02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Neyi yadırgadınız Bay Lagendijk Selçuk Erez Sadece Marc Caro Deniz Ülkütekin Şarküteri (1991) ve Kayıp Çocuklar Kenti (1995), vizyona girdiklerinde Fransız sinema geleneğinin çok dışında işler olarak değerlendirilmişti. Filmlerin yaratıcısı iki isim Jean Pierre Jeunet ve Marc Caro’nun yolları ayrıldı. Jeunet’nin hikâyesi daha bilindik. 2001’de vizyona giren Amelie’yle önemli başarı kazandı ve Hollywood projelerinde yer almaya başladı. Marc Caro ise kendi anlattığına göre sıkıntılı bir on yıldan sonra bu yıl Dante 01’i gösterime sundu. Caro da eski ortağı gibi Hollwood’dan teklifler almış ama çok inandığı bir projeyle karşılaşmadığı sürece ülkesinde Fotoğraf: VEDAT ARIK film yapmaya kararlı. Avrupa sineması ve Hollwood arasında, sıkça dile getirilen derin farklar ortaya Marc Caro, daha çok Jean Pierre Jeunet’yle birlikte konuluyor. Siz ve tanıdığınız yönetmenler, filmlerinizi çekerken bu farkları gözetiyor yaptığı çalışmalarla tanınıyor. Fransız yönetmen, musunuz? Yoksa bu kendiliğinden ortaya çıkan bir şey mi? İstanbul Film Festivali’ne tek başına yönettiği ilk Tabii Amerika ve Avrupa arasında kültürden gelen bir fark var. Ancak bana göre filmiyle katıldı. Dante 01 adlı film, Solaris ve 2001 daha belirleyici olan filmlerin yapılış tarzı. Hollwood’da, bir yapımcının eline kitap ya da Uzay Macerası gibi bilimkurgu klasiklerinden ilham herhangi bir hikâye geçtiğinde bunu bir senaristle birlikte çalışıyor. Senaryo alıyor. Caro, Jeunet’yle belki çok yaşlandıklarında şekillendiğinde oyuncu seçiyorlar. Proje Şarküteri (en üstte) ve Dante 01 (üstte). ortaya çıktığında da “bunu en iyi kim film yeniden beraber çalışabileceklerini söylüyor. haline getirir” diyerek yönetmen aramaya başlıyorlar. Avrupa’da ise yönetmen bir fikir gibi bir karakter yaratmak istesek, oturup günlerce nasıl bilimkurgu filmi yapmak çok zor. Dante 01’in maliyeti çok fazla üstünde senaristle çalışıyor. Sonra birlikte bir yapımcı aranıyor. yapacağımızı düşünürdük. Artık teknoloji öyle bir noktaya geldi olmamasına karşın, tahmin ettiğimden daha az parayla filmi Film için maddi kaynak sağlandıktan sonra oyuncular seçiliyor. ki hayalimize çok yakın şeyler gerçekleştirilebiliyor. Tabii bunu çekmek zorunda kaldım. Her türlü zaman ve para engellemesine Bu yüzden ortaya farklı işler çıkıyor. yapmak için hem zaman hem de para lazım. karşın yapabileceğimin en iyisini yaptığımı düşünüyorum. Son yıllarda birçok çizgi roman sinemaya uyarlandı. Bu Dante 01’in fikir olarak ortaya çıkmasıyla filmin Sonuçta istediğiniz gibi bir film ortaya çıktı mı? alandan gelen biri olarak uyarlama yöntemlerini nasıl tamamlanması arasında yaklaşık on yıllık bir süre var. Bu Bsınıfı filmlerden yola çıkarak bilgisayar oyunu tarzında bir buluyorsunuz? Siz olsaydınız nasıl bir film çekerdiniz? dönemde yaşanan birtakım sıkıntılardan bahsettiniz. film çekmek ve seyirciyi bir anlamda oyuncu haline getirmek Benim yaptığım filmler de biraz çizgi romanlara benziyor. On yıl boyunca yaşadığım sıkıntıların hepsi bu filmle ilgili istiyordum. Aynı zamanda bilimkurgu filmlerindeki klişelerden Hem Şarküteri hem de Kayıp Çocuklar Kenti’ndeki kahramanlar değildi. Makas Eller ve Noel Gecesi Kâbusu’nun senaristi de kaçmam gerekiyordu. Bu yüzden metafizik alanına yöneldim. çizgi roman kahramanlarını andırıyordu. Ancak yakın zamanda Caroline Thompson’la birlikte beş yıl boyunca çalıştığımız bir Zaten bilimkurguda hoşuma gidenler 2001 Uzay Macerası gibi yapılan Sin City ve Hell Boy, oyunculara yapılan makyajlarla çizgi proje suya düştü. Ardından iki proje daha gerçekleşmedi. Belki metafizik yönü olan filmler. Biraz daha Rus tarzına yakın işler romanlara çok yakın bir etki bıraktı. Bu tip karakterler çok çok iddialılardı ve finansmanlarını sağlayamadık. En sonunda yapmaya çalışıyorum. Tabii, bir yandan Moebius gibi çok önemli hoşuma gidiyor. Frankeştayn gibi yaratıklar hep ilgimi çekmiştir “artık yeter, bir şeyler yapmam lazım” dedim. Çok fazla projeyi çizerlerin yer aldığı Metal Urlan çizgi roman dergilerinde zaten. Sinemada eskiden beri böyle bir gelenek de var. Şimdi rafa kaldırmıştım ve düşünce şeklimi değiştirmeye karar verdim. çalışmış olmamın da bilimkurguya yönelmemde önemli etkisi var. gelinen yer ise oldukça iyi. Örneğin Maymunlar Önce bir mekân aramaya başladım. Tek mekândan yola çıkarak Dante 01 hakkında şunu söyleyebilirim. “Kendi cehennemimizi Cehennemi’ndeki maskelerin teknik açıdan mükemmel olması hikâyeyi ve karakterleri bulma yoluna gittim. Fransa’da biz mi yaratıyoruz ve onu cennete çeviremez miyiz?” G bir hayli etkileyiciydi. Eskiden Yüzüklerin Efendisi’ndeki Gollum K ısa süre önce TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Lagendijk, AKP’ye açılan kapatma davasını eleştirmiş, “Yüzde 47 oy almış bir parti hakkında, laiklik karşıtı suçlamalarıyla kapatma davası açılmasının Avrupa’da kimseye anlatılamayacağını” söylemişti. Lagendijk, Avrupa’nın 50 yıllık tarihinde böyle bir olay görülmediğini de eklemişti sözlerine. AB’nin Genişleme Sorumlusu Olli Rehn de buna benzer şeyler söylemişti. Avrupa neyi yadırgarmış? Laiklik karşıtı suçlamayı mı? Daha geçen ekimde Lagendijk’in memleketinin İçişleri Bakanı G. ter Horst, parlamentosundan “Hâkimlere, köktendinci imamları meslekten men etme yetkisinin verilmesini” istememiş miydi? Bu başvuruda bahis konusu edilenler, şiddet eylemi düzenleyenler değildi. Bn. ter Horst, cemaatlerine köktendinci telkinlerde bulunanları kastettiğini söylüyordu. Sadece Hollanda’da değil, tüm AB ülkelerinde, laiklik karşıtı İslam konusunda endişe ve şikâyet örnekleri bulmak için öyle uzun boylu araştırmaya gerek yoktur. Sıra emeğin kamerasında... Sayın Lagendijk, Ülkenizde istemediğiniz, yayıldığında her gün ne yapacağınızı düşündüğünüz Doğu kaynaklı laiklik karşıtı tutumun bizde yürürlükte bulunmasını mı diliyorsunuz? Acaba Avrupa, laiklik karşıtı suçlamayı değil de bir partinin kapatılmasını yadırgar mı demek istediniz? Belçika’da yüksek mahkeme, Nisan 2004’te Flaman Bölgesinin en büyük partisi “Vlaams Blok” partisini, ırkçı ve yabancı düşmanı olduğu gerekçesiyle kapatmadı mı? Bu parti kapatıldığında lideri olan Frank Vanhecke, “Biz Belçika halkının yüzde 60’ının yaşadığı Flaman Bölgesinde oyların yüzde 24.1’ini aldık... Belçika’da oy vermek zorunludur. Buna rağmen bizden fazla oy alan parti yoktur!” dememiş miydi? Sonra yüksek mahkemenin kapattığı bu partinin üyeleri, gidip başka bir parti kurmadılar mı? AB yöneticilerinin bu konulara daha ciddi bakmalarına ve Türkiye’yi daha iyi öğrenmelerine acil ihtiyaç vardır. * Ben aslında böyle ciddi şeyler yazmayı sevmiyorum, ama bugünlerde televizyona her bakışımda bir sürü şaksakçıya yoğurt satar gibi bağıra bağıra konuşan o adamı görünce kendimi Kral Lear oynunda, o üç çocuklu krala, “Akıllanmadan yaşlanmamalıydın!” diyen soytarı gibi hissediyorum.. ve asıl işinin meseleleri hafiften tiye almak olan o adamın, hiçbir eleştirinin işe yaramadığını gördüğünde duyduğu derin üzüntüyü paylaşıyorum. G [email protected] Candeğer Muradoğlu lk kez 2006 yılında yapılan Uluslararası İşçi Filmleri Festivali gelenekselleşme yolunda. Dünyayı yaşanabilir olmaktan çıkaran neoliberal politikaları emek cephesinden yorumlayan festival, İstanbul, Ankara ve İzmir’de eşzamanlı olarak başlayan tek festival olma özelliğini taşıyor. Düzenleyen sendikalar arasında Halkevleri, sendika.org, DİSK’e bağlı SineSen, Dev Sağlıkİş, Birleşik Metalİş, Türkİş’e bağlı Havaİş, Petrolİş ile KESK’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri İ İşçi Filmleri Festivali’nin bu seneki teması “Emeği Gören Kamera, Sokağa Çıkan Sinema” filmlerin sokağa taşınacağını vurguluyor gibi... Biz sinemayı sadece alışveriş merkezlerinde, küçük salonlarda değil; meydanlarda, sokaklarda seyredelim diyoruz. Herkesi sokaklarda ve işyerlerinde sinema ile buluşmaya davet ediyoruz.Temaya uygun olarak festivalin gerçekleşeceği her ilde açık hava, işyeri ve mahallelerde film gösterimleri yapacağız. Festivalde bu sene dikkati çeken filmler hangileri? Türkiyeli izleyicilerin de yakından tanıdığı Arjantinli yönetmen Fernando Solanas’ın 2007 yılı yapımı “Uykudaki Arjantin” filmi İşçi sorunları, Üçüncü Uluslararası İşçi Filmleri Festivali ile tekrar gündemde. 25 ülkeden 50 filmle başlayacak festivalin bu seneki teması: “Emeği Gören Kamera, Sokağa Çıkan Sinema”. Filmler, Türkiye ve dünyadan emekçilerin yaşamlarını ve mücadele deneyimlerini konu alıyor. 110 Mayıs tarihleri arasında arasında gerçekleşecek olan festivalde filmleri “Şaşkın Köpekler” filminden. Sendikası var. Festivalin bir diğer önemli özelliği ise temasına uygun olarak filmleri sinema salonlarından işyerlerine ve mahallelere taşıyacak olması. 2 Mayıs’ta “Özgür Açılım” tarafından hazırlanan “Unutturulanlar” adlı belgesel ile başlayacak olan festivalin açılışı ise 6 Mayıs’ta Beyoğlu Emek Sineması’nda düzenlenecek. Gecede sinema emekçilerine, işçi filmlerine emeği geçen oyuncu ve yönetmenlere plaket verilecek. İşte festivalin Genel Koordinatörü Önder Özdemir’in filmlere ilişkin söyledikleri... Önder Özdemir. İşçilerin çektiği filmlerden bahsedersek… Eskişehir’de Kristal İş Sendikası’ndan işçilerin çektiği bir film dikkati çekiyor. Meksika’da kadın işçilerin çektiği “MaquilapolisFabrikalar Kenti” de işçi filmlerimizden biri. Festival kapsamında bazı özel gösterimler olacak. Bu filmler neler? Kıbrıs’ın iki yakasını da anlatan “Duvarımız” filmi, Kıbrıslı konuğumuzla Kıbrıs’ı konuşacağımız bir söyleşide özel gösterimde sunulacak; Mısır’da ve Filistin’de son günlerde yaşananları da kapsayan bir Ortadoğu özel gösterisi ve Ortadoğu söyleşisi olacak. Ankara’da ise “Kadın Kitabının” yazarı Fatin Kanat ile İran sineması üzerine bir söyleşi yapılacak. İzleyici işçi filmleri için hangi sinemalara gitmeli? Gösterimler İstanbul’da Fransız Kültür Merkezi, İtalyan Kültür Merkezi, Beyoğlu Yeşilçam Sineması ve Halkevi İstanbul Merkez Şubesi ile birçok mahalle, işyerinde ve sendikada gerçekleştirilecek. Ankara’daki gösterimler ise Ekin Sanat ve Ankara Sanat Tiyatrosu ile yine mahalle, sendika ve işyerlerinde yapılacak. İzmir’deki gösterim salonları önümüzdeki günlerde netleşecek. G ücretsiz izleyebilirsiniz… Türkiye’de ilk defa festivalde gösterilecek; Polonyalı yönetmen K. Kutz’un 1972 yapımı “Tacın İncisi”, İranlı yönetmen Marziye Meşkini’nin Şaşkın Köpekler, İlk Afrikalı yönetmen Osman Senbene’nin klasikleşmiş Borom Sarret’si gibi özel filmler seyirci ile buluşacak. Dostluk Yardımlaşma Vakfı üyelerinin desteği ile gerçekleştirilen Unutturulanlar sözlü tarih belgesel dizisinin son filmi “Tariş Çimento Gültepe Direnişi” filmi de ilk kez izleyici karşısına çıkacak. Programımızda ayrıca Ömer’in Rüyası, Direnişin Sanatı gibi işçiyi anlatan filmler de var… C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle