Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 MART 2009 / SAYI 1197 7 DÜNYALI YAZILAR Müzikle insanların gazozlarına ilaç atıyorum Nil Karaibrahimgil’in yeni albümünün adı “Nil Kıyısında”. Nil bu albümünde kadınlar için sloganlara dönen şarkılardan uzaklaşıyor. Çünkü artık kendine bakmasının zamanının geldiğine inanıyor. 30 yaşını aşmanın getirdiği asude tavrı giyinirken kadınlığın ne olduğunu daha iyi anladığını düşünüyor. Artık az öfkeleniyor, kendini samimiyetiyle sınıyor. İstekleri hiç bitmese de, neyi neden istediğinin daha bir farkında. ALİ DENİZ USLU Baştarafı 1. Sayfada “Dilimi ilk başlarda yadırgadılar, eleştirdiler. Bu beni okumakla alakalı. Yazdığım şarkılara ve reklam müziklerine insanlar zamanla alıştı”. Haklı da, son şarkısında “Yok ki senin bir yedeğin, Kötü Kedi Şerafettin” dediğinde onu yadırgamıyoruz. Artı bir dil birliğimiz var. Nil, kadınlar için de bir sembol. Onu, reklamdaki “Özgür Kız” olarak tanıdık. O da kadınlar için özgürlük ve cesareti temsil ettiğini düşünüyor. Bunun bir misyon olmadığının da farkında. Yine de “Çocuk da yaparım, kariyerde” sloganının tezlere konu olmasının, doğru yolda olduğunun bir kanıtı olduğuna inanıyor. Nil, “Bu reklam şarkısı içinde önemli bir mesajı tutuyordu. ‘Pırlanta’ da öyleydi. Bu ülkede kadına şiddet var, küfür var. Kız çocukları okula gönderilmiyor, töre cinayetleri de cabası. Bu şarkılar az da olsa kadınlara dokunuyor ve destek oluyorsa ne mutlu bana” diyor. misyonunu üstleniyor, ama bu farklı. Ben bu mesajları insanların aldığını düşünüyorum” diyor. Gerçi bu durum Nil’in yeni albümü “Nil Kıyısında”da yok. Bunu yapmaktan biraz sıkıldığını, belki de biraz büyüdüğünü düşünüyor. 30 yaşını aşmış olması onu terörize etmese de, bir kadının hayatında bu dönemin özel olduğuna inanıyor. Bu yaşa kadar bir tepeye tırmanır gibi hissettiğini, şimdi de vardığı tepeden arkasına bakması gerektiğini söylüyor. Peki baktığında ne gördü? Gördüklerinin onu rahatlattığını anlatıyor: “20’li yaşlarda hayatı anlamlandırmaya çalışırken öfkelenirdim. Bu beni bazen susturur, bazen de saldırgan yapardı. Şimdi daha sakinim. Kadınlığın ne olduğunu daha iyi anladım. Kadınlara çok şey söyledim. Evet, bunlar benim ve onlar içindi, ama bu albümde tamamen kendi kıyıma yanaştım.” Zaten albüm de ismini buradan alıyor. Large”. Nil’in yakındığı bir konu var: “Beni genelde çok mutlu, neşeli, hiç kaygısı yok gibi algılıyorlar. Aslında hüzün müziğimi kuruyor. Beni biraz daha dikkatli dinlemek gerekli”. Nil şöhretin cadı kazanında yol alıyor, ama ona mesafeli. Bedeller ödeyeceğini aklından çıkarmasa da üzerindeki bu ağırlıktan rahatsız. “Herkes üzerimde kendini hak sahibi sanıyor. Sokakta herkesle konuşmak ve sorularına cevap vermem gerekiyormuş gibi bir durum söz konusu. Konuşmaktan kaçınca da bu ‘şımarıklık’ oluyor” diyor, “Erkek arkadaşımla oturup içki içemiyorum, dağıtamıyorum. Bunun gibi onlarca örnek, otosansür insanı yoruyor”. Arjantinli şair Borges’i bir keresinde yolda durdurup, ona “Siz Borges misiniz?” diye sorarlar. O da “Bazen” diye yanıtlar. Nil de durumun bundan ibaret olduğunu düşünüyor. Şöhretin getirdiği sosyal otopsiye alışamıyor. Şöhretse bu demek. Üniversite öğrencisi gibi yaşamak istese de artık çok geç. Metroya, korumaları olmadan yalnız binmesi de bu yüzden mümkün değil. Peki Nil özel hayatında nasıl biri? Hem kolay hem de zor. Korkunç derecede diplomatik ve uzlaşmacı. Kavga ve tatsızlığı sevmiyor. Buna karşın çok talepkâr. Dili kullanabildiği için de kelimeleri acımasızca savuruyor. Gittiği yeri evi yaptığını söylüyor. Tebessümle söylese de problem çıkaran bir insan değil. Huzurun peşinde, marazın yaratıcılık için iyi bir dinamo olduğunu unutmuyor. Karar referansları dostları. “Bir karar vermeden, fikirlerimi onlara fırlatıyorum. Çarpıp geri geldiklerinde yeniden değerlendiriyorum. Kararsızlık en beter huyum. Bu kararsızlıkla işlerimi yapabiliyor olmam mucize!” diyor. Daha kararlı olmaya çalışıyor. Şimdi tek derdi yeni albümüne yüklediği anlamları ve içsel yolculukları dinleyenlerle paylaşmak. G Tayyipleşme! ZÜLAL KALKANDELEN A Mesaj kaygılı pop... Evet, Nil bir pop şarkıcısı. Popüler müzik de tüketime yönelik. Verdiği bu mesajlar ise onun yalnızca bir pop şarkıcısı olmadığının kanıtı. Nil de pop şarkıcısından fazlası olduğunu söylüyor. Çünkü tüm şarkı sözlerinde hep bir tavır ve mesaj olduğunu söylüyor. “Pop bunu taşıyor ve kitleselleştiriyor. Popüler müzik, kitlelere ulaşmamda çok etkili. Bu yüzden de kendimi mesaj kaygılı pop yapıyor olarak görüyorum. Yani müzikle insanların gazozlarına ilaç atıyorum. Rock ve alternatif müzik bu taşıma Otosansür insanı yoruyor Nil Karaibrahimgil yeni albümünde Alper Erinç’le çalıştı. Bu ortaklığı başka birinden çocuk yapmaya benzetiyor. Ortaya çıkan üründen memnun. “En iyi on şarkım burada gibi hissediyorum. Bu çok iddialı gibi geliyor kulağa, ama bunu söylemekten çekinmiyorum” diyor, “Çok canım acıyor” diye bir parçam var. Bu içten gelen bir yakarış. Bunu önceleri demezdim, desem de ikinci satırda onu bir espriyle unuttururdum. Yani bu albümde kalkanlarım indi, savunma yok”. “Nil Kıyısında” bir olgunluk albümü de değil. Çünkü o daha yolun çok başında. Bu albüm müzikal olarak hem coşkulu, hem melankolik ve hem de daha samimi. Geleneksel yaylılar ve alaturka müziklere yakın giden tarzına rağmen diğer albümlerindeki karanlık melodiler kendini koruyor. Bu tarzı başlatan şarkı da “Extra ünümüzün en çok aranan genç kuşak gitar virtüözleri arasında yer alan Ana Vidovic, Akbank Sanat Gitar Günleri’nin ilk konuğu olarak 5 Mart Perşembe günü Akbank Sanat’ta sahne alacak. İlk konserini sekiz yaşında veren Ana Vidovic, eğitimine Zagreb’deki Ulusal Müzik Akademisi’nde devam etti. Bu akademiye kabul edilen en genç öğrenci olan sanatçı, eğitimine virtüöz gitarist Manuel Barrueco’nun rehberliği altında Peadody Konservatuvarı’nda devam etti. Albert Augustine Uluslararası Yarışması (İngiltere), Fernando Sor Yarışması (İtalya), Francisco Tarrega Yarışması (İspanya) gibi birçok prestijli yarışmadan birincilik ödülleriyle ayrılan Vidovic, ilk sahneye çıktığı günden bugüne 1000’in üzerinde konser verdi. Sahne çalışmalarının yanı sıra repertuvar çalışmaları ve albüm kayıtlarına da devam Gitarın genç yıldızı Ana Vidovic G eden sanatçı şimdiye kadar altı albüm kaydetti. Vidovic solo kariyerine ek olarak The Baltimore Chamber Orchestra, The West Virginia Symphony, Symphony Orchestra of the Croatian Radio and Television gibi çok sayıda orkestraya solist olarak da konuk oldu. Akbank Sanat Gitar Günleri kapsamında 21 Mart 2009 Cumartesi gitar müziğinin efsane ismi Roland Dyens, 24 Mart 2009 Salı günü ise kendi kuşağının en önemli konser gitaristleri arasında yer alan Frank Bungarten Akbank Sanat’ta konser verecek. Frank Bungarten ayrıca 25 Mart 2009 Çarşamba günkü workshop’ında tecrübelerini farklı seviyelerden katılımcılarla paylaşacak. Ana Vidovic’in İstanbul program ise şöyle; Fernando Sor, Federico Moreno Torroba, Sergio Assad, Rex Willis, William Walton, Astor Piazzolla, Agustin Barrios Mangore. G eggin parçası ile 2008 yılında tanıdığımız Madcon, yeni albümleri “So Dark The Con Of Man”i Türkiye’de yayımlıyor. İlk çıkışlarını Paperboy ile birlikte seslendirdikleri “Barcelona” parçası ile yapan Madcon, “So Dark The Con Of Man” de yer alan “Beggin’ ”, “Back On The Road” ve “Liar” ile de iddialı. 1992 yılında Norveç Oslo’da kurulan Madcon, 90’lı yıllarda birçok dans albümüne imza attı. Grubun ilk çıkış parçası “God Forgive Me” ile 2000 yazında iyi bir çıkış yakaladı. Ardından “AA Recordings” isimli şirketlerini kuran Madcon üyeleri, “It’s All A Madcon” albümünü Kasım 2004’de piyasaya sürdü. Sony Bmg tarafından yayımlanan “So Dark The Con Of Man” albümünden çıkan ilk parça ise Frankie Valli’nin “Beggin”i oldu. Bu şarkı dünya listelerine ve Türkiye’deki listelere bir numaradan girmeyi başardı ve yılın en çok dinlenen parçası oldu. G Madcon’dan... B www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com C M Y B C MY B KP, yerel seçimlerde belediye başkan adaylarına seçim taktikleri vermek üzere “Marka Şehirler” adlı bir kitapçık bastırmış. Yerel Yönetimler Başkanlığı’nın hazırladığı kitapçıkta anlatılan kampanya stratejisinin bazı maddeleri şöyle: Çalışma arkadaşlarınız ve muhataplarınıza karşı ilgili, nazik, ölçülü ve saygılı davranın. Kampanyanızı asla kimseyi kötülemek üzere kurmayın, rakiplerinizle ilgili karalayıcı, küçük düşürücü, gerçekdışı beyanlarda bulunmayın. Projelerinizi ve yapacağınız hizmetleri anlatın. Tartışmaya girmeyin. Adaletli, dürüst ve şeffat bir yönetim anlayışıyla hizmet üretme prensibiyle çalışın. Barış içinde yarışın, yerel demokrasiyi güçlendirin, seçimleri kavga ve düelloya dönüştürmeyin. Milletin hizmetkârı olmaya aday olduğunuzu unutmayın. Aday olduğunuz kentin ve hemşerilerinizin sorunlarını, talep ve ihtiyaçlarını belirleyin. Vatandaşla mümkün olduğu kadar yüz yüze iletişim kurun. *** Bunların hepsi iyi güzel de; sormazlar mı adama bunları öneren partinin lideri neden tam tersi davranışlar içinde diye? Başbakan’ın bizzat kendisi değil mi seçimleri kavgaya dönüştüren? İl il gezip, elinde mikrofon meydanlarda avazı çıktığı kadar bağırarak, önüne gelene saldıran o değil mi? Yandaş olmayan medyaya yönelttiği öfkesini yerel seçim mitinglerinin ana konusu yapan Erdoğan değil mi? Rakipleriyle ilgili karalayıcı, küçük düşürücü ve gerçekdışı beyanlarda bulunan da Başbakan’ın kendisi... Kılıçdaroğlu’nun ortaya çıkardığı yolsuzlukları kastederek, “Komünist yöntemleri bunlar. İftiracı medyayı arkana alıp her gün çamur atayım, belki iz kalır diye politika yapılmaz” diye kükrüyor meydanlarda... Asıl bu sözler gerçekdışı... Birincisi, Kılıçdaroğlu’nun iddiaları kanıtlanabilir. Çünkü söylediklerini sayılara, belgelere dayandırıyor. İkincisi, o çamur atma yönteminin en büyük ustası, AKP ve yandaş medyası... Ergenekon denilen soruşturma kapsamında bugüne kadar atılan iftiraların haddi hesabı yok. Başbakan iftiralara karşı bu kadar duyarlıysa, önce onun âlâsını yapan gazetelere bir göz atsın... Üçüncüsü, sağda ya da solda olsun, bütün haysiyetsiz siyasetçilerin başvurduğu iftira yöntemini sadece komünizmle ilişkilendirmek, karalama değil de nedir? *** AKP’nin seçim stratejisinin en ilginç maddelerinden birisi de, “Vatandaşla mümkün olduğu kadar yüz yüze gelin,” taktiği... Bunu bir de, “Hemşerilerinizin sorunlarını ve ihtiyaçlarını belirleyin,” önerisi ile birlikte düşününce, acı acı gülesi geliyor insanın... Çünkü kitapçığa çok önemli bir tavsiyeyi eklemeyi unutmuşlar... Belediye başkan adaylarını, “Sakın ha, sorunu hakkında yakınan vatandaşı ‘Ananı da al git!’ diyerek kovmayın,” diye uyarmaları gerekmez miydi? “Çalışma arkadaşlarınız ve muhataplarınıza karşı ilgili, nazik, ölçülü ve saygılı davranın,” diye öneride bulunuyorlar, ama bunların tam tersini yapan yine kendi genel başkanları... Daha geçen gün Sinop’taki tünel açılışında megaboard bağlantısı kurulamayınca, yanına gelen görevliyi “Beni küfrettireceksiniz!” diyerek azarlayan da Erdoğan’dı... Bana göre, AKP yetkililerinin yapması gereken basit: Kavga çıkarmaması ve kibar olması konusunda Erdoğan’ı acilen uyarmak... Ve de tek kelimelik şu duyuruyu bütün örgüte dağıtmak: “Tayyipleşmeyin...” ya da “No doing an Erdoğan!” G