22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

R PAZAR 5 26/4/07 16:25 Page 1 PAZAR EKİ 5 CMYK 29 NİSAN 2007 / SAYI 1101 5 Thomas Cierpka, Uluslararası Ekolojik Tarım Hareketi Federasyonu temsilcilerinden. Cierpka, organik hareketin felsefi bir geri planı olması gerektiğini savunuyor. earthToprak Ana” kavramına dayalı bir kültürü var. Diğer yandan Hıristiyanlıkta Tanrı’nın doğaya yaklaşımı hoş bir dille anlatılıyor. Bunlar farklı kültürlerdeki doğaya yaklaşımlara örnek. Organik hareketi günlük yaşamına uydurmaya çalışan insanlar var. Organik harekette pozitif bir gelişme olacağını düşünüyorum. Destek olmak için hareketin aktif olarak bir parçası olmamız gerekiyor. Bir yandan da organik hareket, bir pazara dönüştü... Konunun iki yönü var: Bundan para kazanmak ve felsefe haline getirip; yaşamak. İkisinin ilişkisi bir zıtlık olarak algılanabilir, ama aslında değil. Bu konuda uzun vadeli amaçlarımızı düşünmeliyiz, ancak bunu insanı da içine katarak yapmalıyız. Bu yüzden bu pazara girecek yeni oyuncular sadece pazarlama kısmını değil, aynı zamanda felsefik değerini de anlamalı. İFOAM dünya çapında organik tarım hareketini temsil eden bir kuruluş. Bu noktada organik hareket içinde İFOAM'ın yeri nedir? İFOAM organik tarımda dünya genelinde ortak bir platform kurmayı, organik ürünlere ortak bir standart getirmeyi istiyor. Böylece, organik ürünlerin uluslararası ticareti de kolaylaşacak. Organik hareket Candeğer Muradoğlu B ir zamanlar domates domates gibi kokardı, patlıcanın tadı ağzı yakardı, elma bir başka lezzetliydi... Bu yakınmalar tanıdık. Türkiye’de altıncısı düzenlenen “Organik Ürünler ve Çevre Fuarı” bu konuda dertleri olanların katılımıyla gerçekleşti. Geçen hafta, Harbiye Askeri Müze Kültür Sitesi'nde yapılan fuarda toplumsal yaşamı tüm canlılarla birlikte sürdürebilmenin yollarını arayan sunumlar vardı. Thomas Cierpka, Uluslararası Ekolojik Tarım Hareketi Federasyonu (İFOAM) adına “Organik Hareket ve Gelişmekte olan Trendler” başlıklı bir konuşma yaptı, İFOAM’ın misyonundan ve organik hareketin gelişiminden söz etti. İşte Cierpka’nın anlattıkları… İnsanlar doğayla uyum içinde yaşamanın yollarını arıyorlar. Bu durum yükselen bir dalga gibi. Bunu neye bağlıyorsunuz? Doğal denge bir devinim içerisinde ve kendi içinde dairesel bir döngüye sahip. Toprak ne kadar sağlıklı ise onunla beslenen her varlık da o kadar sağlıklı olur. Bu dengeyi sağlamalıyız. İşte biz de bunun savaşını veriyoruz. Organik yaşam, tarımsal üretim ve besin zinciriyle sınırlandırılmamalı, organik mobilya, kozmetik, tekstil gibi pek çok alana dair çalışmalar da yapılıyor. Biz de böyle bir çalışmanın içerisindeyiz. Organik terimi, daha büyük bir düşünce içinde yer almalı. Özellikle genç insanlar bu durumu yeni bir moda olarak görüyorlar, ama uzun vadeli olarak düşünürsek organik yaşam geleceğe dair uzun süreli amaçlarımızı gerçekleştirmek için bize alternatif bir yol sunuyor. Fotoğraf: Vedat Arık Organik hareketin gelişimini nasıl görüyorsunuz? Organik hareketin felsefi bir geri planı olmalı. Bunun fikir olarak öne sürülmesi, tartışılması, yaklaşım olarak ele alınması önemli, çünkü konu değerlerimizi, kültürel birikimimizi ve doğaya nasıl yaklaştığımızı da içine alıyor. Mesela Bolivya’nın “mother PAZARIN PENCERESİNDEN Mayısta bir gün Selçuk Erez “Yaklaşmakta ormandan yeni bir konuk/ öbürleri bakarlar ona/ konar beyaz bir dala donuk / ve çığlıyıyla deler sessizliği …” Georg Britting’in “Karda Kargalar’ını okuduğumda kırk yılda bir olanlar oldu ve şiir yazdım bu gün: Mayısta bir gün Ben, ne diyeceğim çocuğuma uyandığında? Özür dileyeceğim son on yılın günahını üstlenip: Tepkisiz ve pısırık bir muhalif olduğum için ve partimin beceriksiz önderlerini yana itip yeterince kafa tutamadığım için bu yakışıksıza! Bir milletvekilliği düşlediğimden sadece küçük odalarda ve kısık sesle konuşmuş olduğumu anlatamayacağım; gidişatı soranları, yuvarlak sözlerle yanıltmış olduğumu da saklayacağım herhalde. Şimdi ona, “Göreceksin o artık tahteravanla gidecek uçmaya” diyerek, “Gümüş zurna neyine?” diyerek, ya da “Bak aç tavuk şimdi arpa ambarına atandı” diyerek, yani işi alaya vurarak mı geçiştireceğim? Yoksa, “Sadece iki şeyin sonu yoktur: Evrenin ve görgüsüzlüğün diyen yazardan aktarmalar yaparak, ardından, “Boş ver, o sadece aç ruhunu doyurmak için çalardı” diyerek mi avutacağım? Korkarım çocuk ergeç, bizim bu zaman içinde, sadece mum yaktığımızı, bayrak çektiğimizi, and içtiğimizi ve bunların yeteceğini varsaydığımızı, günlerimizi başkalarından medet umarak ve zırva oturumlar izleyip fal bakarak geçirdiğimizi anlayacaktır.. *** Çocuğum şimdi ayıplamasa bile beni, Onun, büyüdüğünde ve aklı erdiğinde, düşüneceklerinden çok ama çok utanıyorum!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle