Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YIL 22 SAYI 1181 / 9 KASIM 2008 İstanbul’da yaşayan Siyahlar Obama’nın zaferini kutladı... Sayfa 7 Duvardan önce duvardan sonra Detlev ve Gudrun Ziemann Berlin Duvarı’nın yapılışına da yıkılışına da tanıklar… Duvar sadece kenti değil, hayatlarını da ikiye bölmüştü. Yıkılması birleşmeyi sağlamaya yetmedi. Her şeyin para olduğu bir dünyanın içine düştüklerinin farkındaydılar, başından beri… Ama bir tek şeyden haberleri yoktu, annelerinin küçük, masum yalanı… 19 yıl önce, bugün, duvar yıkıldı, yalan ortaya çıktı… Röportaj: Özge Başak Taneli Fotoğraf: Peter Buhlan O tuz dokuz gazete, iki televizyon kanalı, dört radyo istasyonu, tek bir düşünce sistemi! Bütün çocukların aynı oyuncaklarla oynadığı, aynı kıyafetleri giydiği, herkesin aynı marka araba kullandığı, dekorasyonuna kadar aynı tarz evlerde yaşadığı, çocukların CocaCola kültürüyle büyümediği, hırsların, kıskançlıkların arkadaşlıkları öldürmediği bir dünyadan bahsedeceğiz. Aynı zamanda sistemi eleştirmenin yasak olduğu, başka dünyalara kapısı kapatılmış bir dünya… Sözünü ettiğimiz, 1961 ve 89 yılları arasında Doğu Almanya’daki yaşam. Bugün Berlin Duvarı’nın yıkılışının 19. yılı. Duvarlı yılları yaşayan, yakınlarını Batı’da bırakan bir aile; Detlev ve Gudrun Ziemann ile Berlin’in duvarlı yıllarını ve sonrasını konuştuk… Yaşadığınız kenti ortadan ikiye bölen duvarı ilk gördüğünüzde ne hissettiniz? Detlev Ziemann: Tek kelimeyle anlatacak olursam; şoke oldum! Bir sabah uyandığımızda duvarı gördük ve ilk anın şokuyla ne bir şey düşünebildik ne de hissedebildik. Gudrun Ziemann: Duvarın inşa edildiği yıllarda Thuringen’de, tam sınıra yakın bir bölgede yaşıyordum. On sekizimde üniversite için Berlin’e yerleştim. Duvarı herkesten habersiz ördüler. Duvardan önce Doğu, Batı arasındaki geçişler serbestti. Doğu’da oturup Batı’da çalışan birçok insan vardı. Bir gecede her şey değişti. Neredeyse her günümüzü birlikte geçirdiğimiz akrabalarımızla görüşmemizi yasaklayan bir sınır oluştu. Mesela teyzem duvarın batı tarafında kalmıştı ve anneannemin cenazesine gelemedi. Özel günlerde geçişe izin vermiyorlar mıydı? Gudrun: Batı’dakiler Doğu’ya geçebiliyordu, ama Doğu’dan Batı’ya geçiş yasaktı. 1971’den sonra önemli günlerde geçişlere izin verildi. Ben 80’lerde devlet NE DAVALAR GÖRDÜM, ZATEN YOKTULAR... Can Togay: Bir hayattan manzaralar... Mavi Sürgün’ün Balıkçı’sıydı Can Togay; Bir Sonbahar Hikâyesi, İyi Seneler Londra filmlerinde oynadı, Gözden Irak Bir Kış’ı yönetti. Sürgün bir ailenin sürgünde doğan oğlu Togay’ın şiirleri Türkçeye çevrildi. Sevgi Can Yağcı Sayfa 6 Madanoğlu davasında tutuklanan ve Ziverbey’de işkence altında ifadeleri alınan İlhan Selçuk, Doğan Avcıoğlu ve İlhami Soysal hâkim karşısına çıkınca tahliye edildiler. bankası için çalıştığımdan, onlara dair birçok sır biliyordum. Bu yüzden geçiş izni almam imkânsız gibiydi. 1986’da bu nedenle işimden ayrıldım. Böylece doğum günü, cenaze gibi önemli günlerde geçiş izni alabildim. Detlev: Benim için durum diğerlerinden biraz daha farklıydı. 1982’den sonra işim gereğince sürekli yurtdışına çıkmam gerekti, ama bu çıkışlardan önce, devlet tarafından dokuz aylık bir kontrol sürecinden geçtim. İlk olarak Paris’e gitmem gerekiyordu. Vize işlemleri üç ay sürdü. Devletin böyle bir izni birine verebilmesi için, kaçmayacağımdan emin olması gerekiyordu. Karımı ve iki çocuğumu geri döneceğimin garantisi olarak görmüş olabilirler. Eşinizin sürekli, hiçbir zaman göremeyeceğinizi düşündüğünüz yerlere gitmesini nasıl karşıladınız? Gudrun: Her dönüşünde kartpostallarla, fotoğraflarla, hediyelerle dönerdi. Fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla Paris’i çok beğenmiştim. Oraya gitme hayalini hep taşıyordum. Nitekim duvarın yıkılışından sonra ilk seyahatim Paris’e oldu. Tabii ki bir süre sonra onun gidişlerine kayıtsız kalmayı öğrendim. Detlev’in her yurtdışına çalışmaya gidişinde ben de işten gelip, çocukları erkenden uyutur, birkaç kız arkadaşımı eve çağırıp, geç saatlere kadar eğlenceler düzenlerdim. Devamı 6. sayfada Yüzyılın davası… Bu ismi veren basın. Sadece Ergenekon için değil, yüzyıl boyunca pek çok dava bu tanımla sunuldu. Harp Hamsi… Neredeyse tümü tarihe trajikomik vakalar olarak geçti. C MY B Okulu, Donanma, 49’lar, 67 Eylül, Bomba, Madanoğlu, Titrek Miyase İlknur Sayfa 5 C M Y B