Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 Serüven türünün başarılı yapımcısı Irwin Allen, 70’lerin başında Paul Gallico’nun kitabının haklarını yüzbin dolara almış, bu epik destanın bütçesini de 5 milyon dolar olarak hesaplamıştı. Film, ona ve 20th Century Fox’a yapım bütçesinin yirmi katını kazandırdı, iki de Oscar (şarkı, özel görüntü efektleri onursal ödülü) getirdi. Böylece Poseydon Macerası, 1970’lerin modası felaket filmlerinin başarılı bir örneği oldu. “Felaketler herkesi eşitlemede olağanüstü etkilidirler. Genç ya da yaşlı, varsıl ya da yoksul olmanız fark etmez. Bulunulan durumu hep birlikte yaşarsınız” diyen yönetmen Wolfgang Petersen tam 34 yıl sonra Poseydon Macerası’nı yeniden beyazperdeye taşıyor. 2004 Endonezya tsunamisinin taze olduğu bir tarihte, 2005 Haziran’ında çekime başlayan ekip bu trajik olaya saygılarını göstererek filmdeki korku, panik ve klostrofobi duygusunu gerçekten yansıtmışlar. Los Angeles’taki Burbank Stüdyoları’nda çekilen çalışmanın ortak yapımcıları arasında, ilk Poseydon’un ve 70’lerin felaket filmlerinin yaratıcısı Irwin Allen da var. Ayrıca ilk filmde hemşire Gina Rowe’u oynayan, I. Allen’ın karısı Sheila Allen’da Fox TV’nin yapımcısı olarak projede bulunuyor. Das Boot’da (Ubot,1981) denizaltı mürettabatının, The Perfect ew York’tan Atina’ya doğru giden Storm’da (Kusursuz Fırtına, lüks yolcu gemisi Poseydon’un 2000) profesyonel balıkçıların yolcuları yeni yılı kutlamaya dramını irdeleyen Petersen, bu hazırlanırken 7.8 şiddetinde bir deprem filmde Poseydon için “Çağdaş 27 metrelik dev dalga gemiyi alabora karakterler yarattık, film eder. Her şeyin tepetaklak olur, oksijenin ilişkilerin sınanmasına, giderek azalır, sağ kalanlar makine duygusal bağların dairesine doğru ilerlerler. Sekiz kişi ve bir güçlenmesine ya da kopmasına kamarot, eyleme geçmenin dua odaklanıyor” diyor. Bu kez başı etmekten daha yararlı olduğunu savunan papaz Frank’in yerine bencil, papaz Frank Scott’ın önderliğinde yeni profesyonel kumarbaz Dylan yıl simgesi dev çam ağacına sırayla Poseydon’dan Kaçış, 2006... (Josh Lucas) çekiyor. Eski tırmanarak balo salonundan üst bölmeye itfaiyeci, eski belediye başkanı geçmeyi başarırlar. Ana karakterlerin her yardımsever Ramsey (Kurt Russell), Ramsey’in dikbaşlı kızı biri toplumun değişik bir sosyal kesimini, kuşağını temsil eder. Jennifer (Emmy Rossum), nişanlısı Christian (Mike Vogel), eşcinsel İçlerindeki en ilginç kişi, Gene Hackman’in oynadığı alışılmışın mimar Nelson (Richard Dreyfuss), dul anne Maggie (Jacinda çok dışında bir din adamı olan papaz Frank’tir. “Gemideki herkes Barrett), oğlu Conor (Jimmy Bennett), kaçak Latin yolcu Elena öldü, yaşayan sadece bizleriz. Yaşam savunulmalıdır çünkü (Mia Maestro) Dylan’ı izliyorlar. önemlidir” diyen Frank yukarıya ulaşma sürecinde “Daha ne kadar Fiziksel efektlere uygun tasarlanan ultra modern setler, kurban istiyorsun” diye Tanrı’yla da konuşur. Gemideki 1400 bilgisayar yapımı görüntülerle birleştirilerek etkileyici bir kişiden sadece altısı canlı kalır. Güçlü aksiyon sahneleri, ayrıntılı büyüklükte karşımıza çıkıyorlar. Bir yıl süresince 100 kişilik yazılım karakterleri, insan öğesini teknolojinin önüne çıkaran bakış geliştirme ekibi, yeni teknoloji kompüterize akış dinamiği ile suyun açısıyla, 400 kişilik teknik ekip ve dört kamerayla çekilen The nesnelerle etkileşimini taklit etti. 150 milyon dolar bütçeli film Poseidon Adventure (Poseydon Macerası, Yönetmen: Ronald gösterime girdi.. Neame) 1972’nin en iyi gişe yapan filmi olur. 25 HAZİRAN 2006 / SAYI 1057 34 YIL SONRA YENİDEN Poseydon Macerası’ndan Poseydon’dan Kaçış’a... Bunalım var, felaket filmi çekelim... Bir felaket filmi olan Poseydon gösterime girerken insan ister istemez düşünüyor, kim neden bu filmleri çeker, izleyici bu filmlerden neden keyif alır? Sinema tarihine şöyle bir göz atarsanız, görürsünüz ki, bu filmler hep siyasi ve ekonomik bunalım yaşanan yılların ürünü... Seyirci oyalansın ve düş kırıklığını unutsun diye... N M Yazılar: Aslı Selçuk elodram da içeren felaket filmlerinde konu, insanın ya da doğanın neden olduğu bir kaostan kaçmaya, kurtulmaya çabalayan bir grup insanın çevresinde gelişir. Toplu bir kaçışa odaklanan bu film türü çoğunlukla yoğun aksiyon sahneleriyle toplumun geniş bir kesiminden oluşan karakterlerin öykülerini anlatır. Bu filmler özellikle ulusal bunalımların yaşandığı dönemlerde ortaya çıkar, üzgün, umutsuz halka düş kırıklığından kaçma, oyalanma olanağı sağlar. Bu yok edici amansız güçleri izleyenler bir süreliğine de olsa kendi üzüntülerini, tasalarını hafifletme yolunu bulabilirler. Felaket filmleri genellikle iki öğeden oluşur: Kapalı ve tanıdıkbildik bir mekâna hapsolan insanlar ile etik ve politik bir simgeyle aktarılan kriz durumunda yeni liderlere, yol göstericilere duyulan gereksinme. Felaket filmi kalabalıklar içerisinde gelişir, aksiyon çoğunlukla kapalı bir mekânda, bir taşıtın içerisinde (gemi, uçak, tren), bir konutta (gökdelen) ya da bir mahallede, kentte geçer. Günlük yaşamın akıp gittiği bu mekânlar beklenmedik bir olayla altüst olup, tuzaklara dönüşür, insanlar başa çıkamayacakları tehlikelerle karşı karşıya kalırlar. Bu noktada da kişisel sorunlar, çekişmeler, karakter ayrımları belirir. Tüm bunlar gerilimi sürekli besler. Sonunda, olup bitenler karşısında güçsüzlüklerini itiraf eden mevcut ve alışık olunan liderlerin (varsıllar, politikacılar) yerini yeni öncüler alır. Bu kez bir doktor, hostes, polis, itfaiyeci, mimar kurtarıcı olur. Onların yönetiminde topluluk, bencilleri ve sadece kendi çıkarını gözetenleri eleyerek yeniden yapılanır. Tür, korkakları yüreklilerden, bencilleri vericilerden, üçkâğıtçı politikacıları gerçek liderlerden ayırır, olasılıklar oyununu simgeler, bu oyunda düzen isteğiyle, izleyicinin anarşist itkilerini karmaşık bir şekilde bir araya getirir. Bazı teknolojik yapıların güvenilmezliğine işaret eder, kentleşmenin, modern yapılanmanın tehlikelerine dikkat çeker, vahşi kapitalizmin önlemsizliğini, sinizmini eleştirir. Helen Hayes ve Van Heflin 1970 yapımı “Havaalanı” filminde (üstte). Gene Hackman ve Ernest Borgnine “Poseydon Macerası”nın 1972 yapımında (sağda)... Ancak şunu da hatırlatmadan geçmemeli: Felaket filmlerinin kökeni hilenin, kurmacanın büyüsüne dayanır. Bu yüzden de büyük şirketler felaket filmlerine hep ilgi duyar, aynı filmi on yıl sonra yeniden gösterime sokar, yirmiotuz yılın ardından yeni versiyonunu yapar ya da TV filmine dönüştürürler. Şimdi gelelim, ilk felaket filmlerine... 8 Mayıs 1902’de Martinik’teki SaintPierre kentinin Pelée volkanik dağının lavlarının altında kalması iki filmin esin kaynağı oldu. Georges Méliès’in “Martinik’teki Volkan Erimesi” ile Ferdinand Zecca’nın “Martinik Faciası” maketlerin, su leğenlerinin, fon bezlerinin, kükürdün, tutuşturulmuş yongaların bileşimiyle yapılan haber filmleriydi. 192030’larda türün ilk ciddi örnekleri ortaya çıktı: La Cité foudroyée (Yıldırım Düşen Kent, 1924), The Last Days of Pompei (Pompei’nin Son Günleri, 1935), San Francisco (1936), The Hurricane (Kasırga,1937), Old Chicago (Eski Chicago, 1938). Japonya 1950’lerde çok sayıda felaket filmi üretmişti. Ünlü Godzilla (1955) ve The Mysterians’da (1957) Tokyo kentinin defalarca yıkılması, atom bombası sonucu Hiroşima ve Nagazaki’de yaşanan korkuyu, çaresizliği yansıtıyordu. Titanic (1953), The High and The Mighty (1954), Zero Hour (1957) filmleri Kore Savaşı’yla çağdaştılar. 70’lerin Amerika’sında türün yeniden canlanması Vietnam Savaşı’nın, politik ve ekonomik sonuçlarına bağlıydı. Pompei’den sonra Sinema tarihinin en önemli felaket filmleri: Pompei’nin Son Günleri (1935), San Francisco (1936), The Hurricane (1937), Old Chicago (1938), Titanic (1953), The High and the Mighty (1954), Godzilla (1955), Zero Hour (1957), The Mysterians (1957), Airport (Havaalanı,1970), No Blade of Grass (1970), Frogs (Kurbağalar, 1972), The Poseidon Adventure (1972), The Towering Inferno (Cehennem Kulesi, 1974), The Earthquake (Deprem,1974), Juggernaut (Dehşet Gemisi, 1974), Hindenburg (1975), Cassandra Crossing (Kassandra Köprüsü, 1977), Avalanche (Çığ, 1978), The Swarm (Katil Arılar, 1978), Meteor (1979), When Time Run Out (1980), Outbreak (Salgın, 1975), Daylight (Gün Işığı, 1996), Twister (Hortum, 1996), Titanic (1997), Dante’s Peak (Dante Yanardağı, 1997), Volcano (1997), Deep Impact (Derin Darbe, 1998), Armageddon (1998), Poseydon (2006). CUMHURİYET 02 CMYK