Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 1 22/3/07 15:16 Page 1 PAZAR EKİ 1 CMYK YIL 21 SAYI 1096 / 25 MART 2007 Dövülenler, sövülenler, yargılananlar, sürülenler, yasaklananlar, eserleri yakılıp yıkılanlar, sansürlenenler, hapsedilenler, linç edilmek istenenler, öldürülenler... Düşüncelerini dillendirmek isteyen biri nelerle karşılaşabileceğini kendisinden önceki örneklere bakarak az çok kestirebiliyor. Ya susuyor, ya otosansür uyguluyor, ya da başına gelecekleri göze alıyor. Üçü de canını yakıyor... Gazeteci, heykeltıraş, model, şair, akademisyen, müzisyen… Otosansürü anlatıyorlar… Röportajlar: Deniz Yavaşoğulları / Candeğer Muradoğlu Rashit Mehmet Sönmez Oral Çalışlar Nurşen Mazıcı Aylin Aslım Ali İhsan Çıtak Ece Sükan Sadi Güran Güngör Güner Mehmet Aksoy Küçük İskender Dilek Hanif Kolaj: Zeynep Özatalay Düşünüyor, anlatamıyorum ihinde hapsedilen yaşama arzusunun, bastırılan düşüncenin insanı kanser yaptığını yazdı William Riech, “Kanser” kitabında. İnsanlar kanserden ölüyorsa, nedeni yasaklar, yasağı çiğneme korkusuyla içine sığınılan sessizlikti. Açıklanmayan düşünce, doyurulmayan libido insanı kemirip bitiriyordu. Kanser ise dünyanın baş belası bir hastalıktı. Türkiye’ye hastalık, daha doğrusu ismi geç geldi, ama Türklerin başında en az kanser kadar bir bela daha vardı, sansür. Bu bela kılıktan kılığa girerek bugüne kadar geldi, adı şimdilik 301. madde oldu. Sansürü yeterince caydırıcı bulmayan iktidarlar, muhalif olanların ifade ettikleri düşüncelerinde hep bir “suç” aradılar ve cezalandırdılar. Nâzım Hikmet şiirlerinden ötürü 20 yıl hapis yattı, İsmail Beşikçi’ye 100 yıl hapis cezası verildi. Şairler, yazarlar, yayıncılar, ressamlar, müzisyenler, öğretmenler, doktorlar, sendikacılar, “sıradan” yurttaşlar… Kimi yazdıklarından, kimi söylediklerinden, kimi yayımladığı bir kitaptan, kimi düşüncesini sokakta dillendirmekten, kimi sadece kendi düşüncelerini de ifade eden bir metni imzalamaktan sorgulandı. Sadece düşündüklerini aktardıkları için öldürülenler de oldu, Abdi İpekçi, Kemal Türkler, Turan Dursun, Uğur Mumcu, Musa Anter, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı… Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in Ermeni sorununa ilişkin yazdıkları Z ve söyledikleri yüzünden öldürülmesinin üzerinden ise sadece iki ay geçti… Buraya kadar anlatılanlar, karanlığın görünen yüzü. Bir de bu kadar sansürün, baskının, yasağın, tehdidin, cezanın ve cinayetin bireyi kendi içine hapseden, özgürlüğünü, yaratıcılığını sınırlayan yüzü var: Otosansür. Düşüncesini o konuyla ilgili ceza maddelerinin sınırları içinde anlatmaya çalışmak ağır işçilik. Daha ağırı ise düşüncesini ifade etmektense, yarılmayı, yabancılaşmayı kabullenmek, kendi diline, eline yasak koymak… Otosansürü yaratan sadece siyasi iktidarlar değil, aile ve toplum da bireyin düşüncesinin ve eyleminin önünde kalın bir duvar. Amerikalı yazar Paul Auster, bir röportajında “Eğer ailem olmasaydı, daha farklı, daha etkileyici romanlar yazardım” demişti. Mîna Urgan vasiyetine rağmen toplumun ateizme hoşgörüsüzlüğü, “görülmeyen” baskısı nedeniyle dini törenle gömüldü. Kadının bedeninin “namus”un ölçüsü olarak değerlendirilmesi, başkaldıran kadının öldürülerek cezalandırılması, intihara zorlanması, metropollerde bile “bekâret”in kutsanması kadınların da “arzu“yu kendilerine yasaklamasına yol açtı, açıyor… Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Otosansür yaşamın neredeyse her alanında bireyin düşüncelerini kemirip duruyor, ifade etmesinin önünü kesiyor. Biz de gazeteci Oral Çalışlar’a, şair küçük İskender’e, öğretim üyesi Prof. Dr. Nurşen Mazıcı’ya, müzisyen Oğuz Taktak, Bülent Kabaş ve Aylin Aslım’a, heykeltıraş Mehmet Aksoy’a, modacı Dilek Hanif’e, seramik sanatçısı Güngör Güner’e, illüstratör Sadi Güran’a, öğretmen Ali İhsan Kılıç’a, moda editörü ve model Ece Sükan’a ve 1991’de cezaevinden şartlı tahliye olan Mehmet Sönmez’e yaptıkları işlerde otosansür uygulayıp uygulamadıklarını sorduk. İşte yanıtları… Devamı 67. sayfalarda ‘İmparator’un filmi ‘300 Spartalı’ Zack Zynder’in filmi “300 Spartalı” Batı’yı “asil”, Doğu’yu ise “Barbar” gösteriyor. Film hem eleştiriliyor, hem protesto ediliyor... Mutlu Binark Sayfa 2