Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 Arsuz belediye başkanı FUAT SÜME Olması gerektiği gibi birlikte yaşayacağız... ESRA AÇIKGÖZ K ilisede ayinini tamamlayıp yeniden belediye işlerine gömülüyor; beldenin imar planından kesilen cezalara kadar her şeyiyle o ilgileniyor. Üstelik bugün pazar, ama onun için tatil yok. Yanıt bekleyen sorular, çözüm bekleyen sorunlar var. Belediye başkanı o olduğuna göre, bunları yapmak da ona düşüyor. Peki bir belediye başkanının ayinde işi mi ne? O, bir Hıristiyan. Türkiye’nin ilk ve şimdilik tek Hıristiyan Belediye Başkanı Fuat Süme. Bir arada yaşam... Belki çoğumuz için bir dilek, bir slogan, hatta olması imkânsız boş bir laf, ancak İskenderun’un Arsuz ilçesinde hayatın ta kendisi. Her insan kendini yaşayabiliyor; Hıristiyanı, Yahudisi, Alevisi, Sünnisi... Herkes herkesin bayramına gidiyor; cenazesine, düğününe katılıyor. Gelinler alınıp, gelinler veriliyor. Bakirliğini koruyan bir sahil kasabası Arsuz, kışları iki bin, yazları kırk bin nüfuslu bir belde. Fuat Süme de iki dönemdir bu beldede belediye başkanlığı yapıyor. Doğma büyüme Arsuzlu, hatta ataları Arsuz’un kurucuları demek daha doğru. 1574’te Payas’tan göçmüşler Arsuz’a. “Arsuz’u kuran, buradaki ilk yerleşimi yapan benim ailem” diyor, “Farsçada kuyumcu anlamına geliyor soyadımız. Payas’ta yedi erkek kardeş, kuyumculuk yapıyorlarmış, kardeşlerden biri bir kan davasına karışınca orayı terk etmek zorunda kalıyorlar, Arsuz’a yerleşip tarımcılığa başlıyorlar.” Füme de, aile mesleğinden ilerliyor. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’ne gidiyor, mezun olunca Arsuz’a dönüyor. “Kökenin burada olduğunca çeken bir şeyler oluyor. Dedemin mezarı kilise duvarının dibinde, artık kemik mi çekiyor, toprak mı, dönmek istiyorsun. Ben, doğduğum eve hep bağlı kaldım. Arsuz’lu olup da dışarıda yaşayan çok insan vardır, ancak mutlaka ve mutlaka yazın geri dönerler.” Arsuz’da çiftçilikle uğraşıyor, tarımla ilgili danışmanlık merkezi açıyor. Bu sıralarda tanışıyor eşi Sürreyya ile. Hafızasındaki en canlı anılar onunla ilgili; “Ayrılanlar bile yazın geri döndüğünden, çoğu aşk Arsuz’da başlar. 92’de tanıştık, aynı yıl evlendik. 11 Ocak ilk yemeğe çıktığımız, 14 Ocak ilk öptüğüm, 7 Şubat nişanlandığım, 29 Kasım evlendiğim gün... Hafızam kötüdür, ama bunları unutmam” diyor. Arsuz, nüfusu kışları iki bin, yazları kırk bini bulan bir sahil beldesi. İskenderun’a bağlı. Hıristiyanı, Yahudisi, Alevisi, Sünnisi birlikte yaşıyor. Fuat Süme de bu beldenin belediye başkanı, Hıristiyan. Bu Türkiye için ilk ve şimdilik tek. Ancak Arsuz için çok normal. Yıllardır birlikte yaşıyor, birbirlerinin düğünlerine, cenazelerine katılıyorlar. Yani bir arada yaşam hayal değil... anlatıyor, “Belki de” diyor, “herkesin kendi gördüğü kadarıyla büyümesinin etkisi vardır buradaki yaşamda. Bu kadar çok insanın bir arada olması zenginlik yaratıyor. Her türden, dinden, gruptan insanın olması, o çok renklilik hayata daha rahat, daha geniş bakmayı sağlıyor.” Peki Arsuz’da insanları değerlendirme kriterleri neler? “Belki çok klasik olacak ama insan olmak... Birini işe alacağın zaman bu işi yapabilir mi yapamaz mı, diye bakarsın. Biriyle evleneceğin zaman bu bana uyar mı uymaz mı diye bakarsın... Benim iki teyzem, bir dayım, bir kardeşim, teyzemin çocukları Müslümanlarla evli... Şimdiye kadar burada hiç dinin nedir diye bir soru duymadım.” Eşi Süreyya da doğruluyor onu, hatta insanların iki tarafı da üzmemek için hem kilise hem de hoca nikâhı yaptıklarını söylüyor. Daha şaşırtıcı olansa, bu evlilikleri iki tarafın da birbirinin farklılığını koruyarak sürdürmesi... “Müslümanlar bizim kiliseye gelir, biz camiye gideriz” diyor Füme, “Bir ay önce namaz kıldım yaylada. Göbeğimden kılamadım gerçi ama... Eğer din bir sorun olsa biz seçilemezdik.” Haklı da, Arsuz nüfusunun yüzde 40’ı Sünni. Hıristiyanlar nüfusun sadece yüzde 1015’ini, Yahudiler ise yüzde birini oluşturuyor, geri kalansa Alevi. Arsuz’un muhtarı da Hıristiyan. “Arsuzlu diye bir kavram yok aslında” diyor, “Arsuz’un yerlileri Hıristiyanlardır. Diğerleri civar köylerden, beldelerden gelip yerleşmişlerdir. Ben başkanlığım süresince Arsuz’da sadece iki defnetme işlemi yaptım. Çünkü herkes cenazesini köyüne götürür.” Bu renklerde bir azalma oluyor mu? Oluyor olmasına da, Füme’ye göre bu din yüzünden değil. Eğitim imkânının yetersiz olması, ekonomik zorluklar insanları uzaklaştırıyor. “Lise yapacak hayırseverimiz ve yerimiz var, ancak mevzuat beş binin altında nüfusu olan yerlerde lise yapılmasına izin vermiyor. Arsuz’da beklenti yüksek, çünkü kültür seviyesi yüksek olduğu için insanları memnun etmek zor” diyor. Fotoğraf: Helga Terbiyeli YANLIŞI DÜZELTMEK... İki oğlu var Füme’nin. Arel ve Robert. Siyasete de oğlu Arel’in doğduğu yıl, 99 seçimlerinde giriyor. 2004’e kadar meclis üyeliği yapıyor, “Burada bir kökenin olduğu, büyük bir aile olduğun için seni istiyorlar” diyor, “Hiç aklımda yokken, teklif edilince meclise girmeye karar verdim. Meclise girince de işleyişin ne kadar yanlış olduğunu gördüm. Bunların düzeltilmesi gerekiyordu.” İşte Füme’yi sevmediği halde siyasette yer almaya iten de bu. Laik bir parti arayışı onu CHP’ye götürüyor. Yine de kendini bir siyasetçi olarak görmüyor Füme, ona göre belediyecilik siyasetten çok farklı, bir hizmet işi. “Senin siyasi görüşünde olmayana hizmet götürmemezlik yapamazsın, hizmet nereye, ne kadar lazımsa götürülür. Bence belediye başkanları atanmalı, onları yöneten insanlar seçilmeli. Çünkü belediyecilik teknik bir iş. Ben ne köprüden anlarım, ne inşaattan. Benim şansım ne bilmediğimi bilmem, bir bilene sormam. Ama iki kelimeyi bir araya getiremeyip cümle kuramayan insanlar belediye başkanı oluyor ve her şeyi bilirim edasında yanlışlar yapıyorlar” diyor. Anlayacağınız gibi siyaseti pek sevmiyor Füme, onun derdi evine, Arsuz’una hizmet edebilmek. Esnafla yaptığımız konuşmalar da bunu doğruluyor, memnunlar Füme’den. Ya Hristiyan olması? Dinin Türkiye’nin yumuşak karnı olduğu söylenir ya, anlaşılan bunlar Arsuz için geçerli değil. Dükkânlara girip başkanınız Hıristiyanmış, diye laf açtığımızda çalışanların ne olmuş, der gibi bakışı yanıt vermeye yetiyor bu soruya. KİMSEYE DİNİ SORULMAZ Arsuz’da da dini siyasete alet edip oy toplamaya çalışanlar olmuş, ama başarılı olamamışlar. “Burada kimse günlük yaşantısını din üzerine kurmaz” diyerek anlatıyor bunun nedenini Füme, “Hayati kriterlerimiz arasında din yoktur. Kimse kimseye dinini, mezhebini, nereden geldiğini sormaz. Caddeye çıkın, dört dilin konuşulduğunu duyarsınız. Kahvede herhangi bir oyun masasına bakın, her türden insanı bulursunuz. Bir işletmeye girin, her dinden çalışanı görürsünüz. Hıristiyan arkadaşımızın yanında kapalılar da çalışır.” Bir Kutlu Doğum Haftası’nda boy gösteriyor, bir Noel kutlamasında, Sıla gecesinde... Peki ama ülkenin bir tarafında bir arada yaşansın diye eylemler yapılırken, bu ilçede nasıl oluyor da insanlar birbirinin diniyle uğraşmadan yaşamayı başarabiliyor? Trabzon’da bir papazın, Malatya’da Zirve Yayınevi’nde üç Hıristiyanın öldürüldüğü bir ülkede o kendini gerçekten güvende mi hissediyor? Benim kafamda bu sorular dolanırken, Füme’nin suratından, ısrarla bu konuya dönmemin yarattığı şaşkınlık okunuyor. “Ya, ben de siz garipseyince garipsiyorum” diyor hali sesinden okunur bir tonla, “Biz alışmışız bu yaşantıya. Hatay’ın dışında yaşam tarzı bu değil, ama din bir kriter değil bizim için. Biz de sizin buradaki yaşamı yadırgamanızı yadırgıyoruz.” Ben İstanbul şüpheciliğimle bakınırken o oğluna dönüyor, sana hiç Hıristiyansın diye laf atan oldu mu, diye soruyor. “Hayır” diyor Arel. Füme, çocuklara özel bir din eğitimi vermediklerini ÇOKKÜLTÜRLÜ YAŞAM... Arsuz’da ağırlık orta yaşlı nüfusta, gençler iş bulamadıkları için göçüyor. Kalanlar, balıkçılıkla uğraşıyor, ancak son yıllarda balıklarda da ciddi bir azalma olmuş. Diğer gelir kaynağı ise turizm. O da üç ay yapılabiliyor. Turizmi geliştirmek istiyor Füme, ancak buradaki kültürü, doğayı yok etmeden. Arsuz’a şimdilik daha çok yakın illerden turistler geliyor; Adana’dan, Mersin’den, Antep’ten... Samandağ’daki yol açıldığında Arap ülkelerine en yakın tatil yerlerinden olacak. Ancak önce çözülmesi gereken sorunlar var. En çok yazkış arasındaki nüfus farklılığından dolayı planlama yapamamaktan yakınıyor Füme. Bir arıtma tesisi yapacak olsa, iki bin olan kışlık nüfusa göre mi, yoksa kırk bine çıkan yazlık nüfusa göre mi planlayacak? “Tatil yerleri farklı statüde değerlendirilmeli. Mecliste birkaç çalışma komisyonu oluşturuldu ancak sonuç çıkmadı. Şimdi bütün imar planını revize ediyoruz. Altyapı projeleri hazırlanıyor. İskenderun’dan bu tarafa altı belediye var, ancak oradan çıktıktan sonra her yer Arsuz diye bilinir. Adımız büyük, kendimiz küçüğüz. Buradaki belediyelerin en küçüğü biziz” diyor. Bu çokkültürlülüğü göstermek için her sene kültür sanat festivali düzenleniyor Arsuz’da. Bu yılki, 916 Ağustos’ta. Olur da fırsatını bulursanız yolunuzu düşürün, hem dinlenir, hem eğlenir hem de kim bilir kendinizle yüzleşip “nasıl birlikte yaşarız”ın yanıtını ucundan da olsa yakalarsınız... G Kaçacak yer yok ki... F üme’nin belediye başkanı olması sadece onun değil tüm ailenin hayatını değiştirmiş. En çok da eşi yakınıyor bundan, ama tatlı tatlı. Füme, “bende bir şey değişmedi, belki biraz sinirli oldum. Zamanı kullanmam değişti” dese de, Süreyya Füme eşini eskisi kadar görememekten, zaman geçirememekten, hafta sonları ailecek deniz keyfi yapamamaktan yakınıyor. Sadece o da değil, Arel’in derdi de aynı. En çok babasıyla denize gitmeyi özlemiş, bir de yaptıkları su savaşlarını. Yaz boyunca sadece iki kere denize gidebilmiş babasıyla. Yine de belediyede işi biter bitmez eve atıyor kendini Füme, “Ufak yerde belediyecilik yapmak zor. Çünkü her sorun size geliyor. Boşanacak olanı, doğum yapacak olanı, ehliyetsiz yakalananı, sarhoşu... Her şeyle ilgilenmek zorunda kalıyorsun, kaçacak yer de yok, iki cadde var zaten... İlk dönem her şeye yetişmeye çalışıyordum, şimdi daha tecrübeliyim. Zamanı daha dikkatli kullanıyorum” diyor, “Yoruluyorum, ama hani herkes evlilikten şikâyet eder ama evlenir ya, bu da biraz onun gibi. Çok yoruluyorsun ama haz da alıyorsun. İnsanlara faydalı olmak, nikâh kıymak, düğünlere gitmek haz veriyor.” G Fuat Süme, oğulları Arel, Robert ve eşi Süreyya Füme ile... C M Y B C MY B