22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 2 3/5/07 13:44 Page 1 PAZAR EKİ 2 CMYK 2 EDİTÖR’DEN stanbul Valisi sözünü tuttu ve 1 Mayıs’ı Taksim Meydanı’nda kutlamak isteyenlere bedel ödetti! Sadece 1 Mayıs’ı “İşçi Bayramı” olarak kutlayanlar değil, hangi sınıftan olduklarından bihaberler, havayı güzel bulup sokağa çıkanlar, yaşlılar, çocuklar, turistler de ödedi bu bedeli. Sıra bu ödettirmenin ödenmesinde; gazdan zehirlenenlere, coplananlara bir fatura gerekiyor, bu da Vali’nin ve Emniyet Müdürü’nün istifası ya da görevden alınması olabilir ancak. Çünkü şiddetin her türlüsünü tanıyan bir ülkede yaşamak, ona alışmayı, kabullenmeyi gerektirmiyor! Vali daha İstanbul’un üzerinden gaz bulutu kalkmadan kendisini ve polisleri savundu: “Görevimizi yaptık”. Görev! Hayatınıza şöyle bir bakın, karanlığın ve ağırlığın sindiği her yerde görevlerini, hem de iyi yapanlar çıkar karşınıza. İktidarın en güçlü kipidir, en kirli işlerde bile arkasına saklanılmasına izin verir, karanlığın perdesi aralanınca sorumluluğu “uzak” birilerine atmayı sağlar. Nasıl olsa herkesin bir görevi vardır, bir de görev vereni… 1 Mayıs’ta kalabalıkların üzerine saldıran, coplayan, zorla açtırdıkları ağızlara biber gazı sıkan polislerin “görev” sınırları alabildiğine genişti! Sınırın içinde kalanlar dost üniformalılardı, dışında kalanlar ise sivil düşmanlar! Herkes, her şey onlara karşıydı… Sadece onlar vardı, maskeleri, copları, silahları, gazları… Onların dışındaki dünya yakılasıydı, “görev”in manası da buydu, yakıp yıkmak! Bu hedefsizliğin, bu saldırgan öfkenin tek bir tanımı var, terör. 1 Mayıs’ta İstanbul gerçek terörün ne olduğunu gördü! Bundan 35 yıl önce de bir terör estirilmiş, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan asılmıştı. İdam kararını alanlar için de bu üç genç düşmandı. Onlar kararı onaylayan değişik partilerden 283 milletvekili ve 105 senatörün de “ortak” düşmanıydılar. Bu 1 Mayıs’ta yaşananlar gösteriyor ki bu ortaklık hiç bozulmadı, ama idamlar 35 yılda binlerce çocuğa Deniz ismi konulmasına rağmen toplumun vicdanında bir boşluk yarattı… Boşluk, 12 Eylül idamlarıyla daha da büyüdü… Süreyya Sırrı Önder’in çok ödüllü filmi “Beynelmilel” bu boşluğu hatırlatmanın çabalarından biri, bir sonraki filmi ise idamların, şiddetin gölgesinde büyüyen yoksulluğumuz olacak… Adı Deniz olan bir çocuk tanıyorum, yeğenim, bugün sekiz yaşına girecek. Deniz Oğul ve adını “Deniz”den alan bütün çocuklar, doğum gününüz kutlu olsun! İyi haftalar... Berat Günçıkan bguncikan@yahoo.com 6 MAYIS 2007 / SAYI 1102 İ Yaşadıklarımız değil, hayatlarımız farklı... Ali Deniz Uslu slı’nın yeni albümü “Söylediğim Şarkılarda Saklı” yedi yıllık profesyonel müzik hayatının bir özeti. İlk albümü “Neresindeyim?” ve ikinci albümü “Su Gibi” ile hayatımıza karışan Aslı, yeni albümünde grup ruhunu daha iyi yansıtan sert bir poprock soundu ile karşımızda. Çıkış videosu “Dans Etmeye İhtiyacım Var” da bu değişimin göstergesi. Aslı, “Eğer yaşanacak bir acı varsa, onu sonuna kadar yaşamak isterim, çünkü her şey hayata dair” diyor. Her zaman bir çıkış yolu olduğunun da farkında. Müzikal çekingenliklerinden tamamen kurtulduğunu söyleyen Aslı, artık sahnede de farklı. İşte anlattıkları... Üç yıllık bir aradan sonra daha sert, ama her zamanki gibi pozitif enerji veren bir albümle geri döndün. Niye bu kadar ara verdin? İlk albümden sonra her şey yolundaydı, ama ikinci albüme kadar verdiğim dört yıllık ara bana gerçekten çok şey kaybettirdi. Plak şirketimle çok sorunlu bir dönem geçirdim. Fikir ayrılıkları, ikinci albümü de pek sağlıklı olmayan koşullarda çıkarmama neden oldu. İlk iki albümü değerlendirdiğimde, bu albüm için neler yapmam gerektiğinin farkına vardım, ama bu da üç yıllık süreyi kısaltmaya yetmedi. Albüm araları çok uzun olduğu için pek çok dinleyici seni yeniden keşfetmek zorunda kalıyor… Evet, bir varım, bir yok! Bu benim de canımı sıkıyor. İkinci albümde de kısacık, dik saçlarımla çıktığımda beni hatırlayanlar bile yadırgadı, hatta şaşırdı. Artık kaybolmaya niyetim yok. Saçlarını uzatmana ben de çok sevindim. Seni böyle görmek çok daha güzel… Teşekkür ederim. Ben değişikliği seviyorum. Aynı olmayı, aynı gözükmeyi sevmiyorum. Ben o halimi çok sevmiştim, ama eski resimlerime bakınca ben de senin gibi düşündüm ve yeniden uzatmaya başladım. Bu albüm grup ruhunu daha bir iyi veriyor. Farklı olan ne burada? Bunu tadabilmene çok sevindim, çünkü albümün amaçlarından biri de buydu. Ben solo bir şarkıcı olsam da kökenim grup müziğinden geliyor. Bunun avantajlarını ve dezavantajlarını iyi biliyorum. Zaten kendim olmak gibi bir egom da yok. İlk albümden beri amaçladığım şey solo çalışsam da grup müziğini yaratabilmekti. Bu albümde ise buna daha çok yaklaştım. Sahnede de farklı oluyorsun. Yedi yılda neler değişti? Konserler, turneler, farklı şehirler… Tüm bunlar bana çok şey kattı. Seyircilerle iletişime geçmek, şarkılarınızı söyleyip, onlardan şarkılarını dinleyerek sahne almak gerçekten çok tatmin ediciydi. Belki biraz geç oldu, ama müzikal çekingenliklerimi üstümden tamamen attım. Aslı, rock dünyasının en sıkı kadın vokallerinden, ama bir görünüp bir kaybolması onun en büyük derdi. Şimdi yeni albümü “Söylediğim Şarkılarda Saklı”yı yayınladı. Aslı bu sefer ortalardan kaybolmayacağına söz veriyor. Şarkıları için “Onlar, yaşadıklarımın kâğıda dökülmüş halleri” diyor, “Biliyorum ki yaşadıklarım, senin, onun ve diğerlerinin de yaşadıkları…” A Yeni albümün “Söylediğim Şarkılarda Saklı”da “buruk bir mutluluk” var... Buruk mutluluklar aklıma gelmemişti, ama çok doğru bir tanımlama. Ben zaten mutluyken şarkı yazamıyorum. İlla ki bir yerde topallamam gerekli ki üretken olayım. Aslında çok depresif şarkılar yapmıyorum. Her şarkıda yaşanan bir çıkmaz olsa da “bu işten de sıyrılacağım” söylemi var. İnsan isterse her şeyin altından kalkabilir, ama ben bir acı yaşıyorsam onu sonuna kadar yaşamayı isterim. Bundan mazoşistçe bir keyif de alıyorum. Hayata nereden bakıyorsun sorumun da cevabını verdin bu arada… Karanlık tarafından aydınlık bir şeklide bakıyorum. “Yardımcı Olmuyor”, “Bir Ah Çeker misin?”, “Dergiden Resmini Kopardım”, albümün gizli kahramanları. Sesin ve anlatımın özellikle slov parçalarda bir başka oluyor… Bu şarkılar yaşadıklarımın kâğıda dökülmüş halleri. Biliyorum ki benim yaşadıklarım, senin, onun, diğerlerinin de yaşadıkları. Yalnızca kişiler değişiyor olaylar değil. Farklı evlerde, farklı zamanlarda, benzer şeyler yaşıyoruz. Bunların duygu yoğunlukları, getirdikleri ve götürdükleri değişiyor. Kadın rock müzik yapınca etkisi daha güçlü oluyor... Müziğin gücü kişiye, kişinin de gücü müziğe yansıyor. Bu bir kadın olunca da o güçlü duruşu, ödün vermeyen tarzı ile ondan etkilenmemek mümkün değil. Kadın rock vokalleri iki elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Var olanların çok sıkı sesler olması ise teselli. Bu konuda sen ne düşünüyorsun? Evet, bunun eksikliğini çok hissediyorum. Piyasadaki kadın vokalleri ise gerçekten çok başarılı. Bu yüzden kadın vokallerde çıta çok yüksek. Onların arasına girmek için yeni gelenlerin gerçekten iyi olmaları gerekiyor. TÜRKİYE’NİN İLK KADIN FİLMLERİ FESTİVALİ Cumhuriyet DERGİ* İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Editör: Berat Günçıkan Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Güray Öz Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli/İstanbul (0212)343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Koordinatör: Neşe Yazıcı Reklam Müdürü: Dilşat Özkaya Rezervasyon: Mete Çolakoğlu / Mustafa Doğan (0212) 251 98 7475 / 343 72 74 Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ 29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna/ İstanbul (0212) 454 30 00 *Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@cumhuriyet.com.tr Uçan Süpürge 10. kez uçuyor Şükran Yücel çan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, bu yıl onuncu kez, 1020 Mayıs’ta Ankaralı izleyicilerin karşısında olacak. 34 ülkeden 137 yönetmenin 149 filmi seyirciyle buluşacak. Festivalin bu yıl onur ödülü Müjde Ar’a verilecek. Bilge Olgaç Başarı ödüllerini ise Nevin Akkaya, Samiye Hün ve Güler Ökten alacak. Festival geçen yıl kaybettiğimiz kadın filmlerinin unutulmaz yönetmeni Atıf Yılmaz’ı, Müjde Ar’ın rol aldığı Asiye Nasıl Kurtulur, Adı Vasfiye filmleriyle anacak. Sinemamız bölümünde Müjde Ar’ın başrolünü oynadığı filmler gösterilecek. “Bir Ülke” bölümünde bu yıl Macaristan U “Leyla Halit” belgeselinden... var. Marta Meszaros ve Judith Elek gibi dünya sinemasında önemli yer edinen ustaların yanı sıra ödüllü genç Macar sinemacılar da bu bölümde yer alacak. Her Biri Ayrı Renk’te gösterilecek 14 yeni film FIPRESCI ödülü için yarışacak. “Öteki Kadın Benim” (Margarethe Von Trotta), “Paraguay Hamağı” (Paz Encina) ve Seçkin Yaşar’ın “Sevgilim İstanbul” diğer yeni filmlerle birlikte Her Biri Ayrı Renk’te yer alacak. İtalyan sinemasının ünlü ismi Lina Wertmüller’in altı, Hindistan’ın bağımsız sinemacılarından Aparna Sen dört filmiyle, Bulgar Sineması’nın en önemli yönetmenlerinden Binka Jeljaskova’nın uzun süre yasaklı kalan “Bağlı Balon” adlı filmi ve sansürle ve politik baskılarla mücadele içinde geçen hayatını anlatan “Binka: Bir Sessizlik Öyküsü” adlı belgeselle festivalde yer alacak. “On yılın en iyileri” bölümünde festivalde önceki yıllarda gösterilmiş olan ve geniş kapsamlı bir anket çalışmasıyla seçilen yedi film yer alıyor: Antonia’nın Yazgısı (Marleen Gorris, 1995), Kargalar (Ljubisa Kozomara, 1969), Bu Konu Hakkında Konuşmak İstemiyoruz (Maria Luisa Bemberg, 1993), Çatısız, Kuralsız (Agnes Varda, 1985), Rosa Luxemburg (Margarethe Von Trotta, 1986), Bir Deve İçin Daha Kolay (Valeria Bruni Tedeschi, 2003), Su (Deepa Mehta (2005). Her yıl Anneler Günü ile çakışan festivalin “Benim Annem Güzel Annem” adlı bölümünde annelik durumlarının tartışılacağı 9 film gösterilecek. 70’lerde feminist harekete katılan Kanadalı yönetmen Therese Shechter, “I Was A Teenage Feminist/Ben Gençken Feministtim” adlı filminin ardından da Prof. Dr. Zehra Arat’ın yöneteceği ve izleyicilerin de katılacağı bir söyleşi gerçekleşecek. “Gülmesini de Biliriz” bölümünde yer alan, çeşitli ülkelerden kadın yönetmenlerin çektiği 12 kısa film, ilk kez 10. Uçan “Kargalar” filminden... “Rosa Luxemburg” filminden... Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde gösterilecek ve daha sonra dünyadaki tüm kadın filmleri festivallerini dolaşacak. “Öncü Kadınlar” bölümünde üç önemli belgesel yer alıyor: Leyla Halit, Vandana Shiva ve “Ötekinin Sesi: Yeşilçam’ın Görünmeyen Kadınları”. İranlı kadın animatörlerin filmlerinin yer aldığı “İran Canlandırmaları”, 48 kısa filmin yer aldığı “Kısa Olmazsa Olmaz”, “En Gerçekler” başlığı altında sunulacak olan belgeseller ve canlandırma sinemasının son teknikleri ve örneklerinin sergileneceği “En Hayaller” festivalin diğer bölümleri. Festivalde tüm filmler Metropol Sineması’nda gösterilecek ve filmlere Eva Haule’nin “Tutsak Kadınların Portreleri” başlıklı fotoğraf sergisi eşlik edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle