22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 STUTTGART 8 KASIM 2009 / SAYI 1233 ATİNA Mao’nun devrimi ve toprak ağaları AHMET ARPAD O nlar bir deri, bir kemik, omuzları çökmüş, yorgun, bitkin, giysileri yırtık, ayaklarında ayakkabılar incecik, sırtlarında torbalar, sepetler, yürümeye çabalıyorlar, sürükleniyorlar. Kadınlar, erkekler, yaşlılar, çocuklar. Ötekiler ise güçlü kuvvetli, bakışları sert, ellerinde sopalar, kırbaçlar, tabancalar, giysileri iyi kumaştan, görünümleri sağlıklı. Az ötede bir çuval buğday yere dökülmüş, ince sakallı yaşlı adam eğilmiş topluyor. Neredeyse gözlerinden yaşlar boşanacak. Yanında dikilen kaşları çatık üniformalı gülümseyerek onu seyrediyor. Dizleri üzerinde çökmüş kadın ağlayan küçük kızını sakinleştirmeye çalışıyor. Hemen yanında duran üç erkek bağırıp çağırıyor, elleri havada, bakışları çakmak çakmak. Üzerlerine yürüyen korucular kırbaçlarını çıplak sırtlarına indirmeye hazır. Başında şapkası, çekik gözleriyle tilkiyi andıran adam kocaman koltuğuna kurulmuş, üzerinde yerlere kadar uzanan ipek giysi, olup biteni, dudaklarında bir sırıtma izliyor. O, kiraya verdiği ucu bucağı görünmeyen topraklarını işleyen zavallı köylüleri sömüren, onlardan yüksek vergiler, ürünlerinden pay alan, uşaklarına güçsüzleri hırpalatan, onlara eziyet çektiren güçlü ağa Liu Wencai. Frankfurt’un ünlü sanat evi Schirn en büyük salonunu tam yüz heykele açmış. Mao’nun emriyle yaratılan bu heykellerle insanlara bilge liderin devrimi başarıya ulaşana kadar nasıl sömürülmüş olduklarını anlatmak amaçlanmış. Tüm çabalara karşın Venedik Bineali ve Kassel ünlü sanat etkinliği Documenta’nın bile sergileyemediği insan büyüklüğündeki bu heykellerin bakır kaplı fiberglas kopyaları ilk kez yurtdışına çıktı. Çin’in 2009 Kitap Fuarı’nda “konuk ülke” olması nedeniyle Frankfurt’a yollanmaları heyecan verici bir olay. Ancak bu heyecan verici bir sanat olayı mı, yoksa siyasi bir propaganda mı, üzerinde tartışılır. Tuğlacı çamurundan oluşturulan heykelleri yaratan on dört heykeltıraştan biri olan Wang Guanyi onların boyutları ve işçiliklerindeki kaliteleriyle Michelangelo ve Rodin’in eserlerini bile kolayca geride bıraktığına inanıyor. Söylenenlere göre toprak ağası Wencai’in Sichuan eyaletinin Dayi kasabasındaki büyük çiftliğini 1965’ten bu yana yüz binler gezmiş, heykellere hayran kalmış. “Sınıflar arası savaş aldatmacası ile felaketlere ve ıstıraplara neden olmuş Mao’nun yaptıklarını Hitler’in işlediği suçlarla kıyaslayabiliriz” diyen ve fuara katılımıyla Çin yönetimi temsilcilerini çok öfkelendiren kadın gazeteciyazar Dai Qing’e göre ise bu sergide sanatla politika el ele veriyor. Kitap fuarının bu yılkı konuğu sorunluydu. Çin’in Frankfurt’a yolladıkları yönetim onaylısı yayıncılar ve yazarlardı. Delegasyon üyeleri eleştirel hiçbir röportajı kabul etmedikleri gibi, basın toplantılarında hoşlarına gitmeyen soruları da yanıtsız bıraktılar. Geçmişte diyaloglara açık olan Frankfurt Kitap Fuarı bu yıl Çinli konukların tam denetimindeydi diyebiliriz. Bir Alman gazetesi: “Pekin’in Kitap Fuarı Frankfurt’a konuk idi” başlığını atmakla hiç de abartmamıştı. Çin medyasına göre ise “kendini beğenmiş Alman basını kötü niyetli yayın yaptı”. G www.ahmetarpad.de Ölüm denizi Ege MURAT İLEM izimkiler bu işi bir türlü önleyemediler. Artık şuna inanmaya başladım, “önleyemediler değil, önlemek istemiyorlar”. Türk sahil güvenlik yetkilileri ya da Türkiye’ye yakın Yunan adalarının karşısındaki kıyı bölgelerinin güvenlik güçlerinden (polis ya da jandarma) söz ediyorum. Mültecilerin Ege’ye açılmalarına kesinlikle göz yumuyorlar. Daha geçtiğimiz hafta Midilli Adası’na kaçak olarak geçmek isteyen bir grubun bu yolculuğu bir kere daha trajik bir sonla noktalandı. Tekneleri adaya yakın kayalıklara çarparak battı. Beş günahsız çocuk ile üç anne hayatlarını kaybettiler. Geride kalan on kişiyi ise (kaçakları adaya getiren Türk dahil) Yunan sahil güvenlik yetkilileri kurtardı. Bu kaçıncı olay, bitmedi gitti. Böyle giderse bitecek gibi de değil. Bu insanlar Midilli’nin hemen karşısındaki Türk sahillerine günler önce gelip, kendilerini karşıya geçirecek olan tekneyi bekliyorlar. Tabi olay sadece tekne bulmakla kalmıyor, havanın ve ortamın müsait olması gerekiyor. Peki, bu insanlar Türkiye’nin belirli yerlerinden nasıl bölgeye getiriliyorlar? Tüm bu süreçte bulundukları yerlerde nasıl saklanıyorlar? Ne yiyip ne içiyorlar? Her türlü ihtiyaçlarını nasıl gideriyorlar? Yukarıdaki birkaç basit sorunun cevapları bile zavallı insanların Ege’nin karanlık sularında hayatlarını kaybetmelerini kesinlikle önleyebilir. Aklım almıyor(!), yakın Yunan adalarının karşı kıyılarında onlarca, yüzlerce mülteci Ege’ye açılmak için fırsat kollarken, bizim güvenlik güçlerimiz hiçbir önleyici ya da caydırıcı tedbir almıyor. Bakın bu köşeden iddia ediyorum, bir ya da iki gün AyvalıkDikili bölgesinde dolaşayım, Midilli’ye insan kaçıran tacirlerden biri ile kesinlikle bağlantıya girebilirim. Bu iş bu kadar kolay, kimse de bana “Atina’dan atacağına, gel de bul” demesin. Sadece sahil kasaba ya da köylerindeki fırıncılar ya da bakkallarla konuşsam ilk verileri elde ederim. Ne istihbaratçı, ne polis ne de jandarmayım. Gazeteci güdülerimin ardından gideceğim ve iki gün içinde kesinlikle bir insan taciri ile kontak kuracağım. Bu kadar kesin ve iddialı konuşuyorum. Tabii bu noktada şu soruları sormak da hakkım “ellerinde her imkân olan güvenlik güçleri, görev alanlarında onlarca, yüzlerce mülteci bulunurken onları yakalamak anlamında ne gibi çaba(!) gösteriyor? Sahil güvenlik yetkililerimiz ne yapıyor? Her gece bir bot devriye olarak dolaştırılamaz mı (göstermelik değil)? Hadi dolaşıyor diyelim, her türlü elektronik cihazla donatılmış bu botlar kaçışları neden önleyemiyor?” Geçtiğimiz günlerde Atina’nın ünlü Ermu Caddesi’nde şemsiye ve kemer satarak geçimini sağlamaya çalışan Pakistanlı mülteci ile konuştum; “Beş gün boyunca iskelesancak ışıkları yanan bot yüzünden kıyıdan açılamadık” diye anlattı. Aslında onların 27 kişilik gurubu dört gün önce bölgeye gelmiş. Ondan sonraki beş gün kıyıya çok yakın ormanlık bir alanda bekletilmişler, yani tam dokuz gün boyunca Midilli’nin ışıklarını görmüşler. Bu süre zarfında sadece ekmek yiyip su içmişler. “Ekmek taze miydi?” diye sordum, “Bazı günler evet” diye cevapladı. O zaman “güvenlik güçleri sadece fırıncıları kollasalar yeter de artardı” diye düşündüm. Ama bunu kim yapacak? Midilli, Sakız, Sisam adaları açıklarında her gün üç beş mültecinin ölüsü kıyıya vuruyor. 