Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Plastik cerrahide anında onarım dönemi... 30 KASIM 2008 / SAYI 1184 Murat Sayın (muratsayin2005@gmail.com) “Ulusal Kanal”da Gorki filmleri Ataol Behramoğlu aksim Gorki özyaşamsal üçlüsünü oluşturan “Çocukluğum”, “Ekmeğimi Kazanırken” ve “Benim Üniversitelerim” adlı yapıtlarını 19131923 yılları arasındaki süreçte yazdı. Bu sırada dünya ölçüsüne bir üne çoktan kavuşmuştu. 1868 doğumlu yazarın ilk yapıtı 1898’de yayımlanan “Eskizler ve Hikâyeler”dir. Bu yapıt yayımlandıktan kısa süre sonra o zamana kadar çok dar bir çevre dışında kimsenin tanımadığı bu genç yazarın ünü Rusya sınırlarının dışına ulaştı. Dilimize birçok kez çevrilen, bir bölümünü benim de “Yaşanmış Hikâyeler” adıyla çevirdiğim bu hikâyeler toplamının başlıca özelliği, derin bir hümanizm ve engin bir özgürlük tutkusuyla örülmüş olmalarıdır. Kahramanları ise genellikle toplumun dışına itilmiş, daha sonra “Dipte/“Ayak Takımı Arasında” oyunu ile tiyatro sahnesine de çıkaracağı, yoksul, evsiz barksız, fakat insanlık erdemlerini yitirmemiş olan kimselerdir... Özyaşamsal üçlüsünde Gorki, 19. yüzyılın son üçte birini oluşturan zaman diliminde, Rusya taşralarında geçen çocukluk, ergenlik, ilk gençlik dönemlerini anlatır... Yoksullukla kavrulan, adaletsizlikle ve karşıtı olarak da devrimci çalkantılarla sarsılan bir Rusya’dır bu... Babasının ölümünden sonra dedesinin evine sığınan bu öksüz çocuğun gözleriyle, dede Kaşirin’in boya işliğindeki ilkel çalışma koşullarına tanık oluruz. Sarhoşluk, şiddet, dindarlık, inişli çıkışlı Rus ruhunun merhametten acımasızlığa, Maksim Gorki... şölenden kavgaya dönüşen gerilimli dalgalanışları, ev içi yaşantılarının ve sokaktaki yaşamın atmosferini belirler... Bu ortamda tek tük insanca güzellikler de eksik değildir... İyi yürekli, masalcı anneanne... İşlikteki acımasız çalışma koşullarına karşın yaşama sevincini yitirmeyen, aslında müzisyen olmak isteyen Çingene delikanlısı Vanka. Yaşlı ve bilge ustabaşı. Kaşirin’in kiracısı olan devrimci... Çocuk Gorki bu iyi insanların hepsinden bir şeyler öğrenecek, üçlemenin ikinci kitabında anlattığı gemi aşçısı Samurin ise onun gerçek öğretmeni olacaktır... Asıl adı Aleksey Peşkov olan Maksim Gorki’nin yaşamöyküsü gerçekten de olağanüstüdür. İlk yapıtı yayımlanmadan önce Kırımı, Kafkasya’yı, Rusya bozkırlarını yürüyerek kat eden, bu arada hamallıktan basımevi işçiliğine çeşitli işlerde çalışarak ekmeğini kazanan bu genç adamın kendine yazarlık adı olarak “Gorki”(“acı”) sözcüğünü seçmesi boşuna değildir... Büyük RusSovyet sinema yönetmeni Mark Donskoy’un Gorki’nin üçlemesinin içeriğine ve ruhuna tam bir bağlılıkla, büyük bir ustalıkla 1930’larda çektiği üç siyah beyaz filmi çok yıllar önce Ankara’da izlemiştim. Ulusal Kanal’da gösterime sunulmadan önce bana geçenlerde bir kez daha izlettirilen bu filmlerden yıllar önce aldığım tadın aynısını duyumsadım... Çünkü hümanizm ve gerçek sanat ölümsüzdür... Gorki üçlemesinin yanı sıra yine Ulusal Kanal’da büyük yazarın “Ana” adlı romanından bir başka büyük RusSovyet sinema yönetmeni Vsevolod Pudovkin’in sinemaya uyarladığı, sessiz sinemanın ve belki bütün zamanlar dünya sinemasının en önemli yapıtlarından, aynı adı taşıyan film de yer alıyor... Siz bu yazıyı okuduğunuzda, “Çocukluğum” Ulusal Kanal’da gösterilmiş olacak. Fakat sanırım bu film ve her cumartesi saat 22.00’de gösterime girecek olan öteki Gorki filmlerinin gösterimleri birçok kez yinelenecektir ve öyle de olmalıdır... Maksim Gorki’nin yapıtlarından uyarlanmış, başarılı bir çeviri alt yazıyla sunulan bu filmleri kaçırmayın. Geçmekte olduğumuz sevimsiz günlere, aydınlık, sevecen, umutlu bir pencere açılacaktır... G ataolb@cumhuriyet.com.tr Memesiz kalma psikolojisine son! eme kanserine yakalanan kadınların ilk korkularından biri memelerinin alınması, fiziksel ve görsel olarak yaşayacakları kayıp… Memeye yüklenen anlamların yarattığı bu kayıp hissi, psikolojik destekle giderilmeye çalışılır. Ancak plastik cerrahinin aldığı yol, kadınların bu yorucu sürece girmelerini önlemeye aday. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Bölümü öğretim üyesi Prof. Oğuz Çetinkale, son 25 yılda meme onarımı ameliyatlarında büyük ilerlemeler sağlandığını hatırlatıyor. “Yeni gelişen teknikler ve araçlarla plastik cerrahlar artık aslına oldukça yakın ve doğal görünümlü göğüsler yapabiliyor” diyor. Çetinkale “Günümüz modern meme kanseri cerrahisinde artık ameliyat masasından yeni yapılan memeleri ile kalkıyorlar. Yani onarım hemen yapılıyor ve hastalar memesiz kalma psikolojisini hiç yaşamıyor”. Yeni memenin, eski memenin kanser nedeniyle alınmasından bir süre sonra da yapılması mümkün, ancak Prof. Çetinkale’ye göre bu daha zor ve sıkıntılı bir iş. Peki, kimlere anında onarım uygulanıyor, kimlere uygulanamıyor? Radyoterapi ya da kemoterapi gerektirmeyecek erken evre tümörlere anında onarım yapılabiliyor. Üçüncü evredeki hastalar, damar hastalıkları, kontrolsüz diyabet ve hipertansiyonda, obezitede, ağır sigara tiryakiliğinde, bağ dokusu bozukluklarında ise geç onarım yeğleniyor. Meme onarımı için iki yöntem uygulanıyor, biri protez, diğeri hastanın kendi dokularını kullanmak. Bu seçimde hastanın yaşı, tümörün evresi, genel durumu, geride kalan yumuşak dokunun miktarı, kalitesi, radyoterapi uygulanıp uygulanmadığı belirleyici oluyor. Profesör Oğuz Çetinkale, tek başına protez uygulanarak yapılan meme onarımlarının ancak M M yeterli miktarda ve iyi kalitede ciltte, diğer memenin küçük olduğu durumlarda geçerli olduğunu söylüyor. “Protez uygulamalar sınırlıdır” diyor. “Bu durumda adale altına yerleştirilecek bir silikon ya da serumla şişirilen protezle iyi bir sonuç alınabilir. Ayrıca simetriyi sağlamak için sıklıkla diğer memeye de müdahale edilmesi gerekebilir”. Peki protezle yapılan memenin, avantajları neler? Normal göğüs cildini kullanıma sokarak karşı meme ile aynı renkte ve kalitede cilt oluşturuyor, meme cildinin duyarlılığı korunuyor, ameliyat süresi ve nekahat dönemi kısa zaman alıyor. Dezavantajları ise şöyle sıralıyor Profesör Çetinkale, “Normal meme sarkıklığı oluşmadığı için zamanla asimetriler ortaya çıkıyor, meme altı katlantısı oluşturulamıyor, simetri sağlamak için karşı memeye de birden fazla operasyon gerekiyor..” Sık yeğlenen kişinin karın dokusuyla yapılan onarımlarda ise karın adalesi, alt karın bölgesi cildi ile birlikte bir kasderi flebi olarak hazırlanıyor ve oluşturulan cilt altı tünelinden veya serbest olarak meme bölgesine taşınıyor. Alt karın bölgesindeki cildin bir bölümü cilt eksiğini tamamlamakta kullanılırken, önemli bir bölümü çıkarılıyor ve cilt altı yağ dokusuyla birlikte meme hacminin oluşturulmasında değerlendiriliyor. “Bu bölgedeki yağ dokusu meme hacmi oluşturulması için hemen her zaman yeterlidir” diyor Prof. Çetinkale, “bu yöntemle protez kullanılmasına gerek kalmaz”. Ameliyat sonrası normal yaşama dönme süresini üç haftayla sınırlıyor Prof. Çetinkale, yine de altı haftaya kadar ağır yük kaldırılmaması, fazla efor gerektiren sporların yapılmaması ve cinsel ilişkiye girilmemesi gerekiyor. G Rifat Mutlu (rifatmutlu@gmail.com) Size giden yol tomatik, kalıplaşmış ve artık ihtiyaçlarınızı karşılamayan davranışlarınızı fark ederek değiştirmek, ihtiyaçlarınızı karşılayacak seçimlerle yaşam alanlarınızı genişletmek, ilişkilerinizde farkındalık yaratmak, kendiniz ve diğerleriyle O buluşmak mı istiyorsunuz? Yanıtınız evet ise, Nirengi Kişisel Gelişim ve Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nde Gestalt Gelişim Grubu’na katılabilirsiniz. Gestalt Terapisi Fritz Perls ve Laura Perls tarafından 1940’lı yıllarda New York’ta geliştirilen Gestalt terapi, bütüncü bakış açısını benimsiyor, “gestalt” parçalara ayrılmaz bir bütünü temsil ediyor. Kişinin potansiyelini gerçekleştirebileceğine, herkesin özel ve kendine özgü olduğuna, kişinin hem kendiyle, hem de çevresiyle bir bütün oluşturduğuna inanıyor. Diğer pek çok terapi yöntemini de kucakladığı için esnek ve yaratıcı olan bu terapinin uygulayıcısı Nirengi ekibinden Klinik Psikolog Elyan A. Aysoy. Grup belli bir konu üzerinde ilerlemiyor, her hafta kendi konusunu kendi belirliyor. On toplantıyla sınırlı grubun toplantıları salı günleri 11.00 ile 13.00 arasında… G Telefon: (0212) 258 92 51 MİZAH MAĞARA ADAMI / Tayyar Özkan (www.tayyarozkan.com) C M Y B C MY B