Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 EYLÜL 2008 / SAYI 1173 Siyah İspanyoldan nağmeler Concha Buika, geleneksel flamenko ezgilerine yeni biçimler vermeye devam ediyor. Son albümü “Nina De Fuego”nun her parçasında farklı bir enstrüman önplanda; flamenko gitarı, piyano, elektrik bas, el çırpmaları, trompet... Zekeriya S. Şen On bir parçadan oluşan albüm flamenko, Latin caz, soul ve diğer ritimlerin müziksel dokuması ile dikkat çekti, oysa sanatçının vokalleri yoğun ses düzenlemeleri arkasında nispeten yok olmuştu. Bu açığı fark eden Javier Lemon sanatçının ikinci albümü “Mina Nina Lola”yı da (Benim Çocuğum Lola) aynı tarzı koruyarak ancak Buika’nın vokallerini daha önplana çıkararak düzeltti. Bunun sonucu olarak albüm İspanya’da satış rekorları kırdı ve Buika’yı bir anda dünya müziği kulvarında önemli bir konuma taşıdı. Bu yeni çalışmasında Buika’yı dinleyenler hemen iç gıdıklayan, tüylerini diken diken eden bir deneyimin içerisinde olduğunu fark eder. Böyle bir yoğunluk ve derinlik günümüzde sadece birkaç flamenko sanatçısına ait bir özellik, oysa hiç şüphesiz Buika bununla doğmuş. 2008 tarihli yeni albümü “Nina De Fuego” ise sanatçının tarzını olgunluk evresine taşıyan bir çalışma. Atmosferik bir yapıya sahip olan albüm dinlendikçe içinizde sanatçının yanında olmak gibi bir arzu doğuruyor. Sanatçının doruk anlarına ulaştığı, doğru seviyede süzülmeleri ve yoğunluğuna şahit olma ihtiyacı... Her parçada farklı bir enstrüman önplana çıkıyor; flamenko gitarı, piyano, elektrik bas, el çırpmaları, trompet... Bu da albüme değişken bir hava veriyor. CONCHA BUİKA RİTİMSEL SES SENTEZİ... Doğal bir müziksel akışı haiz olan albümde yer alan parçaların çoğu özgün ve Buika/Lemon ikilisi tarafından bestelenmiş. Karşılama, sakin ve dinleyeni kucaklayan “La Falsa Mondela” adlı parça ile yapılıyor. Yeni flamenko ritimlerinin hâkim olduğu ve salsa ile harmanlandığı “Culpa Mia” ve “Mentirosa” parçaları füzyon ezgilerinden güzel örnekler sergiliyor. Buika imzalı Latin ezgilerine bandırılmış “Volveras/Geriri Dön” parçası ise sanatçının geliştiğinin en güzel örneklerinden biri. Albümde sadece üç tane yeni düzenlemeye yer verilmiş, bunlar arasında en dikkat çekeni ise 1936’da Carlos Gardel tarafından ilk defa söylenen bir tango klasiği “Volver, Volver”. Söz konusu parça Buika’nın ellerinde tangodan çıkıp perküsyon ağırlıklı bir ritimsel ses sentezine sokulmuş ve adeta yeniden hayat bulmuş. Javier Lemon’un hassas ve dokunaklı yönlendirmesiyle Buika, yeni albümünde geleneksel ritimler ile bir evlilik yaratıyor. İspanyolca bilenler için albümde yer alan çılgın, tutkulu aşk, yalan, suç ve benzeri içerikli parçalar sözsel anlamda oldukça cazip. İspanyolcayı bilmeyenler için ise söz konusu çalışma etkileyici ve sağlam bir müziksel çeşni sunuyor. Arka fon müziği olarak önplana çıkan albüm, zaten amaçlanan da bu dinledikçe ruhunuza tutunan melodiler içermesiyle Buika’nın en popüler çalışması olarak arşivlerde yer alacak. Sanatçının dumanlı, çatlak sesi hiç olmadığı kadar cezp edici ve yaşanmalı… G zss@festtravel.com C oncha Buika İspanya’nın son zamanlarda gördüğü en üretken ve beğenilen yerel sanatçısı. Üçüncü albümü “Mi Nina Lola” yaklaşık 80 bin satarak İspanya’da oldukça ses getirdi. Genç müzikseverler sanatçının geleneksel flamenko ezgilerine getirmiş olduğu yaratıcılığıyla büyülenirken, pek yeniliğe açık olmayan tutkulu ve mütevazı flamenko âşıkları ise sanatçının yoğun geçmişine ve müzik bilgisinin cazibesine kapıldı. İspanya’da tam bir kült olan yapımcı Javier Limon’un himayesinde albümler üreten Buika şimdi karşımıza 2008 tarihli üçüncü albümü “Nina De Fuego” ile çıkıyor. Palma de Mallorca’da oldukça yoksul Ekvator ve Gine köklerine sahip bir ailede doğan sanatçı, genç yaşta müziğe gösterdiği olağandışı ilgisi ile dikkat çekti. Mallorca’da yaşayan Çingenelerle haşır neşir olan sanatçı, onlardan flamenko ezgilerini ve stillerini öğrendi. Daha sonra Madrid’e yerleşen genç müzisyen burada birçok yerel grup ile çalışma imkânı yakaladı, ancak her şey Londra’da drama okurken Pat Metheny tarafından bir konserine davet edilmesi ile değişti. Burada Kübalı Bebo Valdes’in albümlerinden tanıdığımız yapımcı, besteci ve müzisyen Javier Lemon ile tanışan Buika, böylece profesyonel müzik kariyerine adım attı. Sanatçının kendi adını taşıyan ilk çalışması 2005’te piyasaya sürüldü. Javier Lemon’un inkâr edilemez desteği ile hayata geçen albüm bir anda bu tanınmayan sanatçıyı İspanya’da müzik gündemine oturttu. John Mayer’le akustik blues... eş Grammy ödülü sahibi, akustik besteci, bluesadamı ve vokalist John Mayer şimdi de canlı ve fazlasıyla hissedilebilir bir kayıtla karşımızda. Mayer, “Where The Light Is” adlı yeni albümünde, hayranlarına en başarılı olduğu yerden yani sahneden sesleniyor. 8 Aralık 2007’de Los Angeles’ta gerçekleşen konser kayıtlarından ve üç bölümden oluşan bu albümünde; John Mayer, Steve Jordan ve Pino Palladino’dan oluşan John Mayer Trio’nun çok özel akustik performansları var. Albüm, sanatçının 2006 Eylül ayında çıkardığı Continuum’dan bu yana yaptığı ilk çalışma özelliğini de taşıyor. 16 Ekim 1977 doğumlu Mayer, Trio adındaki grubuyla profesyonel müzik hayatına başlamıştı. John Mayer Trio ise ilk günkü kadrosunu günümüze kadar korumayı başardı. Bu sayede de “Inside Wants Out”, “Room for Squares”, “Any Given Thursday”, “Heavier Things”, “As/Is, Continuum”, “The Village Sessions”, “Where the Light Is” gibi müzik piyasasının saygınlığını kazanan başarılı albümlere imza attı. Mayer, akustik gitarı, enerjisi ve ilginç ses rengi ile müzik dünyasının vazgeçilmezleri arasına girerken günümüzün en başarılı genç müzisyenlerinden biri oldu. Mayer’in blues ile tanışması ise, 13 yaşındayken, komuşusundan ödünç alarak dinlediği “Stevie Ray Vaughan” albümü ile olmuş. Genç yaşında yerel blues barlarda gitarıyla şarkı söyleyerek de demlenmiş. Yeni albümü “Where The Light Is” müzisyenin “Any Given Thursday” ve “As/Is”den sonraki üçüncü canlı kayıt albümü. Bu albümde müzisyenin klasikleşmiş parçaları “Waiting On The World To Change”, “Daughters”,“Why Georgia”nın yanı sıra “Free Fallen”, “Bold As Love” ve “I Don’t Need No Doctor”ın yeni yorumları ve daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış “In Your Atmosphere” parçası var. Bu albümle Mayer’in akustik zenginliğinin yanına blues müziği de alarak keyifli bir yolculuk yapmak mümkün. G B C M Y B C MY B