2008 yılından bu yana Yunan sahil güvenlik güçleri denizden beş yüz mültecinin ölüsünü toplamış. Bizimkiler canlı salsın, onlar ölüsünü toplasın (bazen biz de topluyoruz). Bu insanlara yazık değil mi? Bu konuda birilerinin hesap verme zamanı geldi de geçiyor. İnsanlık adına yetkilileri bir kez daha göreve davet etmek en tabii hakkımız diye düşünüyorum. G ilem@ath.forthnet.gr B BRÜKSEL Prensin köpeği ve öteki Brüksel ERDİNÇ UTKU Tokyo cadıları Kalabalığın arasına sızan kostümlü katılımcılar Tokyo ahalisinin Cadılar Bayramı havasını yaşaması için ellerinden geleni yapmışlar anlaşılan... G ent Üniversitesi Veteriner Fakültesi, bilimsel araştırmalar ve otopsiler yapıyordu ama daha önce hiç özel bir köpek için morg olarak kullanılmamıştı. Belçika’nın köpek sevgisiyle tanınan hatta “Prens hav hav” lakabıyla bilinen prensi Laurent’ın birkaç ay önce kanser nedeniyle yaşamını yitiren Berner Sennen cinsi köpeğinin kadavrasını “uygun bir zamanda vedalaşabilmek” amacıyla dondurttuğu ortaya çıktı. İsviçre asıllı Berner Sennen Prens Laurent’ın 7 yıl boyunca gözde evcil hayvanı olmuştu. Brüksel’de soğuk kış günlerinin habercisi donarak can veren evsizler olur. Aşırı soğuktan ölen Marcel, 60 yaşına ulaşabilen şanslı evsizlerdendi. Yoksa Brüksel’de evsizler ortalama Belçikalı’dan 25 yıl daha önce yaklaşık 50 yaşında yaşama veda ederler. JeanMarie ise 43 yaşında donarak yaşamını yitirmişti, yılda 30’un üzerinde evsiz ölümüne rastlanılan Brüksel’de... Prens ölen köpeğini Gent Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ne götürerek uygun bir zamanda vedalaşmak için dondurulmasını istedi. Ekim ayının son haftasında ölülerin anıldığı gün olan “1 Kasım Azizler Yortusu”ndan hemen önce üniversiteyi ziyaret ederek köpeği ile vedalaşan Prens için neredeyse seferberlik ilan edildi. Derin dondurucudan çıkarılan köpek doğal görüntüsüne kavuşturulabilmek için epey çaba harcanıldı; kıllar kurutuldu, yaralı bereli yerler düzeltildi, yamulan yerler toparlandı. Köpeği ile yalnız kalarak vedalaşan Prens, köpeği ile duygusal bağının çok güçlü olduğunu açıkladı. 2009 yılı başından dondurucu günlerin yürek ısıtan bir haberi. Brüksel merkezdeki 3 yıldızlı Hotel Mozart odalarını dondurucu soğuklarda dışarıda uyumak zorunda kalan ve bazen de donarak can veren evsizlere açmıştı... 3 ay derin dondurucuda dondurulan köpek şimdi yakılarak defnedildi. Prens Flamanca yayın yapan VRT televizyonuna yaptığı açıklamada, “Günlük yaşamımızda çok önemli bir rol oynayan hayvanlara çok az ilgi gösterildiğini” söyledi ve “İnsanlar evcil hayvanlarına bağlanıyor, ölmeleri ise acı veriyor” diye konuştu. Prens bu nedenle Azizler Yortusu’nun uygun bir zaman olduğunu belirtti. Ekonomi Dairesi verilerine göre Brüksel’de yaşayan en yoksul yüzde 10 nüfusun tüm gelir içindeki payı yarı yarıya azalırken en zengin yüzde 10’un payı gitgide artıyor. Dilenciliğin yaygınlaştığı Brüksel’de Toplu Taşıma İdaresi, 15 Ekim’den beri metro duraklarında yaptığı anonslarla, yolcuları, dilencilere yardım etmemeleri yönünde uyarıyor... Prens Laurent Gent Üniversitesi olanaklarını ve onlarca üniversite personelinin zamanını kullanarak, Belçikalı’nın verdiği vergilerle sevgili köpeğinin dondurulmasını sağladı ve uygun bulduğu bir zamanda köpeği ile vedalaştı. Hayvanların günlük yaşamımızda çok önemli bir rol oynadığını yadsımıyorum ancak “köpeğin dondurulmasına ayrılan kaynakla acaba kaç evsizin sokakta donmasına engel olunabilirdi” diye sormadan da edemiyorum. Brüksel’de sokak köpeğine rastlayamazsınız ama dilencisi ve evsiziyle “sokak insanı” günlük yaşamın bir parçasıdır. Onların donarak öldükleri haberleriyle anlarız Brüksel’e ‘karakış’ın geldiğini... G erdincutku@binfikir.be C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle