17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 MART 2008 / SAYI 1149 3 DERGİDEN Demokrasiden, daha doğrusu demokrasi talebinden vazgeçmek, düşüncenin suçlanmasını da olağan karşılamaktır… Demokrasi varılan nokta değil, giden yolun adıdır oysa. Bu yüzden Batı’nın demokrasisini eleştirirken, boşluklara, aldatmacalara takılır dil, ama yine de demokrasi talebinden vazgeçmek karanlığı onaylamaktır. 80’li yıllar boyunca 12 Eylül darbesini eleştirmek ve sivil bir hayata geçmek için tek bir siyasi rota çizilmişti, demokrasi… Bu talep 12 Eylül anayasasının değişmesini sağlamamıştı, ama görece bir iyileşme sağlamış, cezaevleri boşalmıştı… Sonra bu talep unutuldu, dahası demokrasi isteyenler aptallıkla, cahillikle, başka amaçlara hizmet etmekle suçlandı. Oysa mağdurların, işsizlerin, işçilerin, yoksulların hâlâ ilk isteği demokrasi… Mücadelenin kapısını aralayacak olan da o çünkü… Vakitsiz kapı çalmaları, alınıp götürülmeleri demokrasi önleyebilecek, toplum her iktidarın “derin”ini ancak demokrasi içinde deşebilecek… İlhan Selçuk’un sabaha karşı alınıp götürülmesi demokrasiye ne kadar uzak olduğumuzu gösterdi… Cumhuriyet’in diğer yazarlarının tarihlerine baktığımızda da farklı düşünceden her dönemde korkulduğunu, iktidarı elinde tutanların aklına ilk gelenin de dört duvar arası olduğunu gördük. Bu hafta, üç arkadaşımız, üç Deniz, Deniz Yavaşoğulları, Ali Deniz Uslu ve Deniz Ülkütekin Cumhuriyet yazarlarının darbe dönemlerinde yaşadıklarını size anımsatıyorlar. Elbette düşünceleri nedeniyle baskı görenler, yargılananlar, sadece Cumhuriyet yazarları değil… İktidara ters düşen her gazeteci, yazar, sanatçı düşüncelerini otosansürle ehlileşmenin ya da sansürün doğrudan şiddetini yaşıyor... Özgür Radyo’nun Genel Yayın Koordinatörü, gazeteci Füsun Erdoğan da bu şiddetle baş etmeye çalışıyor, üstelik cezaevinde… Bir buçuk yıldır, Gebze M Tipi Cezaevi’nde kalan Erdoğan, 8 Eylül 2006’da eşi İbrahim Çiçek’le birlikte gözaltına alındı. Eşi de kendisi gibi gazeteciydi… Tutuklandıktan sonra ilk talepleri eş görüşünden yararlanmak oldu, ama aynı cezaevinde kalmadıkları gerekçe gösterilerek bu istekleri geri çevrildi. Adalet Bakanlığı Füsun ve İbrahim’in aynı cezaevinde kalamayacağına da karar verdi, çünkü F Tipi cezaevinde kadın koğuşu, Gebze M Tipi cezaevinde ise erkek tutuklu yoktu. “Oysa” diye yazdı mektubunda Füsun “M tipi yüksek güvenlikli cezaevi statüsünde ve adli erkek tutuklular kalıyor.” Füsun ve İbrahim tutuklandıklarından bu yana iki kez mahkemeye çıkarıldılar, duruşmalarda öğle yemeği arasında görüşme talepleri yerine getirilmedi… Telefonla görüşme hakları da çelişkili gerekçelerle hep engellendi… Füsun ve İbrahim’in aynı cezaevinde kalmak için açtıkları dava şimdi AHİM’de… Kendi adalet anlayışını kuramayan, demokrasiyi bir fazlalık ya da bolluk olarak gören bir ülkenin vatandaşı olmak gerçekten zor, değil mi? İyi haftalar... Berat Günçıkan [email protected] Küba’da Fidel’in ardından geçen kısa sürede pek çok değişiklik yaşandı. Yeni başkan Raul Castro, ada halkına birçok alanda getirilen kısıtlamaları esnetmek için küçük, ama önemli adımlar attı. Günlük hayata en çabuk yansıyacak değişiklik ise Kübalıların DVD ve bilgisayar satın alma hakkı kazanacak olması gibi görünüyor. Raul ile DVD keyfi dolar tutarında bir ödeme yapmaları gerekiyordu. Dışişleri Bakanı Perez Roque bundan sonra yurtdışı işlemlerinde bürokrasiyi azaltmayı amaçladıklarını açıkladı. Bakan, ayrıca yurtdışındaki Kübalılarla iletişimlerini iyileştirmek istediklerini de idel’in tüm yetkilerini kardeşi Raul Castro’ya söyledi. devretmesinin üzerinden çok fazla zaman geçmedi, ama Fidel Castro’nun yönetimde olduğu yıllar boyunca yüz binlerce Küba’nın önümüzdeki yıllarda nasıl bir politika izleyeceği Kübalı, yasadışı yollardan ABD’ye kaçma girişimlerinde bulundu. hâlâ merak konusu. Küba, efsanevi liderinin, Başarılı olanlar genelde adaya en yakın eyalet olan Florida’ya isyancı askerleriyle birlikte başkent Havana’ya yerleşirken birçok insan da sallar ve kayıklarla aşmaya girdiği 8 Ocak 1959’dan beri yanı başındaki çalıştıkları okyanusta hayatını süper güç ABD’ye kafa tuttu ve sosyalist kaybetti. Perez Roque, mart ilkelerden kopmadı. Ancak eninde ayı içinde yurtdışında sonunda 81 yaşındaki başkanın görevi hayatlarını devam ettiren bırakacağı bir gün gelecekti. Raul 100 Kübalı ile görüştü. Castro’nun kısa zamandaki icraatları ise Roque, yurtdışındaki bundan sonra daha esnek bir politika vatandaşlarıyla kurulan izleneceği yönünde bir izlenim iyi ilişkilerin, ABD’nin uyandırıyor. Yeni başkan, göreve uyguladığı ambargoyla başladıktan sadece birkaç gün mücadele etmek sonra Birleşmiş Milletler İnsan açısından da yararlı Hakları Beyannamesi’nin “bir olacağı görüşünde. bölümü”ne imza attı. Böylece Küba dışında çoğu vatandaşlarına uyguladığı ABD’de olmak seyahat ve düşünce özgürlüğü Raul Castro, üzere 1.3 milyon kısıtlamalarını kaldıracağını Hugo Chavez ile... Kübalı mülteci taahhüt etti. Yurtdışına yaşıyor. Geçen yıl çıkmak isteyen Kübalılar, rekor sayıda, yani şimdiye kadar hükümetten 193 bin mülteci yazılı izin ve gidecekleri adaya ziyarette ülkeden davetiye almak bulundu. zorundaydı. Ayrıca birkaç yüz Deniz Ülkütekin F Yeni hükümetin, yurtdışı girişlerinde yapacağı iyileştirmeler, sırf kendi vatandaşlarıyla sınırlı değil. Son yıllarda artan turist sayısına karşın, ülkedeki konaklama şartlarının yetersiz olması üzerine harekete geçildi. 2010’da ülke çapında 30 yeni otelin hizmete açılması planlanıyor. Raul Castro’nun esnek bir politika izleyeceğinin bir başka işareti de çiftçilerin kendi malzemelerini satın almasına izin verilmesi. Bundan böyle tüm çiftçiler, devlete ait dükkânlardan tarım malzemesi temin edebilecekler. Tarım ve turizm alanında yapılan düzenlemeler, Raul Castro hükümetinin izleyeceği politika açısından küçük adımlar olarak görülüyor. Ancak yakın zamanda elektronik aygıt satın alma yasağının kaldırılacağı yönünde hükümet kaynaklı söylemler gerçeğe dönüşürse, Küba’daki günlük yaşam tahmin edilemeyecek bir hızla değişebilir. Şimdiye kadar ülkede sadece yabancıların ve şirketlerin bilgisayar ve DVD oynatıcı gibi aygıtlara sahip olma hakkı vardı. Yasak, SSCB’nin yıkılmasının ardından ortaya çıkan enerji krizinden sonra yürürlüğe girmişti. Ancak sorun, 2006’da “sıkı müttefik” Venezüella’dan enerji ithal edilerek çözüldü. Beklenen karar çıkarsa bundan böyle bütün Kübalılar, DVD ve bilgisayar sahibi olabilecek. Bir başka belirsizlik konusu ise Fidel’den sonra Küba ve diğer Güney Amerika ülkeleri arasındaki ilişkiydi. Ancak geçen ay, Venezüella Başkanı Hugo Chavez’in Küba’ya yaptığı ziyaret ve iki başkanın verdiği samimi görüntüler, ABD’ye karşı yürütülen muhalif tavrın birlikte devam edeceğini gösterdi. Raul Castro, değişikliklerin devam edeceğini söylese de sosyalist ideallerden vazgeçmeyeceklerinin altını her fırsatta çiziyor. Ne olursa olsun Küba’da yeni bir dönem başlıyor. Anlaşılan, muhalif adada birçok şey Fidel dönemindeki gibi olmayacak. G Sıradan bir isyan öyküsü... S ri Lanka hiçbir zaman göründüğü gibi bir yer olmadı. Hindistan’ın 30 kilometre güneyinde Hint Okyanusu üzerinde yer alan bu ada, iklimi ve doğal güzellikleriyle ilk bakışta cennetin yeryüzüne inmiş haline benziyor. Ancak 1975’te kurulan ve o tarihten bu yana adanın kuzeyinde ayrı bir eyalet oluşturmak için mücadelesini sürdüren Tamil Kaplanları adlı asiler ve hükümet arasındaki iç savaş, ülkede güvenli bir yaşamı imkânsız hale getirdi. Üstelik hükümet güçleriyle savaşmanın yanında, birçok farklı grup halinde hareket eden gerillalar, kendi aralarında da sık sık silahlı çatışma yaşıyorlar. Vahşi yaşamı korumak için yağmur ormanlarında özel bölgeler açan ve bu alanda dünyada bir ilki gerçekleştirecek kadar duyarlı olan Sri Lanka Devleti, insan haklarına aynı oranda ilgi göstermiyor. ABD kaynaklı İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün hazırladığı rapora göre 2006’dan beri adada yüzlerce Tamil’in kaybedilişinin faili hükümet güçleri. Rapora göre çoğu genç erkekler olan Tamiller, gerillalarla olan bağlantılarından şüphe duyulduğu için hedef olarak seçildi. Ancak hükümet hiçbir zaman bahsedilen şüpheleri kanıtlama gereği duymadı. Kayıpların arasında, Tamillerin yanı sıra, Sri Lankalı yerel halktan insanlar ve Müslümanlar da yer alıyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporuna göre kaçırılanlar arasında gerillaların lideri Col Karuna da var. Hükümetin iddialar karşısındaki tutumu ise fazlasıyla lakayit olarak nitelendiriliyor. Yabancılar sekreteri Palitha Kohona’ya göre kaçırılma olayları ve kaybolmalarda, alınan yeni tedbirlerle birlikte düzenli bir azalma söz konusu. Kohona, İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün durumu abarttığını ve hazırlanan raporun ispatlanmamış ipuçlarına dayandığını düşünüyor. Sırf hükümet değil ordu da ülkede yaşanan patlamalar ve faili meçhul kayıplar konusunda sorumluluk alma yanlısı değil. Mart ayı başında, aynı zamanda Tamillerle bağı olan bir parlamenter, aracında patlayan bir bomba sebebiyle Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı / Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri/Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul * Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergicumhuriyet.com.tr Kulak aşinalığımızın olduğu ama hiçbir zaman fazla önemsemediğimiz Ayrılıkçı Tamiller’le ilgili haberlere dikkat etmekte fayda var. Çünkü Sri Lanka hükümetiyle aralarındaki savaş, 70 bine yakın ölüyle yarım asrı doldurdu. hayatını kaybetti. Bir askeri sözcüye göre olayın yaşandığı adanın kuzeyinde asiler hüküm sürüyor. Bu yüzden patlamadan ordu sorumlu tutulamaz. Ancak Tamil Kaplanları, olayı gerçekleştirenin ordu içinde yen alan ve “Derin Sızma Birliği” olarak bilinen özel bir birim olduğu konusunda ısrarlı. Tamillerin yoğun olarak bulunduğu Battilaoca bölgesinde geçen hafta yapılan yerel seçimlerde en fazla şansa sahip parti olarak gösterilen TMVP ise 2004’de Tamil Kaplanları ile bağlantılarını kesti. Parti, geçen yıl asilerin bölge dışına çıkarılması sırasında hükümet güçlerine yardımcı olmuştu. Yine de parti başkanı, güvenlik amacıyla silah bulundurduklarını ve 40’a yakın çocuk yaşta askerleri olduğunu saklamıyor. Bölgede 14 yıl sonra ilk defa yapılan seçimlerde TMVP adayları, oyların yüzde yetmişini alarak bütün yerel yönetimleri ele geçirdi. Hükümet ise Tamillerin isteklerini değerlendirmek için yerel yönetimlere sınırlı yetki verebileceğini açıkladı. Adada son günlerde sakin görünen durum, geçen hafta Tamiller tarafından denize döşenen mayınların patlaması sonucu bir devriye botunun batmasıyla hareketlendi. 16 kişilik mürettebattan altısı kurtulurken kalanların durumu belirsiz. Sri Lanka’da 1983’ten beri yaşanan şiddet olayları ve faili meçhul kaybolmalarda ölen 70 bine yakın insanın hesabını kim verecek, bilinmiyor. G C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle