17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

13 NİSAN 2008 / SAYI 1151 3 İşitme engellilere okullarında işaret diliyle ders verilmiyor, bu yüzden liseden yetersiz mezun oluyorlar. ÖSS’de onlara tanınan ayrıcalık ise yarım saat ek süreyle sınırlı. Üstelik Türkiye’de işitme engellilere özel, geniş kontenjanlı bir üniversite de yok. Onlar eğitim haklarını ve işitme problemimden dolayı bankada yükselme ihtimalim yoktu. Şimdi bir mağazada satış müdürüyüm, bu da gelebileceğim en yüksek nokta” diye anlattı... Biz konuşurken içeride bulunanlardan biri yanıma geldi. 25 yaşındaki Yasin Yiğit, “motor ehliyeti alamıyorum olacak iş değil!” diye dert yanmaya başladı. Motor kullananların kasklarını takınca zaten duymadıklarını, Avrupa’da işitme engellilere motor kullanabilmeleri için özel ehliyet verildiğini söyledi, ama Türkiye’de böyle bir uygulama yokmuş. Bir türlü ehliyet alamadığını anlatırken ona “peki kullanıyor musun?” diye sordum, güldü “evet” diye cevap verdi! Ben de güldüm. O sırada Nevada’nın kardeşi Ali İsmet Öner’le tanıştık. O da derneğin spor başkan yardımcısıymış, spor faaliyetlerinden söz etti biraz. Her hafta maçları olduğunu, futbol ve basketbol alanlarında başarılar kazandıklarını anlattı. Sonra işaret dili eğitmeni 20 yaşındaki Samet Demirtan’la konuşmaya başladık. O da Tophane Özürlüler Merkezi’nde ders verdiğini, öğrencilerinin ise engelliler değil, polisler, hâkimler, doktorlar, hemşireler ve çeşitli meslek gruplarından orta yaşlı insanlar olduğunu anlattı. Sohbetimiz bitince yine arkadaki sessiz odaya döndük ve Türkiye İşitme Engelliler Derneği Genel Merkezi Beyoğlu Şubesi Başkanı ve aynı zamanda Nevada’nın babası Ünal Öner ile konuşmaya başladık... Derneğinizin faaliyetleri neler, burada neler oluyor? Dört yüz üyemiz var. Çalışmayan işitme engelli arkadaşlarımız günlerini burada geçiriyorlar. Burası onlar için bir sosyalleşme alanı. Üst katta lokalimiz var. Çarşamba günleri kadınlar toplanıyor, pasta yapma, güzellik yarışması gibi faaliyetler gerçekleştiriyorlar. El sanatları, tiyatro çalışmaları ve spor faaliyetlerimiz de oluyor. Gelenlerin sorunlarıyla ilgileniyoruz, iş görüşmesine gidecek olanlara tercüman ayarlıyoruz. Üniversite konusunda mücadele ediyoruz. Ancak bu mücadelemiz avukat ücreti ödeyemediğimiz için sekteye uğradı. Gönüllü avukat da bulamadık. Maddi kaynaklarınız neler? Maddi anlamda güçlü bir dernek değiliz. Mesela alt kat bizim, orayı kiraya veriyoruz. Üyelerinizin eğitim durumları nasıl, yaş ortalamaları ne? Genç de var, yaşlı da. Çoğu lise mezunu, aralarında ilkorta okul mezunları da var. En büyük problemimiz eğitimsizlik ve işsizlik. Dışarıda kapkaç, tecavüz gibi birçok suça karışan işitme engelli var. Bunda ailelerin de suçu çok, çünkü çocuklarıyla ilgilenmiyorlar. Ailelerin işaret dili konusunda düşünceleri neler? Ailelerin çoğu işaret diline karşı, hele işitme engelli değillerse. “Benim çocuğum konuşabilir” diyerek işaret dili öğrenmelerini engelliyorlar. Oysaki konuşma işaret diliyle birlikte öğretilmeli. Peki ya işsizlik sorunu? Üniversite imkânı biraz olsun işitme engellilerin işsizlik problemlerine çare olur diye düşünüyoruz. Aslında aramızda üniversite bitirdiği halde işsiz olan da var. İşitme engellilerin en çok yer aldığı iş alanları hizmet ve temizlik sektörü. Bunun dışında bazen iş başvurularına giden arkadaşlarımıza “ben sana para vereyim evde otur” diye acıma duygusuyla yaklaşanlar oluyor. Ancak bu daha kırıcı. G Soldan sağa: Hasan Polat, Namık Topçu, Ünal Öner, Yasin Yiğit, Ali İsmet Öner, Nevada Külekçi, Samet Demirtan. Fotoğraf: VEDAT ARIK kazanmak için mücadele ediyorlar ve eğer finansal sorunlarını hallederlerse AİHM’ye dava açacaklar. Sesimizi duyun Deniz Yavaşoğulları T İ ürkiye İşitme Engelliler Derneği Genel Merkezi, Beyoğlu Şubesi’ne, derneğin eğitim komitesi başkanı Namık Topçu ile beraber gittik. Akşam saatleriydi. Namık, beni derneğin başkanı Ünal Öner ve kızı Nevada Külekçi’yle görüştüreceğini söylemişti. İkisi de işitme engelliydi. Nasıl ropörtaj yapacağımı bilmiyordum, heyecanlıydım. Geldiğimizde içerisi bir hayli kalabalıktı. Birçok genç vardı, doğum günü kutluyorlardı. Onlara gülümsedik ve röportaj için arka odaya geçtik. Nevada’yla karşılaştığımda, onun işitme engelli olduğunu anlamadım. Beni kolayca anlıyor ve çok düzgün konuşuyordu. Yanımızdan “siz şöyle geçin, ben hemen geliyorum” diyerek ayrıldığında Namık’a dönüp “hani işitme engelliydi?” diye sordum, o da” evet öyle” deyince çok şaşırdım. Nevada’yla uzun uzun konuştuk... Okul hayatının liseye kadar kötü geçtiğinden bahsederken, 12 yaşına kadar anneannesiyle yaşadığını, onun kendisini işitme engelli anne ve babasının yanından, “siz duymuyorsunuz, ben büyüteceğim onu, konuşturacağım” diyerek aldığını anlattı. Anneannesi Nevada’yı normal okula göndermiş ve Nevada orada çok zor günler geçirmiş, çünkü konuşulanları anlamıyormuş, hatta okuduklarını da. Bunun sebebi ise duymamasından ziyade kelimelerinin anlamlarını bilmemesiymiş. “İlkokulda bir kere okuduklarımı ezberleyip sınava girmiştim, sınavdan iyi not alınca öğretmen yanıma geldi ve ‘kopya mı çektin?’ diye sordu, kopyanın ne anlama geldiği konusunda hiçbir fikrim olmadığı için ‘evet’ deyip geçtim ve sonunda o dersten kaldım. Anneannem işaret diline karşıydı, ben de işaret diline karşı olanlara karşıyım” diyerek devam etti, “İnsan işitme engelliyse onun ana dili eldir. İşitme engelli birinin bir kelimeyi sözlükten anlaması mümkün değil. Türkçe’yi öğrenmem ancak 12 yaşında anne ve babamların yanına geçtikten sonra oldu, çünkü bana kelimelerin anlamlarını işaret diliyle anlattılar. Onlar kelimeleri anlatırken ben de birçoğu için ‘vay be! demek ki bu, şu demekmiş!’ diyordum”... Nevada ortaokul ve liseyi de normal okullarda tamamlamış. Şimdi ise lise mezunu, kaydolduğu açıköğretimi yarıda bırakmış “ne de olsa bankacılık okuyordum NAMIK TOPÇU (T.İ.E.D. Eğitim Komitesi Başkanı) şitme engelliler için anaokul, ilkokul, orta okul, lise ve üniversite de var. Üniversite, Eskişehir Anadolu Üniversite’sine bağlı. Ancak orası ağırlıklı olarak işaret dili kullanmayan, konuşabilen işitme engelliler için, şu an dört bölümü var. Bilgisayar operatörlüğü ve yapı ressamlığı iki yıllık, seramik ve grafik tasarımı ise dört yıllık. Bölümler dört beş kişi alıyor, yani çok yetersiz. Üniversite bizim için çok büyük bir problem. En büyük eşitsizlik eşit olmayan bireylere eşit davranmaktır. İşte burada bize yapılan da bu. İşitme engellilere ÖSS’ye alternatif bir sınav yapılmıyor, ya da onlara sınavda herhangi bir katsayı fazlası verilmiyor. Sadece yarım saat daha fazla süre tanınıyor. Türkiye’de işaret dili yasaktı, şimdi yasallaştı ama hâlâ yürürlüğe girmedi. Aslında tüm işitme engelliler okullarında, hocaların işaret diliyle ders vermeleri lazım ki öğrenciler anlayabilsinler, öbür türlü bilgileri ezberlemekten öteye gidemiyorlar. Sonuç olarak, yetersiz bir eğitim alıyorlar ve engelsiz bireylerle aynı sınava tabii tutuluyorlar. Bu konudaki taleplerimiz; ÖSS sınavında uzun paragraf sorularının kısaltılması, orta öğretim başarı puanlarının yükseltilmesi ve sınav sırasında sınıflara işaret dili bilen tercüman konulması. Bunları dile getirdiğimizde bize “Altyapı eksikliğiniz var” dediler. Dava açtık, ama avukat ücretini ödeyemediğimiz için kaldı. Parasal sorunu halledebilirsek AİHM‘nde de dava açacağız. Yurt dışında temizlik görevlisinden rektörüne kadar herkesin işitme engelli olduğu üniversiteler var. Bu üniversitelerde doktorlar, mühendisler yetişiyor. Biz de Türkiye’de hak alabilmek için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Eğitim sendikalarından, medyadan, vatandaşlardan, en çok da işitme engelli çocukları olan ebeveynlerden destek bekliyoruz. G İrtibat için: [email protected] Sevgiye dönüştürmek... Aylin Kotil A cıyı yaşarken ne kadar olgunlaştığımızı fark edemiyoruz. Geçen gün, kuzenim babasını kaybettiğinde, yüzündeki bitkin hale bakıp, bunun ona kim bilir neler kattığını geçirdim içimden. Acılarını hayattan intikam almaya çevirenler de var şüphesiz. Ancak bizlere olgunluk kattığı da kesin. Olayları karşılayış şeklimiz bile değişiyor zamanla. Hatta bir bakıyoruz, haklı olduğumuz konuda fedakârlık yapan taraf bile biz oluyoruz. Olgunlaşmamış ruhlar, bu durumu enayilik olarak niteleseler de, aslında hayata karşı olan sevgimizi kollamalıyız. Hayatımızda rolleri olan kişileri suçlamak yerine, hayatta bize gösterilen olayların, bizden kaynaklanan temellerini irdeliyoruzdur aslında. Herkesin içindeki yansımaları yaşadığını düşünüyorum. İçimizde yaşadığımız korkularımızı, endişelerimizi, öfkelerimizi, sevinçlerimizi, kabullenmelerimizi ve de sevgilerimizi dışımızda harekete çeviriyoruz. Kimi zaman kaçıp gitmek, uzaklaşmak istiyoruz insanlardan, olaylardan hatta bulunduğumuz yerlerden. Oysa içimizdeki fırtınalar, gelgitler değişmeden sadece sahne farklı olacaktır, oynanan tiyatro değil. Kendimizi tam ve bütün olarak düzeltmeden yaşadığımız görüntüler de düzelmeyecektir. O yüzden, acılar bazen çok katı, fedakârlıklar ise çok aptalca görünecektir gözümüze. Oysa ruhunu arındırmaya çalışan her birey, bütün sivriliklerini törpülerken yansımalarını da onunla birlikte törpülediğini fark edecektir. Yani içeriyi temizlenmeden, dışarısı düzelmiyor; anlayacağız! Hazır bahar da kapımızı çalmışken, içsel temizliğimizi yapmanın tam sırası. Atın ne varsa içeride; korkuları, öfkeleri, kıskançlıkları, nefretleri... Çünkü hepsi sevgiye dönüştürülmeyi bekliyor. G [email protected] C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle