Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 12 26/4/07 15:33 Page 1 PAZAR EKİ 12 CMYK 12 29 NİSAN 2007 / SAYI 1101 Değişimi seviyorum... Sertab Erener yeni albümünde klasikleşmiş şarkılarını elektronik tınılarla yeniden yorumluyor. Ona, dans müziğinin tecrübeli isimleri Murat Uncuoğlu ve Aytekin Kurt yoldaşlık ediyor. Sonuç kolaylıkla dinlenen, ne eskisini aratan ne de onların önüne geçen, yeniden hayat kazanan Sertab Erener şarkıları... Ali Deniz Uslu ertab Erener’in “Sertab Erener goes to the club with Murat Uncuoğlu&Aytekin Kurt” isimli elektronik soundlu albümü yayımlandı. Albümde, “Yanarım”, “Mecbursun”, “Vur Yüreğim”, “Sevdam Ağlıyor”, “Gel Barışalım”, “Lal”, “Satılık Kalpler”, “Aşk”, “Aslolan Aşktır”, “Aşk Ölmez” ve “Everyway That I Can” gibi, Erener’in çok sevilen şarkılarının elektronik tarzda düzenlemeleri var. Geçen yıl “Sertab Dijital” ismiyle gerçekleştirdiği konserleri ile bu albümdeki şarkıların olgunlaşmasını sağlayan Erener, şarkılarını başkalaşıma uğratmasının sebebini bir arayış olarak tanımlıyor ve artık müziğine dansı da katmak istediğini söylüyor. İşte Sertab Erener’in albümüne ve hayata dair anlattıkları... Yeni albümünüz “Sertab Goes to the Club with Murat Uncuoğlu & Aytekin Kurt” yayımlandı. Bu, farklı bir proje. Buna neden ihtiyaç duydunuz? Proje, sahnedeki müzikal sıkıntılarımızdan doğdu. Yıllardır alışık olduğum akustik müziğin icrası beni ve grubu tıkamaya başlamıştı, aynı şeyleri tekrarladığımız için sıkıntıdan ölüyorduk! Bu da arayışı başlattı. Herkes kendi fikrini ortaya koydu ve denemeler yaptık. “Nasıl daha farklı bir şeyler yapabiliriz” sorusuna yanıtlar aradık. “En son teknolojileri kullanıp sahnemizi nereye vardırabiliriz?” de bunun cevabı oldu. Murat Uncuoğlu ve Aytekin Kurt ile sahne müziğinin canlılığını kaybetmeden elektronik müzik ile nasıl bütünleştirebileceğimizin hesabını yaptık. Bazılarında yanıldık, bazılarında çok istedik, ama yapamadık. Sonuçta 20 şarkılık bir repertuvar oluştu. Sahnede de bu şarkıları tecrübe ederek kendimize bir ilk 11 oluşturduk. Klasikleşen şarkıları değişime uğratmak riskli değil miydi? Hayatımdaki pek çok şey gibi bunu da riskli görmüyorum. Müziğimde de devrimi seviyorum Şarkıları duyduğumuz şekilleriyle hatırlıyoruz, ama ilk oluşum sırasında nasıl olduklarını pek çoğumuz bilmiyor. Yani benim pek çok şarkım da ilk halindeki gibi değil. Üstünde yapılan düzenlemeler ile çok değişti. Alışkanlık onları özel kılıyor. Şarkıları, salt kendi melodileri olarak kabul edersek sonsuz renklere bürünmeleri mümkün. Bu da o renklerden biri. Bunlara “Dans için Sertab” şarkılarının yorumları diyebiliriz Murat Uncuoğlu ve Aytekin Kurt projeye nasıl bakıyorlardı? Murat ve Aytekin’e danıştığımda, şarkılarıma yeni bir kan, yeni bir heyecan katmak istediğimi söylemiştim. Melodileri çok güzeldi, ama onları güncellemeliydik. Onlar da stüdyoya kapandılar. Durum benden daha zordu onlar için. Çünkü herkesin kafasında yerleşmiş, zihinlerinde kalıplaşmış sevilen şarkıları deforme etme, değiştirme konusunda korkuyorlardı. S Sertab Erener yeni projeleri ile Grammy almak istiyor... Fotoğraf: Vedat Arık Ben de her seferinde onlara “Arkadaşlar! Onları deforme edelim, hiç tanınmayacak hale getirelim” diye cesaret veriyordum. Çünkü bunun geri dönüşünün daha doğru olacağına inanmıştım, onları da inandırdım. Sonuç da istediğim gibi oldu. Dans ve disko müziğinin farklı kuralları var. Buna alışmakta zorlandınız mı? Kesinlikle öyle. Farklı kuralları var ve de onları iyi bilmeniz gerekiyor. Şarkıların dili ise çok önemli değil. Çünkü ritmin kanınıza girmesi müziğe yakınlığı sağlıyor. Bu yüzden yorucu, ama heyecan verici bir çalışma dönemi geçirdik. Albümün yurtdışı bağlantısı olacak mı? Murat’ın arkadaş çevresi, dostlarımın underground bir operasyonu ile albümü yurtdışına ulaştırmak istiyoruz. Albümün açılımları için herhangi bir ticari plan düşünmüyorum. Bu albüm, militan bir organizasyonla yeraltından kısa sürede dünya ile rahatlıkla paylaşılabilir. Ben böyle olmasını çok istiyorum. Zaten günümüzde müzik kendi kendine, müziğin sahibinden habersiz ve izinsiz seyahat ediyor. la anlamlı hale getiriyor. Yani nasıl anlatsam bilemiyorum, ama onların üstüne düşünüp, onları tecrübe etmek önemliydi. Zaten insanlar kendilerini ilişkilerde tanıyor, yani dağlara kapanıp aydınlanmak anlamsız. Aydınlanmak, öğrenmek, meditasyon yapmak isteyen içimizdeki o sesin de yine kendi egomuz olduğunu ve o tuzağa düşmememiz gerektiğinin farkına varmak önemli. Bu da büyük bir paradoks. ACILAR HIZLA OLAĞANLAŞIYOR Dünya da gün gittikçe tatsızlaşıyor. Bu durum günlük hayatın koşuşturmasında da eriyip gidiyor sanırım… Buna hiç şaşırmıyorum. Yaşanılan acıların hızla olağanlaşması ise beni çok rahatsız ediyor. Bize dayatılan bu sistem, zorlama hayat, kültür ve kurduğumuza inandığımız bu medeniyet sevgiden uzak. Artık karşılıklı konuşamıyoruz bile. Çünkü insanlar birbirini dinleyemez hale geldi. İlk karşılaşmamızda tanıdığımız kadar tanıyoruz birbirimizi. Doğru, iyi kötü yanlış diye sınıflandırarak, kendimiz bir argüman geliştirip kendi cevaplarımızı karşımızdakinin adına veriyoruz. Yani sonrası kendi cevaplarımızı bulmaktan fazlası değil. Yani bizdeki yansımalarıyla tanıyoruz karşımızdakileri... Biz kendi gerçeğimize bakamıyoruz, karşımızdakine nasıl bakalım. İmgelerimizle düşünüyoruz, gerçeklerle değil. Bu da bizi sen, ben, o, biz, öteki ve diğerleri ayırımına götürüyor. Bunlardan arda kalan da çatışma oluyor. Tüm medeniyet bu hata üzerine kurulu.Ben devrimsel bir hareketin olmadığı sürece bunun değişebileceğini düşünmüyorum. Belki de müzik burada bir katalizör olabilir. Oyunu kuralına göre oynamak, oyuna hiç dahil olmamak ya da çemberin dışında kalmak desem. Ne dersiniz? Oyunun tüm kurallarını bilmek bir ilk adım. O kurallarının hangisine dayanıp oyunu oynayacağın ise ikincisi. Oynarken de onun kölesi olmamak üç. Zaten bu oyuna mecburen dahiliz. O yüzden onu yaşanabilir ve dürüst kılıp, bir dünya oyununa çevirmek için çalışmaktan başka çare yok. Önümüzdeki günlerle pek çok yeni projeye başlayacağınızı duydum. Biraz da bunlardan bahseder misiniz? Bu yılın sonunda 15. yılım nedeniyle bir konser DVD’si çıkartacağım. Sanırım eylül gibi bu konseri gerçekleştireceğim. Hemen ardından da dünyada dinlenebilir olacağına inandığım bir projeye başlıyoruz. Besteleri Demir Demirkan ile birlikte yazacağız. Dünyanın en iyi müzisyenlerinden bir “yıldızlar karması” ile çalışacağız. Müzikleriyle anılan, onlara kendilerini katmış dünya müzisyenlerini bir araya getirmeye hazırlanıyoruz. Şarkıcısı da ben olacağım. Bu albümle “Grammy” almayı da planlıyorum. SESİMİZİ DUYURMALIYIZ Eurovision’dan sonra neler değişti? Ben neredeymişim? Nereye sıçradım? Dünyayı ne kadar biliyormuşum? Dışımızdakilerin ne kadar farkındaymışız? Eurovision tüm bu soruların sağlamalarını yapmamı sağladı. Neler buldunuz bu sağlamaları yapınca? Buradaki bu küçük, güzel oyunumuzun aslında dünya ile hiç bağlantısı olmadığını ve Eurovision’un da yalnızca bir yarışma olduğunu anladım. Biz, burada kendi yağımızla kavrulup kendi kendimize eğleniyoruz. Sonuç ve gerçek bu. Dışarıda kocaman bir makine dev çarkları ile alabildiğine dönüyor. Elbette onların çok ağır kuralları var, ama direnip, çok çalışarak sesimizi duyurabiliriz. Buna inanmalıyız... Bu yıl Eurovision’a Kenan Doğulu katılıyor. Geçen hafta Demir Demirkan ile konuştuğumda da “Shake It Up Şekerim” için “amaca yönelik” iyi bir şarkı demişti. Siz ne düşünüyorsunuz? Kesinlikle doğru. Bu yarışmanın ihtiyacı olan şarkı şu an elimizde. Kenan’ın oradaki performansı ve iletişimi sonucu doğrudan etkileyecek. O gece bir sihir yaratabilirse iyi bir sonuçla dönebiliriz. Demir Demirkan ile bir Uzakdoğu seyahatine çıkmışsınız sanırım... Evet, birlikte bir yolculuk yaptık. Pek çok şeyi paylaştık, İkimiz de kendi içsel yolculuğumuzdaydık. O yolculuktan sizin payınıza neler düştü? Dünyaya bakışım, taleplerim ve algılarım adına bir değişim. Keskin dönüş noktalarınız veya sizin için devrim niteliği taşıyan değişimler nelerdi? Bu yolculukta öğrendiklerim bana kapılar araladı, açmadı. Bireysel sıçramalar ise ortak yaşanmışlıklar