02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 9 24/5/07 18:17 Page 1 PAZAR EKİ 9 CMYK 27 MAYIS 2007 / SAYI 1105 9 GREENPEACE, NUH’UN GEMİSİ’Nİ TEKRAR İNŞA EDİYOR PAZAR SÖYLEŞİLERİ “Güzel çoban...” Ataol Behramoğlu Hepimiz aynı gemideyiz... Esra Açıkgöz Greenpeace, iklim değişikliklerine dikkat çekmek için Nuh’un Gemisi’ni tekrar inşa ediyor. Çünkü önlem alınmazsa, dünyayı ikinci bir tufan bekliyor. Proje, G8 ülkelerine sera gazı salımlarını 2050’ye kadar yüzde 50 indirtmeyi hedefliyor. Erkut Ertürk ve Hilal Atıcı... (Fotoğraf: Uğur Demir) Ya Meclis’ten geçen Nükleer Enerji Yasası? H. Atıcı: Yasa nükleere ve kömüre büyük teşvikler veriyor. Gelişmekte olan bir ülkeyiz ve bunlar için paramızı çarçur edemeyiz. Türkiye'yi sürdürülebilir ekonomi modeli içinde düşünmeliyiz. Bu da ancak yenilenebilir enerji üretimini teşvik etmemizle mümkün. Konuyla ilgili dosyamızı Cumhurbaşkanı'na sunduk, ondan yasayı veto etmesini istiyoruz. Bir tedbir olarak soruyorum, kaç kişi alıyor Nuh’un Gemisi? E. Ertürk: 2030 kişi... Ağrı’daki herkesin turizmi artırmak amacıyla da olsa Nuh’un Gemisi yapma hayali var. Bu bizi heyecanlandırdı. Onlara, bunun sadece turistik olmadığını, iklim değişikliği ile ilgili olduğunu anlattık. Onlar da Ağrı Dağı’nın buzullarının eridiğine, kar düzeninin bozulduğuna şahit olduklarını anlattılar. Şu an Doğu Beyazıt ya da Iğdır’da, iklim değişikliğini kime sorsanız açıklar. A nnemiz ev işlerini bitirdikten sonra odalardan birine çekilir, az sonra da kemanından yükselen ezgiler bize ulaşırdı. En sık çaldığı parça Schubert’in “Serenat”ıydı. Annemiz bu duygu dolu ezgiyi çalarken (yanılmıyorsam Tevfik Fikret’in uyarladığı) sözleri de mırıldanırdı kimi kez… “Güzel çoban, bir içim, bir yudum su testinden Bu gün sıcak yine pek, sanki ortalık yanıyor Güzel çocuk, senin olsun hayatım istersen Niçin gözüm sana baktıkça böyle yaşlanıyor” Annemizin birkaç yıl konservatuvarda keman öğrenimi gördüğünü biliyorduk. Kars’ta, 1930’lu yıllarda klasik Batı müziği eğitimi almak… Benim erken çocukluğumda klasik Batı müziği ile tanışmam da, onun kendi çocukluk ve ergenlik döneminde gördüğü bu eğitim sayesindedir… Kars’ta bugün Halit Paşa Caddesi’nde, tam da çocukluğumun geçtiği evin birkaç ev ötesindeki Kafkas Üniversitesi Konservatuvarı, 1905’te Rusların okul olarak yaptığı bir taş binadır. Bu tarihi yapı birkaç yıl önce konservatuvara dönüştürülmüş. Peki annemiz keman ve klasik Batı müziği eğitimi nerede almış olabilir? Dostum ve hemşerim Oktay Ekinci’den, Kars’ta o yıllarda bu eğitimin “Bölge Salonu” adlı kuruluşta verildiğini öğrendim. D ünya yeni bir tufanla karşı karşıya: İklim değişikliği. Greenpeace, insanların dikkatini bu tehlikeye çekmek ve hükümetleri harekete geçirmek için Nuh’un Gemisi’ni yeniden inşa ediyor. Ağrı Dağı’nda deniz seviyesinden 2.500 metre yükseklikte inşa edilen gemi, 31 Mayıs’ta açılacak. İşte proje koordinatörü Erkut Ertürk ve Greenpeace Akdeniz Enerji Uzmanı Hilal Atıcı’nın anlattıkları... Nuh’un Gemisi’ni inşa etme fikri nereden çıktı? Erkut Ertürk: Bu yılki G8’de iklim konusu çok önemli. Nuh’un Gemisi ile dikkatleri bu konuya çekeceğiz. Dünya liderlerini harekete geçmeye çağıran bir bildirge yayımlayacağız. Devletler insanları korumak için vardır, oysa insanları felakete sürüklüyorlar. Hilal Atıcı: Bu uzmanların tekelinde değil, bütün halkları ilgilendiriyor. Nuh’un Gemisi de dünya halklarının kültürlerinde, belleğinde olan bir efsane. Projeyle iklim politikalarının yeterli olmadığını, daha büyük, hızlı adımlar atılması gerektiğini söylüyoruz. AB kendince bir hedef belirledi, ancak G8 ülkeleri henüz belirlemedi. Kyoto imzalanmalı. Yani durum, tekrar bir Nuh’un Gemisi’ne ihtiyaç duyacak kadar ciddi… H. Atıcı: BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin raporu da felaketi doğruladı; milyonlarca insan açlık, milyarlarca insan susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya. Sorun düşündüğümüzden çok büyük. Kuraklık, sel, tufan, deniz seviyesinin yükselmesi... E. Ertürk: Bu proje ve “Enerji Devrimi” raporumuzla devletlerin, özel şirketlerin ve insanların ne yapması gerektiğini anlatıyoruz. Türkiye’yi ne bekliyor? H. Atıcı: Türkiye’deki araştırmalar dağınık; ya yağış ya sıcaklık üzerine. Konuyu tüm boyutlarıyla ele alan araştırmalar için Çevre Bakanlığı’nın desteği gerekiyor. Ancak maalesef bakanlık bu desteği ancak 2005’te, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın (UNDP) yardımıyla başlatabildi. SERA GAZI SALIMLARI DURDURULSUN Talepleriniz neler? H. Atıcı: G8 toplantısında 2020’ye kadar sera gazı salımlarında yüzde 30’luk, 2050’ye kadar yüzde 50’lik indirim yapacaklarına dair taahhütte bulunmaları. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin sera gazı salımlarını sabitlemesi, sonraki dönemde ise bunları azaltması gerekiyor. Ancak şu andaki planlarda, 2020’ye kadar sera gazı salımlarının iki katına çıkması öngörülüyor. Tatsızlıkları paylaşmak Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası... Osmanlılar döneminde (konservatuvarın başlangıcı sayılabilecek) ilk resmi müzik okulu “Darülelhan” 1917’de kurulmuş. Cumhuriyet döneminin ilk konservatuarı olan Ankara Devlet Konservatuvarı’nın kuruluş tarihi ise 1924. O günlerde bu günlere geçen yaklaşık seksen yılda, ülkemiz klasik Batı müziği alanında evrensel değerde besteciler, yorumcular yetiştirdi. Birkaç gün önce, 20 Mayıs Pazar gecesi, bu yıl altıncısı gerçekleşen Mersin Uluslararası Müzik Festivali’nin Mersin Kültür Merkezi’ndeki açılış konserinde, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestramızın eşliğinde Letonyalı “mezzosoprano” Elina Garanca’yı izlerken, gelmiş geçmiş en büyük opera sanatçılarımızdan Ayhan Baran’la aynı sırada, yan yana oturuyor olmanın mutluluğunu da yaşıyordum. Aynı günün akşamında, açılış konseri öncesinde, Ayhan Baran’ın görkemli sesinden (Murat Kodallı’nın piyanosu eşliğinde) bir de mini dinleti izledik… Ekimin son günlerinden mayıs sonlarına (bu yıl 2030 Mayıs) alınan Mersin Uluslararası Müzik Festivali’nin bu yıl ne yazık ki sadece açılış gününde bulunabildim. Zaman olabilse 22 Mayıs’ta Portekiz Ulusal Balesini, 23 Mayısta (Schubert’ten de parçalar sunulacak olan) ErduranSarıca konserini, 28 Mayıs’ta Tania Maria ile caz akşamını, 30 Mayıs’taki kapanışta arpflüt resitalini izler, festival izlencelerinin hiçbirini kaçırmak istemezdim… Fakat bir gün için bile olsa, bu yıl da Mersin Müzik Festivali sırasında bu kentimizde bulunmak bir mutluluktu. Çocukluk yıllarımı yaşadığım Kars bir sınır kenti olmanın kültürel zenginliklerine nasıl sahipse, Mersin de benzer özelliklerin mirasçısıdır. En aydın, en seçkin kentlerimizden biri olduğunda kuşku yok. Üç büyük kentimizin yanı sıra devlet opera ve balesine sahip dördüncü kentimiz oluşu kuşkusuz ki bir rastlantı değil. Uygarlığın aydınlığından softalığın karanlığına sürüklenmek istenen ülkemizde, her şeyden önce Mersinli aydınların, kentin çeşitli kuruluşlarının özveri ve katkılarıyla Mersin’den yükselen evrensel sanat ışığı, bütün kentlerimize örnek olma özelliğini taşıyor. [email protected] Aylin Kotil lişkiler ne zaman bitiyor? Biz hiç farkına varmadan. Hem de her türlüsü… Ailemizle, kardeşlerimizle, akrabamızla, komşumuzla, arkadaşımızla, sevgilimizle, eşimizle... Sorunlar yaşarız, problemler… Pürüzsüz giden insan ilişkisi yoktur herhalde. Ancak canımızı sıkanları karşımızdaki ile paylaşmayız çoğu zaman, ya da hiçbir zaman. İşin kolayına kaçarız. Çünkü biriktirmek daha kolaydır. Yığmak... Tıpkı dolaplardaki eşyalarımız gibi. Ayıklamayı, temizlemeyi erteler dururuz. Zordur, gözümüzde büyür. Temizlik yapmak ayrıntı ister. Tek tek bakmayı, düşünmeyi, lazım olur mu, diye karar almayı, hatta tasarlamayı… O yüzden yığarız üst üste her şeyi. İlişkilerimize de bunu yaparız. Ufak sorunları görmeyiz önceleri. Rahatsızlıkları söylemeyiz. Tespit ve çözüm zor gelir çünkü. Karşımızdakine söylerken öncesinde düşünmüş olmak ve çözüm sunmak gerekir. Bütün bunlar, hele bu modern çağlarda gözümüzde büyür, bizi yorar. Çünkü zaman ayıracak, emek harcayacak ne vakit vardır, ne de ona değeceğini sandığımız ilişkiler! Sonra günlerden bir gün bakarız ki birilerini defterden silmişiz. Ne zaman olmuş, nasıl olmuş anlamadan. Üst üste yaşadıklarımız içimizde birikip bitme noktasına getirmiştir ilişkilerimizi. Oysa daha başında konuşmak, tedbirler almak ya da sadece duyguları paylaşmak, hissettiklerimizi doğruyanlış karşımızdakiyle paylaşmak uzatır ilişkileri… Ve tabii kalitesini artırır. Bu, karşımızdakine değer vermek anlamına da gelir, “Seni önemsiyorum, emek harcamaya hazırım, kaybetmek istemiyorum” demektir. Her şey bir yana içimizde tutmadığımız için rahatlamaktır bir yerde de. Tabii karşımızdaki her zaman bunu algılamayabilir, ama siz sorunları paylaştıkça, o da bunun önemini anlayacaktır. Gözden çıkarmak istediğiniz ilişkiler varsa konuşmayın, günü yaşayın. Görün bakın nasıl patlayacaktır içinizdeki volkan. Lavları yalayıp yutacaktır yaşanan tüm diğer güzellikleri. Ancak değerliyse karşınızdaki emek harcayın, paylaşın rahatsızlıklarınızı. İçinde değerin olduğu ilişkiler yaşamanız dileğiyle… İ [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle