Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 ARALIK 2009 / SAYI 1240 5 Darbelere, baskılara rağmen 46 yıldır ayakta kalan Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) bir süredir zor günler geçiriyor, çünkü tiyatroya ilgi az, masraflarsa çok. 46 yıllık perde kapanacak mı? ESRA AÇIKGÖZ A nkara Sanat Tiyatrosu yani AST, politik tiyatro dendiğinde ilk akla gelenlerden. Brendan Behan’ın Gizli Ordu oyunu, Nikolay Gogol’ün Ölü Canlar’ı, Jean Paul Sartre’ın Mezarsız Ölüler’i, Orhan Kemal’in 72. Koğuş’u, Aziz Nesin’in Sait Hopsait’i, Yaşar Kemal’in Yer Demir Gök Bakır’ı, Nâzım Hikmet’in Yolcu’su, Yılmaz Güney’in Salpa’sı, Uğur Mumcu’nun Sakıncalı Piyade’si... Darbelere, sıkıyönetime rağmen hep perdelerini açık tutmaya çalıştı AST. Oyunları yasaklandı, oyuncuları yargılandı hatta tutuklandı... Ancak hep devam etti. 46 yıllık bu serüvende sahnede kimler görünmedi ki; Genco Erkal, Erkan Yücel, Savaş Dinçel, Nurşim Demir, Mümtaz Sevinç, Jülide Kural, Uğur Polat, Fikret Hakan, Şevket Altuğ, Talat Bulut, Işık Yenersu, Altan Erkekli... AST son zamanlarda zor günler geçiriyor. Ekonomik krizin etkisiyle geçen sezon kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Bu sezon da tehlike devam ediyor. İşte bu tehlikenin verdiği acıyla bir çağrıda bulunuyor ekip: Tiyatroya gidin! Genel olarak tiyatrolara olan ilginin azalması, düşen seyirci sayısının etkisiyle vergi ve SSK borçları 485 bin TL’yi bulmuş AST’ın. “Ciddi bir darboğaza girdik” diyor Yönetim Kurulu Üyesi Vedat Çuhadar. Bir ara tiyatronun İstanbul’a taşınması bile düşünülmüş. “Ancak” diyor Çuhadar, “AST’ın Ankara’nın markası olması, buradaki duyarlı insanların kalması için ciddi baskı oluşturmasıyla Ankara’da devam etmesine karar verildi. Borçları zamana yayarak ödeyeceğiz”. Bütün bu sıkıntılar arasında AST perdelerini Mürsel Yaylalı’nın yazdığı, Murat Çıdamlı’nın yönettiği “Kod Adı: Keklik” oyunuyla açtı. Polis devleti, yargı sistemi ve derin devlet ilişkileri örgüsünde, bireyin düzene karşı isyanını anlatıyor oyun. Çuhadar, “Biraz sessiz sedasız başladık, ancak oyun kendi seyircisini oluşturuyor. Bu da bize umut veriyor. Turneler de yapacağız, Anadolu’da daha çok ilgi görecektir. Yeni oyunlarımız da yolda” diyor. Çocukları da unutmamışlar; “Deniz Kızı ve Sevimli Korsanlar” Çuhadar’ın deyişiyle, “bilgisayar karşısındaki çocukların umarsızlığını, umutsuzluğunu, ağlak hallerini” gidermeyi amaçlıyor. “Özellikle 80 öncesi kuşak AST’ta çok şey paylaştı” diyor Çuhadar, “Mesele sadece tiyatroseyirci ilişkisi değildi, bunun ötesinde bir paylaşımdı; haksızlığa, baskıya karşı, dönemin duyarlı insanlarının limanıydı AST. Oyunlarıyla tarihe tanıklık etti, ediyor. Amacımız, AST’ı o dönemleri yaşayanlara hatırlatmak, yeni nesillere tanıtmak. Her şeyin bu kadar çok sanallaştığı, naylonlaştığı bir ortamda biraz sahicilik AST’ın son yapmak oyunu Kod istiyoruz. Adı: Keklik İnsanların birbirine dokunmasının önemine işaret ediyoruz”. Haksız da sayılmaz Çuhadar, AST Türkiye’nin 46 yılının tanığı... Godot’yu Beklerken Yer Demir Gök Bakır Yıl, 