22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 ŞİMDİ “TROYA”, ÖNÜMÜZDEKİ SEZON “MAMMA MIA”... Her alkıştan pay alıyoruz... Hakan Alp ülbin Özbey, 30 yaşında. Avrupa’nın en büyük gösteri merkezini yönetiyor. Üniversitede işletme okudu. Ancak profesyonel olarak ilk işi televizyon kanalında prodüktörlüktü. Görüntüyü her zaman Gülbin Özbey... Farkınız ne? İstanbul Gösteri Merkezi, dünya standartları gözetilerek inşa edilen bir salon, mimarisi, mikrofonsuz bile mükemmel bir akustik sağlayacak nitelikte. Sahne 36 metre. Bu, Türkiye’deki en büyük sahneye sahip olduğumuzu gösteriyor. Fuaye alanı üç bin metrekare. Alandaki her şeyin bir anlamı var, fuayedeki metal ağaçlar sigara dumanını emiyor. 11 kulisten ikisi star odası ve her kuliste duşundan, starların dinlenmesinde kullanılacak yatağa kadar her şey düşünülmüş. 600 araç kapasiteli otoparkımız var. Kapasite olarak da en büyük salon, değil mi? Evet. Zaten bizi farklı kılan en önemli özelliğimiz bu. Salon 4 bin 518 oturma kapasiteli ve ayrıca üç bin ayakta izleyiciye seyir olanağı sunuyor. Dev mekân arka bölümden başlamak üzere iki kademeli olarak 3 bin 600 ya da 2 bin 700 kişilik oturma düzenine dönüştürülebiliyor. Bu büyüklük size nasıl avantajlar sağlıyor, büyük konserler mi yapılıyor mesela? Aslında avantajları olduğu gibi dezavantajları da var. Önce avantajlardan bahsedelim. Pek çok üniversite mezuniyet için burayı seçiyor. Pek çok siyasi parti kongrelerini burada yapıyor. Kurumsal olarak Türkiye’nin önde gelen firmaları yıllık toplantıları için bizi seçiyor. Kısaca alıcısına güvenen organizasyonlar için ideal bir yer burası, ama ne yazık ki, sanatçıların dolduramama kaygısı yüzünden uzak durduğu bir mekân. Bu kaygıda haklı değiller mi yani... Bu sanatçının sorunu değil, konser kültürümüz çok gelişmemiş bizim. Yani beş bin kişilik bir salonu doldurmak için çok büyük tanıtım yapmak, çok büyük paralar harcamak gerekiyor. Bu da bilet fiyatlarına yansıyor. Abdullah Gül’ün kızının düğününe de ev sahipliği yaptınız. Evet, zor ama keyifli bir organizasyondu. Yaklaşık üç hafta hazırlandık. Ardından yıkılacağına, sağlam olmadığına dair haberler çıktı... Biz buranın sağlamlığına güveniyoruz. Aynı uçaklarda olduğu gibi çadırın da bakım programı, iş çeşitlerine göre günlük, aylık, yıllık bakımlar olarak yapılıyor. 30 ton yük taşıyabilen bir yerden bahsediyoruz. Ayrıca profesörlerden oluşan bilirkişi, “sağlam” raporu verdi. Dava açıldığını hatırlıyorum, bugün hangi aşamaya gelindi... G çok sevdi, görüntüyü müzikle birleştirmekten büyük keyif aldı. Yetinmedi, daha büyüğündeydi gözü. Aile şirketi, 2004 yılında İstanbul’daki Mydonose Showland’i satın alınca, hayalleri gerçekleşti. Dünyanın en büyük şovlarına ev sahipliği yapan show merkezinde yönetici olarak işe başladı. Önce birkaç yıldır faaliyet göstermeyen şov merkezini elden geçirmek gerekiyordu. Kollar sıvandı, çadır elden geçirildi, yeniden doğdu. Birkaç aylık hızlı bir çalışmanın ardından ışıklar yandı, koltuklar yine seyirciyle doldu. Şimdi ise Troya, tıpkı Sultan’s Of The Dance’de olduğu gibi bu sahnede doğuyor. Özbey’le Türkiye’de salon işletmeciliği ve konser organizasyonunu konuştuk. Öncelikle bu yaşta bu kadar sorumluluk almak zor olsa gerek. Nasıl bir temponuz var? Neredeyse özel hayatıma yer kalmayacak kadar yoğun bir tempom var. Gösteri merkezinde kendime bir yatak odası hazırladım. Bazen eve gidemiyor, burada kalıyorum. Sakın şikâyetçi olduğumu sanmayın. Seyirci her ne kadar şovu alkışlasa da üstüme alınıyorum. Haksız da değilim. Buzdağının görünmeyen yüzüyüz biz, işimiz hiç kolay değil. Troya’dan. Hukuka saygımız var. Dava aşamasında olduğumuz konuları konuşmasak daha iyi. Haklılığımızı ilan edeceğiz. Sadece şunu söyleyebilirim. Dünyanın gelişmiş pek çok ülkesinde organizasyon izledim. Bu salon bir başka yerde olsaydı, o ülkenin devleti de, belediyesi de sahip çıkardı. Ancak bu bizim geleneğimiz sanırım. Yık, yerine plaza yap mantığı var. “Kültür bizim neyimize” mantığıyla hareket ediyorlar. İsmini neden İstanbul Gösteri Merkezi yaptınız? Bu babam Mustafa Özbey’in fikriydi. Kendisi Türkçeye çok duyarlı. Yıllardır Türkçe olimpiyatları burada organize ediliyor. İlkinde “Bize adımızı değiştirmek, Türkçeleştirmek düşer” dedi ve değiştirdik. Sizce de daha iyi olmadı mı? Bir organizasyondan sonra bu salon kaç saatte temizleniyor? Geniş bir temizlik ekibiyle dört saatte bitiriliyor. Çadırın üzerine kim çıkıyor, bakım yapılırken? Bu en çok merak edilen şey. Zaman zaman çadırın etrafında buna şahit olanlar, gösteri izler gibi izliyorlar ekibi. En yüksek nokta 39 metre. Buraya tırmanmak kolay değil. Üstelik tırmandıktan sonra bir de iş yapmanız gerekiyor. Bunun için merkezimizde endüstriyel dağcılar çalışıyor. Mustafa Erdoğan, Troya’yı da burada sergiliyor. Ne zamandır çalışıyorsunuz? Troya provalarını 12 Aralık’tan bu yana burada yapıyor. Kalabalık bir ekip, fazla ekipman. Bu da zor işlerden biri. Ancak alnımızın akıyla çıktık bundan da. Sırada ne var? Sırada büyük sürprizler var. Eylül ayında Mamma Mia ile başlayacak şölen sezon boyunca sürecek… G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle