Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 DERGİDEN 13 NİSAN 2008 / SAYI 1151 A nneannesi, yaramazlık yaptığında Tanrı’nın onu cezalandıracağını söylemişti. Öyle az buz cezalar da değildi, annesine ya da babasına bir şey olabilir, kardeşi kendisinden çok sevilebilir, dahası canını şimdikinden daha çok acıtacak bir şeyler başına gelebilirdi… Bu yüzden biraz önce sokakta oynarken düşüp de dizi kanamaya başlayınca eve koşup kendini gardıroba hapsetmişti. Bu ilk değildi, son da olmayacaktı. Yetişkinliğinin ikinci evresine, yani kırklı yaşlarına kadar Tanrı görmesin diye isteyip de yapamadıklarının ağırlığından diz acısından beter yanacaktı, canı… İstediklerinden birikisini yaptığında ise haz veren her şey “günah”la yaftalandığı için suçluluk duygularıyla kıvranmıştı. Üstelik onun günahları kardeşinden daha çoktu hep, çünkü o kadındı, kardeşi erkek… İlk korku kaynağı Tanrı’yı, baba korkusu izler, anne, arkadaş, eş, çocuk… İlişkilerdeki korkular hayatı da kuşatır… Yükseklik, karanlık gibi ilk atalarımızdan miras, doğayla başa çıkmak için çabalarken karşımıza çıkan, o gün için gerçek, bugün için soyut korkularımız da var elbette… Ölüm kadar şiddetli özgürlük korkumuz ise süreli hayatlarımızın en sadık eşlikçisi… Özgürleşmekten korkuyoruz, çünkü özgürleştiğimiz zaman kendi hayatlarımızın sorumluluğunu almak zorunda kalacağız, Tanrı’dan, aileden, öğretmenden, patrondan kurtarılmış zaman parçaları ve uçsuz bucaksız beyin bize “haydi” diyecek, “göster marifetini”… Sezgilerimizle biliyoruz ki korkularımız bizi sınırlı üretkenler olarak, kullanılmamış bedenler ve yaşatılmamış duygular olarak çevreleyerek bağımlılıklarımızı arttırırken yükümlülüklerimizden de kurtarıyor, bize verilenlerle yetinmemizi sağlıyor, sessizliğimizin, suskunluğumuzun gerekçelerini yarattırıyor… Kapitalizm de işte bundan besleniyor… Genetik korkularımızı çoğaltacak zemin ve koşulları hazırlıyor. Hapishaneler ve akıl hastaneleriyle terbiye edemediklerini gece sokakları tekinsiz hale getirip yarattığı korkularla evlerine döndürüyor. Apoletli üniformaların yarattığı şiddetin hayatlarımızın içine sızıp apoletsiz üniformaların karşısında el pençe durmamızı sağladığını biliyor… Bu hafta Ali Deniz Uslu ve Deniz Yavaşoğulları korkularımıza dokundular, kendi korkularıyla da yüzleşerek… Okuduğunuzda belki basit ve sıradan gelecek, hele sizin korkularınız karşısında gülünüp geçilecek örnekler olduğunu düşüneceksiniz, ama her korku, sahibinin hayatını zindan ediyor… Asıl önemli olan, korkularımızla sessizliğimiz arasındaki bağı, sistemin inşacılarının çok, ama çok iyi kurguladıklarını bilmek… Bu oyunu bozmak mümkün elbette, bazen düşünmek bile yetiyor… İyi haftalar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com Küresel desteği hep hissediyoruz I TUC üyesi kuruluşlar arasında yer alan DİSK’in genel sekreteri Tayfun Görgün, küresel dayanışmanın, birçok ülkede emeğinin karşılığını alamayan işçilerin sesini duyurmasını sağlayacağını düşünüyor... DİSK’in küresel işçi dayanışmasında nasıl bir yeri var? DİSK’in, uluslararası işçi dayanışması ile ilişkisi sadece yazılı belgelerden ibaret değil. DİSK uluslararası dayanışmayı acı tatlı olaylarla yaşadı. Tek bir işçinin kıdem tazminatı kavgasının, tüm ülkelerin işçilerinin ortak çıkarlarından ayrı olmadığına inanıyoruz. Patronlar ve uluslararası sermaye kuruluşları işçilerin kazanılmış haklarını tırpanlarken sınırları rahatlıkla aşıyor. Bizim buradan çıkardığımız ders; işçi sınıfının mücadelesinin en az sermaye kadar uluslararası olması gerektiği. DİSK’in de üye olduğu Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) Yönetim Kurulu’nda Süleyman Çelebi yer alıyor. DİSK ayrıca 1 Kasım 2006 yılında ICFTU ve WCL’nin birleşmesi ile kurulan Uluslararası Sendika Konfederasyonu’nun (ITUC) kurucu üyesi. DİSK’in tarihinde yapılan mücadelelerde gerçekleştirilen uluslararası dayanışmalardan örnekler verebilir misiniz? 12 Eylül askeri darbesini takip eden karanlık günlerde Avrupa sendikalarından arkadaşlarımız bizi hiç yalnız bırakmadılar. Gerek yurtdışındaki dayanışma etkinlikleri gerekse Türkiye’ye düzenlenen geziler ile duruşmaları ve cezaevi koşullarını yakından takip ettiler. Türkiye’deki darbe hükümetini protesto ettiler. 1992 sonrasında da DİSK’in yeniden sendikal alana dönmesiyle başlayan örgütlenme çalışmalarımızda destek hiç eksik olmadı. Özellikle yabancı sermayeye dayalı işyerleri örgütlenmelerinde ve ILO sözleşmelerinin Türkiye’de uygulanması gibi konuları da yakından takip ettiler. Yakın dönemdeki işçi hareketlerinde, diğer ülkelerden gelen yardımlar, destek mesajları, destek için iş bırakma eylemleri oldu mu? DİSK, yakın dönemde başka ülkelerdeki işçi hareketlerine yardımda bulundu mu? Türkiye’de yakın dönemde kazanılan başarılarda uluslararası dayanışmanın katkısı büyüktü. Bursa Gramer fabrikasının örgütlenmesi sırasında özellikle Almanya’dan IGMETALL Sendikası ve Birleşik Metalİş Sendikamız dayanışma içindeydi. EmekliSen’e açılan kapatma davası da uluslararası kamuoyunun gözü önünde yaşanıyor. Uluslararası sendikal hareketlere büyük önem veriyoruz. Ancak Türkiye’de işverenler uluslararası kriterleri altüst ettikleri ölçüde kâr ettiklerini düşünüyorlar. Dolayısıyla bizim tezgâhın başında, fabrikanın önünde sürdürdüğümüz mücadele, uluslararası dayanışmadan öncelikli. G Küresel dayanışma Türkiye’deki eylemlerde de kendini gösteriyor. Sendikaların sesi son dönemde daha fazla çıkıyor. Bu gelişmenin bir sebebi de işçi dayanışmasında atılan küresel adımlar. Çokuluslu şirketlerin egemenliğindeki dünyada, yerel hak arama mücadelesinin yerini sendikaların birleşmesiyle oluşan uluslararası kurumlar alıyor. Türkiye’nin de üyesi olduğu Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ise en çok dikkat çeken oluşum... Uluslararası direniş gösterileri farklı kültürlerin buluşmasını da beraberinde getiriyor. Ortaya renkli görüntüler çıkıyor. Sınırsız direniş Deniz Ülkütekin / Esra Açıkgöz üreselleşmenin tek taraflı işleyişi, birçok alanda tehdit olarak görülüyor. Kapitalizmin elinde olan iletişim çarklarını istediği gibi kullanması da bu tehdidi arttırıyor. Ancak emeğin gerçek sahipleri işçiler de küresel anlamda kendi örgütlenmelerini gerçekleştiriyor. Küresel işçi dayanışması içinde en dikkat çeken oluşum ise Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC). 2006’nın Kasım ayında işçi hareketinin uluslararası alandaki en büyük iki örgütü Uluslararası Özgür Sendikalar Konfederasyonu’nun (ICFTU) ile Dünya Emek Konfederasyonu (WCL) birleşmesiyle kurulan ITUC 155 ülkeden 311 oluşumu ve toplam 166 milyon işçiyi temsil ediyor. Kurumun yetkilileri, temel amaçlarını, uluslararası sendikalar arasındaki iletişimi güçlendirerek işçi haklarını korumak olarak nitelendiriyor. Kuruluş kongresinde de takip altına alınması kararlaştırılan maddeler uyarınca işçilere yapılan her türlü eşitliksiz uygulamaya karşı çıkılması öngörülüyor. ITUC’nin 2006’da hazırladığı rapora göre yıl boyunca 144 işçi haklarını korumaya çalışırken güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmalarda Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı / Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul * Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergicumhuriyet.com.tr K hayatını kaybetti. Bu rapor, yerel yönetimlerin keyfine göre işleyen işçi haklarının tüm dünyada belli standartlara oturtulmasının gerekliliğini ortaya koyuyor. ITUC’nin hazırladığı yıllık raporlarda, dünyanın dört bir yanında yapılan işçi hakları ihlallerine değiniliyor, birçok ülkede çalışanların, haklarından haberdar olmadıklarına ya da hakkını arayanlar hakkında yasal işlemler yapıldığına da. Bu yüzden ITUC, sırf emek paylaşımı konusundaki eşitsizliği değil, insan hakları ve sosyal adaletsizlik konusunda yapılan haksız uygulamaları da mercek altına alıyor. Özellikle Bangladeş, Kamboçya, Malezya ve Sri Lanka gibi ülkelerde işçiler büyük baskı altındalar. Bangladeş’te 5 bin dolayında işçi, sendikal eylemler nedeniyle tutuklu bulunuyor. Polis şiddeti Kamboçya ve Malezya’da işçilere yönelik gözle görülür bir sindirme politikasının parçası. 2007 Şubat’ında sendika lideri Hy Vuthy öldürüldü, Tayland’da ise askeri darbe sonrasında sendikalara yönelik baskılar ve işten çıkarılmalar artış gösterdi. ITUC raporunda Türkiye’ye ayrılan bölümde de sendikal hareketleri zayıflatmak için bu kurumlara bağlı işçilerin işten çıkarıldığı ve kanunların büyük ölçüde hiçe sayıldığı belirtiliyor. 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’na göre grev haklarına getirilen ayrıntılı kısıtlamalar, çalışanların hak arama mücadelesinin önünü büyük ölçüde tıkıyor. Tuzla Tersanesi’ndeki ölümler üzerine de harekete geçen ITUC, birçok yerel sendikayla birlikte hareket ederek yaşanan olaylar karşısında tepkisini gösterdi. ITUC Genel Sekreteri Guy Ryder, Tayyip Erdoğan’a “Tuzla Tersane İşçilerinin Kabul Edilemez Çalışma Koşulları” başlıklı bir mektup yolladı. 1984’ten beri yaşanan 84 ölüm olayına karşın hâlâ bir çözüm üretilememesinin üzerinde duran Ryder, ITUC’nin, üye kuruluşlar arasında yer alan DİSK’in 24 saatlik dayanışma eylemine tam destek verdiğini de belirtiyordu. Geçen yıl mart ayında da Fransa’da, dünyanın önemli uçak imalat şirketlerinden Airbus’ta yönetimin çok sayıda işçinin işten çıkarılmasına karar verildikten sonra geniş çaplı bir grev organize edildi. Yaklaşık 10 bin işçinin işine son verilmesi ve 10 tesisin kapatılmasına karar verilmesini takiben şirketin merkezinin bulunduğu Toulouse kentinde toplanan binlerce emekçi greve gitti. Küresel işçi örgütlenmesinde dönüm noktası sayılacak eylem, ITUC’nin gücünü göstermesi açısından önemliydi. ITUC, sendikalar arasında güçlü bir bağ oluşturma çabası içinde, ama grevler ve direnişlerde karar mekanizmasının yerel kurumlara ait olduğunun altını çiziyor. G Emekçiler için küreselleşme Kısa adı ICEM olan Uluslararası Kimya, Enerji, Maden ve Genel Hizmet Sendikaları Federasyonu’nda 2007’den beri görev alan Kemal Özkan aynı zamanda DİSK bünyesinde yönetici olarak çalışmalarını sürdürüyor. ICEM’i tanıtabilir misiniz? ICEM, kimya, ilaç, lastik, petrol, elektrik, enerji, maden, cam, çimento, kâğıt ve ilgili işkollarında faaliyet gösteren bir küresel sendika federasyonu. Merkezimiz İsviçre’nin Cenevre kentinde ve 132 ülkeden 472 ulusal işkolu sendikasına bağlı 20 milyon üyeyi temsil etmekteyiz. Küreselleşmeye karşı, uluslararası mücadelede kriterleriniz neler? Temsil ettiğimiz üyelerimizin hak ve çıkarlarını geliştirmek... Rakamlar ekonominin büyüdüğünü gösteriyor, ama işsizlik de çığ gibi büyüyor. Bununla birlikte insan hakları, sendikal haklar ve demokrasi alanında önemli problemler yaşanıyor. Küresel şirketlere karşı nasıl bir birlik sağlanıyor, bir ülkede işten atılan işçiler için şirketin diğer ülkelerdeki çalışanları eylemler yapıyorlar mı? Tabii bu alanda yaptığımız değişik çalışmalar var. Bunların en C M Y B C MY B önemlileri arasında küresel şirketlerle tüm dünyadaki işyerlerini kapsayacak şekilde küresel sözleşmeler akdetmeye çalışıyoruz. Bu tip sözleşmeler marifeti ile, çokuluslu şirketler faaliyet gösterdikleri tüm ülkelerde temel sendikal hakları tanıyacaklarını taahhüt ediyorlar. Şu ana kadar 13 büyük çokuluslu şirketle bu tür sözleşmeler imzaladık. Sizce sendikal mücadele açısından en hareketli ülkeler hangileri? ABD dersem, sanırım sizin için ilginç olur. Amerika’da Uluslararası Çalışma Örgütü’nün temel sözleşmeleri kabul edilmiş durumda değil. Sendikalar, işverenlerle büyük bir mücadele içinde. Öte yandan önemli bir gelişme de ABD’deki ve Britanya’daki iki sendikanın birleşme kararı alması. İki farklı ülkeden sendikanın birleşmesi, küresel işçi dayanışması açısından çok önemli bir adım. G