Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 1 MART 2009 / SAYI 1197 Aziz Nesin sahnesi yok sayılıyor... Eyüp Muhçu, AKM ile ilgili tartışmanın siyasi zeminde sürmesinin kaçınılmaz olduğunu, 1994 yılında Taksim’e cami yapma girişimlerinden bu yana konunun siyasileştiğini vurguluyor. Muhçu, Kültür Bakanlığı’nın 1999 depreminin ardından yapacağı ilk işler arasında bulunan AKM’nin onarımını savsakladığını ve bugün bu işi İstanbul 2010 AKB Ajansı’na havale ettiğini hatırlatarak “2010 Ajansı Türkiye’deki ajans tipi örgütlenme ve yönetim modellerinin bir parçasıdır. 2010 Ajansı projenin istenen doğrultuda yapılmasını güvence altına alan ihale yasasından kendisini muaf tutmaktadır. Hayati Tabanlıoğlu’nun oğlu mimar Murat Tabanlıoğlu’nun bu süreçte bir güvence olmasını diliyorum” dedi. 2010 Ajansı’nın AKM sürecinde tartışmaları kapalı kapılar ardında organize ettiğini öne süren Muhçu, bu eksikliğin bundan sonra giderilebileceğini umduğunu belirterek sanatçıların konuyla ilgili kimi duygusal yaklaşımlarının da çok yerinde olduğunu belirtti. “Cumhuriyet’i simgelemesiyle özdeşleşen bir değerden söz ediyorsak duygu yüklü yaklaşımlara hepimizin ihtiyacı var” diyen Muhçu, restorasyon süreciyle ilgili temel kaygıları da şöyle sıraladı: “İçinden geçtiğimiz süreci anlamak için Kongre Vadisi ile ilgili, TÜRSAB’ın da hamiliğine soyunduğu projeden bahsetmek gerekir. TÜRSAB ve AKP hükümeti Türkiye ve İstanbul’un gündemine Dolmabahçe Vadisi, Gezi Parkı ve Cumhuriyet Meydanı’yla bütünleşen alan üzerinde ticaret ve rant tesisi içeriğini taşıyan Kongre Vadisi projesini gerçekleştirmek istemektedirler. Bunun için de Türkiye’de yapılacak IMF toplantıları için IMF’ye ve Dünya Bankası’na söz vermişlerdir. AKM dönemin özgün mimari özelliklerini koruyan, fonksiyonları son derece iyi çözülmüş bir kamu yapısıdır. Bu yapıya yapılacak müdahalelerin hem kendi imgesel değerlerine hem bu kamu niteliğine zarar vermemesi gerekir. AKM ile birlikte hemen yanındaki otoparkın da değerlendirilmek istendiği, burada bir yapı tasarrufunda bulunulmak istendiğini biliyoruz. Bu açık otopark alanına yeni bir yapı yapılması, koruma yasa ve mevzuatına, ilgili İmar Yasası’na ve hukukumuza da aykırıdır. Yine söz konusu proje tartışmaları çerçevesinde Aziz Nesin Sahnesi yok sayılmaktadır. Aziz Nesin isminin AKM’den ve onun taşıdığı imgeden ayrı düşünülmesi söz konusu olamaz.” G Sanatçılar kaygılı... AKM kapanalı 8 ay oldu. Sanatçılar 8 aydır neden hiçbir şey yapılmadığını sorguluyor. 2010’da tamamlanması taahhüt edilen AKM’nin yenilenmesinin bütçesi ile ilgili soruları da yanıtsız kalıyor. Orhan Aydın, “AKP, kültür ve sanat merkezlerini kentin merkezlerinden, insan yaşamından öteleyerek dağıtıp, parçalayıp, işlevsizleştirerek başka bir yöne çekmeye çalışıyor. AKM’nin üzerinde oynanan da böyle bir oyun. Makyajla mesele çözülmez. Asıl emel çok net. Alanı yıkmak ve burayı uluslararası ranta açmak, Harbiye’de çalışması süren Kongre Vadisi’nin bir parçası haline getirmek. ” Akıllarda kalan temel bir soru da “2011’de ne olacak” sorusu. Sanatçıların ortak kaygılarından biri ‘yıkım’ tehdidinin yerine AKM’nin ticarileştirilmesinin, hatta özelleştirilmesinin geçtiği yönünde. Kendilerinin ve halkın süreçten habersiz ve bilgisiz bırakılarak bekletildiğine dikkat çeken sanatçılar, kültür sanat alanında pek çok şeyin oldu bittiye getirilip, kapalı kapılar ardında uygulamaya konmasının önemli bir sorun olduğunu hatta başlı başına bir yıkım olduğunu dile getiriyorlar. Zorunlu tadilat ve bakım ihtiyacı konusunda sanatçılar hemfikir. İstekleri yasal çerçeveler içinde düzenlenme yapılması. AKM’nin günün ihtiyaçlarına göre projelendirilmesi konusunu bir soru olarak ortaya koyuyor Orhan Kurtuldu: “Günün ihtiyaçları nedir? Sanatsal aktivitelerin yapılabilmesi için gerekli donanımların düzeltilmesi mi? Yoksa dış cephe ve iç düzenin değiştirilerek çehresinin değiştirilmesi mi?” Kurtuldu, ana giriş fuayesinin tek bir fuayeye dönüştürülmemesi ve gişenin içeri alınmaması gerektiğini ifade ediyor. Diğer yandan boyahanenin Boğaz’ın en güzel yerine bakan yerde olması nedeniyle restorana dönüştürme projesine de dikkat çekiyor Kurtuldu: “Deniyor ki Boğaz’a bakan en pahalı yerde boyahane var. Bu söylem küçümseyici. Sanatın üretiminin yapıldığı atölyelerin sanatla iç içe olması işin gereği. Boyahanenin de orada olmasının bir mantığı var” diyor. Kültür Sanat Sen İstanbul Şube Başkanı Sevda Binici de AKM’nin kapatılmasıyla sanatçılarının sağlık koşullarına aykırı depolarda, küflü ortamlarda çalışmak zorunda bırakıldığını dile getiriyor ve ekliyor: “Restoranın yapıldığı yerde kim nasıl yemek yiyecek? Bunun bir rant olduğunu belirtmek gerekir ısrarla. AKP’nin durup dururken hiç kimseye hele ki sanata bir iyiliği dokunmamıştır. AKM’ye ait avan proje tadilatına ilişkin karar ile eki olan avan projenin iptalini ve yürütmenin durdurulmasını içeren davamızda kültür sanat eserlerimizin ve doğal varlıklarımızın yağmalanmasına karşın örgütsel ve hukuksal mücadelesini sürdürmeye kararlıyız.” G AKM’nin kapatılması yoğun tepkiler üzerine gündemden düştü. Ancak Taksim meydanı ve çevresiyle ilgili dönüşüm projelerinden vazgeçilmedi. AKM’ye ilişkin AKP’nin hesapları sürüyor. Sanatçılar, mimar örgütleri yenilemenin sonunda, ticari niteliği öne çıkmış bir AKM’yle karşılaşmaktan korkuyor. Onlar Cumhuriyetin simgelerinden birinin “yıkmadan yok edileceğini” savunurken yenileme projesini yürütenler ise bu kaygıları yersiz buluyor. Sadece makyaj Murat Tabanlıoğlu, AKM binasının mimarı babası Hayati Tabanlıoğlu vefat ettiğinde, dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay’a bakımsız durumdaki AKM’yi gönüllü olarak yenilemek istediklerini bildirmiş ancak olumlu yanıt alamamış. Daha sonra AKP hükümeti göreve geldiği zaman o zamanki Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, kendisini AKM’de bir toplantıya çağırmış. Bir takım bürokratların da katıldığı toplantılarda AKM’nin yenilenmesi konuşulmuş. Mumcu o toplantılarda Tabanlıoğlu’na belki de tüm bu AKM üzerinde dönen tartışmaları özetleyecek bir cümle fısıldamış: “Tayyip Bey bu binayı sevmiyor”. Bugün Tabanlıoğlu Mimarlık, AKM’nin yenilenmesi projesini yürütüyor. Önümüzdeki günlerde Koruma Kurulu’na uygulama projesini sunacaklar ve eğer proje onaylanırsa uygulamayı yapacak şirketlerin seçilebilmesi için bir ihale yapılacak. Tabanlıoğlu ihaleye katılacak firmalarla ilgili bir bilgileri olmadığını ve onların görevinin sadece projeyi yapmak ve seçilecek müteahhiti kontrol etmek olduğunu söyledi ve şunu da hatırlattı: “Eğer İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı ve biz devreye girmeseydik, bakanlığın yaptığı bir proje vardı ve o projede pek çok konu ele alınmayacaktı. AKM’ye sadece makyaj yapılacaktı”. G Murat Tabanlıoğlu, Mete Tapan, Eyüp Muhçu, Sevda Binici, Orhan Kurtuldu ve Orhan Aydın. Fotoğraf: Vedat Arık Herkes sanattan yana ama... GAMZE ERBİL / ŞİRİN GÜVEN / ZUHAL AYTOLUN Baştarafı 1. sayfada 2007’nin Dünya Tiyatrolar Günü’nde binanın önünde “AKM değil, AKP yıkılacak” sloganıyla yapılan büyük gösteri/eylem benzer girişimlerin öncüsü oldu. DSP ve CHP de yükselen bu tepkilerin sözcülüğünü Meclis’e taşıdı. 2007 Kasım başında kabul edilen İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Yasası ile ilgili yoğun tartışmaların sonucunda yasa, “AKM’nin yıkılması” ifadesinin metinden çıkarılmasıyla TBMM’de onaylandı. Buna göre, AKM hakkında tüm projeler, binanın yıkılmasına karşı olan Koruma Kurulu’nun kararlarına göre yapılacaktı. AKP’li Egemen Bağış yasa tartışmaları sırasında “AKM tabii ki yıkılacak, AKM İstanbul’a da Türkiye’ye de yakışmıyor. AKP, yalnızca eski, köhnemiş binaları değil, köhne zihniyetleri de yıkacak” diye konuşmuştu. Bugün ‘yıkılma’ ile ilgili kaygılar hafiflemiş olsa da tümüyle ortadan kalkmış değil, çünkü AKP’nin Taksim’le ilgili yalnızca ideolojik değil, ticarimali tasarruflarının da gündemden kalkmadığına inanılıyor. 24 Şubat Salı günü Cumhuriyet gazetesinde yaptığımız tartışmada da tüm bu kaygılar farklı biçimlerde dile getirildi. Tartışmamıza, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) Ajansı Yürütme Kurulu Başkanı Nuri Çolakoğlu, 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı Mete Tapan, yenilenme projesinin sorumluluğunu alan mimar Murat Tabanlıoğlu, Tiyatro Oyuncuları Meslek Birliği (TOMED) adına Orhan Kurtuldu, Nâzım Hikmet Kültür Merkezi adına Orhan Aydın, İstanbul Mimarlar Odası adına Eyüp Muhçu, KESK’e bağlı Kültür Sanat ve Turizm Emekçileri Sendikası (Kültür Sanat Sen) adına Sevda Binici ve Cumhuriyet gazetesi yazarı Ataol Behramoğlu katıldılar. AKM’nin kapatılmasına karşı yoğun bir mücadele yürüterek bunu engellediklerini düşünenler, yenilenme projesinin gidişatına dair de kaygılar taşıyor. AKM’nin kapalı kalmasını elbette istemiyorlar, elbette 2002 yılından bu yana ödenek verilmeyen ve 40 yıldır bakım yapılmayan merkezin yenilenmesini çok önemsiyorlar. Ancak yeni ortaya çıkacak AKM’nin çehresi konusunda şüpheleri var. Projenin yürütülmesinde sorumluluk alanlar ise, ‘yıkım’ tartışmalarının geçmişte kaldığını ve çalışmaların 2009 içinde tamamlanmasının kritik olduğuna dikkat çekiyorlar. Tartışmamız sırasında yıkım olasılığının şimdilik ortadan kalktığı ve AKM’nin aslına uygun bir şekilde yenileneceğine dair kısmi bir “uzlaşma” sağlandı. Ancak yenilenmenin “çağın gerekleriyle” mi yoksa “binanın sade niteliğini koruyarak sanat emekçilerinin ihtiyaçlarıyla” mı uyumlu olacağı belirsizliğini koruyor. Bu konuda tartışmaya katılan herkesin üzerinde hemfikir olduğu bir diğer konuysa iletişimin sürekli kılınmasının, sanat emekçilerinin görüşlerinin dikkate alınmasının gerekliliğiydi. Ancak ilginç bir biçimde, Nuri Çolakoğlu, “Biz katılım için çağrılar yaptık, ama kimse ilgilenmedi” derken örgüt temsilcileri kendilerine böyle bir çağrının yapılmadığını söylediler. AKM’ye ilişkin merkezi kullanan sanatçıların imzasını taşıyan önerilerin bulunduğu belgeyi toplantı sırasında alan Murat Tabanlıoğlu ise, “Şu ana kadar bize Bülent Bey (AKM Müdürü Bülent Bilgin) bütün grupları temsil ettiğini, yani içerideki herkesin görüşünü alıp bize aktardığını söyledi her toplantıda. Ben ilk defa bütün grupların beraber imzalı yazısını görüyorum. Bir kere bu çok önemli, çok büyük bir ilerleme. Keşke bu bana aylar önce verilseydi” dedi. Projenin ihalesini alacak şirketin gelecek ay belirleneceği üzerinde durulurken yine alan temsilcileri adaylar arasında AKP’ye yakın şirketlerin isimlerinin geçip geçmediğini sorguladı; Tabanlıoğlu ise kendisinin bu konuda bilgisinin bulunmadığını belirtti. Özetle, AKM tartışmasının ucu açık kaldı. Biz elimizden geldiğince tarafların iddialarını, görüş ve önerilerini sayfalarımıza taşımaya çalıştık. Hangi iddiaların doğru ve anlamlı olduğunu, hangi kaygıların karşılığının bulunduğunu, hangilerinin aşılmış olduğunu zaman gösterecek... G AKP’nin kültürden anladığı para... Gazetemiz yazarlarından Ataol Behramoğlu da konuşmasına AKM’nin yıkılacağına ilişkin kaygının yok yere çıkmadığını, “Yıkacağız” dedikleri için bu konunun gündeme geldiğini vurgulayarak başladı ve şöyle devam etti: “AKP esas olarak popülist kültürden yana. Yani kültürden anladığı kâr meselesidir, yüzeysel bir kültür anlayışıdır. AKM’ye yönelmenin temelinde de bu var. Çünkü opera, bale, tiyatro gibi sanatlar popülist olmayan sanatlar. Elit olmaya daha yatkınlardır. Halkın düzeyinde değil, halkın düzeyini yükseltme amacındadır. AKM’ye karşı tutumun temelinde de elitist bir sanat anlayışına karşı oluş var. AKM yıkılamadı çünkü karşı duruşlar vardı. Bu şu demektir: ‘Dikkatli olmak gerekir. Her an herşey değişebilir bu ülkede’. Çolakoğlu konuşmasında ‘2010’da teslim’ dedi. Bunu bir güvence olarak kabul etmeliyiz.” G “Rant peşindeler” demek yanlış... Nuri Çolakoğlu öncelikle AKM yıkılsın, yıkılmasın tartışmaları süresince abesle iştigal edildiğini ve çok zaman kaybedildiğini ancak o konuların geride kaldığından bahsetti. Hatta bir gazetecinin kendisine “AKM yerine alışveriş merkezi yapacaklarmış” dediğinde hayretler içinde kaldığını söyledi. Nitekim Mete Tapan da geçmişte AKM yıkılsın laflarının dolaştığını ancak yerine cami ya da alışveriş merkezi yapılacağının sadece bir varsayımdan ibaret olduğunu vurguladı ve şu anda yıkım konusunun gündemden kalktığını ekledi. AKM’nin yenilenme sürecini yöneten Çolakoğlu, Anıtlar Kurulu kararları doğrultusunda binaya büyük bir müdahale yapma olanağı olmadığını ve binanın restorasyon ve renovasyonu için son noktaların konulduğunun da altını çizdi. Çolakoğlu, şu sıralarda maliyet hesaplarının çıkartıldığını, mart ayı içerisinde ihalenin yapılıp, yenilemeyi yapacak şirketin belirleneceğini de söyledi. AKM’nin 2010’a kadar yetiştirilmesinden yana olduğunu belirten Mete Tapan, kültür ve sanat çevrelerindeki karşı çıkışların süreci yavaşlattığını, bu projeyi ‘rant peşindeler’ şeklinde görmenin doğru olmadığını söyledi ve şunları ekledi: “AKM’nin içine lokanta yaparak ‘rant peşindeler’ dersek doğru olmaz. Benim AKP ile ilgim yok. Ama doğru yapılan ve yanlış yapılan şeyleri ayırmak gerekir. Bu her iktidarda böyle olmuştur. Şu an AKM’yi en iyi hale nasıl getireceğimizin üzerine odaklanmak gerekir. Bu projeyi AKP’nin politikasının bir parçası olarak görmek pek sağlıklı değil.” G C M Y B C MY B