1963. Yer, Ankara. İstanbul’daki Arena Tiyatrosu’ndan ayrılarak Ankara’ya gelen Asaf Çiyiltepe ve arkadaşlarının kurduğu tiyatro, ilkin Ankara Sanat Topluluğu adını aldı, sonra Ankara Sanat Tiyatrosu. Ihlamur Sokak’taki bir binanın giriş katındaydı, hâlâ da orada. “AST benim evimde kuruldu diyebilirim” diye anlatacaktı sonraları Adalet Ağaoğlu, “Asaf geldi, Ihlamur Sokak’ta bir yer bulduk, ama bize vermek istemiyorlar, dedi. Birisi ev sahibine onlar komünist diye ihbar etmiş. Evin sahibi bir mühendismiş. Halim tanıyordu. Ev sahibine gittik. Halim, bunlar büyük sanatçılardır dedi, kefil olduk. Bomba atarlar, şu olur bu olur türünden itirazlar etti. Sonuçta ikna ettik ve AST’a yer bulundu”. olduğunu açıkladı. 70’ler herkes için zordu. 1971’de sahnelenen Bertolt Brecht’in Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti oyunu yüzünden Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı tiyatroyu süresiz kapattı. Yoluna devam etmek için adındaki “S”yi atıp Ankara Tiyatrosu oldu. 1972’de, beraat edince eski adına geri döndü. 19741975 döneminde, Maksim Gorki’nin romanından Brecht’in oyunlaştırdığı Ana, Rutkay Aziz’in rejisiyle sahnelendi. Seyirciler oyundan çıkarken sahnede söylenen “1 Mayıs Marşı”nı hep bir ağızdan söylüyordu. Ankara Basın Savcılığı, soruşturma açtı, oyuncular tutuklandı. Meral Niron ve Erkan Yücel’in de bulunduğu oyunculara işkence yapıldı... 1975’ten itibaren yönetimdeki isim artık Rutkay Aziz’di, hâlâ da o. Bir yıl sonra binalarından oldular, ama durmadılar, aylarca Güven Park’ta, kahvelerde, evlerde çalıştılar. 1979’da tekrar sahnelerindeydiler. 12 Eylül’de baskılar daha da yoğunlaştı, davaların sayısı arttı. Yine de AST bildiği yolda devam etti, yüzlerce oyuncu, yazar, yönetmen, sahne tasarımcısı, sahne müzikçisi ve teknisyeni yetiştiren bir okul oldu. Ta ki şimdiye kadar... Yaşı kırkın üstünde olanlar AST’ın oyununa bilet almak için, İstiklal Caddesi’nde, Dormen Tiyatrosu’nun bulunduğu pasajdan dışarı taşan kuyrukta beklediklerini anlatadursun darbelerin, davaların kapatamadığı AST şimdi zor günler geçiriyor. G AST BİR TİYATRO OKULU Paris’te tiyatro eğitimi alan, Ağaoğlu’nun kardeşi Güner Sümer de katıldı ekibe. Perdesini ilk kez, 6 Aralık 1963’te Godot’yu Beklerken oyunuyla açtı. Onu Brendan Behan’ın Gizli Ordu oyunu takip etti, Nikolay Gogol’ün Ölü Canlar’ı, Jean Paul Sartre’ın Mezarsız Ölüler’i... Perde açıldığında baskılarda başladı, üç oyun için de soruşturma açıldı. Tiyatronun halkla ilintileri, halka yararı, dikkate alınarak seçiliyordu oyunlar; Ruzante’nin Yosma’sı, Cahit Atay’ın Sultan Gelin’i, Sermet Çağan’ın Ayak Bacak Fabrikası, Max Sakıncalı Piyade Frisch’in Saf Adam ve Kundakçılar’ı, Bertolt Brecht’in Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi... Bunlar için de soruşturmalar açıldı. Hatta oyunlarla ilgili TBMM’de soru önergesi verildiği de oldu. Çiyiltepe 1967’de bir turneye giderken trafik kazasında ölünce genel sanat yönetmenliğini Güner Sümer devraldı. AST, 1968’de hisse senetlerinden yüzde 70’ini satışa çıkarıp “Anonim Şirket” C M Y B C MY B