Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 8 SON 26/4/07 14:40 Page 1 PAZAR EKİ 8 CMYK 8 29 NİSAN 2007 / SAYI 1101 AYNUR DOĞAN (Müzisyen) VAKİT GELDİ! Topraklarımıza ve yüreklerimize döşenen mayınları temizlemek için bir araya gelmenin vakti geldi… Bu cümle bir çağrıydı. Vaktin geldiği düşüncesini paylaşan 83 kadın, 14 Nisan’da bir araya geldi, deneyimlerini paylaştı ve barışın dilinin nasıl kurulabileceğine dair önerilerini söyledi… Kimi kadın için bu ilkti, kimi için barıştan umudunu kesmişken yeniden neşelenmekti. Sonuç: Kadınlar bu uzun yolculukta yan yana yürümekte ve kendi vakitlerini barıştan yana kullanmakta kararlıydı. İşte toplantıya katılan değişik meslek grubundan altı kadının anlattıkları… Berat Günçıkan Kadınlar el ele verdiklerinde çok hızlı ve verimli olabiliyorlar, üstelik de büyük iddialarda bulunmadan. Bu birlikteliğin amacı; başta kadınları ve bütün toplumu, hatta dünyayı esir almış olan savaş, silah ve şiddetin yarattığı acı ve korkunun hiç değilse kendi ulaşabildikleri yerlerde, önünü alabilmek, düşmanca ve birbirini dışlayan yaklaşımlardan adım adım ve birlikte arınabilmek. Kadınlar bir arada olalım ve birbirimizi dışlamadan yaşayalım derken, bu toplantıyla kıyaslanamaz büyüklükteki kitleler “Biz belli bir kesimin temsilcisinin ülkenin en üst makamında oturmasını istemiyoruz” diyorlar. O belli kesimin temsilcileri de “Sizden daha büyük çoğunluk bizi istiyor” derken demokrasiyi savunduğunu iddia ediyorlar. Halbuki hepimiz biliyoruz ki yüzde 10 barajını kaldırmayan erkek siyasetçiler, ancak o yüzde 10’u dışarıda bırakarak kendi iktidarlarını sağlayabiliyor, iktidarlarını korumak için şiddeti, acıyı, yoksulluğu, ötekileştirmeyi ve korkuyu besliyor ve kolluyorlar. Malatya’daki katliam, buna son örnek. Katillerin arkasında gizlenenler bir GÜLEN AKTAŞ (Öğretim Üyesi) Toplantı, Türkiye’nin farklı bölgelerinden, farklı dünya görüşlerinden ve de mesleklerinden kadınları bir araya getirerek kadınların, kendi dilleriyle birbirlerine kendi tecrübelerini anlatmalarını ve böylece oluşturulacak ortak bir tecrübenin bu farklılıklarla ülkemizde barışçı bir biçimde nasıl bir arada yaşayabileceğimizin yöntemlerini araştırmayı amaçlıyordu. Kendi adıma dinlediğim konuşmacılardan çok etkilendim. Bu tecrübeleri dinlemek ve karşılıklı tartışmak çok önemli. İyi bir başlangıç olduğunu düşünüyor ve bu toplantıların sürdürülmesi gerektiğine inanıyorum. SIRMA EVCAN (Gazeteci) Toplantıdan, benim, hepimizin beklediği önemli değerlerde buluşabilmekti. Konuşmalardan aklımda kalan iki vurgu var, dokunmak ve vicdan... Önyargılardan dokunmayla kurtulabiliriz, gözle, elle, bedenle dokunarak… İnsanın önce kendi vicdanıyla buluşması gerekiyor ki, hayatı sorgulayabilsin, başka vicdanlarla buluşabilsin… Toplantı bana bunu gösterdi, vicdanlarıyla buluşan, buluşmak isteyen kadınlar var… Her yerde savaş ve şiddet var, dünyanın nereye gittiğini kestirebilmek çok zor, bu yüzden savaşsız bir dünya için bir araya gelmek gerekiyor. Kadınlar savaşa ve şiddete daha karşılar, çünkü sonuçlarını daha doğrudan yaşıyorlar. Savaşa ve şiddete karşı Kürt, Türk, Çerkez, Arap demeden, ayrım yapmadan ortak çözümler üretmeli, kardeşlik ve barış etkinlikleri düzenlemeliyiz. Ayrım koymak artık yoruyor, hor davranmanın kapısını aralıyor. Şiddetsiz bir ortam için hep birlikte mücadele etmemiz gerekiyor, yoksa insanlığımızı yitireceğiz… MELEK TAYLAN (Belgeselci) “Tehlikenin farkında mısınız” sorusunu kanımca birçok kadın “Evet, farkındayız” diyerek yanıtlayacaktır. Tehlike, Türkiye siyasetinin sınırlarının çok ötesinde, herkesi, hepimizi kapsıyor artık. İnsanoğlunun büyük projeleri, aydınlanma, sosyalizm, sosyal devlet, insanın evrensel hakları, hümanizma vb. kırılıp, çatırdıyor. Parçalanan değerler, doğayla bozulan ilişkiler, iyinin yerine kötünün yüceleştirilmesi, şiddetin egemenliği… Uçurumun ucuna doğru hızla gidiyor gibiyiz. Kadınlar ve kanımca doğadaki tüm dişiler, yavrularını koruma içgüdüsüyle olsa gerek, tehlikeye karşı çok duyarlıdırlar, sezgileri daha gelişmiştir, antenleri daha uzaklara ulaşır. Bugün, tehlikeyi sezinleyen kadınlar, geleceğin şekillenmesinde, yaşamın yeni değerlerle kurgulanmasında, doğayla barışmada, şiddetin değil merhametin yeşermesinde öncü kuvvet olacaklar. Yedek kuvvet değil, yeni bir dünya tahayyülünün yaratıcıları ve taşıyıcıları olacaklar. Geleceği kurmak, uçurumun kenarından boşluğa düşmemek için. Bunun vakti geldi ve hepimiz farkındayız. türlü açığa çıkmıyor, ama yeni katiller yaratmak için bu korku ortamının sürmesini sağlayanlar karşımızda duruyorlar. 14 Nisan’da 83 kadını bir araya getiren işte bu korkuyu yayan ve katiller yaratan şiddet dilini değiştirmek, bir barış dili oluşturmaktı. Bir barış dili yayılabilirse, şiddet ortamının tozu dumanı içinde saklananlar, yeni cinayetler için katil bulmakta zorlanabilirler. ARZU BAŞARAN (Ressam) “VAKİT GELDİ! Yüreklerimizdeki mayınları temizleyelim”, bazılarının belki de ilk kez yüz yüze geldiği, uzaklıkları kırmayı amaçlayan bir toplantıydı. Farklı kesimlerden özellikle Güneydoğu bölgesinden katılım oldukça güçlüydü. Ben bu buluşma ve konuşmaların genişleyerek, daha derin, somut çözümler bulunana dek tekrarlanmasını bekliyorum. İlk toplantıyı farklı koşullardan gelen kadınların birbirinin meselesini anlamaları açısından iyi bir başlangıç olarak görüyorum. Bu, özellikle farklı bölgelerden kadınların hangi şartlarda var olma savaşını verdiğini hissetmek, egemen erkek baskısını ve nedeni ne olursa olsun kadına uygulanan şiddeti görmek, buna sadece kendisi değil, diğerleri için itiraz etmek açısından önemli. Sorunların çözülmesi konusundaki görüşlerin bir bölümü çok kalıcı ve güçlü gelmedi bana. İtirazların daha siyasi boyutta olması, farklı olan ile kadınların önce kendi içlerinde hesaplaşmaları, yani merkezde avantajlı pozisyonda yaşayan kadınların kendine benzemeyen yaşam biçimlerine bakışını normalleştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Böylece geleneksele sığınan erkeğin ve töre bahanesini kullanarak şiddeti hafifseyen yasaların karşısına daha bilinçli durma şansı çıkar. Bu nedenle toplantıya çağrılı olanların içinde, ekonomik açıdan güçlü ve popüler olanlar kendilerine benzemeyenler için ne kadar ellerini taşın altına koyacaklar? Bu toplantılar devam edecekse bize verilmiş ya da bizim sonradan edindiğimiz kimliklerimizi önce dışarıda bırakarak yan yana durup konuşmak, daha eşitlikçi olur kanımca. CİHAN SANCAR (Kızıltepe Belediye Başkanı) Kadın ve şiddet, bölgede yaşayan ve yerel yöneticilik yapan biri olarak her gün yüz yüze olduğumuz bir olgu. Genel şiddetin yanı sıra, yöneten konumunda olan bir kadın olarak, her gün konu ile ilgili birçok olayla karşılaşıyorum. Beni kendilerine yakın gören hemcinslerim için başvuru mercii ve şikâyet mercii konumuna gelmiş durumdayım. Elbette her sorunu dinleyen, yardımcı olmaya veya çözmeye çalışan olarak ben de biraz şiddete maruz kalıyorum. Hem toplumsal hem de aile içi, özellikle geleneklerden kaynaklı şiddetin boyutunu her gün iliklerimde hissediyorum. Ailede başlayan yanlış yetiştirme, yanlış eğitim, okulda da pekişince kadına yönelik şiddet kaçınılmaz oluyor. İşte tam da bu nedenle şiddet ile mücadele önce evde ve okulda başlamalı. Kadına şiddet konusunda klasik bir birçok söylemi tükettiğimiz, konunun artık vicdan meselesi ile ele alınması gerektiği görüşündeyim. Toplumsal bir vicdan meselesi olarak şiddete karşı durmalıyız ve namusu kadının iki bacağı arasından çıkarabilmeliyiz. Kadının iktidarı eşit şekilde paylaşmasını hedeflememiz, bu hedefi aileden başlayarak, devlet aygıtına kadar genişletmemiz lazım. İşe, evden yönetim erkine kadar uzanan bu adaletsizliği düzeltmeye çalışmakla başlayabiliriz. Toplantı her şeyden önce çok samimi bir ortamda gerçekleşti. Benzer sorunları farklı boyutlarda yaşayan kadınların özgürce ve birbirlerine tahammül ederek, saygı ve sevgi çerçevesinde dinleyerek, hatta tamamlayarak kendilerini ifade edebilmesi beni çok etkiledi. Her kadının başlı başına bir kimlik olması, herkesin bir hikâyesinin olması ve tümünün ortak bir paydada buluşabilmesi etkileyiciydi. Onun için bu tür toplantılara ihtiyaç olduğunu, daha fazla bir araya gelerek paylaşmak gerektiğini düşünüyorum.