Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 HAZİRAN 2009 / SAYI 1214 3 PAZARIN PENCERESİNDEN İran’da bir kuşak uyanıyor DENİZ ÜLKÜTEKİN İran’a mı benzeyeceğiz? SELÇUK EREZ “Daha lise talebesiyken tabip olmaya merakım, beni tıp mevzuunda verilen konferanslarla alakalandırdı. Dinlediğim en cazip takrirlerden biri de siz aziz hocamdan 1940’ta Şişli Halkevi’nde dinlediğim “Doğacak çocukta önceden cinsiyet tayini mümkün müdür?” mevzulu konferanstı. Hâlâ o tatlı üslup ve o nefis ders hatırımdadır... Şimdi siz hocamın emek verdiği bir talebesi olmak benim için erişilmez iftihar payesidir. Bu emeğin karşılığı ebedi minnet ve şükran borcu olup her muvaffakiyetimde sizleri tazimle anmak olacaktır. Bizlerin yetişmesi için maddeten ve manen yıpranmanız alicenap misallerin en büyüğüdür... Var olun, sağ olun! Ellerinizden öper, huzurunuzu tazimle selamlarım.” Bu sözler, 1955’te, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde hazırlanmış olan bir uzmanlık tezinin önsözünden aktarılmıştır. Şimdi de geçenlerde Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin diploma töreninde sınıf birincisi Dr. Tuğba Akın’ın söylediklerini anımsayalım: “Arkadaşlarımızdan sadece yüzde 2.8’i gelecekten umutlu. Geri kalanı ise meslek yaşantısı ile ilgili beklentilerinin gerçekleşmesi konusunda karamsar... Çünkü bizler siyasi dengeleri hâlâ oturmamış, sağlık politikaları sürekli değişen ve hekime değer verilmeyen bir ülkede yaşıyoruz. Bu fakültenin öncelikli amacı hekim yetiştirmek değil midir? O zaman neden bazı polikliniklerde hiç hoca görmeden.. sadece asistan hekimlerle hasta bakıyoruz?” Türkiye değişmektedir! Türkiye’de sadece tıp öğrencileri değil her işten, her cinsten vatandaş çarpıklıklara tepki göstermeye başlamakta, sesini yükseltmekte, görevini yapmayan yöneticilere övgü yazanların sayısı da giderek azalmaktadır. Bu gerçeği yansıtan örnekler çoktur. Farkında mısınız? Bunun sonu neye varır? Bir zamanlar yurtdaşlarımızın tepkisizliğine ve kara bağnazlığın giderek yayıldığına bakarak soruyorduk: İran’a mı benzeyeceğiz? 1987’de İran Meclis Başkanı Haşimi Rafsancani, Türkiye’de İslam devriminin yakın olduğunu ve her tür yardıma hazır olduklarını açıklamıştı... O da Türkiye’nin er geç İran’a benzeyeceğine inanıyordu. Aradan geçen zaman içinde Türkler değişti, İranlılar da: Bakın İran’da seçimlerde yolsuzluk yapıldığına inananlar, baskıya, tehdide nasıl tepki gösteriyorlar.. Yurdumuzda da demokratik eleştirisini cesaretle sergileyen vatandaşlarımız çoğalırken yine sormamız kaçınılmazdır: İran’a mı benzeyeceğiz? Yani bugün binlerce vatandaşı bağnazlığa, yolsuzluğa tepki sergileyen İran’a mı? O zaman Sayın Rafsancani yine katkı önerir miydi acaba? G erezs@superonline.com Tahran sokaklarını işgal eden göstericiler “İslam Rejimi”ni mi yıkmak istiyor, yoksa sadece baskıların azalmasını mı? Biri İran’dan, ikisi Türkiye’den konuştuğumuz İranlılar net bir amaçtan bahsedemiyor. Çünkü kalabalığın içinde sadece seçim sonuçlarını protesto edenler de, Komünist Parti’yi İran’a getirmek isteyenler de var. Açık olan şu; İran’da bir kuşak değişim istiyor. fazla yankı buluyordu. Ertesi gün tansiyonu daha da yükselen olaylar hakkında El Cezire Televizyonu ine de bir sorun var; Tahran “1979 devriminden beri ülkede dışından göstericilere aktif görülen en büyük rahatsızlık” destek neredeyse yok yorumunu yaptı. Olaylar denecek kadar azalmış. Karşımıza üniversitelere ve diğer kentlere de gelen bu bilgilerden sonra akla gelen sıçradı. Belki de bir şeyleri soru şu: Göstericiler geri adım mı değiştirmenin tam zamanıydı. atacak? Tebriz’den bu soruya gelen Birkaç gün içinde ülkedeki yabancı yanıt olumsuz. Devam eden direniş basın için çalışma yapmak neredeyse akla başka soruları da getiriyor. İslam imkansız hale geldi. Bir RAI, birkaç Rejimi’ni yıkıp yeni bir rejim mi BBC muhabiri dövüldü, elde ettikleri yaratmak istiyorlar? Bu soruya cevap görüntülere el konuldu. Birçok basın vermek o kadar da kolay değil. çalışanı merkeze gönderdikleri Tahran’a en büyük desteği veren haberlerin manşet ve içeriğini yurtdışındaki İranlılar için bu değiştirmeleri yönünde tavsiye(!) ihtimalden kolaylıkla söz edilebilir. aldıklarını iddia ediyordu. Göstericiler içinde BBC World Service de anarşistler ve komünist İranlı yetkilileri, partiyi İran’a getirmek yayınlarını bozmakla isteyenlerin olduğunu da suçluyordu. Oyların bir Tebriz’deki arkadaşımız kısmının yeniden onaylıyor. Sokaklardaki sayılacağı 16 Haziran’da kalabalığı ortak noktada tüm yabancı basın buluşturan asıl güç seçimi çalışanlarına ofislerinden hileli şekilde kaybettiğini çıkma yasağı getirildi. O iddia eden Mir Hüseyin güne kadar hükümetin Musavi’ye olan destekleri. açıkladığına göre 20 İran’da iki haftadır gösterici hayatını yaşanan olayların kaybetmişti. Kesin ortasında yer alan Mir sonuçlar açıklandıktan Hüseyin Musavi’nin İran sonra büyük bir gösteri siyasi tarihindeki yeri çok Acımasızca öldürülen Nida Sultan yurtdışında anıldı. düzenlendi, aynı gün daha eskilere dayanıyor. Güney Kore’yle 1979’daki İslam Devrimi karşılaşacak İran Ulusal Futbol Sonuçlar beklenmedik derecede hızlı sırasında sokaklardaki göstericileri o Takımı oyuncuları da kollarına açıklandığında ve Ahmedinejad’ın organize etti. Şah devrildikten sonra taktıkları yeşil bantlarla Musavi’ye açık farkla rakiplerini geride bıraktığı kurulan İslam Cumhuriyeti’nde desteklerini gösterdi. Ayın 18’inde öğrenildiğinde sokaklar zaten başkanlık sistemine geçilmeden neredeyse yüz bin kişi hayatını kalabalıklaşmaya başlamıştı. önceki son başbakandı. Ülkenin kaybedenler için ellerinde mumlarla Göstericiler, “Oylarımız nerede” diye şimdiki dini lideri Ali Hamaney’le bir kez daha Tahran sokaklarındaydı. soruyordu. Seçim sonrasında çekişmeleri de daha o günlerde Hamaney artık göstericilere tolerans sonuçlara saygı ve birlik çağrısında başladı. Ancak Musavi 1988’de gösterilmeyeceğini açıkladığında yapan Hamaney de pek ciddiye Irak’la olan savaş sona erince eylemcilerin sayısı önceki günler alınmadığını görünce soruşturma görevinden ayrıldı ve İran Sanat kadar fazla değildi. Şiddet ise tam başlatılması isteğinde bulundu. Akademisi’nin başına geçti. Sosyal tersine artıyordu. Sonuç mu? 150’den hayatta neredeyse hiç yer fazla olduğu tahmin edilen ölü; DEMOKRASİ ŞÖLENİ almamasının sebebi olarak çoğu kişi tutuklanan onlarca politikacı, basın rejime olan karşıtlığını gösteriyordu. mensubu, insan hakları savunucusu, Tebriz’deki arkadaşımızın dediğine 9 Mart’ta yirmi yıllık politik öğrenci... Yine de olumlu bir şeyden göre ilk günlerde sokaklara çıkan sessizliğini bozup seçim söz edebiliriz. Tebriz’deki Besici gerillaları polisi kendilerine kampanyasını başlattığında vaatleri arkadaşımız yedi yıl sonra ilk kez karşı halkı korurken buldular. Ancak arasında sosyal eşitlik, ifade İran’a dönmüş ve kendini bu ortamda seçim sonuçlarında bir değişiklik özgürlüğü ve televizyon kanallarını bulmuştu. Peki İran halkında yedi yıl olmadığı açıklanınca polis de taraf özelleştirme sürecini hızlandırma öncesine göre değişen neydi? değiştirdi. Zaten daha ilk günden konularında iyileştirmeler yer “Aslında istekleri açısından yıllardır şiddet vardı. Musavi 13 Haziran’da alıyordu. Ayrıca göreve gelirse Ahlak değişen hiçbir şey yok. Sadece ayağa yandaşlarına şiddet eylemlerinden Polisi’nin özellikle kadınlar kalkacak cesareti kendilerinde kaçınma çağrısı yaptı. Ancak üzerindeki baskısının son bulacağını buldular ve bir şeyleri “diktatörü devireceğiz” sloganları da müjdeliyordu. Musavi’nin seçim değiştirebileceklerini gördüler.” G Tahran sokaklarında giderek daha kampanyasının başladığı gün eski Baştarafı 1. sayfada reformist başkanlardan Muhammed Hatemi adaylıktan çekildiğini açıkladı. Bazı iddialara göre Dini Lider Ali Hameney çok daha radikal olan Hatemi’yi durdurmak için Musevi’den aday olmasını rica etti. Aslında seçimlerin yapıldığı 12 Haziran günü sırf Musavi değil, diğer adaylar Ahmedinejad ve Muhsin Rızai de sonuçların manipule edildiğini söylüyordu. Daha, resmi sonuçlar açıklanmadan söylentilerin başlamasının bir sebebi de tüm anketlerin farklı rakamlar vermesiydi. Reform yanlısı İran halkı ertesi sabah birden Ahmedinejad politikalarını destekleyerek uyandı! Türkiye’deki İranlılar... Konuşmaya pek gönüllü değiller. Çünkü ülke içinde yaratılan korku onlara kadar ulaşmış. Konuşmaya ikna ettiğimiz iki kişi de isimlerini vermeye çekiniyor. N.S. Türkiye’ye 1985’te gelmiş ama İran’dan çıkışı İslam Devrimi’nden bile önce. Her yıl en az bir defa ülkesine ailesini görmeye gidiyor. Seçimlerden beri Tahran’daki yakınlarından nadiren haber alabiliyor. Aldığı haberler de pek iç açıcı değil; “Zaten hava karardıktan sonra dışarı çıkılamıyor. Gündüz de bir şeye ihtiyacı olmadığı sürece pek kimseyi sokakta göremiyorsunuz” diyor. N.S.’nin ablası olayların olduğu şehir merkezine çok yakın oturuyor, silah ve çatışma seslerine karışan sloganlar evinin duvarlarında devamlı yankılanıyor. N.S. göstericilerin başarılı olmasını çok istiyor ama pek umudu yok. “Çünkü” diyor “kırsalda cahil insan çok, kolayca kandırılabilirler ve göstericileri bastırmak için kullanılmaları muhtemel.” Olayların seçimlerden sonra patlak vermesiniyse “biraz işin bahanesi” olarak görüyor. Kendisi de İran’dan ayrılmadan önce benzer hisleri yaşadığı için şimdi televizyondan gördüğü gençleri çok iyi anlıyor. İktidara bir sorusu var: “Acaba ülkenin başındaki insanlar hiç genç olmadılar mı?” Ya sokaktaki gençler baştakileri devirip “başka bir İran” yaratmayı başarırsa? “Annem öldükten sonra İran’a dönmeyi istiyordum. Tabii ki dediğiniz gerçekleşirse İran’a dönerim.” B.K.’nin hikâyesi biraz farklı; kökeniyle arasında bağ hissetmiyor. Tek sebep olarak göstermese de, İslam rejiminin İran’dan soğumasındaki etkisini yadsımıyor. Oraya en son üç yıl önce gitmiş. “Onun dışında bütün arkadaşlarım ve hayatım burada şekilleniyor” diyor. Bir şeylerin değişeceği konusunda umudu yok. “İran halkını biraz da kibirli olması ayakta tutar. Kendi tarihleri ve gelenekleriyle çok fazla gurur duyarlar. Bu da kendilerini eleştirmelerinin önünde önemli bir engel” diyor. İslam Devrimi yaşandığında yedi yaşındaymış. O zamanlara dair hatırladığı en ilginç şey, müziğin yasaklanması. Kendi kültürüyle bu kadar övünen bir ulusun müziğinin yasaklanmasını aklı almıyor. Her şeyin ötesinde onun için en önemli ve üzücü olan insanların ölmesi. “İran’ın ‘şeytan’ olarak nitelendirdiği ABD ve İsrail devletleriyle karşılaştırıldığında kendi halkına karşı bu kadar acımasız olmasını da görmek lazım” diyor. G Y İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya / Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/ 75 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri / Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. (cumdergi@cumhuriyet.com.tr) C M Y B C MY B