Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 AĞUSTOS 2009 / SAYI 1219 5 PAZAR SÖYLEŞİLERİ Küçük çiftçilik dünyayı soğutur! ESRA AÇIKGÖZ Yeniden Yakup Kadri... ATAOL BEHRAMOĞLU dalar konusunda yazdığım kitap nedeniyle geçen ay “Kiralık Konak”ı okumuştum. Bu kitapta Büyükada’dan bazı bölümler olduğunu biliyordum. Gerçi bunlar “Kiralık Konak”ta önemli bir yer tutmuyor. Buna karşılık Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun dünyasına yeniden girmemi sağlayan romanı zevkle okudum. Yakup Kadri şair bir romancı değil belki. Şairane, renkli betimler yok romanında. Sözgelimi Abdülhak Şinasi Hisar’ın “Ali Nizami Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği”ni (yine Adalarla ilgili olarak) okurken “Çamlıcadaki Eniştemiz” vb. kitaplarında diline hayranlık duyduğum bu yazarın şairliğiyle yine karşılaştım. Yakup Kadri o tür yazarlardan değil. Bu nedenle de “Kiralık Konak”la “Madam Bovary” arasında yakınlık olduğuna ilişkin görüşler bana pek de doğru görünmüyor. Kadın kahramanlar arasında benzerlik varsa bile (ben böyle bir benzerlik de göremedim), bunun çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Çünkü Flaubert “Bovary”de bence her şeyden önce büyük bir şairdir. Yakup Kadri’de ise şiirsel bir esin pek duyumsanmıyor... Ara sıra kanatlanır gibi olan cümleler az sonra gerçekçi yazarın yalın anlatımına bürünüyor... Yakup Kadri’nin asıl becerisi de bu yalın anlatımın sağlam bir kurguya oturtulması olsa gerek... “Kiralık Konak”tan sonra “Bir Sürgün”ü okumaya koyuldum... Aynı akıcılık, aynı yalın fakat hiç de kuru ve sıkıcı olmayan anlatım... “Bir Sürgün”ü okurken bu kitabı daha önce okuyup okumadığım konusunda kuşkuya kapıldım... Kuşku belki de Yakup Kadri’de olay örgüsünün ve bu örgünün işlendiği toplumsal (tarihsel) ortamların benzerliğiyle ilgili. Bu arada, “Üç Romanıyla Yakup Kadri” başlıklı çok yıllar önce yazdığım bir yazıma göz atmak istedim... Bu üç roman hangileriydi doğrusu anımsamıyordum... Sözünü ettiğim kitaplarını okurken “Yaban”ı, “Sodom ve Gomore”yi, “Hüküm Gecesi”ni de okumalıyım diye düşünüyordum... İnanılması güç ama, “Üç Romanıyla Yakup Kadri” başlıklı yazımı meğer tam da bu üç romanı üzerine yazmışım... Yazıldığında “Alan” dergisinde, daha sonra “Mekanik Gözyaşları” adlı kitabımda yayımlanan bu yazının altındaki tarih Haziran 1967! Eh, aradan kırk yılı aşkın bir süre geçince demek ki insan neyi okuyup okumadığını da unutabiliyormuş! “Üç Romanıyla Yakup Kadri”de yazdıklarım, bende bu kitapları da bir kez daha okumak isteği uyandırdı... Ve yanı sıra da (“Nur Baba”, “Ankara” vb.) öteki birkaç kitabını daha... Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun günümüz koşullarında, yeniden ya da ilk kez, özellikle okunması gerektiğini düşünüyorum... Kimliğini yitirmek üzere olan bir toplumda, bu konuyu 19. yy. sonlarıyla 20. yy. başlarının toplumsal süreçlerinde, bu değerli yazarla gözden geçirip tartışmak için... Yakup Kadri’de yazar ya da düşünür olarak eleştireceğimiz, eksik ya da yetersiz bulacağımız yanlar kuşkusuz olacaktır. Fakat hem yitirdiğimiz yazınsal zevkleri tazelemede, hem de bugünkü tartışmaların hiç de yeni şeyler olmadıklarını görmede Yakup Kadri’nin bize yardımı olacak... ataolb@cumhuriyet.com.tr İklim değişikliği tarımı olumsuz etkiliyor. H erkes küresel ısınmanın dünyanın sonunu getireceğinde Endüstriyel tarımsa küresel hemfikir. Bir an önce bir şey yapılması gerektiğinde de. Dünyayı ısınmayı perçinliyor; ısıtan şirketler bile yaptıkları kampanyalarla “bilinç” yaratmaya kimyasal ilaç, sentetik, fosil çalışıyor. Devlet yetkilileri, küresel yakıt kullanımı küresel ısınma üzerine söylev çekiyor... Ancak dünya ısınmaya devam ediyor, edecek. ısınmayı yüzde 17 Çünkü devletlerin bu konuda alınmasını planladıkları çoğu önlem sadece arttırıyor. Bunları gösterişten ibaret. Hatta küresel şirketlerin cebini doldurmaya yönelik... durdurmanın yolu, küçük Dünya liderleri aralıkta Kopenhag’da Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği çiftçilikten geçiyor, ancak... Çerçeve Anlaşması (UNFCCC) için toplanacak. La Via Campesina da UNFCCC konferansı sırasında Kopenhag’da ve tüm dünyada eylem çağrısında bulundu. Yüzlerce sosyal hareket tarafından gerçekleştirilecek protestoların bir parçası olarak özel bir tarım günü de ilan edilecek. Çünkü piyasa bazlı çözümler küçük çiftçiliği bitiriyor. Oysa istatistikler endüstriyel tarım gibi pratiklerin 1990 ile 2005 arasında küresel gaz emisyonuna yüzde 17 katkıda bulunduğunu gösteriyor. Söz, La Via Campesina üyesi ÇiftçiSen Başkanı Abdullah Aysu’da. Dünya liderleri 718 Aralık’ta UNFCCC için toplanacak. Ancak pek çok çevre kuruluşu UNFCCC tarafından tartışılan çözümlerin, enerji tüketicilerinin cezasızca kirletmelerine ile kota tanıyan 57. izin verdiğini söylüyor. hükümet hayırlı bir şey UNFCCC’nin şu anda yaptığını mı düşünüyor? tarımsal toprakların İstatistikler tarım karbon ticareti pratiklerinin 1990 ile mekanizmalarına 2005 arasında küresel gaz Abdullah Aysu. katılmasının yollarını emisyonuna da yüzde 17 tartıştığını belirtiyor. Bu katkıda bulunduğunu noktada ÇiftçiSen neler düşünüyor? gösteriyor. Sera gazı emisyonlarına da Karbon ticareti, parası olan kirletir büyük bir katkıda bulunduğu biliniyor. mantığıyla hareket ediyor. Gelişmiş Başka bir deyişle tarım iklim ülke şirketlerinin bizim gibi az gelişmiş değişikliğinden olumsuz etkilenirken ülkelerde kurdukları termik santralların diğer yandan iklim değişikliğine bedelini kim ödeyecek? Biz toprakların kaynaklık edecek! Tarımın küresel karbon ticareti mekanizmalarına konu ısınma karşısındaki bu ikili durumu; edilmesine karşıyız. Her şeyden önce bu tarımsal üretim modelleriyle yakından toprakları çocuklarımızdan ödünç aldık, ilgili, bu model iklim değişikliğinin o yüzden pazarlığını yapma hakkımız yaygınlaşmasını azaltabilir de, yok. Türkiye’de 1500’ün üzerinde çoğaltabilir de... Çünkü tarımsal üretim hidroelektrik santral (HES) kuruluyor. modelinin kendisi iklim değişikliğine HES’ler birileri para kazanacak diye neden olan sera gazlarının önemli ekolojik dengenin bozulmasına ve yılda kaynaklarından biri. Toprak kullanımı iki ürün alınan topraklardan iki yılda bir değişikliğinden ve ormanların tarıma ürün alınmasına neden olacak. Bir dekar açılmasından karbondioksit; geviş şekerpancarının ürettiği oksijen üç dekar getirenlerin sindirimi ile birlikte çeltik; çam ormanının ürettiği oksijene eşit. metan, yapay gübreler ise diazot Şeker şirketlerine çıkardığı Şeker Yasası monoksitlere neden oluyor. Endüstriyel A üretimde kullanılan fosil yakıt, kimyasal ilaç, sentetik gübre gibi girdiler küresel ısınmayı yüzde 17 arttırıyor. Böyle giderse yeryüzünün üçte biri çölleşecek. O halde küçük çiftçilik ekosistemin korunması için de fayda sağlayabilir. Bilge köylü tarımcılığında fosil yakıt kullanımı minimumdur. Kimyasal ilaç ve sentetik gübre kullanılmaz. Hayvanlar merada otlatılır; çiğnemediği tohumlar, gübreler meranın sürekliliğini sağlar. Metan gazı çok daha azdır. Kısacası bu tarım küreyi soğutur. Ancak piyasa bazlı uygulamalar küçük çiftçiliği ortadan kaldırıyor. Gelişmiş ülkelerin tarımlarında uygulanan ihracat teşvikleri karşısında az gelişmiş ülke çiftçileri rekabet edemiyor. Dolayısıyla küçük çiftçilik ortadan kalkıyor, endüstriyel tarım artıyor. Şirketler dünyanın her yerine dampingli ürün götürürken kullanılan akaryakıt nedeniyle küre ısınıyor. Bir kilo marulu Meksika’dan İsviçre’ye taşırken 5,3 litre akaryakıt kullanılıyor. Oysa İsviçre’nin bir ucundan diğerine 0,35 litreye taşınıyor. İklim değişikliğinin tarımdan olumsuz etkilendiğini söylemiştiniz. Bazı bölgelerde aşırı sıcaklar, taşkınlar ve kuraklıklar sıklaştı. Bazı ülkelerde yağmurları azaltıyor, toprak erozyonu oluşuyor. Örneğin Ürdün’de küresel ısınmanın etkisiyle yağmurlar azaldı. Örneğin Ürdün’ün güneyinde binlerce yıldır hububat üretimi yapılan topraklarda şimdilerde ancak zeytin yerleştirebiliyor. Ülke bu kez hububatta dışa bağımlı hale geliyor. Küresel ısınma telafisi mümkün olmayacak bir rotada ilerliyor. Böyle giderse 30 yılda Malezya’da pirinç veriminde yüzde 20 düşüş yaşanacak. Ani iklim değişikliği hayvanlarda hastalıklara yol açabiliyor. Küresel Ortak Mülkler Enstitüsü iklim değişimine bağlı hasarların 2012 yılı itibarıyla 400 milyar dolar olacağını tahmin ediyor. 2050’de mülk üzerindeki hasar 20 trilyon doları bulacak. Dünyadaki gerçek paranın 100 trilyon olduğu düşünülürse felaketin parasal boyutu ortaya çıkar. Sigorta şirketlerinin iklim değişimini ciddiye almalarının nedeni bu olsa gerek. En çok zararı kıyı kesimde yaşayanlar, köylüler ve hayvan yetiştiriciliği yapanlar görecek. La Via Campesina UNFCCC konferansı sırasında Kopenhag’da ve tüm dünyada eylem çağrısında bulundu. ÇiftçiSen bu konuda neler yapacak? Konfederasyonumuz La Via Campesina Europa’nın da kurucu üyesi. Yani biz de çağrıcısıyız. Konfederasyon olarak hem Kopenhag eylemine gideceğiz hem de bu konuda duyarlılık oluşturmak için öncesinde ve Kopenhag eylemiyle aynı gün Türkiye’de demokratik tepki ve taleplerimizi ortaya koyacağız.Çünkü biliyoruz ki; iklim felaketlerinin başta gelen kurbanları bu felaketin yaratılmasında en az pay sahibi olanlar. G TARİHTE BU HAFTA 2 Ağustos 1914: Osmanlı İmparatorluğu Almanya ile imzalanan işbirliği anlaşması sonucu seferberlik ilan etti. 1922: Telefonu icat eden Alexander Graham Bell hayata gözlerini yumdu. 1936: Amerikalı Atlet Jesse Owens Berlin Olimpiyatları’nda 100 metreyi 10.3 saniyede koşarak altın madalyayı kazandı. 1945: ABD, SSCB ve İngiltere’nin katıldığı Potsdam Konferansı sona erdi. Konferans’ta II. Dünya Savaşı sonrası ülkelerin durumu ve olası sorunlar görüşüldü. 1990: Saddam Hüseyin önderliğindeki Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesiyle I. Körfez Savaşı başladı. 3 Ağustos 1903: Tunus’un Fransız egemenliğinden kurtulmasında büyük katkısı bulunan, aynı zamanda ilk Devlet Başkanı olan Habib Burgiba doğdu. 1955: Samuel Beckett’in oyunu “Godot’yu Beklerken” ilk kez Londra’da sahnelendi. 2004: Ünlü Fransız fotoğrafçı Henri Cartier Bresson hayata gözlerini yumdu. 5 Ağustos 1958: ABD Deniz Kuvvetleri’ne ait “Nautilus” isimli denizaltı Kuzey Kutbu’nu buzulların altından geçerek İzlanda’ya ulaştı. 1984: Ünlü İngiliz tiyatro ve sinema oyuncusu Richard Burton (solda) hayata gözlerini yumdu. olarak ülkedeki tüm Amerikan ve yabancı mülkiyetlerini millileştirdi. 4 Ağustos 1922: İttihat ve Terakki’nin kurucularından Enver Paşa Tacikistan’ın Çeğen köyünde öldürüldü. 1940: Taksim Gazinosu açıldı. 1959: İstanbul’da yumurta büyüklüğünde dolu yağması sonucu birçok kişi yaralandı. 1962: Asıl adı “Norma Jeane Mortenson” olan ünlü oyuncu Marilyn Monroe (solda) hayata veda etti. Monroe’nun aşırı uyku hapı alarak intihar ettiği belirtilse de, öldürüldüğü konusunda da çeşitli iddialar ortaya atıldı. 1972: Uganda Diktatörü İdi Amin ülkesindeki İngiliz asıllı kişilerin sınır dışı edileceğini açıkladı. 7 Ağustos 1941: Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Hintli Şair Rabindranath Tagore hayata gözlerini yumdu. 1982: Terör Örgütü ASALA’nın üç üyesi Ankara Esenboğa Havalimanı’na saldırı düzenledi. Saldırıda altı kişi hayatını kaybetti. 72 kişiyse saldırıdan yaralı olarak kurtuldu. 8 Ağustos 1925: ABD’li ırkçı örgüt “Ku Klux Klan” ilk ulusal kongresini yaparak adını duyurdu. 1928: Taksim Meydanı’ndaki (Cumhuriyet Meydanı) İtalyan Heykeltıraş Pietro Canonica’nın yaptığı Cumhuriyet Anıtı törenle açıldı. 1974: ABD Başkanı Richard Nixon, Watergate Skandalı nedeniyle istifasını verdi. Nixon Amerikan tarihinin istifa eden ilk başkanı oldu. Hazırlayan: ALİ SELİM EMEÇ 6 Ağustos 1915: İttifak Devletleri Anafartalar’a çıkarma yaptı. 1945: Amerika II. Dünya Savaşı sürerken Japonya’nın Hiroşima kentine atom bombası attı. 80 bin kişinin ölümüne sebep olan atom bombası sonraki kuşakların binlercesinin de sakat doğmasına ve yaşamını yitirmesine yol açtı. 1960: Küba ABD ambargosuna karşılık C M Y B C MY B