Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 6 ARALIK 2009 / SAYI 1237 Bazı şehirler özellikle seçildi M verecek yerler. Bu yüzden de pilot bölgeler olarak seçilmişler. Sizce şehirlere birtakım politik sıfatların uhafazakâr, solcu, milliyetçi gibi atfedilmesi, bölgede var olan politik sıfatlar insanların üzerine eğilimleri ne kadar yansıtır? kolaylıkla oturabilirler. Ancak iş, Oya Baydar: Şehirlere sıfatlar atfedilmesi, bir şehrin önüne bu tip politik kelimeleri kimi zaman sakıncalı, çoğu zaman yanıltıcı yapıştırmaya gelince orada biraz durmak olsa da sadece bize özgü değil. Dünyanın pek gerekiyor. Son günlerde faşistliğiyle gündeme çok ülkesinde pek çok şehrin sıfatları vardır. oturan İzmir örneğinde olduğu gibi dev bir Galiba bizdeki sorun politikideolojik insan kitlesini aynı kalıbın içine yerleştirmek sıfatlardan kaynaklanıyor. Bu türden ne kadar doğru tartışılır. Tabii ki tersine nitelemeler şehrin siyasal atmosferine bir örnekler de bulabiliriz. Bir kışkırtmayla gönderme yapsa da, çoğu zaman nesnellikten sokaklara inip düşman arayan, meydanda uzak ideolojik bakışları yansıtır. İspanyol iç toplanıp sözleşmişcesine savaşı sırasında Madrid bir tek bir adaya blok oylar kesim için “Kızıl yağdıran şehirler yok Madrid”di. Franco değildir. Öte yandan diktatörlüğü sırasında faşist böylesi politik ya da falanjist Madrid mi yakıştırmalar genelde oldu yani? Demem o ki, küçük şehirlerin üzerine şehirlerin bir günahı yok, ihale edilirken büyük bizler onlar üzerinden şehirler kozmopolit siyaset yapıyoruz. yapılarının da etkisiyle İzmir’de DTP durumdan daha kolay konvoylarına saldırılması sıyrılırlar. Şehirlerle “faşist İzmir” söylemlerini özdeşleşen politik olaylar gündeme taşıdı. Ancak bölümünde İstanbul yok. öncesinde de “gâvur İzmir”, Çünkü şehrin hacmi ilk “Solun Kalesi İzmir” gibi anda 67 Eylül olaylarını sıfatlar layık görülmüştü. akla getirmemizi Bir şehrin böylesi hızlı Sosyolog Oya Baydar. engelliyor. Ancak bu değişkenlik göstermesi azınlıklara yapılanları mümkün müdür? unutmamızı gerektiren bir sebep değil. Yine Bu türden sıfatlar gerçeği yansıtmaktan de “yapılanları tüm şehre mal edemeyiz” uzaktır, politik bir retorikten ibarettir. O sıfat cümlesi ne kadar klişe de olsa kışkırtılmış bir her neyse, onu şehre yakıştıranların kendi biçimde gözü dönmüş halde sokakta insan dileklerini, özlemlerini ya da nefretlerini, avına çıkanlar için bile sormak gerekir; onları karşıtlıklarını yansıtmaktan başka bir anlam oraya getiren kendi iradeleri miydi? İnanmak ifade etmez. İzmir, yüzlerce yıllık tarih ve inandırılmak arasındaki çizgiyi belirleyen boyunca Müslüman Türk kesimler için il sınırları olabilir mi? Sosyolog Oya Baydar “gâvur”du. Kurtuluş savaşı öncesinde ve toplumdaki ayrışmayı etkileyecek etnik ve hemen sonrasında şehrin nüfusunun dinsel hassasiyetlerin bilinçli olarak üstüne çoğunluğunu oluşturan Hıristiyanlara atfen gidildiğini söylüyor. Ona göre bahsi geçen milli kurtuluşçular için de gâvurdu, sonra şehirler, yaralar kaşındığında daha fazla tepki “Güzel İzmir” oldu. Demokratlık DENİZ ÜLKÜTEKİN Tarihin politik dönemeçleriyle birlikte anılmak bazı şehirlerin kaderi; ama asla gerçeği değil. Kimbilir adı geçmeyen kaç şehirde yapılan provokasyonlar, güç birliği çağrıları sonuca ulaşamamıştır. Sonuca ulaşılan yerler sosyolog Oya Baydar’ın dediği gibi provokasyona daha hassas ve İzmirliler DTP konvoylarına büyük tepki gösterdi. buralarda yaralar kaşındı... Bir şehre yakıştırılan siyasi eğilim var olan devlet politikalarıyla örtüşmüyorsa, politikacılar bunu kente karşı bir silah olarak kullanabilirler mi? Tabii kullanabilirler ve kullanmaktalar da. Ama karşı cephedekilerin de kenti, yani kentin bir kesiminin siyasi eğilimini karşıdakilere doğrultulmuş bir silah olarak algıladıklarını ve o silahı kullandıklarını da hiç unutmayalım. “Trabzon milliyetçidir”, “Kayseri muhafazakârdır” gibi önermeler aynı zamanda bu şehirlerde, ülke genelinde var olan temel hak ve özgürlüklere karşı, yazılı olmayan “alt kimlik” kurallarının oluşmasına da zemin hazırlar mı? Bu türden nitelemeler var olan karşıtlıkları biler, farklı kimlik gruplarını kendi içlerine çekilmeye ve “öteki”ne karşı kendi alt kimliklerini pekiştirmeye yöneltir. Mağdur olduklarına inananlar zalim olmaya başlar, kaybettiklerini düşünenler saldırganlaşır. Son günlerde yaşadıklarımız bu konuştuklarımızın aynası gibi sanki. G yakıştırıldığında da, haksız şekilde faşist dendiğinde de şehir hep aynıydı. Kuşkusuz şehirlerin bir havası, öne çıkan bir yüzü, bir ruhu vardır. Ama son günlerde İzmir özelinde yaşananlar bu havayla, bu ruhla ilgili değil. İzmir’de yaşanan olaylarda olduğu gibi büyük kitlelerin aşırı küçük grupları takip etmesi şehirdeki siyasi eğilim hakkında bilgi verebilir mi? İzmir’de yaşananlar, ülkenin içine düştüğü, düşürüldüğü çatışma ortamının, düşmanlaşmanın, yaygınlaştırılan nefret söylemi ve cepheleşmenin dışavurumudur. Özellikle son beşaltı yıldır bu ülkede çok tehlikeli bir psikolojik harekât yürütüldü. Bunun için bazı bölgeler, kentler özellikle seçildi. İzmir, Mersin, Trabzon gibi tarihsel, siyasal, demografik, kültürel nedenlerle provokasyonlara daha hassas yerlerde yaralar kaşındı, bu günlerde yaşadığımız tehlikeli ve üzücü gelişmelerin yolları taş taş döşendi. Kitleleri en kolay, en derinden etkileyebilecek milliyetçilik, dinsel inançlar, etnik kimlikler üzerinden yapıldı bu. 1930’larda Nazizmin yükselişi sırasında Yahudilerin nasıl düşman ilan edildiğini, kitlelere yönelen yalan propagandaları ve sonrasını hatırlayalım... Sıvas katliamı ya da benzer vehametteki olaylar sonrasında, kentin adını temize çıkarma adına oluşturulmak istenen “tüm şehre mal edilmemeli” hissiyatı, bugün size ne kadar gerçekçi görünmektedir? Tabii ki tüm şehre mal edilmemeli. Hrant Dink’in katli bütün Trabzon’a mal edilebilir mi örneğin? Ya da fotoğrafı neredeyse bir kin ve nefret anıtı gibi simgeleşen, elinde koca bir taş tutan genç kız. Yarattığımız korkunç düşmanlık ortamının kurbanı olan o zavallı çocuk bütün bir şehrin simgesi olabilir mi? Ancak tüm şehre mal edilmemeli söyleminin hayatta karşılığını bulabilmesi için, suçu işleyenlerin hangi kesimden, hangi ideolojiden, hangi siyasetten olursa olsun, mutlaka ortaya çıkarılıp cezalandırılması gerekir. C M Y B C MY B