Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 9 3/5/07 14:11 Page 1 PAZAR EKİ 9 CMYK 6 MAYIS 2007 / SAYI 1102 9 PAZAR SÖYLEŞİLERİ “Yeni dünyanın yüreği” Ataol Behramoğlu A nkara’da Tandoğan alanı İstanbul’da Çağlayan ve çevresi iki hafta arayla birkaç milyon insanımızı bir araya getirdi. Bu büyük buluşmalardan imgelemlerde neler kalacak: Renk, ışık, coşku, hareket… Öfke, kararlılık, cesaret… Mizah, duygu, sevinç… Ve hepsinin üstünde yükselen, insanca, uygarca bir hoşgörü ortamı… Kırıp dökmeye, bağırıp çağırmaya değil, uyarmaya yönelik bir enerji buluşması… Buradayız, birlikteyiz diye düşünmenin sevinci… Kargaşa, panik, ritim bozukluğu yok… Bağrışıp çağrışmak, itişip kakışmak yok… Büyük kentlerimizde çoktandır tarihe karışmış bir sevgi birlikteliği… İnsan olmanın, birlikte olmanın, dayanışmanın sevinci… Adı konulmamış, çoktandır yaşanmamış, neredeyse unutulmuş bir mutluluk… Çirkinleşen dünyada, çirkinleşen ülkemizde, çirkinleşen metropollerimizde, bir mucizenin gerçekleştiğine tanık oluyoruz... Sıradan bir buluşma değil bu… Tandoğan ve Çağlayan’daki milyonları “halk” sözcüğüyle özetlemek de yeterli değil… Kuşkusuz ki her toplumsal sınıf ve tabakadan, her meslek grubundan, her yaştan ve cinsten insanlar var bu topluluklarda… Öğrenci de sendika kuruyor... KIVANÇ ELİAÇIK DİSK Uluslararası İlişkiler Uzmanı Kıvanç Eliaçık’ın GENÇSEN ile ilgili söyledikleri... GENÇSEN taban demokrasisine dayalı, mücadeleci, çok sesli, üyesi olan olmayan tüm öğrencilerin, gençlerin sorunlarına çözüm arayan, üyelerini etkin şekilde temsil eden bir sendika olsun istiyoruz. Her öğrencinin potansiyel bir işçi ve işsiz olduğu gerçeğini göz önüne alarak GENÇSEN’in işçi sendikalarıyla ve meslek örgütleriyle güçlü bağları olması da gerekiyor. İlk hedeflerimiz eğitimin parasız olması ve öğrencilerin okullarda karar sahibi olabilmesi. Öğrencilerin ihtiyaçları için karşılıksız burs almasını, böylece çalışmak zorunda kalmamasını savunuyoruz. Malezya’dan Kanada’ya kadar dünyanın her yerinde öğrenci sendikaları var. Bu deneyimleri incelemek ve doğru anlamak gerekiyor; ama biz bu sendikayı “Avrupa’da var bizde de olsun” diye kurmuyoruz. Sorunlarımızı çözebilmek için kuruyoruz. Bugün Türkiye’de öğrenci sendikası yeni bir tartışma. Türkiye’de yasalarda, “öğrenci sendikası”na dair bir madde yok. Yani “serbesttir” ya da “yasaktır” diye bir yasal düzenleme yok. Ancak imzaladığımız Uluslararası sözleşmelerde öğrenci sendikasından bahsediliyor ve Anayasa’nın 90. maddesine göre de, imzalanan uluslararası sözleşmeler iç hukukun üstündedir. Üstelik en temel uluslararası metinlere göre, her kesimin kendi hak, çıkar ve özgürlüklerini korumak ve geliştirmek için örgütlenme, kurumsallaşma, birleşme hakkı var. Biz bu hakkımızı kullanacağız. Kaldı ki bizim için önemli olan meşru mücadele. Yasalar zamanla değişir. Biz güçlü bir sendika kurar ve kitleselleşirsek ilgili bir yasa hazırlanacağına inanıyoruz. Zeynep Özdal, Fırat Eryılmaz ve Gözde Mutlucan’ın başları dertte. Çünkü hem genç hem de öğrenciler. Peki sorunlarının çözümü nerede? Üçü de aynı adresi gösteriyor: Sendikalaşma. “Çünkü” diyorlar, “Bu mücadele için en meşru zemin sendika”. Zeynep Özdal, Fırat Eryılmaz ve Gözde Mutlucan... Fotoğraf: Uğur Demir Candeğer Muradoğlu Ü Çağlayan mitinginden... Oysa “miting” denildiğinde ya siyasal parti yandaşlarının toplantılarına, ya gençlerin gösterilerine, ya sınıfsal ya da mesleki protesto gösterilerine alışılmıştı… Tek başına ne işçi sınıfı, ne köylülük, ne esnaf, ne herhangi bir meslek ya da sınıfsal topluluğun insanlarıydı orada bir araya gelen… Ne de sadece, bir şeyi protesto etmek için toplanan gençler... Tandoğan ve Çağlayan’da toplanan milyonlar, Türkiye’ydi... Yoğunluk orta tabaka insanında olmak üzere, ülkenin bütün renkleri bir araya gelmişti… Düşünen, asıl Türkiye... Hisseden, kaygı duyan… Karanlıkçı kuşatmaya karşı aydınlığı, öteki dünya çığırtkanlığına karşı bu dünyada olmanın sevincini savunan... Geleceğin Türkiye’si... Kaypak, yıvışık, korkak, çıkarcı, bireyci, her türden gericiye karşı, insan olmanın sakin gururunu, hakikatin yalınlığını savunan Türkiye… Ve bu hakikat bu gün, her zamankinden çok daha yalın, açık ve nettir… Onun için onları, Tandoğan ve Çağlayan’da bir araya gelen milyonları, yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde yaşamış, devrimci, büyük bir Bulgar şairinin, asıl soyadı İzmirliyev olan Hristo Smirnenski’nin “Kalabalıklar” adlı şiirinden ödünç aldığım bir imgeyle, “Yeni dünyanın yüreği” diye adlandırıyorum... “Bastırılmış, kudretli bir fırtına gizlidir kalabalıklarda Orada güneş de vardır Kuşattığında bitimsiz kalabalıklar Kenti, kurşuni bir toz kaldırarak Kaynaşan, kabaran o dalgalanmada Bugünün kaygılarının fırtına bulutları çalkanır Ve gelecekteki mutluluğun Işıldayan belirtileri… (…) Güçlü bir yürek çarpar bağrında kalabalıkların Yeni dünyanın yüreği…” Tandoğan ve Çankaya’da çarpan “Yeni dünyanın yüreği”ydi… Ve “Yeni bir Türkiye”nin… AB, ABD, AKP, yerli ve yabancı işbirlikçiler, omurgasızlar, ruhsuzlar, kimliksizler; bu gerçeği görmeyen, göremeyen, görmek ve göstermek istemeyen her kim varsa; ne kadar çırpınsalar ve hep yaptıkları gibi ne kadar tersini söyleyip gerçeği bozmaya, kafa karıştırmaya, hedef şaşırtmaya çırpınsalar da, bundan böyle hiçbir şey 14 ve 29 Nisan 2007 tarihlerinden önceki gibi olmayacak, olamayacak… ataolb@cumhuriyet.com.tr niversitelilerin de artık bir sendikası var: GENÇSEN. “Pasosu olan herkese sendika” sloganıyla yola çıkan sendikanın kurulma kararı, DİSK’in 11. Genel Kurulu’nda alındı. Şimdi farklı şehirlerde bir araya gelen üniversite öğrencileri “Nasıl bir sendika olmalı” sorusuna cevap arıyorlar. Eğitimin ticarileşmesinden gençlerin ve özellikle öğrencilerin sigortasız çalışmasına ve kitap, burs, yurt, yemek ve yol masraflarına kadar öğrenciyi çıkmaza sokan her sorun için çözüm arayışındalar. Zeynep Özdal, Fırat Eryılmaz ve Gözde Mutlucan da, bu arayışta olanlardan. Onlarla sendika ve “öğrencilerin neden sendikalaşması gerektiği” hakkında konuştuk. Bir öğrenci neden sendikalı olmalı? Gözde Mutlucan: Seksen ilde yaşayan bütün üniversite öğrencilerinin sorunları aynı. Bir çatı altında toplanıp; yalnız olmadığımızı göstermek için dekanlığın ve rektörlüğün muhatap alabileceği düzeyde bir temsiliyet istiyoruz. Kurulacak olan sendikayla, üniversite öğrencileri Türkiye genelinde bir güç olacak. Bizim sloganımız “pasosu olan herkese sendika”. Bence öğrenciler kendi gelecekleri için sendikalı olmalı. Peki herkes üniversitelilerin bazı sorunlarının olduğunun farkında. Bunları dillendirmek gerekirse... G. Mutlucan: En büyük sorun, üniversitelerde söz hakkımızın olmayışı. Ne öğretmenimizi seçebiliyor, ne ders programına karışabiliyor, ne de kantindeki çay fiyatlarını belirleyebiliyoruz. Söz hakkı olmayınca bütün silahlarımız elimizden alınıyor. Söz sahibi olmak istediğimizde de soruşturmalarla cezalandırılıyoruz. Zeynep Özdal: İstanbul’u baz alırsak eğer, burada hayat çok pahalı. Üstelik burs da alamıyoruz. Alanların da pasosu olmasına rağmen aldıklarının büyük bir bölümü yol parasına gidiyor. Bütün bunların yanında harç parası ödemek zorundayız. Bu parayı ödeyemediği için okuluna devam edemeyen birçok öğrenci var. Yani öğrenci olarak kötü şartlarda yaşıyoruz. Kurulacak sendika bunları değiştirecek mi? Z. Özdal: Sendika kurulacak ve her şeyi çözecek diye bir şey yok. Sendikayı var edecek olan kişiler. Bütün öğrencileri mücadele içine katmak istiyoruz, çünkü öğrenciler olarak esas gücümüzü bir araya gelerek gösterebiliriz. Böylece söz hakkı isteyebilir ve bu söz hakkını alabiliriz. Önemli olan şu an, bir karşı duruş sergileyebilmek. Farklı görüşteki öğrenciler sendikada bir araya gelecek. Z. Özdal: Hepimiz şunun farkındayız ki, eğer bir kazanım sağlamak istiyorsak DİSK’in sağladığı meşruiyeti sonuna kadar kullanmalıyız. Asgari müştereklerde bir araya gelmeliyiz. Sendikamızın içinde solun en solunda yer alanlardan, sağın en sağındakilere kadar bütün öğrenciler olacak. Bizim hedefimiz teoride yaşadığımız sorunları sendika içinde birlikte aşmak. Ör Sendikanın amacı her yaştan öğrenciye ulaşmak... neğin üniversitede aldığımız manasız soruşturmaları kırabilmenin yolu kitleselleşmekten geçiyor. Zaten bunun farkına vardığımızda aramızdaki iletişim kolaylaşacak. Biz, biz olmadığımız zaman bir şey elde edemiyoruz. O yüzden kendi aramızdaki uçlaşmaları törpülemeliyiz. Fırat Eryılmaz: Farklı fraksiyonlardan ya da örgütsel yapıdan bağımsız da olsa, öğrencilerin sorunları ortak. Bunlar karşısında ortak bir mücadele hattı belirlemek zorundayız, çünkü hep birlikte bir şey yapmamız gerektiğinin farkındayız. www.gencsen.org Açık sözlü müyüz? Aylin Kotil A çık sözlü olamıyoruz nedense. Bu bireysel ilişkilerimize zarar verdiği kadar toplumsal ilişkilere de zarar veriyor. Karşımızdaki ya üstü örtülü sözlerimizden bir anlam çıkarmaya çalışıyor ya da garip davranışlarımızdan. Bulmaca çözdürüyoruz hem sevdiklerimize hem de sevmediklerimize. Bu da garip bir şekilde bize mutluluk veriyor. Hatta bu durumun bize üstünlük verdiğini sanıyoruz. Karşı taraf bizi çözmeye çalışıp dururken gizemi koruyarak, hatta biraz da terslenerek çözülmemeyi ümit ederek, nasıl kıvrandırdığımızı seyrediyoruz. Kanımca bu davranışı sergilemek öncelikle kişinin kendine olan güveninin eksik olduğunu gösterir. Açık ve net olmak, düşünceleri bir şeylerin arkasına gizlememek ve sonra da karşı tarafın tepkisini beklemek özgüven isteyen bir durumdur aslında. Bu bir yerde karşı görüşe de açık olmayı ve hazır olmayı gerektirir. Okul yıllarımızdan itibaren çok duymuşuzdur. Birileri suçlanır, kim diye soracak oluruz, onlar kendilerini biliyor cevabını alırız. Açık ve net cevaplarla karşılanmadığımız için de böyle yapılması gerektiğine inanıp, aynı şekilde davranırız. Arkadan konuşmalar yaşımız ilerledikçe daha çok kaplamaya başlar hayatımızı. Kapalı kapılar ardında yapılan laflamalar kimi zaman dedikodu adını alır, kimi zaman da kulis! Bu hal öyle kanımıza işlemiştir ki toplumsal hareketlerde bile artık bu yönteme başvuruluyor. Son Cumhurbaşkanı adayının açıklanmasında bile bu yola başvuruldu. Bulmaca çözdürmenin hazzı doruk noktasına ulaştı. Malatya olayında ise verilmek istenen mesaj canların alındığı bir vahşetle sonuçlandı. HayrünnisaAbdullah Gül. Çocukluğundan itibaren isteklerini ve beklentilerini net olarak ortaya koyamayan bireyler, büyüdükçe birlikte oldukları insanlarla sıkıntılı ilişkiler yaşarlar. Hele de bu kişiler toplumda belli bir yerlere geldiler ise, sıkıntıyı bütün toplum çeker. İleride sağlıklı ilişkiler kurmanın ve sağlıklı hareket eden bireyler olmanın yolu, ufak yaşlardan itibaren çocuklarınızla sorunları konuşarak çözmekten geçiyor. İyi pazarlar. aylin@kotilsarigul.com