22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 EYLÜL 2009 / SAYI 1224 5 PAZAR SÖYLEŞİLERİ Bu akademinin her köşesinde sanat izi var ZUHAL AYTOLUN Bogdanov’un öngörüleri ATAOL BEHRAMOĞLU leksandr Bogdanov’un bilim kurgu romanı “Kızıl Yıldız”dan söz ettiğim geçen haftaki yazımın sonunda, kitaba ve yazarına bir fırsatta tekrar döneceğimi yazmıştım. Romanın bende bıraktığı izlenimler tazeliğini sürdürmekteyken, bu fırsatı daha fazla geciktirmek istemedim. İlgimi özellikle çeken, bir bilim insanının, bu kimliğinin yanı sıra hem etkin olarak siyasetin içinde bir devrimci hem de gerçekten “ince ruhlu” bir sanatkâr oluşu... Düşünün; ileri sürdüğü felsefi kuram Lenin gibi büyük bir düşünür ve devrim önderinin en önemli kitaplarından “Materyalizm ve Ampriokritizm”in konusunu oluşturuyor. Parti liderliğinde bir ara Lenin’in rakibi. Öncü bir hekim ve biyolog. Bütün bunların yanı sıra da ilk sosyalist bilim kurgu romanını yazıyor ve üstelik bu kitaptaki bazı bölümler, özellikle de aşk betimleri, değme romancıyı imrendirecek nitelikte! Marslı kadın, bu gezegene bir görevle getirilmiş dünyalı sevgilisine bir mektubunda neler yazıyor bakın: “....sana olan aşkımın, ve (...) yüce görevinde sana yardım etme isteğimin karşısında, her şey çok küçük ve önemsiz kalıyor. Seni yalnızca bir kadın olarak değil, aynı zamanda çocuğunu tehlikelerle dolu yeni ve yabancı bir hayata götüren bir anne gibi de seviyorum.” Böylesi satırlar, aşk duygusunun da kıskançlık ve bireycilikten arınamamış dünyamızda, dünyalı bir kadın (ya da erkeğin) yine bu dünyada (ya da bir başka gezegendeki!) sevgilisine mektubunda yer bulabilir mi? Pek sanmıyorum! Nitekim, aynı mektupta, dünyalı sevgilinin ruhsal durumuna ilişkin şu ilginç saptamalarını da okuyoruz: “....kendine karşı sert, hatta genellikle acımasız biri olduğunu biliyorum. Bu özelliği, Dünya yüzünde ebediyen mücadeleyi öngören katı eğitimden alıyorsun.” Akademi 35.5, Vahide Gördüm ve V ahide ve Altan Gördüm ile Tolga Örnek, hayal ettikleri akademiyi kurmak üzere yola çıktı. Mart ayında kurulan Akademi 35.5, işte bu hayalin bir sonucu. Amaçları akademi mezunlarının, aldıkları eğitimin yanı sıra, kendilerini geliştirmeleri için ne yapmaları gerektiğini bilerek ayrılmaları. Akademide hem teorik hem de pratik olarak çok yönlü bir eğitim veriliyor. Sadece ana eğitim dallarında değil, profesyonel hayatta iş başvurularından görüşmelere hazırlığa kadar pek çok konunun işlendiği dersler, aylık seminerler ve atölyelerle de pekiştiriliyor. Öyle her başvuran da alınmıyor. Gerçekten bu işi yapmaya hevesli, istekli öğrencilerle beraber çalışıyorlar. Altan Erkekli, Sungun Babacan, Murat Atıl, Sinan Pekinton, Bahar Kerimoğlu ve Mehmet A. Öztekin gibi isimlerin bulunduğu akademiyi Vahide Gördüm, Altan Gördüm ve Tolga Örnek’le konuştuk. Akademi 35.5’un kurulma sürecinden bahseder misiniz? Hedefiniz nedir? Altan Gördüm: Bu bizim hayalimizdi. Tolga’ya bahsettik bir gün bu oyunculuk okulu fikrimizden. Tolga da çok heyecanlandı, çünkü bizimle aynı hayali kuruyordu. Teorik ve pratik eğitimi bir arada veren, her köşesinde sanatın izleri bulunan, oyunculuğu ve sanatı hayat tarzı olarak benimsetecek bir okul kurmak amacıyla yola çıktık. Altan Gördüm ile Tolga Örnek’in ortak hayali. Hedefleri ise oyunculuğu ve sanatı hayat tarzı olarak benimseyebilen gençleri yetiştirebilmek. A Yeni sezon kayıtları başlayan akademiye www.35bucuk.biz adresinden ulaşılabilir... Vahide Gördüm: Sadece yetenekleriyle, tecrübeleriyle değil, iş ahlaklarıyla da kefil olabileceğimiz öğrencilerin geleceği ve mezun olabileceği bir okulu hedefledik. Eğitimlerin kapsamında neye özen gösterdiniz? V. Gördüm: Bizim üç ana kulvarda eğitimimiz var: Oyunculuk, diksiyon/seslendirme, diksiyon/spikerlik. Oyunculuk da kendi içinde üç kurdan oluşuyor. İlk ikisi oyunculuğun temellerini vermeye çalıştığımız doğaçlama, beden dili kullanımı, şan, dans, ses, hareket, nefes, rol ve karakter yaratma, metin çözümleme gibi başlıklarda toparlayabileceğimiz dersler içeriyor. Oyunculuğun temel derslerini başarıyla tamamlayan öğrencilerimizi, tercihe göre Uygulamalı Kamera Oyunculuğu dersine alıyoruz. T. Örnek: Temel Oyunculuk sınıflarında kamera ile tanışıyor aslında öğrencilerimiz. Ama bu 8 haftalık eğitimde, daha çok kameraya göre performans belirleme, kamerayı kullanma, senaryo çözümü, devamlılık gibi kameranın gerektirdiği teknik ve estetik unsurları profesyonel dünyaya ve gereksinmelere göre veriyoruz. A. Gördüm: Ayrıca oyun inceleme, deneme çekimlerine hazırlık, tiyatro tarihi, senaryo türleri, edebiyat uyarlamaları, oyun inceleme gibi farklı konularda seminerlerimiz, atölyelerimiz ve söyleşilerimiz oluyor. Peki öğrenci profili nasıl? Akademiye başvuruları neye göre kabul ediyorsunuz? A. Gördüm: Yaş sınırımız 1640. Oyunculuk mesleğini ve eğitimini çok ciddiye aldığımız için her öğrencimizi bir görüşmeden ve kısa bir değerlendirmeden sonra alıyoruz. Onların heyecanı, kararlılığı, kişiliği, mesleğe bakışı, bilgisi ve kendini geliştirme isteği bizim açımızdan çok önemli. Hem kendileri için bizim derslerimizin uygun olup olmadığını sınıyoruz, hem de onların dersler için uygunluğunu görüyoruz. T. Örnek: Şu anda oyunculuğu meslek için düşünen ve buna hazırlanan öğrencilerimizin yanı sıra, oyunculuğu okulda yapıp bırakmış ama tekrar dönmek isteyen öğrencilerimiz de var. Ayrıca oyunculukla kendini ve bedenini daha iyi tanıyıp kendine iş hayatında yeni ufuklar açmak isteyen öğrencilerimiz var. Hepsi de işini ve eğitimini ciddiye alan öğrenciler. V. Gördüm: Bizde olmayan tek öğrenci profili herhalde “Evde sıkıldım, zaman geçirmek için bir de bunu deneyeyim” diyenler. Sadece teorik değil pratik derslerle de destekleniyor akademi. Sizce bu anlamda Türkiye’de bir eksiklik var mı? V. Gördüm: Teorik ve akademik eğitimi pratikle birleştiren hocalar ders veriyor. Bunun tecrübe ve bilgi açısından öğrencilerde yarattığı memnuniyeti görebiliyoruz. Çünkü pratik eğitim biraz da onları neler beklediğine dair bir eğitim veriyor. Biz verdiğimiz teorik eğitimi profesyonel dünyada nasıl korumaları ve uyarlamaları gerektiğini; ilişkilerini ve iş düzenlerini de nasıl kurmaları gerektiğini anlatıyoruz. T. Örnek: Güzel bir teorik eğitimden sonra gerçek, kaba tabirle “piyasa” dediğimiz dünyada hayal kırıklığına uğramasınlar, üzülmesinler ve vazgeçmesinler istiyoruz. A. Gördüm: Türkiye’de hem teorik hem pratik eğitimi güzel bir biçimde birleştiren, zaman geçtikçe teorik yanını geliştiren çok az kişi var. Olanlar da zaten hepimizin saygı duyduğu, isimlerini dilimizden düşürmediğimiz sanatçılar. Eğitim, öğrenim ve tecrübenin sonu yok. Her yeni oyun, her yeni film ya da dizi yeni ve taze bir tecrübe; bunu da öğrettiklerimize dahil ediyoruz.. Tiyatro, televizyon ve sinema. Her birinin oyunculuk dinamiği farklı. Diğer yandan da televizyon dizileri ve internetle beraber de sanat “herkes tarafından yapılabilir”miş gibi algılanıyor. Ya da algılanıyor mu? V. Gördüm: İlk kırdığımız, yok ettiğimiz varsayım bu. Herkes tarafından tabii ki yapılabilir. Ama iyi yapılmaz, doğru yapılamaz, ahlaki yapılamaz. Sanatın sorumluluk, saygı, çalışma, disiplin, özveri istediğini ve öğrenmenin asla bitmediğini arkadaşlarımız kapıdan girdiği andan itibaren öğreniyorlar ve sürekli hatırlatılıyorlar. G *** “Kızıl Yıldız” bir “aşk romanı” değil kuşkusuz... İçinde aşk ve başkaca psikolojik irdelemeler de bulunan, gerçek anlamıyla bir bilimselkurgu ürünü... Fakat unutmayalım ki bir piyasa romancısı, sıradan bir yazar değil, çok önemli bir bilim insanı, bilimsel sosyalist bir devrimci yazmış bu kitabı. Ve Bogdanov, 1908’de, yani Ekim Devriminden on yıl kadar önce yayımlanan yapıtında “dünya sosyalizmi”ne ilişkin neredeyse peygamberce öngörülerde bulunuyor. Bir başka Mars’lıya, Mars’lı bir bilim insanına söyletilen şu müthiş saptayımları birlikte okuyalım: “Dünya bir yandan politik ve ulusal bakımdan öyle korkunç bir şekilde bölünmüştür ki, sosyalizm mücadelesi geniş ve tek bir toplumda tek bir süreç olarak değil(...) farklı toplumlarda bir dizi bağımsız ve özgün süreçler halinde yürütülmektedir. Öte yandan Dünya’daki sosyal mücadele biçimleri, bizdekinden çok daha kaba ve mekaniktir. Sürekli ordularda ve silahlı isyanlarda simgesini bulan zorbalık, bu sosyal mücadele biçimlerinde kat kat büyük bir rol oynamaktadır. Bütün bunlardan anlaşılan(...) tek tip bir sosyal devrimin değil, çeşitli ülkelerde, çeşitli zamanlarda, hatta aynı karaktede olmayan, en önemlisi de sonucu kuşkulu ve değişebilecek çok sayıda sosyal devrim beklenmesidir.” Bogdanov’un gerçekten müthiş öngörüleri arasında “mücadeleye aslında sırf sempati besledikleri için katılan radikal aydınlar”ın “topluca ihaneti”ne ilişkin satırlar da var, fakat bunları kitaptan okursunuz! Bense şimdi, bu çok ilginç düşünce ve eylem adamımı daha yakından tanımak için, Lenin’in onun kuramını eleştirmek için yazdığı “Materyalizm ve Ampriokritisizm”ini (fazlasıyla geç kalmış olarak!) okumaya hazırlanıyorum... G ataolb@cumhuriyet.com.tr Tolga Örnek TARİHTE BU HAFTA 6 Eylül 1955: İstanbul’da “67 Eylül Olayları” yaşandı. Selanik’teki Atatürk’ün doğduğu evin bombalandığı yolundaki gazete haberleri halkın galeyana gelmesine sebep oldu. İki gün süren olaylarda Rumlar başta olmak üzere birçok gayrimüslimin ev ve işyerleri yağmalandı. 1986: İstanbul’daki Neve Şalom Sinagogu’na düzenlenen terörist saldırıda 21 kişi öldü, 4 kişi yaralandı. 1987: Cumhuriyet tarihinin 3. referandumunda, 1982 Anayasası’ndaki eski politikacıların siyasi yasağının kaldırılıp kaldırılmaması oylandı. Halkın yüzde 50.16’sı yasağın kalkmasına “evet”, yüzde 49.84’ü “hayır” dedi. 2007: İtalyan Tenor Luciano Pavarotti (üstte) öldü. 40 düşürüldü. Bir Amerikan Doları 2 Lira 82 kuruş oldu. 1977: İstanbullular tüp gaz satın almak için sıra numarası alarak kuyruklara girmeye başladı. “Halk Fırkası” adıyla kuruldu. 1974: Keban Barajı açıldı. 1976: Çin Halk Cumhuriyeti’nin lideri Mao Zedong (solda) öldü. 8 Eylül 1925: Pembe Panter filmleriyle tanınan İngiliz Komedyen Peter Sellers (altta) doğdu. 1947: Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA kuruldu. 1952: Amerikalı yazar Ernest Hemingway’in “İhtiyar Adam ve Deniz” adlı romanı piyasaya sürüldü. 1974: ABD Başkanı Gerald Ford, eski Başkan Richard Nixon’u “Watergate Skandalı”ndaki sorumluluğundan dolayı affetti. 10 Eylül 1943: İstanbul Kapalıçarşı’da çıkan yangında 200’den fazla dükkân yandı. 1965: Türkiye Hindistan’ın Pakistan’dan çekilmesini isteyerek Pakistan’a silah yardımında bulundu. Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Hayrettin Karaca (altta solda) ve Nihat Gökyiğit tarafından kuruldu. 2001: 11 Eylül Saldırıları gerçekleşti. Kaçırılan 3 ABD uçağından ikisi New York’taki Dünya Ticaret Merkezi kulelerine çarptı. Çöken kulelerde yaklaşık 3 bin kişi yaşamını yitirdi. Üçüncü uçaksa Pentagon’a çarptı. 11 Eylül 1919: CHP’nin temelini oluşturan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti, Sıvas Kongresi’nin son günü kuruldu. 1945: Alman futbolcu Franz Beckenbauer doğdu. 1973: Şili’nin ilk sosyalist Başkanı Salvador Allende, Augusto Pinochet önderliğindeki ordu tarafından devrildi. Darbe sırasında Allende öldürüldü. 1992: Türkiye Erozyonla Mücadele 7 Eylül 1946: Cumhuriyet tarihinin ilk büyük devalüasyonu yapıldı ve Türk lirasının değeri yüzde işgalinden kurtuldu. 1923: Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk tarafından, Hazırlayan: ALİ SELİM EMEÇ C M Y B C MY B 9 Eylül 1922: İzmir Yunan 12 Eylül 1963: Türkiye ve Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında “ortaklık kurmak” amacıyla Ankara antlaşması imzalandı. 1980: Türk Silahlı Kuvvetleri, emir komuta zinciri içinde “12 Eylül Askeri Darbesi”ni gerçekleştirildi. 2003: Amerikalı ünlü Müzisyen Johnny Cash (sağda) hayata gözlerini yumdu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle