Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 26 NİSAN 2009 / SAYI 1205 Tohumlarımız elden gidiyor! Tohum Yasası çiftçileri zor durumda bırakıyor. Öyle ki, her 50 saniyede bir çiftçi iflas ediyor. Yasayla tohum satışı özel sektörün kontrolüne bırakıldı. Bir anlamda gıda egemenliği de... Topraklarımıza özgü tohumlarımızın yok olmakla yüz yüze olması ve biyolojik çeşitliliğin azalması da cabası... ŞİRİN GÜVEN Çoğumuz farkında bile değiliz belki, ama aslında uzun süredir çiftçilerle çok uluslu tohum şirketleri arasında bir savaş var! AB uyum yasaları paketi içine alınarak 2006’da yürürlüğe konulan Tohum Yasası öyle şeyler getiriyor ki, çiftçilerin ayakta kalmaları neredeyse imkânsız hale geldi. Dahası da var... Yasayla oluşturulan “Türkiye Tohumcular Birliği” ile tohumculuk tamamen özel sektörün kontrolüne bırakıldı. Yani tohumları şu an sadece birliğe üye, çoğu yabancı iştirakli ya da çok uluslu şirketler satıyor. Bunlar, bir ömürlük tohumlar, çiftçilerin her yıl şirketlerden yeniden tohum alması gerekiyor. Bizim her yıl ürün alabildiğimiz tohumlarımıza ne mi oldu? Cevap açık, genetikleriyle oynandı... Bir gene, kendinden olmayan başka gen aktarılarak ancak bir kez ürün alınması sağlanıyor. Evet, “genetiği değiştirilmiş organizmalar”dan (GDO) söz ediyoruz. GDO’lu tohumla yapılan üretimin “monokültür” dediğimiz “tek ürün ekimi”ne doğru gitmesi de cabası. Bu doğanın dengesini bozuyor, biyolojik çeşitliliği azaltıyor. Sadece bizim topraklarımıza özgü binlerce tür yavaş yavaş yok olacak. Yeter artık, bu kadar da olmaz dediğinizi duyar gibiyim, ama bitmedi. Bitki ıslahı, çeşit geliştirme, yeni bitki çeşitlerinin adaptasyonu ve kayıt altına alınması, kaynak ve sertifikalı tohumlukların çoğaltımı, işlenmesi, ambalajlanması, pazarlanmasında da faaliyet gösteren bu şirketlere patent yetkisi de verilmiş. Üretimin birinci safhasını elinize geçirdiğinizde gıdaya egemen oldunuz demektir. Önümüzde örnekler de var; tohum kontrolünü çokuluslu şirketlere bırakan Hindistan’da sadece geçen yıl 16 bin çiftçi intihar etti, bu sayı 97’den bu yana 200 bini buldu. Peki Türkiye için artık çok mu geç? Tohum yasalarındaki yanlışlar nasıl düzeltilebilir? Yanıt bu konularda çalışan ve sağlıklı, sürdürülebilir tarımı destekleyenlerden... G Mağara Adamı / TAYYAR ÖZKAN (www.tayyarozkan.com) Güneşin Aydemir * * Buğday Derneği aşamın özü “tohum”ların devamlılığı, dolayısıyla insan neslinin devamı tehlikede. Aslında Anadolu tohum çeşitliliği bakımından dünyanın en zengin coğrafyalarından. Ancak bunlar yerlerini yabancı, kısır ve tekdüze tohumlara bırakıyor. Çiftçilerin sayısı gittikçe azalıyor. Kendi içinde yeterli ve kapalı bir döngü kurmadıkça çiftçilerimiz ve dolayısıyla kentteki yaşamlarımız ciddi açlık tehlikesiyle karşı ortaklığıyla başlattığımız Tohumlara Sadakat Kampanyası, sağlıklı yaşam döngülerini topluma anlatabilmeyi, doğanın bütün halinde korunabilmesini ve bireylerin bu konuya aktif katılımını sağlamayı amaçlıyor. Kampanya, Türkiye’nin nadir tohumlarının korunması ve yaşatılması için tohum takasları, ekolojik pazar yerleri, ekolojik çiftlik ziyaretleri programı gibi yaşamla birebir ilintili doğru üretim ve tüketim modellerine dikkat çekiyor. G Y karşıya kalacak. Bu noktada tohumların üretkenliği ve çeşitliliğin devamı çok önemli. Gıdamızın, kırsalımızın ve kent yaşamımızın geleceği ancak verimli ve sürekliliğini koruyan bağımsız tohumlarla güvence altına alınabilir. Atlas Dergisi Abdullah Aysu * * ÇiftçiSen Başkanı Arca Atay * * Ziraat Y. Mühendisi, GDO’ya Hayır Platformu, EkoderEkolojik Yaşam Derneği Başkanı asa, tohum ve fidenin üretim, kontrol, sertifikasyon ve ticaretinin özel şirketlere devrini amaçlıyor. Kamuya ait TAGEM enstitülerinde bitki çeşitleri geliştiriyor, TİGEM çiftliklerinde bitkisel ve hayvansal üretim materyalleri yetiştiriyordu. Ama yasayla bu kamu işletmeleri de tamamen işlevsizleştirilecek. Köylü, şirketin verdiği ya da parasıyla alabildiği sürece tarımsal üretimde bulunabilecek. Tohumlukta küresel şirketlere bağımlı olmak, gıda güvenliğimizi ve egemenliğimizi tehlikeye sokuyor. İthal edilen patates tohumları ile geçen yıllarda Niğde’de görülen patates kanseri nedeniyle bu topraklarımızda en az 2030 yıl patates yetiştirilemeyecek. Yemlik ya da yağlık olarak ithal edilen GDO’lu soya, mısır gibi ürünlerin işlendiği yem ve şeker sanayi ürünlerinin gıda egemenliğimize bir müdahale olduğunu, sağlık risklerinin mevcut olduğunu bilim insanları bile söylüyor. Bu ülkenin üç bini sadece Anadolu’da bulunan, tür tespiti yapılmış 11 T ohum Yasası çıkmasın diye çok çalıştık. Çıktıktan sonra CHP’den yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürmelerini istedik, ancak Anayasa Mahkemesi’nden hâlâ bir sonuç alamadık. Tohumculuk yasası tohumla kamunun bağını kesti. Çiftçi eğer kendi ürettiği üründen tohumunu ayıramıyorsa, çiftçi olamaz. Bu mesleğimizi elimizden Y bin bitkisi var. Gıdasal tarım ürünlerinin yanı sıra biyolojik çeşitliliğimizi oluşturan gen kaynaklarının da uluslararası şirketlerin patentli ürünler listesine geçme tehlikesi var. Biz GDO’ya Hayır Platformu olarak bu konularda çalışıyoruz. G Cem Birder * * Slow Food, Toprak Ana Platformu er türlü ürün, hatta fikrin tekelleşmesi çeşitliliğin, çok renkliliğin, farklı lezzetlerin önünde boğucu bir baskı oluşturur. Bu tabloda, güç kazanan birkaç küresel şirketin odak noktası “tohum” olunca, ekonomik hesaplaşmaların çok ötesinde, toplumsal olarak iyi anlaşılması ve irdelenmesi gereken hususlar ortaya çıkıyor. Gıda egemenliği ve sağlıklı beslenme gibi… Bir de laboratuvar koşullarında elde edilen tohumlar, niteliksel kalite ve üretim döngüsünün sürdürülebilirliği için daima bir risk. Bu tohumlar kısır, yani daima tohum firmasından satın almak zorundasınız. Tohum firmasına bağımlılık, gıda egemenliğinin toplumların elinden alınmasının en basit ve kesin yöntemi. Bu tohumların iklim değişikliği ve ön görülmeyen doğa koşullarına adaptasyon kapasiteleri zayıf. Tek tip olmaları nedeniyle zengin ve çeşitlendirilmiş bir besin içeriğine de sahip değiller. Başlattığımız “Toprak Ana” projesiyle kırsalla kent arasındaki iletişiminin güçlendirilmesinin, adil ve etik bir ticaret platformu olmanın ötesinde, gıda güvenliğimiz, sağlığımız, biyoçeşitliliğimiz ve toplumsal mutluluğumuz açısından değerli görüyoruz. Projemiz, evsel gıda ihtiyaçlarımızın aracısız adresimize gelmesi esasına dayanıyor. G Hasan Çetin Özbayram * * İmece Evi ir bitkinin yaşamının başlangıcı olan tohumlar, insanlığın gıda gereksiniminin de temel taşı. Binlerce yıldır tarımı yapılan ürünler çiftçiler tarafından sürekli geliştirildi, yüz binlerce çeşit tohuma ulaşıldı. Sağlıklı, besin değeri yüksek bu tohumlar son yüzyılın ikinci yarısından sonra bazı değişikliklerle özel şirketler tarafından patentlendi. Hibrit, Transgenik, GDO gibi genetik değişim uygulamalarıyla tanıştık. Yoğun modern tarım uygulamaları sonucunda, görünümünden başka hiçbir şeyi sebze olmayan, besin değeri çok düşük, sağlığımızı tehdit eden ürünleri tüketmeye başladık. Ülkemizde yöresel üne sahip pek çok özel meyve ve sebzenin tohumlarını aradığımızda bulamadık. Biz de yerli ve yöresel tohumlarımızın kaybolmaması için bir kütüphane oluşturduk. Tohumlarını topladık. Üreticilerle tohumumuzu paylaşıyoruz. Üretici ürününü hasat edip yeni tohumlar aldığında bize geri yolluyor. Azaltmadan çoğaltıyoruz. Amacımız; tohumlarımızın kaybolmaması için onları mümkün olabildiğince fazla kişiye dağıtmak, geleneksel çeşitliliğin sürdürülmesi, yüksek ve yoğun besinli ekolojik ürünlerin üretiminin arttırılması ve binlerce yıldır süregelen bilgilerin tohumlarımızla birlikte geleceğe aktarılması... G almanın başka bir ifadesi. Tarım şirketleşecek. Zaten çiftçiler zor durumda, devlet desteği lazım. Türkiye’de her 50 saniyede bir çiftçi uygulanan bu politikalar nedeniyle iflas ediyor. Bir buçuk milyon hektarı ekemiyoruz. Ekince zarar ediyoruz çünkü. Normalde, bir dönümden 200250 kilo buğday aldığımızı düşünürsek bu boş araziden üç milyon ton buğday elde edilebilir, onun yerine buğday ithal ediyoruz. Kendimize yetemiyoruz. G H B C M Y B C MY B