Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 Magazin gündemi aşk hayatına indirgendiğinden, hatta ana haber bültenlerine dahi girdiğinden beri “Kim kiminle ne yaşıyor”u izlemeye başladık. Ünlülerin aşkları, ayrılıkları, aldatmaları... Şimdi bir de hakaretler uçuşuyor havada. Kimin savunma mekanizması arızalıysa Sibel Can ve Sulhi Aksüt’ün boşanma davaları sürüyor. 6 EYLÜL 2009 / SAYI 1224 CENGİZ SEMERCİOĞLU (Hürriyet / Kelebek) Haince planlanan bir satış urettin Hasman, bir kadını çok rencide edecek açıklamalarda bulundu. Gerçi özür de diledi. Hem kadınlar hem de erkekler konuşuyor. Popüler tanınmış kişilerin hayatında kendilerini gündemde tutmak ve kendi reklamları için pek çok şey konuşabiliyorlar. Sibel CanSulhi Aksüt olayı buna güncel bir örnektir. Bitirdikleri ilişkilerle ilgili konuşarak gündemde kalmak istiyorlar. Bu haberleri takip eden çok ciddi bir magazin okuru kitlesi var. Ancak hiç ilgilenmeyen, tepki gösteren bir kitle de var. Gazetelerin bunu dengelemesi gerekiyor. Bu tür şeyler toplumun her kesiminde yaşanıyor. 3. sayfa haberlerinde de görüyoruz. Ancak cemiyette yaşanınca ilişkilerin, insanların yozlaştığından bahsediliyor. Oysa ki bu her yerde var. Kimi zaman önümüze gelen haberlerde veya fotoğraflarda “Bu kadar da olmaz” dedirten şeylere tanık oluyoruz. Örnekse, Sibel Can çok şaşırttı hepimizi. Ne olduğunu, ne yaşandığını N anlamadığımız açıklamalar yaptı. Bunda tabii ilgi çekmek ve gündemde kalmak da var. İnsanlar gündemde kalmak, konuşulmak için aile gibi kutsal değerleri kullanmamalı. Ancak modern toplumda kadın erkek ilişkisi güvensizliğe evrilmiş durumda. Artık insanlar amaçlarına ulaşmak için her yolu deniyor. Bu, haince planlanan bir satış stratejisi. G daha çok o konuşuyor. Arızalı savunma mekanizmaları... ZUHAL AYTOLUN 1. Sayfanın devamı asman durmadı, susmadı. “Eda, iffetsiz bir kadın çıktı. Beni o çocukla aldattı. İkimizi de idare etmiş. Eda gibi kadınları ortaçağda olsa taşlayıp yakarlardı” açıklamasını yaptı. Öyle ki köşe yazarları bile uzak duramadı konuya. Kimi taraf oldu, kimi eleştirdi. Peki, neydi insanları bu kadar saldırganlaştıran? Bir insan ayrıldığı kişinin ardından bu çirkin konuşmaları nasıl bir ruh haliyle yapabilir? Peki, ya biz özel hayatın sınırlarını nereye kadar koyacağız? AYŞE ÖZYILMAZEL (Sabah / Günaydın) H Sanki koca bir reality şov var B u herhalde yaralı insan ruh hali. Çok acın varsa eğer, saldırabilirsin. Eskiden kol kırılır, yen içinde kalırdı. Yaşam modeli öyle bir şekil almış ki artık her şeyini dışa vuruyor insan. Belki de suçlu değilim, mağdurum, yanımda durun gibi bir psikolojidir. Yine de kirli çamaşırların dışarıya yansıtılmasını anlayamıyorum. Artık insanların güveni de kalmıyor böyle olunca. Kime güvenilebilir, onu düşünüyorum. Güzel zamanlarda iyisin, ayrılınca kötü. Bu çok itici. Nurettin Hasman’ın yaptığı çok çirkin. Beraber yemişsin, gezmişsin, mutlu olmuşsun, belki ağlamışsın omzunda, beraber uyumuşsun, sevişmişsin. Şimdi, ayrıldıktan sonra bu açıklamaları neden yapıyorsun? Bir ilişki yürümüyorsa, böyle mi olacak, iftira mı atılacak? Ayrılmayı bilmediğimizi düşünüyorum. Bunu bilmek gerekiyor. Mutlulukta iyi, zor zamanlar da kötü mü? Toplu olarak çıldırdık herhalde. Sanki koca bir reality şov var, orada yaşanıyor. Her şey çirkin ve sahte. Medya haber yapar elbette, haberdir. Magazin her zaman ilgi çekmiştir. Ama bu yaşananlar artık anlaşılmaz boyutta. Bir yalan rüzgârı gibi. G Hasman ve Taşpınar. Rafet El Roman da Altıntop’la olaylı bir ayrılık yaşadı. İlkim Öz Tan. Oysa hiç yabancı değiliz bu olaylara. Tuğba Altıntop ve Rafet El Roman’ın ayrılığı sürecinde de konuşuldu, tartışıldı. Birbirleri hakkında pek çok şey söylediler kamera karşısında. Kimi zaman çocuklarını dahi alet ettiler tartışmalara. Tan Sağtürk ve Bergüzar Korel de, ilişkilerinden çok ayrılıklarıyla konuşuldu. Sağtürk, aldatıldığını düşünmüştü. Kızgındı ve Korel’e hediye ettiği 10 bin dolarlık tek taş yüzüğünü geri istemişti. Korel’in evliliği için de “Kendisine mutluluklar bile dileyemiyorum. Gördüğümde selam vereceğimi sanmıyorum” demişti. Örnekler o kadar çok ki... Öz’e göre, temeli sağlam olmayan ilişkilerin ayrılıkları da sağlam olmuyor. Hasman ve Taşpınar ilişkisi belki de bu yüzden çokça eleştirildi, kim bilir. Ancak Öz, her ilişkinin ardından ayrılık travması yaşandığını, bunun toplumu ilişki kirliliğine götürmemesi gerektiğine dikkat çekiyor. Çünkü iş bu noktada tehlikeli bir hal almaya başlıyor. Öz’e göre bu bir iletişim sorunundan ziyade arızalı işleyen bir savunma mekanizması: “Milyonların önünde, sevdiği insanı bu şekilde suçlayan birinin, kendini ifadesinde bir olduğunu sanmıyorum. Dikkatleri bu yolla üzerlerine çekmek isteyen insanlar, kişilik bozukluğu olanlardır. Sahte özgüvenleri yerle bir olmuştur ve yeniden kendilerini sahte bir biçimde var etmeleri için, birilerinin alkışlarına ve onaylarına ihtiyaçları vardır. O zaman da bol bol konuşurlar.” Öz’e göre, bozuk kişilikler ilişkileri taşıyamıyor ve ayrıldıktan sonra iç dünyalarının bozukluğu sözlerine de yansıyor. sıkıntısı yoktur. Çiftler arası iletişim sorunları bir sıkıntıdır ama burada böyle bir sıkıntı ÖFKE KONTROLÜ ZAYIF Öz, kadın ya da erkek ayrımına girmiyor. Genelde terk edilen tarafın öfkesinin dışavurumu olarak yorumluyor. “Ancak yine de ayrılığın ardından çirkinleşen, ağzını ve zihnini bozan erkekler oluyor” diyor. Çünkü kişilik bozuklukları kadınlardan daha çok erkeklerde görülüyor. Saldırganlık içgüdüleri daha fazla olan erkekler, öfke kontrolünde de zayıf taraf. Öz, buna bir de kişilik bozukluğu ve erkeğin narsizmi de eklenince sonucun daha vahim olduğunu dile getiriyor. Hasman da öfkesini kontrol edemeyenlerden. Ancak yine de insan bu seviyesizliğe bir anlam veremiyor. Hasman, “Çok kırılmıştım. Bu ilişkinin yeni olmadığını öğrenmiştim. Sinirlerime yenik düştüm. Eda’ya o sözleri söylediğim için çok pişmanım. Ama içi acıyan bir adamın çığlığıydı bunlar. Şimdi bu olayı kabullendim. Daha iyiyim. Eda, en çok ‘iffetsiz’ lafıma bozulmuş. Haklıdır. Kendisinden özür diliyorum. Umarım her şey bir an evvel unutulur” açıklamasını da yaptı. SAVUNMA İÇ GÜDÜSÜ Öz, her ne olursa olsun bir erkeğin sevdiği kadınla ilgili bu beyanları vermesinin, aslında o erkeğin ne kadar zayıf olduğunu gösterdiğini söylüyor: “Suçluluk duyguları ve güçsüz kişiliği, erkeği kendini savunmaya iter. Yani, ‘ben aslında bu ilişkide mükemmeldim, ilişkiyi onun kusurlu davranışları bitirdi’ gibi.” Tabii diğer yandan beklentilerin çakışmasıyla da başlıyor çatışma. Hayatın her alanında bunu görsek de medyatik ERKEĞİN NARSİZMİ... Psikolog ve evlilikaile terapisti İlkim Öz Tan, “Ünlü ve popüler olmanın kişinin yaptığı işiyle doğru orantılı olması gerekir. Evliliği ve ilişkisi ya da toplumu kirleten sözleriyle değil” diyor. Sağtürk ve Korel... kişiler, aynı zamanda toplum önünde sürekli göründüğünden rol model olarak karşımıza çıkıyor. Bakın Öz, nasıl örnekliyor bu durumu: “Bir dönem ‘kocam aldatıyor ama ben onu affediyorum’ diyen bir ünlüden sonra, bütün ihanet terapilerinde kadınlarımız bu söylemin çelişkisini yaşamıştı. ‘Ben de mi evliliğimi devam ettirmeliyim?’ Hatta evliliğini bozmayıp, defalarca ihanete uğrayıp, sonrasında dayanamayıp intihara başvuran danışanlarım olmuştu.” Azgelişmiş toplumlarda bu tür sıkıntılar elbette çok daha fazla yaşanıyor. Bu kadar gözler önünde yaşanması çok tehlikeli elbette. Artık insana dair tüm sorunlar Öz’ün de dediği gibi, toplumu kirleten sözlerle ya da seviyesizlikle değil, daha gelişmiş bir bilinçle çözülmeyi bekliyor. G C M Y B C MY B