği etkileyince aptallaştırıcı bir yere dönüşebiliyor. Bizim de bu dergileri, bu yapıyı yaşatmaya çalışmamızın sebebi aslında mesleğe, mesleğin gerektirdiği bağımsızlığa ve zanaatkârlığa bir tür bağlılık galiba. G ahkeme salonu kalabalıktı. Yabancı basın temsilcileri ve İnsan Hakları Derneği üyeleri içeri alınmamıştı. Sanık, ayakları, elleri bağlı olarak getirildi, bir kafese alındı; sol gözü morarmıştı, sağ kaşı da dikişliydi. Duruşma başladı. Yargıç “Din kitaplarını bilmem ama her aradığımı ben Gugul’da buluyorum” demişsin! Kitapları inkâr mı ediyorsun? Gugul’a mı tapıyorsun sen? Sanık Zamzami Yok öyle bir şey! Yargıç Blogunda bir ay önce yayınladığın “En büyük Google!” başlıklı yazından okuyorum: Evet, ben cevabını aradığım her şeyi Google’da buluyorum: Ne istersen sor.. üç dakikada en âlim geçinen mollanın bilmediğini öğrenir, çok sayıda sorunun cevabına ulaşırsın.. Üstelik sana “Tek gerçek budur! Başkasına bakarsan çarpılırsın” diyen de yok. Her konuda hem ak, hem de kara diyenleri okur, neyin eğri, neyin doğru olduğuna sen aklınla karar verirsin. Aklını vestiyerde bırakıp burada yazılanlara sorgusuz sualsiz inanman istenmez. Yaşa Google, senden büyüğü yok! Sanık Bunu sadece ben söylemiyorum ki.. Sibirya’dan, Afrika’ya kadar her yerde, herkes, özellikle gençler bunları gün aşırı söylüyorlar.. İnanmazsanız bir laptop getirin, göstereyim! Yargıç Ne? Şimdi de yüksek mahkememize M açıkça hakaret etmeye mi yelteniyorsun zındık? Aklınca giderayak, bu şeytan dininin propagandasını mı yapacaksın burada? Siz ne dersiniz Savcı Hazretleri? Devrim Mahkemesinin Savcısı Sanık, memleketimizde aklınca bu mendebur dini yaymaya çalışmaktadır.. Kendisine soruyorum: Sen dinini inkâr edip Guguli mi oldun? Burada kutsal dininden vazgeçmediğini açıklamaz, hayatında bir daha Gugul lafını ağzına almayacağına ve bu iğrenç şeye dönüp bakmayacağına yemin etmezsen seni neyin beklediğini bilirsin! Sanık Ben, Google’a tapmıyorum, sadece bayılıyorum! Google din filan değildir! Yargıç Google, giderek yayılan tehlikeli bir dindir. Çocuk yaştakiler bilgisayar oyunlarıyla, gençler de porno gösterileriyle kandırılıp kafalarına bu yoldan yoz düşünceler aktarılmıyor mu? İnsanlar nasıl davranacaklarını artık mollalara değil, bu namussuz Gugul Hazretlerine soruyor. Zamzami gibilerine göz yumarsak yakında burada bir Gugul Devriminin gerçekleştiğini, Gugul mahfuzlarının, bizim gibi inancı bütünlere neler yaptıklarını görürüz.. Mahkeme reisi, dinlediklerinin yeterli olduğunu söyledi ve oturuma son verdi: Karar yemekten sonra açıklanacak! G [email protected] Express ve Bir+Bir’den Merve Erol ve Şahan Nuhoğlu. Fotoğraf: VEDAT ARIK Outletsentır Misafir şair Oraya da otopark yapılacakmış: Korkudan her gün meyve veriyor ağaçlar. *** Kekeliyor geçen bulutların gölgesi. Bu şehirde yaşanabilir mi? *** “Kendine iyi bak.” Hangi dilde, ne anlama geliyor bilmiyorum. *** Başucumdaki gaz lambasını yaktım. Aldım kâğıdı kalemi başladı yeryüzündeki saltanatım. Süreyya Berfe (Toplu Şiirler) Topus Express ekibi ilk nasıl buluşmuştu? Express, önce Nokta’da daha sonra Ekonomik Panaroma’da, yani bugünkü tröst haline dönüşmemiş zamanlarında kurumsal basında çalışmış insanların bu işin oralarda daha fazla sürdürülemeyeceğini düşünüp çıkardıkları bir dergi. 1994 yılında kurulduğunda haftalıktı Express, üç yıl öyle kaldı. Bu üç yılın sonuna doğru fazla yürümeyen aylık bir futbol dergisi ve aylık Roll dergisi çıkarmaya da başlandı. Genelde bu ekibin genç kuşakları haftalık Express zamanında dergiye girip Roll’un başlangıcıyla yürüyen insanlardır. Express siyasi bir söz söyleme ve anlama ihtiyacının sonucuydu. Roll ne gibi düşüncelerle ortaya çıktı? Yine aynı perspektif ve aynı dünyaya bakışla mikrofonu müzisyenin, öznenin kendisine bırakan, onun hakkında bir insanın ahkâm kesmesinden ziyade, müzisyenin kendi dünyasını anlatmasına yönelen bir dergiydi Roll. Esas önceliğimiz bir yaşamöyküsü çıkarmak, iyi bir tiyatro O yüzden şimdi Bir + Bir mi geliyor? Evet. Express’te genellikle verili tartışma taraflarından birine dahil olmuyoruz. Her biri birbirinden kahredici çeşitli gelişmelerle karşı karşıya gelip duruyoruz. Mesela Erdoğan zaten otoyolla mahvettiği Karadeniz’in dağlarını, sularını, ormanlarını binlerce hidroelektrik santralla tamamen bitirmek istiyor. Tekelciler kazanılmış hakları için mücadele ediyor ve bir yandan da sürekli saldırılarla karşılaşıyor. Her gün yeni bir hukuk tartışmasına dalıyoruz, aynı laf üzerinde kimse uzlaşamıyor. Yani Roll zamanı nasıl siyasi söz söyleme, birilerine müdahale etme ihtiyacı duyup Express’i çıkardıysak, şimdi de biraz bundan kaçmak için, Express’e sığdıramadığımız, hayatımızı güzelleştiren şeylere alan açmak istiyoruz. Bunlar yine siyasi bir perspektifi taşıyacak, ama salt siyasetle kafayı bozmuş insanlar da değiliz. Bir + Bir nasıl bir dergi olacak? “Bir + Bir” tasavvufi metinlerde geçen bir kavram ama bizi uyandıran Jean Luc Godard’ın Rolling Stones için çektiği Kraldan acil Satılık faal soytarı. Ortak da olabilir. Golcü vizesiz dolaşır. Petşop Misafir çizer: Kemal Urgenç İstanbul Kadın Giysileri K uruluş çalışmaları süren İstanbul Kadın Müzesi, kamuoyuna “18. yüzyıl sonu19. yüzyıl başı İstanbul Kadın Giysileri: Turhan Sultan Anısına” adlı sergiyle merhaba demeye hazırlanıyor. 5 Mart’ta Forum İstanbul Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nde açılacak sergi, Osmanlı döneminde İstanbul’da Saray dışında yaşayan kadınların giyim kültüründen örnekler sunacak. Osmanlı İmparatorluğu’nun farklı etnik kimliklerden oluşan zengin coğrafyasında yaşayan, Rum, Ermeni, Müslüman, Musevi ve Süryani cemaatlerine mensup kadınların günümüzden yaklaşık iki asır önce İstanbul’da sürdürdükleri yaşamı yansıtmak amacıyla hazırlanan sergi, aynı zamanda yakın bir tarihte kurulması planlanan İstanbul Kadın Müzesi’nin ilk etkinliği olarak tasarlandı. Prof. Nedret Kuran Burçoğlu, Meral Akkent, Canan Boydaş, Evin Gençosmanoğlu, Fasiha Edes, Yard. Doç. Yeşim Özler Bağrışen’den oluşan İstanbul Kadın Müzesi Girişim Komitesinin Kurucu Başkanı Gülümser Yıldırım, serginin Hatice Turhan Sultan anısına düzenlenmesinin ayrı bir anlamı olduğunu söylüyor. Sultan 4. Mehmet’in annesi olan Hatice Turhan Sultan’ın (16271683) yaşadığı dönemde girişimci ruhu ile tanındığını söyleyen Yıldırım, Hatice Turhan Sultan’ın ticaret hayatında aktif olarak yer aldığını ve Yeni Camii ve Mısır Çarşısı gibi önemli mekânların yapımına katkı sağladığını ekliyor. Kendisi de uzun yıllar iş dünyasında yer alan Yıldırım, “Hatice Turhan Sultan, bir iş kadını olarak vizyon zenginliğiyle beni sürdürülebilir sosyal proje yaratmak yolunda esinlendirdi. Böylelikle bir kadın belleği oluşturacak, özellikle de genç kızlara rol modeli sunacak bir proje konusunda düşünmeye başladım. Düşüncelerimi çeşitli disiplinlerden akademisyen kadınlarla paylaşarak geliştirdik. Ve böylece İstanbul Kadın Müzesi projesi doğdu” diyor. Forum İstanbul’daki sergi 28 Mart tarihine kadar görülebilir. G Yeni ürünler Kimyasal gübre ve hormonlar kullanılmadan üretilen doğal ve yöresel şok belgeler sizin için paketlenip marketlere geliyor. Fotosentır Sahibinin sesi G Deneyimler, bir cimrinin biriktirdiği paralardır. Bilgelikse, bir müsrifin tüketemeyeceği miras. G Ahenk dolu bir dünya battı; repertuvarda, öten bir horoz kaldı. Fotoğraf: Mehmet Ünal Maskeli balo Suratı olan maske takıyo!.. Maalesef.. C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle