02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 16 TEMMUZ 2006 / SAYI 1060 Cinsel bilgiler haberlerden Belden aşağı küfür hazinesi zengin, ama cinselliği tabu olmaktan çıkaramayan bir toplum... Böyle olunca cinselliğe dair merak soruları da yaş kaç olursa olsun, ergenlik boyunu aşamıyor, hangi sıklıkta, hangi pozisyon, kaç santim, kaç kere… Ellerinde cinsellik haberleriyle doktor kapısına dayananlar da var. G noktasını bulursa cinsel sorunlarının çözüleceğine inananlar da... Haberlere göre performans ölçmek ise kadının da erkeğin de düştüğü tuzak... Ana tema, mekanik bir cinsellik... P Esra Açıkgöz C insellik... En çok ilgi duyulan, merak edilen konu. Bu ilgi medya sayesinde hem daha çok artıyor hem de tatmin ediliyor. Hemen her hafta bir gazete cinsellik üzerine bir habere, araştırmaya yer veriyor, hatta kendi araştırmalar yaptırıyor. Bireylerin isimlerini saklı tutarak okurla paylaştıkları mahremiyetleri uzmanlara yorumlatılıyor. En çok da işte bu ifşaatlar okur buluyor, ya yalnız olmadığını görüyor ya da bir cinsel işlev bozukluğu olduğunu öğreniyor. Yani bu haberler cinsellik hakkında kimseye danışmadan bilgi edinmenin en kolay yolu. Ellerinde gazete sayfalarıyla uzmanlara başvuranlar ve Türkiye’deki önemli cinsellik araştırmalarından biri olan “Pfizer Global Cinsel Tutum ve Davranış Araştırması” da bunu kanıtlıyor. Pfizer’ın 31 ülkede 20 binden fazla kişiyle görüşerek yaptığı araştırmanın Türkiye ayağı için 1500 kadın ve erkekle yüz yüze görüşülmüş. Araştırmaya göre, cinsel sorunlarını çözmek için doktora başvuranların oranı sadece yüzde 12. Yüzde 11.2’si ise “kitaplar ya da dergilerden bilgi almaya” çalışıyor. Yine de cinsellikle ilgili haberlerin neden olduğu sorunlar yok değil, haberler bazen gereksiz kaygılar yaratıyor, bazen de performans ölçütü olarak görülüyor ve yetersizlik hissine yol açıyor. Peki, medyanın cinsel sorunlara bu ilgisini, yarattığı sorun ya da önerdiği çözümleri uzmanlar nasıl değerlendiriyor? İşte CETAD Başkanı Dr. Nesrin Yetkin, Acıbadem Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezi Psikiyatrı Dr. Cem İncesu ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu’nun yanıtları... Cem İncesu, psikiyatr. 1993’ten beri cinsellik üzerine çalışıyor. Acıbadem Hastanesi Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezi’nde doktor, Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği’nin (CETAD) genel sekreteri. Binlerce hastadan edindiği izlenim şaşırtıcı; insanlar cinsellik konusunda sağlık profesyonellerinden daha açık, çünkü sağlıkları, mutlulukları, refahlarıyla ilgili bir arayış içindeler. Seks de bu arayışta önemli bir yere sahip. rof. Dr. Cem Kaptanoğlu’na (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı) göre Türkiye’de cinselliğin özgürce konuşulup, yaşanabilmesinin yolunu, toplumsal ve bilimsel gelişmeler açtı. Bu gelişmelere demokrasinin yerleşiklik kazanmasını, kadının toplum ve aile içindeki konumunun iyileşmesini, feminist hareketi, kürtajın serbest bırakılmasını, doğum kontrolü yöntemlerinin gelişmesini, eşcinsel hareketi, yaşlılık dönemi sağlık sorunlarıyla ilgilenen geriatrinin bir tıp dalı olarak etkinliğinin artmasını da ekleyen Kaptanoğlu, araştırmalara ve yansımalarına ilişkin düşüncelerini şöyle sıraladı: Türkiye’de cinsellik araştırmalarına gösterilen ilgi, Batı toplumlarının cinselliği bilimin kılavuzluğunda keşfettikleri 196070’lerdeki durumuna benziyor. Cinsellikle ilgili medyaya yansıyan araştırmalarda daha çok uyarılma (ıslanma, ereksiyon)cinsel ilişki ve orgazm çevresinde dönüp dolaşan mekanik bir cinsellik anlayışı ana tema. En gözde konular; hangi sıklıkta, hangi pozisyon, kaç dakika ön sevişme, ne kadar süre içerde kalmalı, nereye dokunmalı, klitoris mi vajen mi yoksa her ikisi mi, karanlıkta mı aydınlıkta mı, kaç santim, kaç kere... Anatomik ve fizyolojik bilgilerin ağırlıkta olduğu bu tür araştırmalar veya uzman bilgilendirmeleri gerekli, ama yeterli değil. Çünkü cinsellik yalnızca cinsel organların anatomik ve fizyolojik özellikleriyle anlaşılabilecek bir yaşantı değil. Bilindiği gibi en önemli cinsel organımız, beynimiz. Ruhsal uyarılma olmadan Viagra’nın bile iş göremediğini biliyoruz. Türkiye’de cinsellikle ilgili araştırmalar ve sağlık köşelerinde uzmanların verdiği bilgiler, toplumun cinsel yaşamı üzerinde önemli etkiye sahip. En azından kadın ve erkekler, başka kadın ve erkeklerin cinselliklerini nasıl yaşadıklarını öğrenebiliyor, cinsellikle ilgili kendi beklenti ve alışkanlıklarını gözden geçirme olanağını bulabiliyorlar. Hatta, normal olduğuna inandıkları bir olayın bir cinsel işlev bozukluğu olduğunu fark ediyorlar. Farkındalık, “çözüm” arayışı yolunu açabiliyor. Burada çözüm tırnak içinde, çünkü her cinsel sorunun çözümü cinsel tedavi değil, cinsel tedavi, beyniniz iğrenirken, korkarken, uyuşurken, cinsel organlarınızla haz almanızı sağlayan bir tedavi şekli olamaz. Cinsel tedavinin “kanlı çarşaf”, orgazm veya sertleşme gibi mutlak “tedavi” saplantıları olmamalı. Medyadaki cinsellikle ilgili haber ve programlar, kişinin kendi cinsel doyumu veya performansını değerlendirmede kullandığı ölçütler haline gelebiliyor. Bunlara göre kendilerini “çok iyi” veya “yetersiz” değerlendirebiliyorlar. Örneğin, bir ara “G noktası” en çok merak edilen konuydu, bilgi almak için başvuranlar olmuştu. Beklentileri bu merkezi bulup “cinselliği çözmek”ti. Ne yazık ki çalışmalar böyle bir noktanın varlığını gösteremedi. Yani cinselliğin dokunduğunuz zaman “işi bitireceğiniz” bir “G noktası” yok. Bu tür nokta arayışları mekanik cinsellik anlayışının uç noktaları. Cinsellik iki insanın bir olmak, kaynaşmak çabasıdır. Cinsellikte “ötekine” yönelik tüm korku ve kaygıların özetini yaşarız. İçimize alacağımız veya içine gireceğimiz öteki, yalnızca şimdiburada dokunduğumuz öteki (partner!) değildir, o biraz da geçmişteki tüm ötekilerin toplamını temsil eder. Bu nedenle cinsel işlev bozukluğu olan, yani giremeyen veya alamayan, kendini bırakamayan veya çok sıkan, hep başı ağrıyan, orgazmı suçlulukla yaşayan, hazzı acıyla affettiren öncelikle geçmiş (zihnindeki) ve şimdiki (dışardaki) “ötekilerle” hesaplaşmalı. Herkese iyi gelecek bir reçete yok C insel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Başkanı Nesrin Yetkin’e göre, cinsellikle ilgili araştırmaların da, haberlerin de yararı var, çünkü cinselliğin konuşulabilir bir konu olmasını sağlıyorlar. Bir de insanlara yalnız olmadıklarını, sorunlarının bir çaresi olduğunu gösteriyorlar. “Bu da çok kıymetli” diyor Yetkin, “25 yıldır cinsellikle ilgili çalışıyorum. 80’li yıllarda hasta bulmak için problem yaşardık. Bugün bir sürü yerde, bir sürü merkez var ve hasta bulmak değil, hastanın randevu bulması gibi bir problem söz konusu. Bu gelişmede medyanın payı büyük”. Yetkin’e göre, araştırmaların yarar sağladığı asıl kesim okurlardan ziyade uzmanlar, “Araştırmalar, toplumun cinsellikle ilgili genel durumunu görmek için yararlı. Özellikle de koruyucu halk sağlığı hizmetlerinin planlanmasında yol gösterici oluyorlar. Toplumda ve tabii ki medyada ise sansasyonel olabilecek konular önem taşıyor” diyor. Peki bir araştırma okuyup da, derneğe başvuran hastalar oluyor mu? “Çeşitli televizyon programları ya da haberlerden sonra gelenler oluyor. Örneğin dörtbeş sene önce, gelişkin kadınların vajinal yolla orgazm olduğunu, kritoral yolla orgazm olanlarınsa gelişmediğini ve bu kadınların kocalarının ve oğullarının olumsuz etkilendiğini anlatan televizyon programları yapılmıştı. Oysa fizyolojik anlamda böyle bir ayrım söz konusu değil. O dönemde çok fazla kadın geldi. Bazen gelmeye karar vermeleri uzun zaman alabiliyor, bir hasta elinde dört yıl öncesine ait bir gazete haberiyle gelmişti.” Haberlerin olumsuz etkileri de olmuyor değil. Kimileri yanlış haberler yüzünden kaygıya kapılıyor, kimi de cinsel performansını bu haberlere göre değerlendiriyor. Yetkin, cinsellikte “normal” lafından hoşlanmıyor, “Her çiftin kendine göre farklı bir normali, isteği olabilir ve onların yaşamını doyumlu kılabilecek şey, isteklerine uygun yaşamalarıdır. Ayrıca biz cinsellik dediğimizde performanstan değil, bir işlevden, hazdan ve doyumdan bahsediyoruz” diyor. “İdeal seks yaşamı”, “Seks nelere iyi gelir?”, “Yüz maddelik seks yaşamı” gibi başlıklı yazıları sansasyonel buluyor Yetkin, “Bu yazıların çoğu” diye ekliyor, “cinselliğin iki kişi arasında haz üretmeye değil, erkeğe haz vermeye yönelik olduğunu” vurguluyor. “Oysa herkese iyi gelecek tek bir reçete yok.” (www.cetad.org.tr) Merak duygumuz neden en çok cinsellik üzerinde yoğunlaşıyor? Cem İncesu: Çünkü cinsellik en temel gereksinimlerden. Daha da önemlisi, keyifli ve hoş bir haz kaynağı. Çok bastırılan, tabu, günah kabul edilen bir konu olsa da, dini, ahlakı, toplumsal, sosyal ve daha birçok alanda yansımaları var ve kadınerkek, gençyaşlı herkesin bir şekilde gündeminde, ama toplumsal baskılar nedeniyle, her eğitim düzeyi ve meslek grubu için geçerli bir cehalet var. Tıp eğitiminde bile sistematik cinsellik eğitimi yok. Bu yüzden AB Türkiye’deki tıp eğitimine cinselliğin sokulması yönünde bir çalışma yapıyor. Cinsellik medyanın da ana konularından biri oldu, hemen her gün bu konuyla ilgili bir araştırma, haber kullanılıyor. Bu araştırmalara kimler kaynak sağlıyor? Bunların bir kısmını bu alandaki profesyonel firmalar önlerini görebilmek için yaptırıyorlar. Doğal olarak araştırmalar, ürün pazarlama stratejisinin parçası. Son dönemde, üniversite ve sivil toplum kuruluşları da bu alana yöneldi. Onun dışında BM, Dünya Nüfus Fonu, AB gibi uluslararası kuruluşlar destek oluyor. Bu araştırmalar sizce yeterli mi? Umut verici, ancak yeterli değil. Hâlâ Türkiye’de cinselliğin nasıl yaşandığı, cinsellikten nasıl etkilenildiği hakkında ancak el yordamıyla bir şeyler söyleyebiliyoruz. Bunların çoğu da mit. Dünya geçen yüzyılı cinsel devrimlerle, büyük araştırmalarla geçirdi, bunlar Türkiye’ye nasıl yansıdı? Bunların yansımaları oldu, ancak bence Türkiye'de 20. yüzyılın son yirmi yılında cinsellik araştırmaları önem kazandı ve görünür oldu. Bu 20 yılda ne oldu da cinsellik görüntü alanımıza girdi? Kentleşmeden tutun da, sağlık hizmetlerinin yaygınlaşmasına kadar o kadar çok etken var ki... En önemlisi de, daha açık bir toplum haline gelmemiz, demokrasinin yaygınlaşması. Değişik kesimlerden binlerce hasta görüyorum. İzlenimlerime göre, halk artık kendi sağlığına, mutluluğuna, refahına yönelik bir arayış içinde. Cinsellikte de bu arayışı sürdürüyor. Bunda medyanın etkisi büyük, bilinmeyenleri görece azalttı, sağlık hizmet talebini arttırdı. İnsanlar, artık “Bu bir hastalıkmış, tedavisi var” ya da “Bu sorunu yaşayan tek kişi ben değilmişim” diyorlar. Haberlerin medyada yer alış biçimi yüzünden komplikasyonlar da oldu, ancak çok kısıtlı şeylerin yapıldığı bir toplumda medya geniş kesimlere şu ya da bu şekilde önemli mesajlar taşıdı. Artık halkın bilinci ya da bu konudaki açıklığı ve arayışı sağlık profesyonellerinin önüne geçti. Sağlık profesyonelleri daha muhafazakâr ve katı. Gerçi tıbbın ve ilaç sektörünün devreye girmesiy le onların da bakış açısı değişmeye başladı. Size gazetede çıkmış bir araştırma ya da haberle gelen hastalar oluyor mu? Yüzlerce... Biz de şimdi medyanın etkisini araştıran bir proje hazırlıyoruz. İnternette önemli bir araç. Acıbadem Cinsel İşlev Bozuklukları Merkezi’ne son beş yılda gelen 2500 hastanın büyük kısmı bizi internet ve medyadan öğrenmiş. CİNSELLİKTE STANDART YOKTUR... Bunlar, medyanın olumlu yönleri, ya diğer yüzü? Mesela, cinsellik haberleriyle “ideal seks yaşamı” tablosu da çiziliyor. Bu, insanlar üzerinde bir baskı yaratmıyor mu? Bunların performans olarak alınması yetersizlik duygusunu körüklemiyor mu? Cinsellikte standart yoktur, sayı ve rakamlarla ölçümlendirilemez, normalanormal, azçok isteyen diye bir ölçümleme de yapılamaz. Araştırmalar birtakım ortalamaları saptar, ancak ortalamalar olması gerekenler değildir. Ortalamanın altında ya da üstünde olmak da bir şey ifade etmiyor. Önemli olan çiftin iki üyesinin de doyumu yaşaması. Cinsellik, herkesin gereksinimi doğrultusunda yaşanır. “Erkeklerde cinsel organının boyutu, cinsel gücün göstergesidir”, “Büyük erkek cinsel organı, daha çok zevk alınmasını sağlar”, “Erkeklerde cinsellik ergenlik döneminde en yüksek düzeydedir, sonra azalır”... Eğitimsizlikten dolayı böyle sayısız mit var, yani bu tür sorunlar için araştırmalara ihtiyaç yok. Belki bazen gazetede gördüklerinde bunlar pekişiyordur, ama ben araştırmaların, özellikle de bağımsız otoriteler tarafından yapılanların, yaygınlaşması ve medyada yer almasının mitlerin yıkılmasında önemli olduğunu düşünüyorum. Araştırmalar genellikle erkeklere yönelik. Neden? Aslında toplumsal araştırmalarda kadınerkek denek sayısı eşit, ancak araştırmalar çoğunlukla erkek cinselliğine yönelik ilaç geliştiren firmalar tarafından yapıldığından hedef erkek cinselliği. Son yıllarda sivil toplum kuruluşlarının ve üniversitelerin yaptığı araştırmalarla kadın cinselliği de ağırlık kazandı. Erkek hastalar hangi konulardaki haberleri dikkate alıyor? Kadınlarda hangi haberler daha çok ilgi uyandırıyor? Erkekler, özellikle cinsel organ boyutuyla ilgili haberlerdeki ortalamalara bakarak kendilerini değerlendiriyor ve geliyorlar. Ereksiyonla, kişisel ilişki ve ön sevişme süresi gibi ortalamalarla ilgili danışanlar çok oluyor. Kadınlar ise, cinsel ilişki kuramamak, ilişkide ağrı, kasılma ve yeterince tatmin olamama gibi sorunlarla geliyorlar. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle