Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
R PAZAR 10 15/3/07 15:41 Page 1 PAZAR EKİ 10 CMYK 10 18 MART 2007 / SAYI 1095 Çok katlı mağazacılık deyince... Ali Deniz Uslu KM, 1950’de, Sultanhamam’da Nuri Güven tarafından açılan ilk mağazası ile Türkiye’de çok katlı mağazacılığın temelini attı. Tek bir mağazadan Türkiye’nin ilk ve en büyük mağazalar zincirine uzandı, pek çok ilke tanıklık etti. Hedefi, değişen alışveriş dinamikleri doğrultusunda, müşterilerinin beklentilerine ve ihtiyaçlarına en uygun ürün ve hizmetleri, doğru zamanda sunmak. Bünyesinde 1967’den itibaren üretimi yapılan erkek markası MEN, Bruno Ferrini, City Coat, Gentile, Daniel Valentin gibi markalar bulunuyor. Ev tekstili kategorisindeki kendi markası ise “TULIP”. YKM bugün, 37 ilde 48 mağazada, 3606 personeli ile hizmet veriyor. YKM’nin bu gününü ve hedeflerini YKM’nin Genel Müdürü Jaklin Güner anlatıyor… YKM değişen müşteri tatminleri ve günümüzün dalgalı ekonomik dinamiğinde beklentileri karşılamak içir nasıl bir pazarlama ve ürün stratejisi izliyor? YKM’nin tüm operasyonlarının merkezinde müşteri var. Bu nedenle, çok kapsamlı CRM çalışmaları, anketler ve araştırmalarla gerek kendi müşterisinin alışveriş davranışlarını, gerekse pazardaki alışkanlıkları izliyoruz. Yaptığımız araştırmalar alışverişin demografik özelliklerden bağımsız olarak yapıldığını, kişinin hangi yaş ya da ekonomik düzeyde olursa olsun, bilinçli ya da bilinçsiz olarak kendine seçtiği yaşam tarzı doğrultusunda hareket ettiğini gösteriyor, biz de operasyonlarımızı hedef kitlesi için belirlediğimiz yaşam tarzı konseptleri doğrultusunda şekillendiriyoruz. Müşterilerimizin yüzde 68’i 1835 yaş aralığında; Türkiye’de de nüfusun yüzde 56’sı 30 yaşın altında. İhtiyaçları ve beklentileri analiz etmeye devam ederek, buradan çıkan sonuçları dünyada alışverişi etkileyen trendlerle birleştirerek, yenilikçi uygulamalarda önderlik yapmaya devam edeceğiz. Türkiye’de perakendecilik ne durumda? Organize ve yarı organize perakendeciliğin toplam tüketim içindeki payı yüzde 50 düzeyinde. Mevcut perakende şirketlerinin potansiyeli yüksek. 2007 yılında gıda dahil organize perakendenin yüzde 810 bandında büyüyeceği öngörülüyor. Pazarın mevcut yapısı ve potansiyeli de Türkiye’ye yönelik yabancı yatırımcı ilgisini artırıyor. Y YKM’NİN İNTERNET MAĞAZACILIĞI Geçen yıl YKM için nasıl bir yıldı? Yılı ilk üç çeyreğini ve yılın son çeyreğini ayrı ayrı düşünerek değerlendirme yapmak gerekir. Son çeyrek perakende sektöründe yılın en önemli zamanı ve cironun önemli kısmının gerçekleştiği dönemdir. Türkiye’de bu yılın son çeyreği ekonomide soğuma sinyallerinin olduğu genel bir talep daralmasının yaşandığı bir dönemdi. Buna rağmen YKM yılın ilk üç çeyreğinde hedeflerini aştı, son çeyreğinde ise söz konusu talep daralmasından etkilenmesine rağmen hedeflerine ulaşıp, satış alanında yüzde 20, ciro bazında da yüzde 10 civarında bir büyüme gerçekleştirdi. Türkiye’deki ilk internet mağazacılığı da YKM’nin... YKM, sanal mağazacılığa ilk adımı, bu konuda sektöründe öncü olarak 2000 yılında attı. Aralık 2006’da www.ykm.com.tr’yi yenileyerek, tekrar açtık. Biz, internetten alışverişin bir yaşam tarzı olduğu görüşündeyiz. Müşterilerimizin binlerce ürün arasından oturdukları yerden karşılaştırma yaparak alışveriş yapmasını sağlarken, kurumsal olarak YKM’yi tanıtmanın yanı sıra müşterilerimizle aramızda bir iletişim platformu da kurmuş olduk. Yeni sezon için ne gibi hazırlıklar ve projeler var? Yeni sezonda dünyada trend olmuş, pazardan farklılaşan markalar ve YKM’nin hedef müşterilerine hitap eden markalar yer alacak. Abercrombie&Fitch bu sezonun en yeni markaları arasında. Ayrıca ünlü Amerikan çanta ve aksesuvar markası Kathy van Zeeland ürünlerini de YKM mağazalarında bulabileceksiniz. Koton ve Nine West’le yaptığımız corner işbirlikleri bu yıl da büyüyerek sürecek. Teknosa, Arçelik, Arstil, Genpa, Teknolojix, Atasay ile shop in shop konseptimiz devam edecek. YKM Genel Müdürü Jaklin Güner... YKM, 55 yıllık bir firma... Şimdi, uluslararası bir marka olma yolunda. Tüm mağazalarında geniş ve ergonomik iç tasarımları ile müşterilerine rahat ve keyifli bir alışveriş ortamı yaratmayı hedefliyor. YKM kendini Türkiye ve dünya üzerinde nerede görüyor? YKM kurulduğu 1950 yılından bu yana ülkemizin perakende sektörüne öncülük edip sürekli yenilik getirdi, tüketicileri ilklerle tanıştırdı. İlk mağaza kartı, ilk taksit sistemi, ilk promosyonlu satış, ilk online mağazacılık, ilk çipli kredi kartı, ilk SAP perakende uygulaması bunlardan bazıları. Retail Institute’un raporlarına göre YKM’nin hazır giyim sektöründe büyük mağaza kanalındaki pazar payı 2005 yazında yüzde 28.4 iken, bu oran 2006 yazında yüzde 32.7’ye yükseldi. Yani YKM pazar lideri konumunda. YKM, IADS (Uluslararası Çok Katlı Mağazalar Derneği), NRF (Ulusal Perakende Federasyonu) gibi uluslararası kuruluşların üyesi. Dünyadaki diğer perakendecilerle bilgi ve tecrübe alışverişi yaparak, dünya trendlerini takip ederek, müşterilerine aktarıyor. SOFRA Aylin Öney Tan Tıp Fakültesi’nde ıslahat Tıp Fakültesi’nde yapılacak ıslahat hakkında kendisiyle görüşen bir muharririmize, Tıp Fakütesi reisi müderris Neşet Ömer Bey şu beyanatta bulunmuştur; “Bu sene önümüzdeki Haziran’da kanser ile mücadele için Tıp Fakültesi’nde teşrihi marazi (patolojik anatomi) kürsüsüne bağlı bir tetebbu (araştırma) merkezi açılacaktır. Burada kanser namı altında toplanmış olan habis urların tabiatı ve mahiyeti, hayatiyet, tecrübe ve tecrübi tedavi noktai nazarından tetkik edilerek, ictimai (toplumsal) bir hastalık olan kanser ile mücadele esasları hazırlanacaktır. Bu hastalık hakkında Avrupa ve Amerika’da bazı tetkikatlar yapılmakta ise de, bu tetebbuat yeni değildir ve evvelden beri tatbik ve tecrübe edilen usullerden ibarettir. Bu sene fakülte seririyatlarına (kliniklerine), yeni tesisat ile 50 yatak ilave edilmiş ve seririyatların yatak adedi toplamı 310’a çıkmıştır... Tıp Fakültesi seririyatlarının merkezi ısıtma ve elektrikle tenvir (aydınlatma) tesisatı neticelenmiştir. Ayrıca dezenfeksiyon merkezi ile Neşet Ömer (İrdelp). mutfak ve çamaşırhane tesisatı tamamlanmak üzeredir. Fakülte seririyatlarından dahili, harici ve veladi (doğum) kısımlarının yatak adedi, diğerlerinden fazladır. Fakülteden her sene Eczacı ve Dişçi Mektebi mezunları hariç olmak üzere 5070 arasında talebe mezun olmaktadır. Eczacı ve Dişçi Mektebi mezunları da bu miktara yakındır. Tıp Fakültesi’nin Kadırga’daki viladethanesinde (doğumevinde) de bazı ıslahat yapılmıştır. Bu müessesemizde bir sene zarfında takriben 400’e yakın doğum vakası tesbit edilmiştir. Bu müessese her gün halka açıktır...Tıp tedrisatında talebe ihtiyacını temin etmek üzere bu sene birçok yeni eserler tab edilmektedir (basılmaktadır). Bunların adedi 20’ye baliğ olacaktır (ulaşacaktır).” Neşet Ömer Bey, gençlik aşısı mucidi Dr. Voronof’un tecrübeleri hakkında muharririmizin sualine cevaben de demiştir ki; “Voronof aşısı bir tecrübe meselesidir. İlim ve tıp ise, daha ziyade tecrübelerin muhassalasıdır (nihai sonucudur). Binaenaleyh ne olur, ne de olmaz demek doğru değildir. Netice bittabi tecrübe ile anlaşılır.” 7 Nisan 1927 Perşembe Karlı bahar eğişen zamanlarla mevsimler de çığrından çıktı, eskisi gibi sıralı saygılı gelip gitmiyor, birbirlerinden rol çalıyorlar. Dört mevsim hakkıyla dolu dolu yaşanamıyor, yaz yaza, kış kışa benzemiyor, baharlar iki arada bir derede kaynayıp gidiyor. Bu sene ilkbahar zıptı çıktı bir çocuk gibi aradan fırladı, kışın ağırlığını koymasına fırsat vermeden ağaçları tomurcuklara boğdu. Dallarda kar beyazı beklenirken, nazlı baharlar ortalığı donattı. Elbette kış intikamını almakta gecikmedi, kesin bir tavırla dönüş yaptı. Şimdi çiftçiler, köylüler yetersiz yağışlara hayıflanmayı bir kenara bıraktılar, meyve ağaçlarını dondan koruma derdine düştüler. D Güllü kar tatlısı Eski bir İngiliz tarifi olan “apple snow/elmalı kar” tatlısı, köpük gibi çırpılmış yumurta akı ile yapılıyor. Elbette taze yağmış temiz kar ile gül reçeli veya şurubunu karıştırarak Anadolu usulü “karsambaç” veya “kar helvası” da yapabilirsiniz ama şehir ortamında bu tarif daha sağlıklı gözüküyor. Gül tadı ise hem baharı çağrıştırıyor hem de bizden bir lezzet katıyor. 4 iri kırmızı Elma, 1 limonun sadece sarı kabuğu, 4 dolu çorba kaşığı gül reçeli, 3 yumurtanın beyazı Elmaları soyup dilimleyin. Limon kabuğu, birkaç damla limon suyu, reçel ve çok az su ile elmalar yumuşayıncaya kadar kapağı kapalı olarak pişirin. Elmayı kevgirden geçirerek püre haline getirin ve iyice soğutun. Yumurta aklarını sertçe köpük haline gelene kadar çırpın. Elma püresi ile köpüğü söndürmeden kaşık ile dikkatlice karıştırın. Kadehlere bölüştürün ve buzdolabında iyice soğutun. Servis yaparken üzerini gül yapraklarıyla süsleyebilir veya azıcık gül şurubu veya likörü dökebilirsiniz. Kar gibi köpük köpük keyfine varın. Eskiden mevsimlerin değil günlerin dahi hesabı tutulabilirdi. Yıl, Kasım ve Hızır günleri diye ikiye ayrılır, bu zaman dilimleri kışa ve yaza ait dönemleri içerirdi. 8 Kasım’da başlayan Kasım yani kış günlerinin 46’sında Erbain ya da Zemheri, 86’sında da Hamsin günleri girer, bu 90 günlük dönem en koyu kara kış sayılırdı. Hatta bu günlerin arasında her iki dönemden de 6’şar gün alan geçiş dönemi “on iki gün arası” tabir edilir ve en feci ayaz günleri bu arada olurdu. Bütün bunlar eski takvim yapraklarının masal gibi gelen bilgileri olarak kaldı. Eski takvimler soğukların ne zaman geleceğini, koyu ayaz günlerini, cemrelerin düşeceği tarihleri, fırtınaların zamanını, yağış dönemlerini not düşer, herkes hayatını ona göre şekillendirirdi. Evlerin erzak hesabı, mevsimlik alışverişi buna göre yapılır, balıkçı avının, köylü ürününün ne olabileceği önceden kestirilebilirdi. Ekme, biçme, budama zamanları takvime göre ayarlanabilirdi. Oysa artık değişen iklim her yıl başka bir sürpriz çıkarıyor. Hamsiler hamsin günlerini beklemeden kaçıyor, aldanan bademler, erikler, kirazlar kalın kar tabakasının altında yaşam mücadelesi veriyor. Baharın gelişini gösteren işaretler algılanamıyor. Birer hafta arayla üç cemre düşmesi yani soğuğun kırılıp sırasıyla havanın, suyun, toprağın ısınması fark edilmeden geçip gidiyor. Eski hesaba göre 56 Mart günü toprağa düşen son cemreden bir hafta sonra kış geri geldi. Hayvanların kış uykusuna bile yatmadığı bir kışın doğru dürüst baharı olamıyor. Bütün bu tepetaklak gidiş herkesin bildiği gibi küresel ısınmanın sonucu. Küresel ısınmanın vebali büyük ölçüde sanayileşen ülkelerin omuzlarında. Ancak dünyanın her köşesinden umulmadık konularda insanlar bu küresel suçun ortağı olabiliyor. Bizler de soframızda yer vereceğimiz yiyeceklerin seçimiyle farkında olmadan bu dünya suçunun ortağı durumuna düşüyoruz. Kışın kahvaltı soframızı domates, biber, salatalık ile süslemeden yapamıyor, arada bir patlıcan, kabak yemeği yapıyorsak biraz da olsa suçluyuz. Ancak mevsiminde bile bu yiyeceklerin soframıza gelmesi için harcanan benzin, mazot harcamasını düşündüğümüzde masum kalmak imkânsız. Canı çekip Şili’den gelen erik, Ekvador malı muz yiyenler neredeyse kasıtlı suç işliyor gibi oluyor. Elbette farkına bile varmadan temiz bir vicdanla Kanada’dan ülkemize gelen mercimekleri pişirerek, suça yataklık yapıyor olabiliriz. Küresel ısınmanın getireceği felaketlerin farkında olanlar yediklerini tekrar düşünmeye başlıyor. İngiltere’de ve Amerika’da bilinçli tüketiciler yediklerinin yol hesabını yapmaya başladı. Artık kafaları diyetlerin kalori hesabı değil, yiyeceklerin sofraya gelene kadar kat ettiği mesafenin hesabı meşgul ediyor. Yiyeceklerin geldiği kaynağın kilometre veya mil bazındaki uzaklığı kadar ulaşım ara cının türü de önem kazanıyor. Örneğin gemi uçağa, tren kamyona göre daha az zararlı bir taşıma aracı olarak kabul ediliyor. “Food Miles” olarak adlandırılan “Yiyecek Milleri”, parametrelerin çokluğu ve zaman zaman ölçülemezliği nedeniyle hesabı kitabı çok zor bir kavram. Giderek daha fazla tüketici küresel ısınmaya aracı olmak istemiyor, yiyeceğini yerel ve mevsimsel olandan seçiyor. Ancak bu yeni akımın da olası ters etkileri konuşuluyor. Varlığını gelişmiş ülkelerin tedarikçisi olarak sürdüren ve tek gelir kaynağı tarım ürünleri olan Latin Amerika, Afrika, ve Asya’daki gelişmekte olan ülkelerin geleceği apayrı bir soru işareti oluşturuyor. İşte size karların altındaki çiçeklere uygun bir tarif. Baharla karları damağınızda harmanlaması için. aylinoneytan@yahoo.com