22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

30 KASIM 2008 / SAYI 1184 5 Sendika onların yasal hakkı... Emine Arslan sekiz yıldır çalıştığı DESA’nın Sefaköy’deki fabrikasından sendikaya üye olduğu ve diğer işçileri örgütlediği için işten çıkarıldı. DESA’nın Düzce’deki fabrikasından Gülhan Akyüz de aynı nedenle işinden oldu. Ebru Altınışık ise yaşadıklarına dayanamayıp kendi işten ayrıldı. Emine Arslan bir “mucize” olmazsa bugün eyleminin 151. gününde olacak. Ali Deniz Uslu Emine Arslan eyleme başladığı günden bu yana eşi Ramazan Arslan da onun yanında... Fotoğraf: Vedat Arık gelmemişken, sendikalı olunca mı hata yapmaya, şefime karşı gelmeye başladım” diye soruyor. Onu fabrika kapısında eylem yapmaya yönelten de işverenin kulak arkası ettiği bu soru… Bir yöneticinin, “DESA’nın tazminat verdiği görülmüş mü?” demesinin de payı var elbette. Tek başına eylem yapmak daha korunaksız kılıyor insanı. Polis sürekli etrafında Emine Arslan’ın. “Hadi evine git artık, yemek yap” diye laf atmalarını “Bu adamlar benim ekmeğimi, suyumu kesti ne yemeği?” diyerek bertaraf ediyor. Yine de iş kuvvet gösterisine geldiğinde, Emine Arslan’ın sözcükleri yetmiyor, karşısında birdenbire çevik kuvveti görüyor… İşverenin aldığı önlemler ise daha ilginç, cuma namazına giden işçileri onunla karşılaşmasınlar diye uzaklığına bakmaksızın otobüslerle çevredeki camilere taşıyor. Fabrikanın dış cephesindeki artması ve eyleminin uluslararası medyaya yansıması işvereni tedirgin etse de Arslan’ı destekleyen feministlerin eylemlerini reklam filminde kullanmaktan çekinmiyor… Arslan’ı en çok tedirgin edense eyleminden on bir yaşındaki kızının zarar görmesi. Onun için endişelendiğini saklamıyor. “Bazı şeyleri değiştirmek zor, ama adalete güvenmek zorundayız” diyor; “ben işimi istiyorum, hakkımı istiyorum, fazlasını değil. Yazın sıcağına, tozuna dayandım, kışın da soğuğa dayanırım. Biz işimizi, kendi işimiz gibi sahiplenerek canla başla yapmayı bildik, öyle öğrendik, o yüzden de sonuna kadar buradayız”. Ramazan Arslan, eyleme başladığı günden bu yana eşinin yanında. Asıl mesleği servis şoförlüğü. İlk zamanlar işinden zaman kaldıkça eşinin yanına geliyormuş, aracı satılınca o da eylem alanında yerini almış. Emekli, 550 YTL maaş alıyor, 400 YTL kira veriyor. “Gerisini de bol bol harcıyoruz” diyor! Dört çocukları var, ikisi evli, ikisi okuyor. Sendikanın onlara tahsis ettiği minibüse onlar da konuk oluyor. Kahvaltılarını da genelde minibüste yapıyorlar. Ramazan Arslan da polis baskısını görmüş, gözaltına alınmış. Hatta kaldırımı işgal ettikleri gerekçesiyle o da 62 YTL ceza ödemiş. Yine de Ramazan Arslan davanın sonuna kadar eşinin yanında kalmakta kararlı. Verilen her destekle sevindiklerini söylüyor: “Bir kolay gelsin diyen bir selam veren bize güç veriyor”. Sadece Sefaköy değil, DESA’nın Düzce fabrikasında da işte çıkarılanlar var. Gülhan Akyüz sendikaya üye olduktan 15 gün sonra sendikalı 41 işçiyle birlikte işten “DESA Direnişiyle Dayanışma Kadın Platformu” eylemde... çıkarılmış. Kontrol paketleme bölümünde iki yıl çalışan Akyüz, çalışma şartlarının ağır, mesailerin çok fazla olduğunu söylüyor. Hasta oldukları köşelere oturmasın diye kazık dikildi, eylemde olmadığı halde izin alamadıklarını anlatıyor, “Bayılsak bile ayıltılıp günler, yani pazarları eylem yerine, daha önceleri hiç çalıştırılıyoruz. Elimizde de yorgunluktan başka bir şey alışkanlık olmadığı halde çöp ve yemek artıkları dökülmeye kalmıyor” diyor. Sendikaya üye olma nedeni de işte bu ağır başlandı… Dahası kaldırımı işgal ettiği gerekçesiyle 62 YTL koşulları iyileştirmek, daha insani koşullarda çalışmak. Evine ceza ödedi… Zabıta sürekli ensesinde, “Kamu alanına zarar gelen kâğıtta yazdığına göre işten çıkarılma sebebi veriyorsunuz” diye uyarıyor, ama işi cezaya dökemiyor, “performans düşüklüğü”. O sıraladığı tüm koşullara rağmen çünkü bunun bir cezası yok! “Ben de içerideyken kafesteki kuş gibiydim, ama daha önce çalıştığını, işverenin çoğu işçiye işten çıkarma nedeni olarak sendikalı çalıştığım için bilinçliydim. Şimdi içeridekilerin hiçbir gösterdiği “performans düşüklüğü”nün gerçek olmadığını şeyden haberi yok” diyor Arslan; “ama ben dışarıda bile söylüyor. Ya içerde kalan işçiler, iki yıl birlikte çalıştıkları izleniyorum, eylemlerde sloganlarımız cep telefonu ile arkadaşları? Akyüz, onların gönüllerinin kendileriyle birlikte yukarıdakilere dinletiliyor”. Son dönemde medyanın ilgisinin olduğundan emin, onları, korkularını anladığını anlatıyor. Üstelik işveren kendilerini işten attıktan sonra geride kalanların üzerindeki baskıyı daha da arttırmış. Ebru Altınışık da Düzce’den, ama o işten çıkarılmamış, baskıya dayanamayıp zor bir karar vermiş, kendi işten çıkmış. Şimdi mahkemede arkadaşlarına tanıklık yapıyor. Altınışık da sendikalı olduğu için elebaşı olarak görülüyormuş. Fabrikada herkes dörtlü gruplar halinde çalışırken o tek kişilik bir bölüme konulmuş, arkadaşlarıyla konuşması dahi kontrol altına alınmış. Lavaboya bile yalnız gidememiş, sürekli gözlenmiş, nedensiz ihtarlar almış… Nihayet son gün gelip de işten ayrıldığında arkadaşlarına veda etmek istemiş, fakat buna da izin vermemişler. G E mine Arslan sekiz yıldır çalıştığı DESA’nın Sefaköy‘deki fabrikasından sendikalı olduğu için çıkarıldı. Çünkü sendikalı olmakla yetinmedi diğer arkadaşlarını evinde toplayıp, sendikayla buluşturdu, onlarla haklarını konuştu. Fabrika yönetimi bunu öğrenince “hata” yaptığı gerekçesiyle işine son verdi, sekiz yıllık tazminatı, bir maaşı, 144 saat mesaisi ve iki yıllık izni içerde kaldı. Arslan, “İnsanca çalışmak istedim, sendika benim anayasal hakkım dedim, sonrasında sekiz yıldır hiç hata yapmamışken, şefime karşı C M Y B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle