22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 PAZAR SÖYLEŞİLERİ 9 MART 2008 / SAYI 1146 Anadolulu iş kadınları neredeyse her kentte Dilimizde bahar şiirleri (2) Ataol Behramoğlu ahar ve şiir arasındaki ilişki, ilk gençlikşiir ilişkisi gibidir. İlkbahar mevsimlerin en genç olanıdır. Zaten bu nedenle de dört mevsimi sayarken onunla başlarız. İlkbahar toprağın, ilk gençlik (ergenlik) bedenin uyanışı demektir. Toprak ve beden, kendilerini ilkbaharda duyumsar. Şiir de öncelikle bu uyanışı duyumsamanın ürünüdür. Yine de, geçen haftaki yazıda da söylediğim gibi, ille de mutluluğun şiiri demek değildir bu. Bir zamanlar dilden dile dolaşmış, esintileri yakın zamanlara kadar ulaşmış bahar şiirlerinden biri, Halide Nusret Zorlutuna’nın (19011984) “Git Bahar”ıdır… Az önce bu şiiri yeniden okuduğumda bir hayli eskimiş olduğunu gördüm. Yazıldığı dönemde, 1919’da yeni miydi, o da ayrı bir konu. Fakat o sırada 18 yaşında olan bir genç kızın yıllarca dillerden düşmeyecek bir şiir yazabilmiş olması yine de küçümsenemez. tamamladıkları örgütlenmelerini federasyona taşıdılar.. Artık Anadolulu Girişimci İş Kadınları Dernekleri Federasyonu var. Amaç ekonomide kadınların önündeki engelleri kaldırmak ve daha çok kadının istihdamını sağlamak… Anadolulu İş Kadınları Dernekleri federasyon kurdu, başkan Diyarbakırlı işkadını Nilüfer Baran (önde, sağdan ikinci) B Haydi kadınlar iş kurmaya Berat Günçıkan emen hemen bütün konuşmalar aynı cümleyle bitiyor: Çalışmalarım sırasında benden desteğini esirgemeyen eşime teşekkür ederim! Bu kez açılan kapanan ağızların üst dudağını bıyık örtmüyor, sadece renk renk ruj cümlenin esasına vurgu yapıyor, kırmızı, pembe, kavuniçi… Yani kadınlar, erkeklere teşekkür ediyor, ama şu bildik erkek sözünü de tersine çeviriyor: Her başarılı kadının arkasında bir erkek vardır! Rakam belli, ilk bakışta çok görünse de, nüfusa vurulduğunda az mı az, 72 bin. Bu, Türkiye’deki kadın girişimcilerin sayısı, içinde ticaret yapan da var, üretime soyunup fabrika kurup binlerce işçi çalıştıran da. Üstelik yine hemen hepsinin isteği kadın işçi çalıştırmak… Kadın girişimci olmak kolay, önlerindeki yasal değil, ama geleneksel engeller bir türlü kalkmak bilmiyor. KAGİDER’in izini sürüp hemen her ilde örgütlenen girişimci kadınların çabası da bu, önlerine konulan her taşı ittirmek, daha çok kadını çalışma yaşamının içine katmak… Hatay’da geçen hafta ikincisi düzenlenen Anadolu Kadın Girişimciler Zirvesi’nde bu sorunlar dile getirilirken bir de federasyon kuruldu... Anadolulu Girişimci İş Kadınları Dernekleri Federasyonu’nun ilk başkanı Nilüfer Baran. 2004’te Diyarbakırlı İş Kadınları Derneği’ni kurduklarında önlerinde iki hedefin olduğunu anımsatıyor Baran, bölgede ve tüm Türkiye’de girişimci iş kadınları dernekleri kurmak Çekil bu gölgeli yolda gezinme, Bahar bakışların yine pek sarhoş. Yanılıp gönlüme misafir inme. Kapısı kilitli, mihrabı bomboş Şiirin ardı sıra giderken rastladığım bir yazıda, 1919 yılının ülkemiz bakımından bir çöküş yılı olduğuna, şiirdeki karamsarlığın bununla da ilişkili olabileceğine işaret ediliyor. Öyle de olsa, bir şiirin yazıldığı toplumsal ortamlar, arka planlar unutuluyor ve geride şiirin kendisi kalıyor ya da kalmıyor. İlk kadın şairlerimizden Zorlutuna’yı saygıyla anarak mutluluğun işlendiği bahar şiirlerine geçelim. H Hatay Girişimci Kadın Derneği başkanı G. Yüceer ve derneklerin güç birliğine gitmelerini sağlamak. Federasyon da işte bu amaca ulaşıldığını gösteriyor. “Kadının işgücü piyasasında daha iyi bir konuma gelmesi, az sayıda olan kadın girişimci sayısının arttırılması ve var olan girişimci iş kadınları arasında iş birliğinin arttırılması federasyonun öncelikleri arasındadır” diyor Baran: “Biz kadınların ekonomiye katılımının her düzeyde arttırılması gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle de federasyonun kurulan ve kurulmakta olan dernekler arasında bilgi, deneyim paylaşımı sağlayacak ve ortak akıl üretecek yapıyı sağlayacağını düşünüyoruz.” Adana, Adıyaman, Ankara, Bursa, Batman, Diyarbakır, Hatay, Kahramanmaraş, Kars, Konya, Siirt, Tunceli, Van, Mersin, Mardin, Kars, Gaziantep, Elazığ ve Doğubeyazıt İş Kadınları Derneği’nin katılımıyla oluşan federasyonun önündeki sorunlar oldukça büyük… Hataylı iş kadını ve dernek başkanı Gülay Yüceer, kentlerinde kadın girişimci oranının Türkiye ortalamasının üzerinde olduğunu vurguluyor. Bu “üst” oran bile yüzde beş. Amaçladıkları da bu oranı yükseltmek. Hem kamu hem de özel sektörde karşılaştıkları sorunların başında krediye ulaşım geliyor… Bu sadece Hataylı değil, bütün kadınların sorunu, kredi almak istediklerinde kendilerinden eş ya da babalarının garantisini isteyen bankalar bile çıkıyor karşılarına. Yüceer, “Kredilere ulaşmada kolaylıklar sağlanması, hatta özel kredilendirmeye gidilmesini istiyoruz” diyor. Kota dahil pozitif ayrımcılık, esnek çalışma koşulları, ev kadınlarının üretime katılmalarının sağlanması, kadınların kayıt dışı sektörden kurtarılıp sosyal güvenlik yasalarında görünür hale gelmesi de girişimci kadınların talepleri arasında. Bu taleplerin karşılanması ise ulusal bir kadın istihdam politikasının oluşturulmasına bağlı. TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın “Bu politika oluşturulmadan ekonomi büyüse de kadınların istihdamını arttırmak zor” sözlerine katılan Yüceer bu politikayı kadınların siyasete katılımının izlemesi halinde kadının konumunun daha da güçleneceğini vurguluyor… Çünkü siyasi kararlarda söz sahibi olan kadın sayısının artışı ekonomik politikalara kadınlar lehine yön verilmesinin yolunu açacak… G Yücel Kale’nin cam yontuları 15 Nisan’a kadar Galeri Apel’de... Bunlardan biri, Behçet Necatigil’in “Kır Şarkısı”dır. Tam otları sarardığı zamanlar Yere yüzü koyun uzanıyorum. Toprakta bir telâş, bir telâş Karıncalar ötedenberi dostum Bu şiiri yıllar sonra yeniden okuduğumda, şiire ilk adımlarımı attığım yıllarda üzerimde nasıl derin bir etki uyandırmış olduğunu bir kez daha gördüm… Bu etkinin nedeni, bence ya da benim için, öyle sanıyorum ki Türkçedeki yalınlık, dilimizin o saf güzelliği, pırıl pırıl, abartısız tınısı, pınar suyu duruluğudur. Tıpkı Orhan Veli’nin eşsiz güzellikteki şiirlerinden, “Gün Olur”daki gibi… Gün olur alır başımı giderim Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda Şu ada senin bu ada benim Yelkovan kuşlarının peşi sıra İçinde, bu gün “imge” denildiğinde anlaşılan çarpıklıkların hiçbiri olmasa da, Orhan Veli’nin bu şiirindeki sözcüklerin her biri, tıpkı birçok başka şiiri için olduğu gibi, mücevher değerindedir… Oktay Rifat’ın şu iki dizesindeki şiir yüküne bakın: Köşe başını tutan leylak kokusu Yakamı bırak da gideyim… Bir dildeki şiir, o dilin sesinin, renginin, tadının, kokusunun ortaya çıkarılması, ışıldatılması, duyumsatılması değilse nedir? Türk şiirinin, bence, sadece konu zenginliği, içerik coğrafyasının genişliği bakımından değil, asıl ve daha önemli olarak bu anlamda da bereketli bir geçmişi, parlak bir yirminci yüzyılı ve ufku açık bir geleceği var… Ve bu büyük birikime karşın, dilimiz yine de ilkbaharını yaşamakta… Bunun değerini bilmeliyiz… G ataolb@cumhuriyet.com.tr (*) Bir not: Geçen haftaki yazının başlığı da “Dilimizde Bahar Şiirleri”idi… Nasılsa yanlış dizilmiş. (A. B.) amın, gözümüzde yarattığı kırılmaları, günlük hayatta çok sık yaşasak da fark etmek kolay değil. Çünkü geçmişten gelen görsel hafızamız, bu görüntü çeşitlenmelerini çok çabuk düzeltmek için koşullanıyor. Oysa görsel sanatlarda tekink anlamda farklılık yaratan isimler, tarih boyunca bu algı yanılsamalarını kullandılar. Yücel Kale ise o kadar iddialı değil. Cam yontularını, 6 Mart’ta Galeri Apel’deki Dalış Açısı isimli sergisinde sergilemeye Bakarken göremediklerimiz... C başlayan Kale (15 Nisan’a kadar açık), görüntü algısında oynamak yerine camın geçirgenliğini ve kendiliğinden oluşan açıları kullanıyor. Camdaki şeffaflık üç boyutlu görüntüleri bir taraftan dışarıya taşırırken belirsiz derinlikleriyle de izleyiciyi kendine çekiyor. İşte Dalış Açısı’nda sergilenen işlerin bütünlüğü de burada. Camın, mekânlar ve insanlarla olan paylaşımı ortaya son derece belirgin figürler çıkarıyor. Figürü estetize etmek de sanatçıya kalıyor. Yücel Kale, izleyiciyi bu büyülü şeffaf alanlarda keşfe davet ediyor. Sergisini ise “Camı yontmak mekânları ve anları parçalayıp yeniden yapmaya benziyor. Camdan dışarı bakmak ya da camdan içeriye dalmak gibi” diyerek özetliyor. Görsel hafızası, günlük hayat koşuşturmasında sıradanlaşanlar için Dalış Açısı, yeni bakış açıları ve derinlik sunuyor. G İçsel yolculuğumuz... Aylin Kotil B elki yaşam şartlarının zorluğundan, belki de bize ezberletilen önyargılardan dolayı, dış dünyaya uyma eğilimimiz her geçen gün bizleri fazlasıyla yormakta. Kimimiz bir yerlerde bir terslik olduğunu düşünüyor, ancak içsel yolculuğun yorucu ve zorluğundan dolayı bunu çabucak unutabiliyoruz. Kimimiz ise burada takılıyor, hepimizin ortak yaşam pınarına doğru giden bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu yolculukta sinirlenmemiz gerekene sinirlenebiliyor, tümsel olarak adlandırabileceğimiz egolarımıza takılabiliyoruz. Uzun vadeli bu yolculukta öze döndükçe, dönebildikçe karşı tarafı daha rahat anlayıp, anlayabilip ona da dokunabilmeyi düşünüyoruz. Aslında her şeyin evrenin yasası olduğunu kavramamız bu yolculuktaki içgüdülerimizin kuvvetlenmesiyle daha da sağlamlaşıyor. Bunu toplumsal hayat pınarına aktarabildiğimiz noktada da mutlu oluyoruz. Çünkü insan olan hiç kimse mutlulukları, huzuru, güveni tek başına yaşamaktan hoşlanmıyor. Özün; paylaşmak olduğu noktasında birleşiyoruz, paylaşabildikçe... Ben duygusunun, biz duygusunu aldığı noktalarda, çok daha yüce bir amaca hizmet vermenin huzurunu yaşayabilenlerden olmak umuduyla! İyi pazarlar... Aylin@kotil.web.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle