Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 AĞUSTOS 2008 / SAYI 1168 3 Bosna savaşı, ölüm ve yıkımlardan çok 40 bin kadının tecavüze uğraması, seks kölesi olarak kullanılması ile kazındı belleklere. Kadınların bedenleri bir silah olarak kullanılmıştı ve bu silah mağdurun kendisini vuruyordu. “Lekelendim” utancı kocaların ya da ailenin eksenli yılların başıydı. Malazgirt’te “sakıncalı” asteğmenin “sakıncalı eşi” olarak on ay geçirdim. 1071’den tam 912 yıl sonra… Türklerin Anadolu’daki tarihinin başlangıç noktasında yoksulluğa ve korkuya tanıklık ettim, yani bitişe… Metris’ten sürgün bir uzatmalının, askeri cipin kenarında elinde salladığı kırbacın insanlara çarptığında çıkardığı sesle zevkten dört köşe oluşunu, kırbaçtan kaçınanların birbirine, oraya buraya savruluşlarını gördüm, gözleri üniformalı bir subaya çarpan kadınların çocuklarını kucakladıkları gibi evlerine kaçışlarını da… Darbeciler iş başındaydı, o kadar… Çarşıya alışverişe gitmek isteyen asker aileleri için haftada iki kez servis kaldırılıyordu. Serviste oturuş şekli de eşlerin rütbelerine göreydi, üstler öne, astlar arkaya. Bu sıralamayı kulak arkası edenlerin önce kendileri, sonra eşleri uyarılıyor, “Ben bir sivilim” diye inat edenlerin geçmişleri araştırılıp tehdit niyetine önlerine uzatılıyordu. Umursamamak mümkündü elbette, çünkü bir yaptırımı yoktu… Umursayanlarla umursamayanların, astlarla üstlerin eşleri, servisten inip de çarşıdaki kalabalığa karışınca Malazgirtlilerin gözünde eşitleniyordu. İstisnasız hepsi, saçlarıyla, konuşmalarıyla, giysileriyle o zamanların popüler dizisi Dallas’tan sökün ediyordu. “Hah işte” diyorlardı “Bizim Dallaslılar geldi”. Bir dizi o kadar deyip geçmeyin, Batı’dan başlayarak Türkiye’nin çehresini, dilini, giyimini kuşamını değiştirmişti Dallas. Şimdi Anadolu da dahil, bütün kültürlerin ve dillerin veda cümlesi “Kendine iyi bak” bu diziden çıkmıştı. Misafire daha gelir gelmez “ne içersiniz” diye sordurmak, entrikayı hayatın bir parçası göstermek de bu dizinin işiydi ve darbecilerin siyasi ve ekonomik programıyla değişen Türkiye’nin kültürel rotasını da işaret ediyordu. Sonrasında Dallas’ı aratmayan yerli dizilerle hedefe ulaşıldı! Şimdi, Türkiye yapımı bir televizyon dizisi benzer bir etkiyi Ortadoğu ülkelerinde yaratıyor. Dallas gösterildiği yıllarda Malatya’da iki genç kızın Dallas’a gitmek için evden kaçmasına sebep olmuştu. Gümüş, Arabistan’da bir kadına, diziyi izleyebilmek için sürüsünü sattırdı. Bu hafta Müge Serçek, Ortadoğu’yu karıştıran Gümüş dizisiyle ilgili bir haber yaptı; yapımcısı, oyuncusu ve iletişimci Ünsal Oskay’la görüştü. Kanal D’nin bütün dizilerini bu ülkelere satmış olması, Irak’ın işgaliyle hızlanan Ortadoğu’daki değişime Türkiye’nin “kültürel” katkısının pek de küçümsenmemesi gerektiğini gösteriyor… Değişim kaçınılmazsa bireye düşen ya uyum ya da tahammül oluyor çoğu kez. Türkiye’yi çok izledik, galiba sırada Ortadoğu var… İyi seyirler, iyi haftalar… Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com Karaciç’in hatırlattıkları R DERGİDEN S adovan Karaciç 12 yıllık kaçaklıktan sonra 21 Temmuz getirilmişti. Radovan Karaciç’in kendisi askerlerine ellerinden 2008’de Sırp teşkilatları tarafından yakalanarak geldiği kadar karşı tarafın kadınlarına tecavüz etmelerini emretti. Birleşmiş Milletler Savaş Suçları Mahkemesi’ne teslim Bu daha önce hiç olmamış bir şeydi. Tabii ki kadınlara tecavüz her edildi. 1992 ile 1995 yılları arasında yaşanan Bosna zaman her savaşın bir parçasıydı ama hiç bu ölçüde, bu kadar Savaşı’nda soykırım, savaş ve birçok insan hakları ihlaliyle suçlanan stratejik bir silah olarak kullanılmamıştı. Bazı kadınlar yüzlerce kez Karaciç özellikle Srebrenica ve Sarajevo’nun kuşatılmaları ile tecavüze uğradı, yaşadıkları fiziksel travmadan çocuk doğuramaz anılıyor. Ancak, yargılanacağı en büyük suç emri ve “stratejik hale geldi. Hepsi birer yaşayan ölü, hayattan bir beklentileri yaklaşımı”yla yapılan sistematik tecavüz. kalmamış, tek umutları bunları yapanların cezalandırılması... Ama Mahkeme 1992’de, Bosna savaşından sonra tecavüz o adamlar hâlâ etraflarında serbestçe gezip yüzlerine gülüyorlar. kamplarında kadınları tutarak onlara sistematik olarak tecavüz Nasıl? edilmesini bir soykırım girişimi olarak değerlendirerek kadınların Srebrenica’daki soykırımı işleyen askerlerin bile arasında üç bin vücutlarının bir silah olarak kullanıldığını tespit etmiş, ancak bu civarında polis vardı. Bunun en azından yarısı hâlâ görevde. Bu Bosnalı kadınların dramını hafifletmeye yetmemişti. Çünkü polisler aynı zamanda tecavüzlerin birçoğundan da sorumlu. tecavüzlerin bir nükleer ya da biyolojik silahın etkileri gibi kuşaklar Kadınlar kâğıt ya da evrak almak zorunda kaldıklarında bile Asuman Çetiner boyunca süren etkileri oldu ve kadınların ruhlarında yine kuşakları karşılarında onlara tecavüz etmiş adamları buluyorlar. Birkaç etkileyecek bir psikolojik yara açtı. Bugün de Boşnak toplumunda kadın örgütü kuruldu. Bu örgütlerde kadınlar biraraya gelip bu “lekelenme” düşüncesi kadınlarla erkekleri birbirine düşman edebiliyor. Avusturya ve Bosna’da faaliyet göstererek Bosna savaşını dünyaya açıklamayı hedefleyen ZZI (Avusturya Güncel İnisiyatifler Merkezi) sivil toplum örgütün başkanı Damir Saracevic de bu sürecin tanıklarından. Siz savaşta neler yaşadınız, nelere tanık oldunuz? 18 ay boyunca savaşı yaşadım. Yaralandım, yurtdışına çıkarıldım Damir Saracevic. ve ameliyat edildim. Savaş başladığında 16 yaşında büyük hayalleri olan genç bir delikanlıydım, ama o günden sonra hayat bitti sanki. Gördüklerimiz ve yaşadıklarımız savaş görmemiş insanlar için idrak edilmesi imkânsız şeyler... ZZI nedir, neden kuruldu? Avusturya’da bulunan ZZI adlı örgütün başkanlığını üstlendim. Çalışmalarımız çerçevesinde Avusturya ve Bosna Hersek arasında hem kültürel faaliyetler düzenliyoruz hem de ekonomik bağlantılar kurarak Bosna’nın kalkınması için çabalıyoruz ama her şeyden önceki hedefimiz yaşanmışları dünyaya anlatmak. Bu savaş çok yanlış tanıtılıyor. Bunun için tarihçilerden bilim adamlarına kadar önemli insanları bir araya getirerek konferanslar düzenliyoruz. Böylece hem ülkemin kalkınmasında payım oluyor hem de iyi bir şeyler yaptığımı gördükçe kendi yaralarımı iyileştiriyorum. Bu savaş çok yanlış tanıtılıyor derken neyi kastediyorsunuz? Birincisi bu bir iç savaş değildi. Yugoslavya parçalandıktan sonra Sırplar homojen, Boşnakların Savaş binlerce Bosnalıyı yurdundan etmiş, uzun bir sürgün başlamıştı. olmadığı daha büyük bir ülke kurmak istediler. İstedikleri topraklara sahip olabilmek için tecavüzcülerin yakalanması için En unutamayacağım olay Birleşmiş Milletler Generali Fransız Boşnakları yok etme amacıyla savaşıyorlar. Ancak hayatları hep Phillip Morion’un yargılanamaması. saldırdılar. Bu karşılıklı bir savaş tehlikede. Adalet mekanizması Neyle suçlanıyordu? değildi, buna rağmen dünya bize kadınları korumuyor, duruşmaya Morion 12 yaşında bir kıza tecavüz etti. Alınan tüm ifadelerde yardım etmedi. Srebrenica’da Bir savaş taktiği olan tecavüzün izleri sürüyor. çıkıp adamın gözlerine bakarak aynı şey söylenmesine rağmen bu general yargılanmadı. Kendini, Birleşmiş Milletler sizi “evet, bu adam bana tecavüz odaya ilk girdiğinde o ufak kızı korumak istemiş ama sonra kız koruyacağız, silahlarınızı teslim etti” demeleri gerekiyor. Burada iki farklı kadın profili karşımıza gelip onu öpüp üstündeki kıyafetleri çıkarınca ne yapması edin dedi, sonra katledilmemizi seyretti. Savaşı dünya gözünden çıkıyor. Bazıları lekelenmiş olarak nitelenmekten korkuyor. beklenilebilinirmiş diyerek savundu. General Morion serbest uzak tutmak, mümkün olduğu kadar çabuk oldu bittiye getirmek Örgütlü olanlara ise ölüm tehditleri bile vız geliyor. Kaybedecek bırakıldı, kızın ölüsü bile hâlâ bulunamadı. istediler. Ama biz halkımıza ve özellikle kadınlarımıza yapılanları bir şeyleri kalmadığını düşünüyorlar, ama nedense uluslararası Bosna’nın, kadınların yaralarını sarmak için neler unutup kaderimize boyun eğmeyeceğiz. örgütler bu kadınlara destek vermiyor. Çoğu kadın kendisine gerekiyor? Buna rağmen savaş kadınların yaşadığı şiddetle, tecavüz edenlerin kimliğini biliyor çünkü eskiden yan yana Karaciç gibi daha birçok insanın yargılanması, bu faşizmin ve tecavüzlerle belleğe kazındı. yaşadıkları insanlardı. Bosnalı kadın örgütleri de kimlikleri faşist propagandanın insanların kafalarından silinmesi için çaba Aşağı yukarı 40 bin kadına sistematik olarak tecavüz edildi. Bu saptamak için görev yapan polislerin isimlerinin bulunduğu bir liste gösterilmesi gerekiyor. Oysa yapılan propagandalar hâlâ insanların Boşnakları yok etmek için çok bilinçli kullanılan bir savaş istiyor. Ama her nedense bu listeler de verilmiyor. Kadınlara bir beyinlerinde. Ne yazık ki şuna inanıyorum, Karaciç bugün serbest stratejisiydi ve belki en güçlü silahlarıydı. Tecavüzleri, özellikle korunma sağlanmıyor. Ama şunu da belirtmek istiyorum, bırakılsa Sırplar onu başbakan seçerler. Hâlâ onun yaptıklarını erkek olan aile fertlerinin önünde yaparak onları moralman kadınlarımıza tecavüz edenlerin hepsi Sırp değildi. Uluslararası görmüyorlar. Nefret, kin ve önyargılar insanların gözlerini kör yıktılar. Birçok kadını kaçırıp kamplara kapattılar. O kamplar barış güçlerinin adamları da bu rezalette önemli ölçüde yer aldılar. etmiş. G kadınlara tecavüz ederek moral bulma merkezleri hallerine erkeklerinin davranışlarıyla beslendi. Kadın örgütleri adalet peşine düştü… Sonunda tecavüzlerin sorumlusu Radovan Karaciç yakalandı, ama… Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase İlknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı / Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşad Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul * Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergicumhuriyet.com.tr SÜMMEYA (TAKMA ADI) avaş başladığında 22 yaşındaydım. Srebrenica yakınlarında oturuyorduk. Üniversiteyi bitirmiştim ve muhasebeci olarak çalışıyordum. Yeni evliydim ve bir yaşında oğlum vardı. Eşim savaşarak öldü. Babamı bir toplu mezara gömülürken buldum. Erkek kardeşim o zaman henüz 13 yaşındaydı, hayatını kurtarmak için onu uzun zaman herkesten sakladık. Annem de savaşta öldü, başına kötü şeyler geldi ve sonra öldürüldü... Anlatması güç. Ben seks kölesi olarak tutuldum... Bizi hep Türk olmakla suçladılar. Siz Türksünüz, topraklarımızdaki Türk tohumunu yok edeceğiz, size Sırp doğurturacağız diyerek tecavüz ediyorlardı. Kız kardeşimi de kaçırdılar. Daha 14 yaşındaydı. Su almaya gitti ve askerler tarafından kaçırıldı. Bunların arasında uluslararası barış güçlerinin adamları da vardı. Onları gördüm ama hiçbirimiz engel olamadık. Kardeşim çok sonra döndü. Ne halde döndüğünü sormayın lütfen... (Ağlıyor...) Sarajevo’ya kaçtık, mülteci olarak yaşamaya çalışıyor, ama istenmiyorduk. Bir kere daha Srebrenica’ya gittim ama yeniden uyanan korkunç anıları kaldıramadım. Sanırım hayatımın sonuna kadar bir daha oraya gidemeyeceğim. S Yaklaşık dört yıl önce Alman vatandaşı Bosnalı bir adamla tanıştım. Bana beni Almanya’ya götürüp her şeyden uzaklaştıracağını, yaralarımı iyileştireceğini söyledi... Ona bazı şeyleri anlatmıştım. Onu sevmediğim halde ne kadar içim parçalansa da oğlumun hayatını kurtarmak için ikinci evliliğimi yaptım. Fotoğraf: Tarık Samarah C M Y B C MY B Ancak o yaşadıklarımı kaldıramadı. Fiziksel şiddet bir yana psikolojik olarak beni bitirdi. Dayağa dayanabilirdim ama başıma gelenlerden beni suçladı ve ezdi, çok ağır geldi. Zaman zaman bana “‘Çetnik’ ile yaparken zevk alıyordun dimi” diyerek ruhumu ve tüm benliğimi bitiriyordu. Ona sadece bir kişi tarafından tecavüz edildiğimi anlatmıştım ama onu bile kaldıramadı. Boşandım. Ayrılınca oğlumla birlikte sokakta kaldık, çaresizdik, daha yeni toparlandık. Şimdi bir restoranın mutfağında çalışıyorum... Bosnalı erkekleri kınıyorum, Bosnalı kadınlar kadar kuvvetli olamıyorlar. Bosnalı erkekler kadınlarının yaşadıkları tecavüzlerden ötürü ya utanç duyuyorlar ya da konuşmuyorlar. Kaldıramıyorlar ve sonra kadınlarına zulüm ediyorlar. Hepsi psikolojik olarak derin çelişkiler içerisinde. Bu tecavüzler ailelerimizi yıktı... Ben artık adalete inanmıyorum. Birleşmiş Milletler’in bize savaş sırasında oynadıkları oyunlardan sonra bizim uluslararası topluma inancımız kalmadı. Karaciç’in yargılanmasını bir kere televizyonda izledim ve gördüğüme, duyduğuma inanamadım. Hakimler sanki Karaciç’i bir nevi savaş kurbanı olarak görüyorlar. Sistemin içinde sadece görevini yerine getirmiş bir insan gibi. Bir daha asla seyretmemeye karar verdim... G