Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 SUNAY AKIN 20 ARALIK 2009 Yılmaz Erdoğan’la hayat daha da neşeli ıkılacak bir apartmanın önce kapıları, pencereleri, mutfak dolapları sökülür. Yerine daha yüksek, daha gösterişli ve daha lüks bir apartmanın dikileceği arsada çukur kazılırken, nice ev içi mutluluğun, hüznün, kahkahanın, gözyaşının tanığı olan o çıkma eşyalar gecekondu evlerinde yeni bir hayata çoktan başlamışlardır. Derme çatma yapılan evlerdeki eski, yaralı, soluk renkli kapılardan ya da pencerelerden hiçbiri bir diğerine benzememektedir. Çünkü her biri farklı evlerden sökülmüş ve hatıra yorgunu bu mobilyalar ikinci el eşya satan yerlerden büyük pazarlıklar sonucu toplanarak bir araya getirilmişlerdir. Yılmaz Erdoğan, son filmi Neşeli Hayat’ta bizleri bu evlere konuk ediyor... Rant rüzgârına göre dönen gökdelenlerin yanında birer Don Kişot gibi görünen evlerde yaşayanların gündelik hayatları, bir maskeli balodan farksızdır. Filmde onları aramızda dolaşırken görüyoruz... Ama, reklam için statta taraftarı coşturan terlik, dev alışveriş merkezlerinde iki ayaklı hamburger, çocuklarla tokalaşan diş fırçası, dans eden kredi kartı ya da yılbaşı yaklaştığı için Noel baba kıyafetinde!.. Neşeli Hayat, yoksul insanların maskeli balosunda geçen, hüznü ve gülümsemeyi Y birlikte yaşatan harika bir film. Erdoğan’ın canlandırdığı Rıza karakterinin karısıyla yatak sohbetleri ve cuma namazında hocanın yılbaşı hakkındaki vaazını dinlerkenki hali gözümün önünde hâlâ. Filmin her diyaloğunda Erdoğan’ın kaleminin ustalığı ve oyuncuların başarısı yıllar geçse de unutulmayacak, hep izlenecek bir eser kazandırdı sinemamıza... Hele bir de, Cezmi Baskın’ın tüm ustalığını yansıttığı öyle bir rolü var ki filmde... Bence, Yılmaz Erdoğan’la birlikte Neşeli Hayat’ın baş tacı o sahneler!.. İskandinav ülkelerinde, kutuplarda yaşayan, torbasında taşıdığı oyuncakları mutlu olsunlar diye çocukların evlerinin kapılarından içeri atan bir adamın öyküsü yıllardır anlatılır durur... Bu masal, göçmenler tarafından Amerika’ya taşınır... İskandinav ülkelerinde evlerin kapıları yukarda olduğu için, çocuklara armağan dağıtmanın yolu Amerika’da bacaya dönüşür! Kış, insanların yüzlerinin asıldığı ve neredeyse gülmenin unutulduğu sert bir mevsimdir. Amerikalı ilahiyat profesörü Clement Clark Moore, kışın da neşeli bir yanının olabileceği düşüncesiyle Noel Baba’yı anlatan şu dizeleri kaleme alır: Gözleri nasıl da parıldar Gamzeleri ne kadar şen Yanakları güle benzer, burnu ise kiraza Geniş yüzüyle kahkaha attığında Hop hop oynar yuvarlacık göbeği Tombul ve tıknazdır Yaşlı, neşeli bir cin gibi Ve ben onu gördüğümde gülmekten alamam kendimi Hepimizin yakından tanıdığı, biblolarda, balonlarda, hediyelik eşyalarda, oyuncaklarda gördüğümüz Noel Baba, kışa bir gülümseme katmak amacıyla Clement Clark Moore tarafından yazılan bir şiirden doğmuştur. Yanakları “güle”, burnuysa “kiraza” benzeyen Noel Baba ne Antalya’daki Demre’ye, ne de İtalya’daki Bari’ye aittir. Neşeli Hayat’ta Yılmaz Erdoğan’ın kıyafeti içinde “ho, ho, ho” diye kahkaha attığı Noel Baba, Şiir Cumhuriyeti’nin bir vatandaşıdır! Noel Baba, Ren geyiklerinin çektiği kızağını bir ressama borçludur: Amerikalı ressam Thomas Nast, Moore’un şiirinden etkilenerek Noel Baba’nın resmini yapar ve onu Ren geyiklerinin çektiği bir kızağa oturtur. “Tombul ve tıknaz” olan Noel Baba, kahkaha attığında “hop hop” oynayan “yuvarlacık göbeği”yle tüm dünyada tanınmasına neden olan turuna 1930’larda çıkar. Renkleri olan kırmızı ve beyazdan Noel Baba’ya bir elbise diken Coca Cola, “yaşlı, Yılmaz Erdoğan “Neşeli Hayat” filminde... neşeli bir cin”e benzeyen Haddon Sundblom’un çizdiği bu sevimli ihtiyarı düzenlediği reklam kampanyasının kahramanı olarak tüm dünyaya tanıtır. Yılbaşı kutlamalarının vazgeçilmez bir parçası olan çam ağacı süsleme geleneği de, Aziz Nicholas gibi Anadolu kökenlidir! Yazılı dinler öncesinde yeni yıl, doğanın yeniden doğuşu olarak kutlanırdı. Günlerin geceye göre daha aydınlık olması, havaların ısınması, toprağın canlanması ve ekin mevsiminin başlaması demekti. Hititler, bu dönemde kutsal saydıkları çam ağaçlarını, içleri yemişler ve tahıllarla dolu küçük torbacıklarla süslerlerdi!.. Neşeli Hayat asla Amerika sinemasından “çıkma” bir film değil. Yılmaz Erdoğan’ın zekâsı ve yaratıcılığı çok farklı ve yeni bir Noel Baba karakteri kazandırdı hayata. Her ne kadar “Noel Baba” filmi dense de, esprilerde bir Nasrettin Hoca zekâsı ve kıvraklığı egemen. Anadolu halkının kahramanı Nasrettin Hoca ile Noel Baba arasında bir bağ kurabilir miyiz?.. Kurarız elbette!.. Çocuklar, pazara giden Nasrettin Hoca’dan düdük isterler. Hoca köye geri döndüğünde bir tek çocuğa düdük getirdiği anlaşılır. Çocuklar hayal kırıklığı içinde “Hani bizim düdüğümüz?” diye sorduklarında şu yanıtı alırlar: “Parayı veren düdüğü çalar...” Noel Baba çocuklara ücretsiz oyuncak taşırken, bizim Nasrettin Hocamız para hesabı yapmaktadır!.. Vay be!.. Yooo!.. Nasrettin Hoca’ya haksızlık yapmamalıyız; Noel Baba yılda bir kez oyuncak taşıyor çocuklara... Bizim hoca ise haftada en az iki kez çarşıya gidiyordur. Her seferinde, parasını almadığı oyuncaklarla köye dönmeyi, eşeğini satsa başaramaz!.. G Pazar Çizer..... yazar çizer: Zafer Temoçin (zafertemocin@gmail.com) C M Y B C MY B