Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 KASIM 2009 / SAYI 1232 7 DÜNYALI YAZILAR Zuhal Olcay, yeni oyunu Şölen ile bir tür modern toplum eleştirisi yapıyor... TOPLUM OLARAK HAFIZAMIZ YOK İnsanız ve zaaflarımız var ŞİRİN GÜVEN 1. Sayfanın devamı H içbir şey üretmemiş, hiçbir şey yapmamış hayat boyu. Sadece bir tane adamın peşine takılmış... Bu oyunla yazar gibi ben de insanlara bir şeyleri aktarabileceğimizi umut ediyorum. Bir beynin içine minicik bir virüs soktuysak, sokabiliyorsak ne mutlu bize... İnsanları düşünmeye, kendini, çevresini, hayatını, dünyayı ve dünya içindeki konumunu sorgulamaya yöneltiyorsak azıcık da olsa, oyun amacına ulaşmıştır. Oyun metnini ilk okuduğunuzda ne düşünmüştünüz? İyi bir tiyatro metni Şölen. Yani teknik olarak da iyi yazılmış. Moira Buffini genç bir yazar. 42 yaşında daha ve bu yaş bir yazar için genç sayılır. Güzel bir teknikle can acıtan bir meseleyi, aslında hepimizin söylemek, hatta bağırmak istediği ama bir türlü yapamadığı şeyleri çok güzel bir teknikle yazmış. Sonuçta insansınız ve bir şeylere öfkeleniyorsunuz. Bu oyun gibi oyunlar öfkelerin ortaya konuşu aslında. Yani bir yazar böyle kusmuş öfkesini. Sen de bir oyuncu olarak, “Hah işte benim anlatmak istediklerimi anlatan bir metin. Ben bunları anlatmak isterdim. Çok şükür biri var ve bunları aktarabileceğiz” diyorsun. Ben böyle dedim en azından. Toplu terapiler gibi yalnız olmadığınızı hissediyorsunuz. “Ay bak o da benim gibi. Ne güzel benim gibi düşünen birileri varmış. Bunu yazmış ve şimdi ben de onunla birlikte bunu bağıracağım insanlara” diyorsunuz... ÖNCELİKLE OYUNCUYUM Tiyatro, sinema ve müzik... Yorulmuyor, bölünmüyor musunuz? Hepsi beni besliyor o kesin. Ama bu sanıldığı gibi çok yorucu değil. Türkiye gibi ülkelerde hiçbir şey sürekliliğini koruyamıyor maalesef. Yani şimdi sinema için ne yapacaksınız bir oyuncu olarak? Bekleyeceksiniz ki bir film teklifi gelecek. Bir de ben çok seçiciyim, aşırı derecede... Böyle olduğum için de son derece memnunum ve böyle olmayı da sürdüreceğim. Ee ne yapacaksınız, istediğiniz gibi bir sinema yok. Televizyon zaten bir para kazanma aracı ve ben de onu hak ettiği bölümde tutuyorum. Şarkıcılığı da çok seviyorum tabii ama zaman zaman o da tıkanıyor. Ben de o zaman tiyatroya sarılıyorum. Çok şanslıyım aslında bu anlamda. Kendimi öncelikle oyuncu olarak tarif ediyorum ama şarkıcılığı da çok severek yapıyorum tabii ki. Sonuçta hepsini bu kadar severek yaptığım sürece tümünü sürdüreceğim. G İçinde bulunacağınız bir oyunu ya da filmi seçerken neye dikkat ediyorsunuz? Benim tek ölçüm içi dolu metinler. Sözü olan metinler... Metin ne diyor, ne anlatıyor? Senin derdin benim de derdimse iş bitmiştir. Benim için sadece bir derdi olması ve onu tiyatro eserinin nasıl olması gerektiğine dair kriterlere uygun anlatması önemli. Tüm derdim bu. Dediğiniz gibi içi dolu metinler sık çıkıyor mu karşınıza? Hayır çok sık çıkmıyor maasef. Klasikler içinde de oynanabilecek çok güzel metinler var aslında. Onların yeniden başka bir anlayışla gündeme gelmesinden de çok zevk alırım ve severek öyle bir oyunda oynarım. Türkiye’de oyun yazarlığı konusunda çok eksiğiz. Özel tiyatroların sayısı her geçen gün artıyor. Ne düşünüyorsunuz, beğeniyor musunuz genel olarak onları? Bence herkes tiyatro yapsın çünkü tiyatro o kadar güzel bir iş ki! Başarılı olan zaten kalır, olamayan da erir gider. Ama “Bu çok fazla çıktı” ya da “Bu çok az oldu” deme hakkını kimse kimsede görmesin. Çıksın olmuyorsa biter gider. Zaten toplum olarak hafızamız da yok. G Neden bu tutarsızlık? ZÜLAL KALKANDELEN B ugün hayvan haklarından söz edeceğim. Bunun beni popüler yapmayacağını biliyorum. Sanattan, bilimden, edebiyattan söz etmenin yapmadığı gibi, o da yapmayacak. Üstelik bu yazıda savunduklarımla, insanlığın çok büyük bir kesimini karşıma alacak bile olabilirim. Ama bugün 1 Kasım Dünya Vegan Günü... Bayramımı kutlamaya hazırlanırken aklıma bazı sorular takıldı yine... Bu yazı da, o sorulara yanıt ararken ortaya çıktı... *** SAMİMİYETTEN UZAKLAR Oyundaki karakterler mutsuz, sevgisiz, yalnızlaşmış, tahammülsüz... Günümüz insanının tasviri mi bu karakterler? Evet, yazar günümüz insanına çok güzel ışık tutuyor aslında. Ali Poyrazoğlu geçenlerde bir şey söylemişti: “İnsanların ellerinde bir manytetik tebeşir var. Etraflarına bir daire çiziyorlar ve o manyetik alana kimseyi sokmuyorlar. Ne de kendilerini dışına çıkarıyorlar”. Tam da böyle işte. O kadar denk düştü ki bu cümlesi oyunumuzda anlatılmaya çalışılan şeyle. Herkes o alanının içinde, samimiyetten, yakınlıktan ve içtenlikten uzak... O alanının içinde eriyor... Hani oyunda “silahlı marburg” diye bir mikroptan söz ediliyor ya... Kendi gövdesini sıvılaşıncaya kadar yok ediyor ve kendi pisliği içinde yok oluyor diye... Öyle bir durum. Bu anlamda çok çarpıcı imgeler var oyunda. İnsanı rahatsız edecek kadar... Bütün bunlara sözünü açıkça, sakınmadan söyleyen bir oyun Şölen. Ulvi işler yapan, bilgili görünen insanlar ama içleri boş gibi. Asıl olması gereken insani değerlere sahip değiller... Evet, modern toplumlardaki insanlara çok ciddi bir gönderme var. Yani bugünkü insan modelinin çok acıklı bir portesini çizmiş aslında yazar. O ulvi şeyler... Wynne karakteri kalkıyor ve ölüm üzerine, “Ben ölüm işini hallettim. İnsanın en büyük orgazmı kendi ölümüdür” diyor. Tamamen saçmalık aslında bunlar, palavra! Bir yerden bakıyorsun ve “iğrenç” diyorsun. Başka bir mesafeden bakınca da acıklı bir şefkat duyuyorsun insanın o haline... Oyundaki Lars karakteri ve yazdığı kitap da çok ilginç... Evet son zamanlarda modern felsefe adı altında bize kakalanan bir sürü kitap var. Hepimiz zaman zaman o tuzaklara düştük ve acaba mı diyerek okuduk. Bunu itiraf edelim. Bunda da bir yamukluk yok, çünkü insanız ve zaaflarımız var. Hepimiz varlığımızı sorgulayıp anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bundan daha doğal ne olabilir? İşte o modern felsefe adı altında insana dayatılan kitapların içeriğiyle ve varlığıyla ilgili de çok ciddi bir eleştiri var. Ne acı ki, Lars onlardan birini yazan olarak nasıl saldırganlaşıyor oyunun sonunda ve ne kadar zavallı bir duruma düşüyor. Bir kamyonet şoförünün iki dürtüklemesiyle nasıl kontrolden çıkıp çılgına dönüyor. Madem o kadar kendi hayatının tanrısı, o kadar yüce ve her şeyi halletmiş bir varlık neden orada gerçekten davranması gerektiği gibi davranamıyor? Evet, bir de “Tanrılaşma”nın altı çizilmiş oyunda. Evet oysa hiçbirimiz Tanrı değiliz. Birtakım ulvi hallerle insanların Tanrıcılık oynamaya çalışması komik... Eğer illa biri Tanrıcılık oynayacaksa bence ona en yakın yerde duranlar doktorlar. Ama onların da Tanrıcılık oynayanlarının durumu çok vahim oluyor. Çünkü hiçbirimiz değiliz. Bir yozlaşma hali gösteriliyor sanki... Evet. Kadın erkek ilişkisi üzerine de çok ağır şeyler söylüyor... Hal, kadını delirtmiş, şimdi yeni bir kadınla. Öbürü karısının önünde vıcık vıcık eski sevgilisiyle kırıştırıyor. Yozlaşma ötesi... Bunu sahnede izlediğinizde insana çok ağır geliyor ama gerçek hayatta da küçüçük çevrelerde bile bunların bin beteri yaşanıyor. G Geçen gün televizyonda bir haber gördüm. Adana’da iki operasyon yapılmış, toplam 600 kilo at ve eşek eti ile kesilmeyi bekleyen 47 eşek ele geçirilmiş... Etleri kullanan kebapçı da, dükkânının camına şu tarifeyi asmış: Et kavurma 2.5 TL, Adana kebap 2 TL, Tavuk bonfile şiş 2 TL... Aynı haberi sonra internette okudum. Olayın dehşeti ile sarsılmışken, bir de okuyucu yorumlarına bakma hatasında bulundum. Yorum yapanlar üç gruba ayrılıyor... Bir grup, at ve eşek etini insanlara yedirenleri kınayıp, bunun insan sağlığına aykırı olduğunu savunuyor. Bunlardan birisi şöyle yazmış: “İşte Adana kebap demek onun için lezzetliymiş. Yazıklar olsun... İnsanların sağlığıyla oynayanlara merak ediyorum ne ceza verecekler. Bu yüzsüzlere gece gündüz 1 yıl çiğ eşek ve at eti yedireceksin.” İkinci grup, at ve eşek etinin de yenilebileceğini, Çin’de insanların canlı her şeyi yediğini söylüyor. Hatta birisi diyor ki; “Unutmayalım, Orta Asya’dayken at eti yiyorduk. Özbekistan’daki soydaşlarımız için at eti hâlâ en makbul ettir. Eşek de zaten atın kuzenidir. O kadar velveleye gerek yok. Eşekler canlı yakalandığına göre, eti taze olarak sunuyorlarmış.” Tek tük bir iki kişiden oluşan üçüncü gruptakilerse, “Zavallı atlara ve eşeklere yazık değil mi?” diye soruyor... *** At ve eşek etinin insan sağlığına etkisini bilim insanlarına sormak gerekir. Ama bildiğim kadarıyla, birçok Avrupa ve Asya ülkesinde tüketiliyor bu etler... Benim anlamadığım, et yeme konusundaki ikiyüzlü yaklaşım: Kuzu, koyun, dana, tavuk eti tüketmekte bir sorun görmeyenler, at ya da eşek etini tiksindirici buluyor... Asıl merak ettiğim, birinci ve üçüncü gruptakilerin tutarsızlığının nedeni... İkinci gruptakilerle zaten tamamen farklı fikirdeyim; ama onların kendi içinde daha tutarlı olduğunu kabul etmek gerekir... Bu durum karşısında aklıma şu sorular geliyor: Sağlığa aykırı bir durum yaratmadığı sürece, neden bazı hayvanların yenmesi uygun da bazılarının değil? Neden birisi makbul de diğeri yasak? Domuz eti dinen günah olduğu için yasak; peki at, zürafa, maymun eti neden yasak? Bu konudaki kuralları kim, ne belirliyor? Kuzu yiyenin, kesilen eşeklere acıma hakkı var mı? Kesilen bir eşek acıma duygusu uyandırıyorsa, aynı duygu, neden koyun kesilirken harekete geçmiyor? *** Dikkat edilirse, burada neden et yendiğini sormuyorum... Elbette bana göre, ideal bir dünya, hayvanların kesilmediği, derilerinden ayakkabı vs. yapılmadığı; kısaca bir eşya gibi kullanılmadığı bir dünya olurdu. Ama çok açık ki, yaşadığımız dünya mükemmel değil... Ayrıca bu konuda agresif bir tavır takınmamaya özen gösteriyorum. Çünkü herkesin yaşayacağı tek bir hayatı ve kullanabileceği bir aklı var. Aklının hayatında özgür olmalı insanlar... Ancak tutarsızlığın gerisindeki neden düşündürüyor beni... Yerleşik kültürün ve geleneklerin insanların algılarında önemli bir belirleyici olduğunu biliyorum. Yine de toplumda benimsenmiş kuralların, âdetlerin ardında bir mantık olmalı... Böyle düşünüyor insan ve ömür de, o mantığı aramakla geçiyor... G www.zulalkalkandelen.com / kzulal@yahoo.com EROS RAMAZOTTİ Roma konseri G ünümüz pop ikonlarından Eros Ramazotti’nin “Eros Roma Live” DVD’si şimdi tüm müzik marketlerde. Eros Ramazotti, “Eros Roma Live” DVD’si ile doğduğu şehir Roma’yı bir dünya starı olarak selamlıyor. 2004 yazında Roma Olimpik Stadyumu’nda kaydedilen bu konser DVD’sinin ilkinde Eros Ramazzotti’nin Roma’daki 23 sahne performansı yer alıyor. İkinci DVD’de ise özel bonus görüntüler ile Moskova, Milano ve Buenos Aires gibi farklı yerlerden performanslar yer alıyor. Eros RomaLive DVD’sinde yer alan 23 parçalık konser performansının yanı sıra albümde kulis görüntüleri, yol hikâyeleri ve turnenin diğer ayaklarından çok özel performansların yer aldığı iki DVD’lik albüm Sony Music etiketiyle tüm müzik marketlerde. G Cash, H.I.M ve Smith ony Music, rock müziğin önde gelen isimlerinin en beğenilen albümlerini şimdi şık metal kutularda müzikseverlerle buluşturuyor. Rock müziğin efsanevi isimleri; Johhny Cash, Patti Smith, Aerosmith ve son zamanların popüler rock gruplarından H.I.M’nin ülkemizde daha önce normal versiyonları yayımlanan ve S büyük ilgi gören albümleri şimdi özel metal kutularda müzik marketlerdeki yerlerini alıyor. Johnny Cash’den American Recordings, Patti Smith’den Horses, Aerosmith’den Toys in the Attic ve H.I.M.’den Greatest Love Songs. 666 albümleri özel fiyatla müzik marketlerde. G C M Y B C MY B