26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 SUNAY AKIN 27 ARALIK 2009 / SAYI 1240 Kunduracılara ne olmuş? P laton bir gün ateş tanrısını “Hafestos! Platon’un sana ihtiyacı var!” diyerek yardıma çağırır ve yazmış olduğu şiirleri ateşe atar. Böylelikle şiir akademiden kovulmuş olur. Ama Platon’un dünya görüşü, yaşamı ele alışı, yüzyıllar boyunca nice şairin dizelerinde varlığını sürdürür. Orhan Veli’nin şiirimizde başardığı biraz da bu etkinin yıkılışıdır. Şairin arkadaşlarıyla çıkardığı “Garip” adlı ortak şiir kitabının giriş yazısından bir bölüme göz atalım: “Bugüne kadar burjuvazinin malı olmaktan, yüksek sanayi devrinin başlamasından evvel de dinin ve feodal zümrenin köleliğini yapmaktan başka hiçbir işe yaramamış olan şiirde, bu değişmeyen taraf; müreffeh sınıfların zevkine hitap etmiş olmak şeklinde tecelli ediyor. Müreffeh sınıfları yaşamak için çalışmaya ihtiyacı olmayan insanlar teşkil ederler. O insanlar geçmiş devirlerin hâkimidirler. O sınıfı temsil etmiş olan şiir layık olduğundan daha büyük bir mükemmeliyete erişmiştir. Ama yeni şiirin istinat edeceği zevk, artık akalliyeti teşkil eden o sınıfın zevki değil. Bugünkü dünyayı dolduran insanlar yaşamak hakkını mütemadi bir didişmenin sonunda buluyorlar. Her şey gibi, şiir de onların hakkıdır, onların zevkine hitap edecektir.” Orhan Veli’nin “Kitabei Sengi Mezar” adlı şiiri yukardaki düşüncelerin dizeye yansımasıdır: Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırından çektiği kadar; Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allahın adını, Günahkâr da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendi’ye Garip’in yayınlanmasının ardından “asıl Türk şiirine yazık oldu” gibisinden son derece kısır, düzeysiz, edebiyatımızın bir türlü kurtulamadığı türden seviyesiz sataşmalar doldurur ortalığı... Ama, olan olur, kunduranın vurduğu nasır girer şiire. Böylelikle Platon’un şu sözlerindeki “olgunlaşma” kavramını şiirde arayanların köküne de kibrit suyu dökülür: “Kunduracılara ne olmuş, kimlermiş bunlar. Bu devleti pek az ilgilendirir. Önemli olan koruyuculardır. Çünkü devletin ödevi, belirsiz kunduracıların refahını sağlamak değil, olgunlaşmaktır.” eder ve serbest bırakılır. 15 Nisan günü izinli olan Sacco ve yaşamını balıkçılık yaparak sağlayan Bartolomeo Vanzetti’nin ise hiçbir tanığı yoktur. Mahkeme 5 Mayıs 1921 tarihinde başlar. Jüri orta ve üst sınıf beyazlardan oluşup, hepsi de “Birinci sınıf” Amerikan vatandaşıdır!.. Aralarında özellikle seçilen antikomünistler göze batar. Sacco ve Vanzetti’nin İngilizceleri yeterli olmadığından bir tercüman bulunur. Ne var ki, tercüman diye getirilen adamın yaptığı çeviri yanlışları giderek daha da zor bir duruma sokar sanıkları. “Proctor” adlı bir silah uzmanı, cinayetin işlendiği silahın Sacco’nun tabancası olduğunun anlaşıldığını söyler. Tanık olarak getirilen bir kadın işçi de, soyguncuların tarifini yaptıktan sonra savcının “onlar bu salondalar mı?” sorusu üzerine parmağıyla Sacco ve Vanzetti’yi gösterir. 1920’li yılların Amerika’sında, Sovyet Devrimi’nden etkilenen işçiler arasında gücün kendilerinde olduğu bilinci giderek yayılmaktadır. Sacco ve Vanzetti de, sosyalist düşünceleriyle tanınan iki insandır. İki arkadaş, yargılanmalarının asıl nedeninin dünya görüşleri olduğunu defalarca kez vurgular mahkemede. Avukatları da zaten, sesini yükselten işçilere karşı açılan davaları almasıyla tanınan Fred H.More’dur. Hâkim Thayer, daha ilk günden avukat More’dan nefret ettiğini açıklayıp, değiştirilmesi için uğraşsa da başarıya ulaşamaz. Yedi hafta süren duruşma 12 Temmuz 1921’de sonuçlanır. Jüri, Sacco ve Vanzetti’yi suçlu bulur. Bunun üzerine hâkim, İtalyan asıllı iki göçmenin elektrikli sandalyeyle infaz edilmesine karar verir. Bunun üzerine dünyanın her köşesindeki emek savunucuları ayaklanır. Mahkemeye ve bölge valisine yüz binlerce protesto metni gönderilir. 1926 yılına gelindiğinde yakalanan bir sabıkalı Sacco ve Vanzetti’nin suçlandığı olayların “Morelli çetesi” tarafından yapıldığı söyler. Bu ifade üzerine oluşturulan bağımsız bir kurul davanın yeniden görülmesini ister. Hâkim bu öneriyi geri çevirir. Valinin de af istekleri karşısında kayıtsız kalmasıyla iki suçsuz insan 23 Ağustos 1927’de elektrikli sandalyeye oturtulur. Sacco ve Vanzetti öldürülür ama, mahkemede cinayet silahının Sacco’nun tabancası olduğunu söyleyen polis memurunun, hazırladığı ilk raporda bunun olanaksız olduğunu yazdığı unutulmaz. Tıpkı, mahkemede parmağıyla iki arkadaşı teşhir eden tanığın ilk ifadesinin, tabanca sesinden sonra pencereye koştuğu ve yalnızca hızla giden bir araba gördüğü yönünde olduğunun unutulmaması gibi!.. G Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti. Kunduracıların kimler olduğu sorusunun yanıtını ise 1920’li yılların Amerika’sında arayalım... Bir kundura fabrikasında işçi olarak çalışan Nicola Sacco, arkadaşı Bado’nun arabasını tamirciden almaya gider. Yanlarında Vanzetti ve Orciani de vardır. Arabanın hazır olmadığının söylenmesi üzerine ayrılan dört arkadaştan Sacco ve Vanzetti tramvayda gözaltına alınır, polis tarafından!.. İtalyan asıllı iki arkadaş karakola götürüldüklerinde, 15 Nisan 1920’de Boston’da yapılan bir silahlı soygun ve işlenen cinayetin sanıkları olarak suçlandıklarını öğrenirler. Savcı Micheal E.Stewart’ın şüphesini üzerine çeken Bado kayıplara karışır. Orciani ise iki arkadaşından bir gün sonra evinde yakalanır. Savcı, Bridgewater’daki bir soygun girişiminin de, bu dört arkadaş tarafından yapıldığını iddia eder. Orciani söz konusu tarihlerde işyerinde olduğunu ispat Pazar Çizer..... yazar çizer: Zafer Temoçin ([email protected]) C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle