22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 SUNAY AKIN 28 HAZİRAN 2009 / SAYI 1214 Mağara Adamı / TAYYAR ÖZKAN (www.tayyarozkan.com) Timchenko’nun küçük kızı Anjelika U zaylı haberleri gazetelerde her zaman dikkat çeken, en çok okunan yazılardır. Bu haberlerin başrolünde Mustafa Topaloğlu’nu görürüz. Geçtiğimiz hafta, uzaydan geldiğini iddia eden ilk şarkıcı olan Topaloğlu’nun da yer aldığı “Uzaylılar Aramızda Dolaşıyor” başlıklı haberler gazetelerin sayfalarını süsledi yine... Haberde, Reyhan Karaca’nın uzaylıların gemileriyle dolaştığı ve Harun Kolçak’ın da, uzaylıların konserine geldiği şeklinde açıklamaları yanında dikkat çeken isim Anjelika Akbar oldu!.. Besteleriyle herkesi büyüleyen bir sanatçının, bu tür haberlerde fotoğrafının yer alması pek çok insanı düşündürdü, doğal olarak!?. Sanatçının yaptığı açıklamaların aklına gelmiyordu hiçbir gazetecinin; bir uzay bilimcisinin adının ne işi olabilir ki, manşeti, fotoğrafları, içeriği önceden belli olan bir “uzaylı” haberinde!?. Bir insan düşünün ki, doktorasını “Uzay Bilimleri ve Felsefe” konusunda yapan bir felsefe profesörü olsun... Uluslararası Astronotlar Konfederasyonu’na üye olan bu bilim adamı, uzaya çıkan ilk insan Yuri Gagarin’in uzay gemisini tasarlayan Korolyov’un müzesini kursun ve içinde uzayla ilgili sayısız doküman ve bilginin bulunduğu bu müzeyi yönetsin... Dünyanın en saygın, en önemli bilim dergilerinde uzay ve felsefe konularında Kiev Politeknik Üniversitesi öğretim görevlisi olarak yazıları yayımlansın... Uzay konusundaki bu engin bilgisi sayesinde Timchenko, Sovyetler Birliği’nin uzayla ilgili sırlarını kimseyle paylaşmaz, küçük kızı Anjelika dışında!.. Kızındaki olağanüstü yeteneği, zekâyı keşfeden Timchenko sürekli olarak uzay öyküleri anlatır ona... İçinde kozmonotların ve uzay çalışmalarının bilgilerinin de yer aldığı öyküler... Bu öykülerde Yuri Gagarin de vardır, Leonid Leonov da... Tüm kozmonotlar tanıdığı, arkadaşıdır babasının; hatta uzaya çıkan kadın kozmonot Marina Popovich bile!.. Timchenko “zaman ve mekân eğriliği”ni anlatır küçük kızına, “solucan deliği”nin ne anlama geldiğini, “Moebius Şeridi”ni... Kimi kez öyküleri “çok boyutlu evren” süsler, kimi kez “paralel dünyalar”... Küçün Anjelika’da “mutlak kulak” tespit edilmiştir; yani, duyduğu tüm eserlerdeki notaları anında bilen, dünyada çıkan tüm seslerin hangi notaya denk geldiğini o an söyleyen bir yetenek... Ve o çocuk 9 yaşına geldiğinde “Kozmik Fantezi” adında bir beste yapar. Beste, uzayın derinliklerine doğru yola çıkan bir aracın içindeki insanları anlatır. Astronotlar bir yıldızdan ötekine gezerlerken, yeni hayatlar aralarken bir şeyi fark ederler; geride bıraktıkları dünyalarından daha güzeli yoktur evrende. Dünyayı özlediğini anlayan astronotlar geriye dönerler... Bestenin son notalarında, uzay gemisinin penceresinden görülen bir ödül beklemektedir onları: Dünya... Bir babanın, uzay felsefesinde dünyanın önde gelen profesörlerinden Timschenko’nun kızına anlattığı öykülerden doğan bu beste “uzaylı” haberinde saptırılarak, Anjelika Akbar’ın ağzından şöyle yansıtıldı:”Uzaylılar için beste yaptım.” Oysa, 9 yaşındaki Anjelika Akbar’ı beste yapmaya iten, uzaya çıkan ilk insan Yuri Gagarin’in şu sözleridir:”Dünya gezegenimiz o kadar güzel ki, mavi gelin gibidir. Dünya’dayken bu gezegen bize çok büyük ve güçlü gelir; ama uzaydan çok kırılgan, korunması gereken bir şey gibi görünüyor. Sanki avuca sığacak kadar küçük! Bu gezegenimizi korumamız lazım, hep birlikte!” Anjelika Akbar’ın babası uzay konusunda çalışmalar yapan bir bilim adamı... Hayatı, uzay felsefesi, uzaya çıkan kozmonotların gördükleri, uzaylılar gibi konulardaki iddiaları araştırmakla, incelemekle geçmiş... Onun kızı, ülkemizde yaşayan ve besteleriyle beğeni toplayan büyük bir sanatçı. Anjelika Akbar’ın eserlerine hak ettiği ilgiyi göstermeyen bazı medya kuruluşları, sanatçıyı magazin haberciliğinin “kara deliği”nde yutmaya çalıştı. Ne mi oldu? Anjelika Akbar “uzaylı” haberlerine katbekat büyük geldi!.. G Anjelika Akbar babası Stanislav Timchenko ile... kırpılarak, gazetecilerimizin alıştığı türden uzaylı haberlerine malzemeye yapılma çabaları her halinden belli oluyordu. “Babam” diyordu haberlerde Anjelika Akbar; “Babam büyük ve gizli araştırmalara katılıyor”... O bir şeyler anlatmaya çalışıyordu ama, dinleyen mi vardı karşısında!?. Haberin boyutu, sayfada kaplayacağı yer, başlığı belliydi çoktan. Sıradan “uzaylı” haberciliğine yeni bir garnitür olarak ele alınıyordu söyledikleri, anlatmak istedikleri. Nasılsa elde adı çıkan bir Mustafa Topaloğlu vardı; Reyhan Karaca, Harun Kolçak adları da haber için iyi birer süstüler... Varsın, istediği kadar “babam” desin Akbar, babasının kim olduğunu sormak ülkesinden uzaya gönderilecek bilim adamları arasından birincilikle seçilsin... (Ne yazık ki, sağlık testini geçemeyecek ve hayattaki en büyük hayali gerçekleşemeyecektir!)... Ülkesinin uzay araştırmaları merkezi “Baykonur”un bilgilerine ulaşmak ve onları halka duyurmak ayrıcalığı tanınsın, ayrıca ülkesinin en büyük ödüllerinden olan “Korolyov Nişanı”yla onurlandırılsın... Bu insanın adı Stanislav Timchenko’dur... Yani, Anjelika Akbar’ın babası!.. “Uzaylı” haberi yapan hiçbir muhabirin merak edip araştırmadığı, kızının sürekli olarak “babam” demesine rağmen haberlerde adı bile çıkmayan Stanislav Timchenko! Kent yaşamının hızına inat... ZUHAL AYTOLUN Doğal güzelliği bir yana turizm adına pek çok kirlenmenin yaşandığı şehirler etrafı yavaş yavaş sarıyor. Hızlı şehir yaşamından uzaklaşıp sakin bir tatil yapmak isterken, gürültülü ve kalabalık bir yerde buluveriyorsunuz kendinizi. Bir yandan tuhaf bir trafik, bir yandan da her yeri saran fast food zincirleri. Ancak dünyada, tüm bu kalabalığın ve karışıklığın aksine aheste bir yaşam ya da tatil tercih etmek isteyenler için bir yol var: Yavaş Şehirler Birliği. “Yavaş şehir”, İtalyancaİngilizce ortak adıyla “Citta Slow”, uluslararası bir kentler ağı. Özelliği ise adından da anlaşılacağı üzere yavaşlıkları. Avrupa’da ve Asya’da hızla yayılan bu uygulama, sade bir yaşamı öngören kent politikasına dayanıyor. Kent yaşamındaki temponun tam tezatı yaşanıyor bu şehirlerde. Doğal güzelliği korunan, trafikten ve korna sesinden uzak, yeşili, mavisi, tarihi, yerel lezzetleri açısından özgün bir yere sahip olan bu şehirlerde, günümüz modern yaşamının insanın üzerine bindirdiği yüklerin hiçbiri yok. Sokaklar trafiğe kapatılıyor, restoranlardaki yemeklerde organik ürünler kullanılıyor, yeşil alanlarla yayalara ait yerler arttırılıyor, yerel üretim yapanlar ve satanlar destekleniyor ve yerele özgü doğal güzellikler korunuyor. Şehir denilmesine bakmayın çünkü kasabalar da yavaş şehir unvanı alabiliyor. Yegâne kriter nüfusun 50 binden az olması ve mevcut kriterlerin yerine getirilmesi. Gerek iş yaşamında gerek sosyal hayatta teknolojik bir hızla yaşamaya çalışırken böyle bir şehrin arayışına girmek anlaşılır görünüyor. Hızlı ve stresli şehir yaşamından uzaklaşıp sakin bir hayat sürmek çoğumuzun aradığı fırsat. “Yavaş Şehirler Birliği” tam da bu isteğe cevap veriyor. Kriterleri sade ve bozulmamış bir yaşam sunmak üzerine kurulu. Yavaş Şehirler Birliği’ne Türkiye’den ilk aday ise Seferihisar. Son 10 yılda 100 kente salyangoz damgasını vurmuş Yavaş Şehirler Birliği’ne Türkiye’den ilk başvuru İzmir’in ilçelerinden Seferihisar’dan geldi. Seferihisar, gözde turizm hareketine dönüşen “Yavaş Şehir”lerden biri olmak için 17 Haziran’da resmi başvurusunu yaptı. Hem tarihi sit hem de askeri alanların çokluğu nedeniyle Ege ve Akdeniz sahil şeridinde gölgede kalmış bir ilçe olan Seferihisar, salyangoz sembollü sertifikayı alabilmesi için 50’yi aşkın kriteri yerine getirmeli. Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, bunun hedef değil, yolculuk olduğunu dile getiriyor. Zira sonuçlanma tarihi yok. Süreç, düzenli yapılan denetimler, sunuş ve toplantılarla ilerliyor. Soyer, biraz nostaljik, biraz da tarihi ve kültürel varlıkların korunduğu ve ön plana çıkartıldığı, sade bir yaşam tarzının öngörüldüğü bu konseptin Seferihisar için tam da biçilmiş kaftan olduğunu söylüyor. Çok fazla yeşil alanın bulunduğu kendi kabuğunda yaşayan Seferihisar, talip olduğu konsept gibi tüm kriterleri yavaş yavaş yerine getirecek ve özünde bir turizm hareketi olan bu oluşumda kendini gösterebilirse, belki başka şehirlere de örnek olabilecek. Böylece tüm aktiviteleri birbirine benzeyen, gelen yoğun taleple artık insan gövdesinden başka bir şey görülmeyen tatil beldeleri yerine daha sakin ve daha “yavaş” olan yerler de adını duyurabilir. Kim bilir? G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle