Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 EKİM 2009 / SAYI 1229 3 Bir meclis hayal edin... Karar almak yasak. Seçenle seçilenin sadece beş yılda bir değil, her ay bir araya geldikleri, sorunları konuştukları bir meclis burası. Türkiye küçük Millet Meclisi tam da bunu yapıyor. Bu meclisten içeri girmek için sadece bu ülkenin vatandaşı olmanız yeterli. ESRA AÇIKGÖZ Her ile Küçük Millet Meclisi T ürkiye Küçük Millet Meclisi... Yanlış yazdığımızı düşünmeden önce yazıyı bir okuyun, çünkü Türkiye’nin artık bir de Küçük Millet Meclisi (kMM) var. Kimler mi var bu mecliste? Toplumun her kesiminden insanlar. En büyük ortaklıkları, bu ülkenin yurttaşı olmak. Çünkü kMM, seçenle seçilenin, milletle vekillerinin her ay sürekli yan yana gelip genel ve yerel konuları yüz yüze konuşmasını amaçlıyor. Gerisini, kMM gönüllüsü Şanar Yurdatapan anlatıyor... Yürüttüğünüz Ortak Çalışma Grupları’nın adını Türkiye Küçük Millet Meclisleri olarak değiştirdiniz. Türkiye’nin büyük bir millet meclisi varken neden bir de küçüğüne ihtiyaç duydunuz? Şanar Yurdatapan: Bir yıl üç aydır Ortak Çalışma Grupları olarak toplanıyorduk, “Edirne FORUM Ortak Çalışma Grubu”, “Hakkâri FORUM Ortak Çalışma Grubu”... Ama toplantıların nasıl bir şey olduğunu anlayanlar “yahu bu, basbayağı Küçük Millet Meclisi oluyor” gibi yakıştırmalar yaptılar. Haksız da değiller, bu kısa ad, yaptıklarımızı çok iyi anlatıyor. 1213 Eylül’de 30 ilden gelip Ankara’da toplanan arkadaşlara önerdik, böyle oldu ad değişimi. Evet Türkiye’nin bir Büyük Millet Meclisi var ve karar alma, yasa yapma yetkisi, yani egemenlik onda. Bizim amacımız karar almak değil, daha da ötesi, karar almak yasak. Küçük Millet Meclisleri, seçenle seçilenin, milletle vekillerinin, başka bir deyişle vekillerle müvekkillerinin 45 yılda bir değil her ay sürekli yan yana gelip genel ve yerel konuları yüz yüze konuşmasını, tartışmasını amaçlıyor. Üstelik toplumdaki tüm sosyal kesimlerin ayırımsız temsil edilmesini ve en cılız sesin bile duyulabilmesini hedefliyor. Türkiye’de bırakın uzlaşma kültürünü, “diyalog” bile çok eksik. Oysa “İnsanlar konuşa konuşa anlaşır”. Ya konuşma olanağı bile yoksa, nasıl anlaşılacak? Kimler var küçük mecliste? Biz belli bir grup değiliz, ardımızda Moskova, Washington, CIA, MOSSAD filan yok, kimse yok. Yaşar Kemal’in DGM’de yargılanmasından yani 95’ten bu yana düşünce özgürlüğü için bir “sivil itaatsizlik” hareketini yürüten girişimin çalışmaları gelişerek buraya kadar geldi. Bu işin arkasında illa da biri aranıyorsa, gene kendimiz ve 14 yıllık PAZARIN PENCERESİNDEN Utanmadan köprü geçmek SELÇUK EREZ R deneyimimiz yatıyor. Ayrıca, İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP), Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM), Yasama Derneği (YAZADER) ve Parlamenter Danışmanları Derneği (PDD) ile sık sık toplanıyor, görüşlerini, eleştiri ve önerilerini alıyoruz. Gayri resmi bir danışma kurulumuz var diyebiliriz. Peki sizi bir arada ne tutuyor? Bu çalışma başlarken en başta belli ilkeler içeren bir çerçeve çizildi. Bu ilkeleri beğenen siviller kendi illerinde benzer çalışma grupları oluşturdular, Forum toplantılarını başlattılar. Şimdi her il kendi işleyişini özerk olarak yürütüyor, katılımcılarını bir araya getiriyor, tartışacağı konuyu kararlaştırıyor. Ad, toplantı biçimi ve ana ilkeler aynı, gerisi farklı farklı. Neler yaptınız? Yerel Forum Ortak Çalışma Grupları Haziran 2008’de beş ilde; Konya, Diyarbakır, Bursa, Gaziantep ve Trabzon’da başladı. Ekim 2008’de parlamento açılınca toplantılar da başladı ve giderek il sayısı arttı. Haziran 2009’da 18 ilde sürekli toplanılıyordu. Yaz boyunca yoğun bir çalışmayla, katılmak isteyen yeni kMM’ler devreye sokuldu. Kasımdan itibaren her ayın ilk hafta sonu 30 ilde toplantılar yapılacak. Neleri tartıştınız, neleri tartışacaksınız? Her forum toplantısının iki konusu var. Biri Türkiye’nin tümünü ilgilendiren “genel” bir konu, diğeri o ili ilgilendiren “yerel” bir konu. Konuların ne olacağına her kMM kendi karar veriyor. Her ilde çalışan bir arkadaşımız var. O ildeki bütün yükü omuzladığı için ona “o ilin hamalı” diyoruz. Hamalımız katılımcılardan konu önerilerini istiyor. En çok istenen konu gündemi oluşturuyor. Yeni dönemde iki değil üç konuyu tartışacağız. Üçüncü konu ise “Sivil Anayasa” olacak. Ama ilk iki konudan kopuk olarak değil, tam tersine o konuların sivil anayasaya nasıl yansıması gerektiği şeklinde olacak. Hatta ilk iki konunun da birbirine bağlantılı olmasını öneriyoruz. Örneğin genel konu olarak o ay “Sağlık Reformu”nu tartışacaksak, yerel konu olarak “O ilde sağlık hizmeti ne durumda?” sorusu, anayasa konusu olarak da “Sağlık hakkı ve devletin bu konudaki sorumluluğu” gündeme alınırsa, hiçbir dağılma ve zaman kaybı olmadan, konunun tüm boyutları konuşulur. Bu tartışmalardan çıkan sonuçların nereye varmasını umuyorsunuz? Konuşmaların birer paragraflık özetleri kendilerine gösterip doğrulandıktan sonra “mutfağa” yollanıyor. Bu tutanaklar, bir hafta sonra web sitesinde yayınlanıyor. Basın, araştırmacılar, politikacılar ve partiler için olduğu kadar o konuda çalışma yapan aktivistler için de önemli, çünkü Türkiye’de kendileri gibi düşünenleri bulup işbirliği yapmaları için güzel bir fırsat. Dahası da var. TESEV bu 30 raporun ortak paydalarını yorumlayan bir “Raporların Ortak Paydası” raporu hazırlıyor. Bu, basın toplantısı ile kamuoyuna duyuruluyor. ÖNYARGILAR GİREMEZ Milletvekillerinden de katılımlar var. En etkin katılan milletvekilleri kimler? Kimsenin hakkını yemek istemem ama mesela Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un bu çalışmayı en ciddiye alan vekillerden biri olduğunu biliyorum. Ankara Milletvekili Zeynep Dağı da. Her ilde kendi milletvekili mi katılıyor toplantılara, işleyiş nasıl? Her ildeki toplantıya, o ilden seçilerek parlamentoya yollanan milletvekilleri ile o ilin halkınca seçilen belediye başkanları davet ediliyor. “Önyargılar Giremez” yazan bir panonun yanından giriliyor salona. Daha içeri girerken kapıdaki arkadaşımız soruyor: “Affedersiniz, üstünüzde önyargı varsa alalım, çıkarken iade ederiz”... Toplantı başında, konu hakkında temel ve yansız bilgilerin verildiği kısa bir sunum var. Sonra sivil toplum ve meslek kuruluşları görüşlerini açıklıyor ve milletvekillerine soruyorlar: “Siz, bu sorunun çözümü için ne düşünüyorsunuz?” Sonra aynı model bir de “yerel konu” için tekrarlanılıyor, soru belediye başkanlarına yöneltiliyor. Milletvekilleri, yurttaşının sesine ne kadar duyarlı? 2009 yılı ilk altı aylık çalışma raporuna göre, toplam 98 toplantı yapılmış. Sivil toplum temsilcilerinin katılım oranı yüzde 71, ama milletvekili katılımı yüzde 5! Normal olarak “Bu iş olmuyor” diye bırakmamız gerektiğini düşünebilirsiniz. Başta “Biz toplanırız, ama vekiller gelmez, sonunda biz de dağılırız” diye yola çıkan sivil toplum şimdi “Nasıl gelmezlermiş? Onlar vekil ise biz de müvekkiliz.” düşüncesine geldi. Sivil toplum bir araya gelip konuları dostça tartışmanın tadını aldı. Vekiller gelmezse koltukları boş kalıyor, yerel basın da fotoğrafları çekip yayımlıyor. Bir yıl sonra kMM 41 ilde olsun diyoruz, ihtiyaç ise en az 81, yani her ilde bir küçük Millet Meclisi. G www.antennatr.org ecep Tayyip Bey, “Üçüncü Köprü’ye karşı çıkanlar, birinci köprüye de, ikinci köprüye de karşı çıkmışlardı, ama utanmadan sıkılmadan iki köprü üzerinden de seyahat ettiler” dedi. Bu sözler iyice irdelenmeli, köprü girişlerine yakın duvarlara yazılıp geceleri projektörlerle aydınlatılmalıdır. Sonra anketler yaptırılıp yurttaşlara köprüler konusunda ne düşündükleri sorulmalıdır: Hangi köprüye karşısınız? a) Atatürk b) F. S. M. c) Galata d) Haliç e) Kurbağalıdere f) Kvai g) San Fransisko. h) Bruklin Briç. Herhangi bir köprüye karşı olduğu saptanan kimseler, o köprüden geçirilmemelidir: Kınadığı köprüden geçmeye kalktığında mobeselere yakalanana, kazancının on misli vergi cezası kesilmelidir. İnsanın karşı çıktığı bir şeyden yararlanmaya kalkması, onunla iletişime girişmeye çalışması çok ayıptır. Açıklayalım: * Onlardan “karı milleti” olarak bahsedeceksin, “La dona e mobile” yani “Kadın dönektir” gibi şarkılar söyleyeceksin, sonra da utanmadan bir kadına, mesela Aysel’e âşık olacak, ağaçlara adını kazıyacak, annene, “Aysel’siz yaşayamam git onu iste!” diyeceksin... Annen sana ne der o zaman? Hadi ordan... Dün yerden yere vurduklarını, senin gibilere vermezler; git hemcinslerinle seviş! * Bir anne kızına şöyle dese şaşar mısınız? Hani krem şantiyeli pastalar kolesterol çoğaltırdı? Hani bunlar şeker hastalığını azdırırdı? Hemşire çıktığından beri her gün bana böyle demedin mi? Şimdi de utanmadan doğum gününde mumlu pasta istiyorsun. Git ıspanak ye! Görüyorsunuz ki önce istemediğini sonra benimsemek, Nasreddin Hoca’nın işediği karpuzu yemesi yada çevrildiğinde “kartkurtcııırt” sesleri çıkaran alete “kaynana zırıltısı” diyenin bayramda kaynanasının elini öpmeğe gitmesi gibi bir şeydir. “Kıldan incedir, kılıçtan keskincedir / Varıp anın üstünde evler yapasım gelir” diyerek Sırat Köprüsü’nü eleştirenler, bu köprüden geçirilmemeli, düşüp cehenneme gittiklerinde arkalarından gülünmelidir. Kişinin yerdiğini, kınadığını kullanmaması, uzağından geçmesi gerekiyorsa, bunun tersi de geçerli olmalı, yani insan önce beğendiği, bayıldığı bir şeyden zamanla vazgeçip başka yöne sapmamalıdır. Mesela, “Sağlık Reformu” diye reformla ilgisi olmayan bir şey uydurup bunu “harika” diye savunduktan ve tümümüzü buna buladıktan sonra gidip Clevland’da tedavi olunmamalıdır! Görüyoruz ki insan, bir kez karşı çıktığı şeylere sonradan dönüp bakmamalıdır bile. Öyleyse biz söylediklerini zırva ve demagojik bulup bin kez eleştirdiklerimizi şimdi neden dinleyelim, niçin ciddiye alalım? G erezs@superonline.com Türkiye çağdaş tiyatrosuna yeni bir soluk getiren Dot, sınırları zorlamaya devam ediyor... Dot’tan iki çarpıcı oyun ısır Apartmanı’ndaki sahne açılışından itibaren dokuz oyun sahneleyen ve 18 kısa oyundan oluşan bir mobil proje gerçekleştiren Dot, 5. sezonu yeni ve çarpıcı bir oyunla açıyor... İngiliz yazar Mark Ravenhill’in en çarpıcı oyunu “Shopping & F***ing / Alışveriş ve S***ş”, çağdaş tiyatro için bir dönüm ve zirve noktası kabul ediliyor. Dot’ta, 4 kasımda prömiyer yapacak oyun Kasım ve aralıkta çarşamba, perşembe, cuma ve cumartesi 21.00’de oynayacak. Oyunun yönetmeni Murat Daltaban, oyuncuları Ece M Dizdar, Tuğrul Tülek, Serkan Altunorak, İbrahim Selim ve Cem Özeren. Dot’un geçen sezon başlattığı mobil hareket ise bu sezon farklı bir mekânda devam ediyor. Mars Entertainment Group sponsorluğunda MaçkaGmall’da hazırlanan “yeni tiyatro salonunda” başlayacak yeni mobil hareketin adı: Dotmarsta Projesi. Proje, Simon Stephens’in yazdığı “Pornografi” isimli oyunun 19 Kasım’daki prömiyeri ile başlayacak. Oyunun yönetmeni Murat Daltaban, oyuncuları Hatice Aslan, Emre Yetim, Mert Can Sevimli, Berrak Kuş, Cemil Büyükdöğerli, Umut Kurt, Gizem Erdem, Hakan Meriçliler ve İpek Bilgin. G 0212 251 45 45 www.godot.org Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. (cumdergi@cumhuriyet.com.tr) C M Y B C MY B İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya / Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74/ 75 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri / Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / İstanbul