26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 PAZAR YAZILARI 6 ARALIK 2009 / SAYI 1237 Ütopya soluk almaktır Unutmak bedel ödemektir. Yunanlı usta Theo Angelopoulos’un filmlerindeki derdi bu. Geçmişi bilmeden günümüzün asla anlaşılamayacağını söylüyor. “Ağlayan Çayır”, “Zamanın Tozu” ve “Yarın” üçlemesi de çağımızı anlamak üzerine... ASLI SELÇUK Faşizmin kör karanlığı ADNAN BİNYAZAR azetemiz, “Dinleniyorsun... İzleniyorsun... Susturuldun...” dizisinde konuyla ilgili kişilerin görüşlerine yer vererek önemli bir sorunu daha güncelleştirdi. Faşizmin karanlığında üreyen bu üç eylem de insanın düşünme gücünü köreltir. Gizli ya da açık, ülkemizde toplumu bunalıma sürükleyecek yasadışı uygulamalara girişiliyor. Bu da insanımızı tedirginleştirip bunalıma sokuyor. İnsanın içine çöreklenen korku, endişe, ürkeklik, umutsuzluk, inançsızlık, kuşku, güvensizlik duyguları; ondaki iyilik damarını dumura uğratır. Tartışmaya katılanlar, bu bağlamda hukukla, demokrasiyle, temel insan haklarıyla bağdaşmayan olayları irdeleyip yorumluyorlar. Görüşler, dipten dibe bir korku toplumu yaratılmak istendiğinde odaklanıyor. Korku öyle bir saplantıdır ki, en ağır kötülüklere karşı bile insanın var olan direncini de kırar. Cumhurbaşkanından, en sıradan yöneticiye, yasaların yerini kişisel yeğlemelerin aldığı, haklının hakkından edildiği toplumlarda hak terazisinin dengesi bozulur. Bu da adaleti mülkün temeli olmaktan çıkarır. Toplum yaşamında adalet duygusunun köreltildiği, bireysel hakların önünün kesildiği dönemlerde insan aşağılanmış, sonradan onarımı güç değer yitimlerine uğratılmıştır. Şair, istediği kadar “insan tükenmez” desin, toplumda her kötü uygulama, bireyi tükenişe sürükler. Buna yol açanlar sonradan nefretle anılsalar da, tarih çağlar boyu onların insanda yarattığı yıkımın lekesini taşır. Bireye çürüme virüsü bulaştı mı, insanda ne inanç kalır, ne devlete güven, ne özveri, ne dayanışma ruhu... Elsa Morante, Ve Tarih Devam Ediyor (Can Yayınları) adlı dev romanında, insanı insanlığından eden faşist yönetimlerin yıkımını sorguluyor. Romanın kahramanlarından Nora, toplumsal dışlanma sonucu yıllarca Yahudiliğini gizlemek zorunda kalmıştır. 1938 sonbaharında çıkarılan bir yasayla Yahudilik suç sayılınca, onların malları mülkleri, öğrenim hakları, şirket kurma yetkileri ellerinden alınır. İnsana güvenini yitiren Nora, uğradığı kişilik çürümesi sonunda direnemeyip canına kıyar. O sayfaları okurken içim yandı. Morante’nin tarihe tanıklık ederek anlattığı romanında dinlenme, izlenme, susturulma gibi eylemlerin insanda ne gibi ölümcül yıkımlara yol açtığını yazarın şu gözlemlerinden çıkarabiliriz: “Günlerini, akşamlarını tetikte, inine sinmiş, ulusun mu, sussun mu kestiremeyen kana susamış bir kurt yavrusu gibi haber saatlerini kollayarak geçiriyordu.” “Kimi geceler tırnaklarıyla geceliğini yırtıyordu. Çok zaman, en saf davranış ve sözlerden bile gizli birtakım aşağılanmalar vehmederek gazaba geliyordu.” “Bir sabah, (kapıcı) kadın, bir istediği var mı diye sormak için kapısına geldiğinde, hayvan gibi uluyarak onu kovdu.” “Zayıflamış gözleri, eşyayı ve gölgelerini onu uykusunda yakalayıp tutuklamak için gelmiş silahlı hafiyelerin veya casusların kıpırtısız gölgeleri gibi gösteriyordu Nora’ya.” Türkiye ne hallere düşürüldü... TBMM’de bir üye çıkıp, yurttaşların etnik yapılarının, dinsel yönelimlerinin saptanması gerektiğini rahatlıkla ileri sürebiliyor! Başbakan’ın dilinden Alevi, Laz, Kürt, Çerkez, Roman, Arnavut sözü düşmüyor... G G Aslı Selçuk, Theo Angelopoulos’la. unanlı usta Theo Angelopoulos, Ağlayan Çayır (2003), Zamanın Tozu (2008) ve Yarın’dan oluşan üçlemesinde 20. yüzyılı anlatırken 21. yüzyıla da değiniyor, karmaşık 20. yüzyılın onda bıraktığı sarsıcı, silinmez etkilerinden, siyasal, tarihi, sosyal olayların insanları nasıl değiştirdiğinden söz ediyor. Zaman zaman birleşip zaman zaman ayrı düşen bir çiftin ilişkisini, serüvenini izleyerek geçen zamanın ruhunu, yüzyılımızın ayrıntılı portresini yetkinlikle çiziyor. Angelopoulos’la gösterime giren Zamanın Tozu ve senaryosunu yeni bitirdiği Yarın’la ilgili Atina’da özel bir söyleşi yaptık. Rusya, Kazakistan, Yunanistan, İtalya, Almanya’da çektiği Zamanın Tozu’nda çağı kucaklayan büyük öyküsüne bir aşk üçgeni sokuyor, ona göre bu aşk öyküsü yüzyılın sert çalkantılarından, koparıp atan savrulmalarından hep daha güçlü. Filmdeki aşk üçgenine değinir misiniz? Sürekli politik iletiler vermeye çalışırken bireysel bir öykünün ne denli etkileyici olduğunu unuttum. Aynı kadını sonuna dek seven iki erkeğe pek rastlanmaz, bunun hep tersi olur. Eğer bir kadın iki erkeği birden sevebiliyorsa bu tabu sayılsa da kabul etmelisiniz. Truffaut, Jules ve Jim’de bunu uçucu, şarkılı biçemde başarıyla anlattı, bense trajik olanı yeğledim, öyle de yansıttım. Y İletişim kuramadıklarından geçmişin yaralarını da günümüze taşıyorlar. Böylelikle 21. yüzyıl ağırlaşıyor. Geçmişteki ve güncel sorunların gelecekte de süreceğinden habersizler. Londra Film Festivali’nde Werner Herzog birdenbire mikrofonu alıp “Dünyaya yaptığımız o kötülükten ötürü biz Almanları bağışlayın” dedi. Herzog Nazizmle ilgili büyük bir yara taşıyor. Bugün yaşadıklarımızı öyle görünüyor ki yarın da yaşayacağız, geçmiş ve gelecek için iletişim kurmak zorunlu ve önemli. 20. yüzyılı tanımlar mısınız? 1998’de Sonsuzluk ve Bir Gün’le Cannes’da Altın Palmiye’yi kazandığımda yüzyılın bitimine iki yıl vardı. İnsanlar 21. yüzyılı karşılamaya umutla girişmişlerdi bile. Sorarım savaşlar, felaketler, faşizmi hortlatan, sosyalizmi yenilgiye uğratan 21. yüzyılı kutlamanın gereği ne? Saraybosna’da başlayan, yerine getirilmeyen ve yine Saraybosna’da parçalanmalarla biten boş vaatlerle dolu bir yüzyılı kutlamak niye? Ailem, öyküm, filmlerim hepsi 20. yüzyılda. Unutmak bedel ödemek demektir. Geçmişi bilmezsek günümüzü asla anlayamayız. Günümüzü anlamak için bu üçlememi gerçekleştirdim. Hep tarih ve zaman içinde yolculuk ediyorsunuz. Yaşamın kendisi bir yolculuk. Ben tarihten etkilendim çünkü sarsıntıların, sivil Theo Angelopoulos. Fotoğraf: Vedat Arık savaşların, diktatörlüklerin olduğu bir dönemde yaşadım. Bu olaylar çocukluğumdan başlayarak beni değiştirdi. Kişisel sinema yapanlar yaşamlarını, düşüncelerini, cayamadıkları düşlerini yansıtırlar. Tarih, zamanda yolculuğa çıkmaktır. Zaman kavramı birçok biçimde açıklanabilir. Zaman biziz diyebilirim. Tüm Akdeniz Bölgesi’ni; İtalya, Fransa, İspanya, Yunanistan, Türkiye’yi etkileyen büyük kökten bir sorunu, sığınmacılığı anlatıyor. Bu öylesine geniş kapsamlı bir olgu ki kimse böylesine büyük bir coğrafya değiştirme, devinim olabileceğini öngöremezdi. Başrolde ilk iki filmdeki gibi Eleni adlı bir kadın var. Bu kez öykü Pire’de Afgan, Pakistanlı, Somalili, Arnavut, Faslı, Cezayirli sığınmacıların yaşadığı bir barakada geçiyor. Patras’taki sığınmacı barınağını polis haziranda yıktı. Sığınmacılar Patras Limanı’ndan gemilerle İtalya’dan Fransa’ya, oradan da İngiltere’ye geçiyorlar. Bu çok riskli bir yolculuk değil mi? Çok tehlike barındırıyor, bu yolculukta yaşamlarını yitirenler de var. Bu insan trafiğinde yetkililer, mafya, kamyon şoförleri birlikte çalışıyorlar. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki değişim ivedi. İnsanlık hâlâ hızla önlemler alınmazsa çok geç kalınacağının ayrımında değil. İsteyin ya da istemeyin geleceğin Avrupası sığınmacıların Avrupası olacak. İstatisliklere göre 2010’da Avrupa’da sığınmacı sayısı 100 milyona ulaşacak. AB’nin önlemleriyse yetersiz, patlamalar olabilir. 1920’lerde Yunanistan’la Türkiye arasında da bir değişim yaşandı. Sığınmacılar nereye gideceklerini bilmeyen yoksul insanlar. Almanya’ya ne çok Yunanlının göçtüğünü unuttuk. Şimdiyse buraya göç akımı var. Türkiye’den 1922’de gelen Rumlara iyi gözle bakılmazdı, oysa ülkenin yarı nüfusu onlar. Hükümetin içindeler, çok etkililer. Sığınmacı alan ülkeler bir zamanlar kendilerinin de göçmen olduklarını unutmamalı. Yarın yeni yüzyılda mı geçiyor? Anlatım diliniz nasıl olacak? Savaşlarla, kırımlarla başlayan yeni yüzyılımızın başlarında geçiyor. Anlatımım yalın olacak, siyahbeyaz çekeceğim. İlk iki filmim epikti, Yarın daha kişisel olacak. Ağlayan Çayır bir trajedi, Zamanın Tozu bir yol filmi, Yarın ne tür bir film? Yolculuk değil, yolculuk düşüncesi. Sığınmacıların hepsi gitmek istiyorlar ama yolculuk olanaksız. Buradaki yolculuk düşüncesi bir serüven isteği olarak algılanmamalı. Onlar somut değil kafalarındaki simgesel bir evi bulmaya gidiyorlar. Tüm göçmenler için yolculuklar engellerle, acılarla doludur. Odysseia da böyledir. Sığınmacılık sorunu giderek büyüyecek. Bu benim melankolik öngörüm. G BU ÇAĞDA DEĞİŞİM İVEDİ Bizler tarihin nesneleri miyiz yoksa konuları mı? Sosyalist dönemde tarihin konuları olduğumuza inanırdık. Bu benim sosyalist değişime inandığım yıllardı. Tarihi biçimlendirdiğimize inanırdık. Şimdi çok emin değilim. Tarihi biz mi biçimlendiriyoruz yoksa tarih mi bizi değiştiriyor? Yarın neyi anlatıyor? ZAMAN BİZİZ Tutuklu kadının “Üçüncü kanat” diye haykırması, tabana çizilmiş kanat ve melek resmi ulaşılması güç olguları mı simgeliyorlar? Evet, ütopyayı simgeliyorlar. Stalin döneminde Rus şair Anna Ahmadova’nın ütopya üstüne bir şiiri vardır. Sürgün bölümünde tutuklu kadın da “Melek bağırdı, üçüncü kanat” diye çığlık atar. Eski bir şiirimi kullandım: “Kalabalıkta, gürültü içinde yürürken meleğin dinginliği bizi şaşırttı. Kanatlarını indirip tek ütopya üçüncü kanattır” dedi. Yerdeki melek resmiyse anarşistlerin işi. Günümüzde anarşizm kavramı çok belirsizleşti. Örneğin Patras’ta Yarın filmim için mekân bakarken sığınmacılara yemek getiren gençlerle tanıştım. Politik görüşleri olmayan bu gençler yine de güncel krizin bilincindeler. Kendilerini sığınmacılara yardıma adamışlar. Zamanın Tozu ütopya üstüne... Evet, öyle. Dünya büyük ütopyalardan çok küçük ütopyalarla dönüyor. Bir de bunlar olmazsa geçmişin ve günümüzün yaraları içinde düşünmeden, düş kurmadan yaşamayı sürdüreceğiz. Daha iyi bir dünya düşlemeliyiz, bu çok zor çünkü her şey giderek kötüleşiyor. Evet, fakat soluk almadan da yaşanmaz, ütopya ise soluk almak demektir. Bu yaklaşımın iyimserlikle hiç ilgisi yok, düşlemekle ilgili. İnsanlar 20. yüzyıldan yeterince ders alamadılar sanırım. Dayanışmıyorlar, paylaşmıyorlar... “Zamanın Tozu” filminden kareler... [email protected] C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle