Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 8 24/5/07 16:23 Page 1 PAZAR EKİ 8 CMYK 8 PAZARIN PENCERESİNDEN 27 MAYIS 2007 / SAYI 1105 Tayyip’in posterleri Selçuk Erez ASLA ASLA DEME... Ona ismini biz verdik, Levent. AIDS hastası. Hastalığını tesadüfen öğrendi, vasiyetini hazırladı, sonra yüzünü yaşama dönüp yolunu Pozitif Yaşam Derneği ile birleştirdi. Şimdi hastalığa ilişkin önyargıları kırmak için çabalıyor. Bunun için kendi deneyimini, yaşadıklarını paylaşmaktan çekinmiyor… Çünkü biliyor ki, insanın yaşamı her an değişebilir, herkes her an HIV pozitifle yüz yüze gelebilir. Şule Köktürk IV testinizin sonucu pozitif... Bu, şaka bile olsa, duyduğunuzda irkildiğiniz, tek eşli olsanız da başınıza gelme hali yüksek bir durum. Ameliyat olurken aldığınız kan, sizi hiç aldatmayacağını düşündüğünüz eşiniz, tanımadığınız biriyle yaşadığınız cinsel birliktelik, bu virüsü size taşıyabilir. İlk tanısı 1981’de ABD’de konulan, sonraları hem virüsün tanınması hem de tedavisi yönünde hızlı gelişme kaydedilen AIDS (Acquired İmmune Deficiency SyndromeEdinilmiş Bağşıklık Eksikliği Sendromu) hâlâ önyargılarımızın içinde hapis. HIV pozitif biri için tek alternatifin kısa bir sürede kötü bir şekilde ölmek olduğunu, seks işçileri ve eşcinsellerin yakalandığını, virüsün daha çok yabancı ülkelerde olduğunu düşünüyoruz hâlâ. Bu önyargıları aşmak, HIV/AIDS konusunda hem yurttaşları bilgilendirmek, hem de HIV taşıyıcısı olanlara destek vermek amacıyla kurulan Pozitif Yaşam Derneği, “HIV ve AIDS’e Yönelik Ayrımcılık ve Damgalanmaya Karşı Medya Mensupları Çalışması” başlattı. Çalışmanın ilk aşamasında da HIV taşıyıcıları gazetecilerle eşleştirildi. Cumhuriyet’in eşleştiği 1.5 yıl önce HIV pozitif teşhisi almış ve hiç tedavi görmediği halde hâlâ oldukça sağlıklı görünen 32 yaşındaki bir mühendis. İsmini biz koyduk: Levent. Buluştuğumuzda ilk soruyu o sordu, “Sağlıklı görünmem sizi şaşırtmadı mı”? HIV pozitif birinin tedavi ile uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşayabildiğini bildiğim için buna şaşırmadım, ama 1.5 yıldır hiç tedavi almaması gerçekten şaşırtıcıydı. Sonra soru sırası bana geldi… rın da ülkelerine geri gönderildiği yolundaydı. Arada bir açıklanan raporlarda, Türkiye’de 300500 hastanın olduğu söyleniyordu. Genel bir imaj var, HIV’li biri hasta görünümlü olur, zayıftır, sürekli öksürür, vücudunda lekeler taşır… Siz de buna bakıp, HIV taşıyıcısı olduğunu anlardım diye düşünüyorsunuz, ama anlamıyorsunuz. Kimden aldığınızı tahmin ediyor musunuz? Tahmin edemiyorum, çünkü her zaman seçici oldum. Ben gay’im. Oldukça aktif bir gece hayatım, geniş bir çevrem vardı. İnsanlar genellikle HIV alacaklarını akıllarından bile geçirmiyorlar, ama ev kadınlarında bile var. Bugün iki bin kadar HIV pozitif var görünüyor, ama bu kontrolsüz bir şekilde ilerliyor. İnsanlar ne kondom kullanıp korunuyor ne de düzenli olarak test yaptırıyor. Oysa bilinçli olup test yaptırsalar, HIV pozitif olduklarını bilseler gidip bunu kimseye bulaştırmazlar… Telefonda öğrenmeniz de ilginç... Evet. Ne tıbbi, ne psikolojik danışmanlık, doktor aradı ve hiçbir şey söylemeden, “Test sonuçlarınızda, bir yanlışlık veya bozukluk var, HIV sonucunuz pozitif çıktı” dedi. Ne yapmam gerektiğini sorup, “bana bir yol gösterin” dediğimde, “Bu HIV sonuçları yanlış pozitiflik verebiliyor, en iyisi siz bu testi birkaç yerde daha yaptırın” diye yanıtladı. Bu holdingleşmek üzere olan büyük bir özel hastane, eğer siz bu hastalığı, hastaya bir enfeksiyon uzmanına anlattırmıyor, psikoloğunuzla görüştürmüyorsanız kapatın orayı… İlk şoku atlattığınızda ne yaptınız? İş arkadaşlarınız? İki ortağım var, onlara söyledim. İlk tepkileri ne oldu? “Devam edebilecek misin, yapabilecek misin, fiziksel gücün yerinde olacak mı” gibisinden sorular sordular, “Biz ikimiz kabul ediyoruz, ama ofiste çalışan 10 kişi daha var. Onlar öğrenirse bize dava açarlar mı” diye düşündüler. Daha sonra bunun olamayacağını öğrendik. Bir insan hastalandığında önce hasta kişi düşünülür, ama burada sizden çok çevredekiler düşünülüyor gibi... Ben de ölümden çok çevremdeki insanları düşündüm. Böyle bir şey nedeniyle ölmek çok kötü... AIDS’den ölmüş olmak neden kötü? Kanserden, trafik kazasından ölürsünüz ama ailenize “oğlunuz neden öldü” diye sorulduğunda, “HIV pozitifti AIDS oldu öldü” demeleri çok zor. Çünkü hâlâ kabul görmüş bir hastalık değil. Eğer siz bir HIV taşıyıcısıysanız, ya seks işçisi ya da gay, i...sinizdir ve bunu hak etmişsinizdir! Bu öngyargıyı değiştirmek için yapılabilecek bir şey var mı? Şu anda yapmaya çalıştığımız bu. Ben bunları yaşadım bir şekilde ve atlattım, ama benden sonra gelecekler belki bu kadar aklı başında, konuya hâkim insanlarla çevrili olmayabilirler. Bir çok insanın bu nedenle intihara kadar gittiğini biliyoruz. Partneriniz var mı, ona söylediniz mi? Evet, HIV pozitif teşhisi konmadan üç ay önce ilişkimiz başlamıştı ve korunmasız beraber oluyorduk. En zoru da ona açıklamaktı, 67 gün onunla hiç görüşmedim. Olayı kendim kavrayana kadar, her aradığında bir bahane uyduruyordum. Ona bulaştırmış olabileceğimi düşünüyor ve suçluluk hissediyordum. Sonunda söyledim. Hemen bana sarıldı, “Hiçbir şeyden korkma, her şey yoluna girer, ilacı neyse alınır, yurt dışına gidilir” diye teselli vermeye başladı. Çok şaşırmıştım, beklemediğim bir destekti. “Eğer bana bulaştıysa bunu kabulleneceğim ve bir şekilde yaşamaya devam edeceğim. Sen korunmasız ilişkiye girdiysen, ben de girdim. Sen pozitif ben pozitif, yaşamaya devam ederiz” dedi. Çok normal değildi, ama güzel bir tepkiydi. Hiç bocalama yaşamadı mı? Yaşamadı ya da bana belli etmedi. Elbette yaşar, o da benle aynı yaşta, iyi kariyeri, daha yaşayacak çok şeyi olan bir insan. 1.5 sene oldu beraberiz. Testlerini yaptırdı, bir şey çıkmadı. Bu çok şaşırtıcı... Evet ona bulaşmamış, HIV çok kolay bulaşan bir virüs, ama bulaşmayabiliyor da. 36 ayda bir test yaptırıyoruz. Şimdi korunmasız birlikte olmuyoruz. Öğrendikten sonra yaşamınızda nasıl bir değişiklik oldu? Önceleri çok daha agresif bir insandım, her şey tam olsun isterdim, evim, arabam mutlu bir hayatım... Ama başınıza her an, her şey gelebilirmiş. Sonra, “Ben burada ziyaretçiyim, insanları kırmadan, burada yaşayabileceğim, en güzel zamanları yaşamaya çalışmalıyım” demeye başladım. Çok olgunlaştığımı düşünüyorum. Şimdi yaptığım da derneğe yeni katılacak insanlara yardımcı olmak ve onları hayata bağlamak. Değişikliği kabullenmek zor oldu mu? İlk 36 ay zordu. Bir şarkı dinlediğimde, onun çağrıştırdıklarıyla, ne güzel günlerdi, hayatım elimden alındı diye düşünüp ağlamaya başlıyordum. Şimdi daha düzenli yaşıyorum, yediklerime dikkat ediyorum. 1.5 yıldır içki içmiyorum. Hem HIV hem hepatit C olduğum için, çok daha fazla dikkat etmem gerekiyor, ağırlıklı olarak, sebze ve meyve tüketiyorum. Spor yapıyorum. Y ol kenarlarında kocaman AKP “billboard”ları. Büyük bir bölümünü Bay Tayyip Erdoğan’ın yüzü kaplamış. Geri kalanında da Tayyip Bey’in sözleri yazılmış: Daha yapacak işlerinin olduğunu söylüyor. Bu hiç de özgün bir laf değil; Mesut Yılmaz da iki seçim önce söylemişti bunu! Bay Mesut Yılmaz, o seçimlerde kullanılan afişlerde, bir eli çenesinde bize bakıyor ve “Daha yapacak çok şey var!” diyordu. Sonra bu afişin boyutlarının giderek daha büyüğünü gördüydük: Mesut Bey, bir film afişinin yakışıklısı edasıyla giderek bize yaklaşıyor ve aynı lafı tekrarlayıp duruyordu: Daha yapacak çok şey var! Mesut Bey’in bu posterlerini Jacques Séguéla hazırlamıştı. J. Séguéla, Fransa’da Mitterand’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki kampanyasında tasarlamış olduğu posterlerle tanınır. Bu reklamcının mesleğiyle ilgili “Anneme reklamcı olduğumu söylemeyin. Beni, genelevde piyanist sanıyor” başlıklı ve diğer kitapları dilimize çevrilmiştir. Bunları okursanız kendisinin, çağdaş politik reklamcılık ilkelerine, anketlere filan inanmadığını, bu konulara yaklaşmanın yolunun “işin ruhunu kavramak” olduğunu söylediğini görürsünüz. Mitterand’ı cumhurbaşkanı olmak için giriştiği kampanyada, “billbord”lara kelini saklayacak şekilde oturtarak, arka fona bir Fransız köyünün siluetini yerleştirerek ve altına da “Sessiz güç” yazarak yansıtmıştı. Çağdaş politik reklamlar konusunda önde gelenler de işin ruhunu kavramağa çalışıyorlar ama buna, Séguéla’nın yaptığı gibi “birikimler ve içe doğan hislerle” değil yaptırdıkları anketlerle ortaya konan sonuçlara bakarak varmağa çalışıyorlar. H Aslında Mitterand, o seçimi, reklamcısı Séguéla olmasaydı da kazanacaktı. Séguéla, Mesut Yılmaz’ın posterini de bir araştırma değil böyle masa başı konuşmalarda edinilmiş izlenimler ve içe doğanlarla hazırlamıştı. Bu posterin o seçimlerde pek işe yaramadığını anımsıyoruz. Sadece Séguéla değil Anavatan Partisi’nin önde gelen yöneticileri de politik anketlere inanmıyorlardı. Bu konuda günümüzde geçerli olanı bilip uygulamamak önemli bir göstergedir: Parti liderlerinin bu kadar yaşamsal bir konuda böyle çağdışı kalmaları, o partiye pek yaramaz. Bu politikacılar yönetiminde görev üstlendikleri ülkelere de aşırı fayda sağlamazlar. Bu konudaki yetersizlik geçerli bir gösterge olmasaydı Mesut Yılmaz Bey bu seçimde Rize de aday olma niyetlerini dolaylı bir şekilde açığa vurduğunda orta sağ partiler tarafındannazikaneatlatılmazdı. Dahası da var Anavatan Partisi, adı Demokrat Parti’ye dönmekte olan Doğru Yol Partisi içinde eriyip tarihe karışmazdı. Recep Tayyip Bey’in ve takımının politik pazarlama konusundaki bilgisizlikleri ve geri kalmışlıkları bizce pek önemli değildir; zaten onlar bu konuda çağdaş yöntemlerle değil, seçimden önce vatandaşlara erzak dağıtarak ve çeşitli hediyeler sunarak sonuç almaya çalışmaktadırlar. Ama bu posterler bize başka şeyler de yansıtmaktadırlar: Şimdiye kadar yaptıkları yetmemiş gibi, “Bakın biz çok şey yaptık. Aman oy verin de daha fazlasını yapalım!” diyorlar. Ne yapacaklar? Çankaya’yı ele geçirecekler, sonra Anayasa Mahkemesi’ni, ardından Sayıştay’ı, Yargıtay’ı ve YÖK ile üniversiteleri.. Daha yapacakları çok şey varmış. Demek ki bizim de yaptırmayacağımız çok şey var! Cumhuriyetin bu kutsal dayanaklarını onlardan korumak için elimizden gelen her şeyi yapacağız! A ilenize “oğlunuz neden öldü” diye sorulduğunda, “HIV pozitifti AIDS oldu, öldü” demeleri çok zor. Çünkü hâlâ kabul görmüş bir hastalık değil. Eğer siz bir HIV taşıyıcısıysanız, ya seks işçisi ya da gaysinizdir ve bunu hak etmişsinizdir! Toplantıdan hemen ayrıldım, eve de gidemedim, dolandım dolandım. O gece hiç uyumadım, ertesi gün sabah altıda kalktım. Kaç tane açık hastane buldumsa gittim, test için kan verdim. Kafamda hep “Philadeplhia” filmindeki AIDS karakteri vardı. Önce iyidir, sonra hastalanır, en sonunda ölür. Ben yaşayacağımı hiç düşünmedim o günlerde, hep öleceğimi düşünerek planlar yaptım. Konuyu bir dostuma anlattım. Arkadaşlarımın evine gidiyorum, kimse nasıl tepki vereceğini bilmiyor. “Üzülme geçer” ya da, “Ne yapalım bir çaresi bulunur” diyemiyor, çünkü kimse bilmiyor. “AIDS=ölüm” diye düşünülüyor. Ne kadar aklınızda tuttunuz ölümü? Yaklaşık 45 gün böyle sürdü. Avukat arkadaşımı aradım, hastalığımı söyledim ve vasiyetimi yazmasını istedim, “Sonra da beni hastaneye yatırırsınız” dedim. O beni ikna etti, zaten AIDS Savaşım Derneği’nde çalışıyormuş Samatya’daki İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürdü. Şansızlık içinde şans... Evet, doktor çok iyiydi, testler yapıldı, Hepatit C tedavisine başlandı. HIV tedavisi için çok erken olduğunu, 510 sene içinde ilaç kullanmam gerekmeyebileceğini, 1980’li yılların teknolojisi ile bugünlere kadar yaşayan insanlar olduğunu anlattı. Büyük oranda rahatladım. Sonra kendimi bu derneğe verdim. Aileniz biliyor mu? Hayır, sadece iki yeğenim biliyor. HIV taşıdığınızı nasıl öğrendiniz? Babam ve abim kanserden vefat edince evdekiler benim de kanser incelemesi yaptırmamı istedi. Özel bir hastanenin onkoloji servisine gittim. Muayene ettiler ve bütün kan testlerini yaptılar. Karaciğer testlerinde sorun çıkınca, hepatit testi yapıldı ve C pozitif çıktı. Bu kez “Sifiliz, AIDS” testlerini yaptırmamı önerdiler. Kendime o kadar güveniyorum ki, çok rahat bir şekilde gidip kan verdim. Ne zaman yanıt aldınız? Üç gün sonra hastaneyi aradım, sonuçlarımın çıkmadığını söylediler, bir hafta sonra yine aynı yanıtı aldım. 10’ncu günün sonunda dayanamadım, hastane laboratuvarını aradım, sonuçlarımın çıktığını ama sonuçları söyleyemeyeceklerini söylediler. Bana sonuçlarımı kim söyleyecekse, onunla konuşmak istedim, daha sonra arayacaklarını söyleyip telefonu kapattılar. Aynı gün saat 18.00’de ofiste toplantım vardı. O sırada doktor aradı. “Sonuçlarınızda değişik bir şeyler bulduk, HIV sonucunuz pozitif çıktı” dedi. Şoke oldum. Bu sonucu beklemiyordunuz.... Beklemiyordum.Yurt içinde korunmasız ilişkim oldu, ama yurt dışına çıktığımda, her zaman korundum. Hep bir HIV/ AIDS olgusu vardı ama, Türkiye’de çok az insanda vardır, bulaşması çok zordur diye düşünüyordum. Bugüne kadar medyadan izlediğimiz HIV’in, yurt dışından gelen seks işçilerinde bulunduğu onla