02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 5 MART 2006 / SAYI 1041 FUTBOLUN ÖTEKİ YÜZÜ Her şey, bir top, on birli, bir o kadar rakip oyuncu, bir saha ve hakemlerden ibaret değil. Futbolun arka yüzünde yoğun bir siyaset var. Sağcısolcu takımlar, ırkçı ya da ırkçıların menziline yerleşen oyuncular... Taraftar kızıl bayrak açıyor, futbolcu Che tişörtü giyiyor. Bir başkası Nazi selamıyla dikiliyor tribünlerin önünde... Ama görülen o ki, sahalardaki faşizm giderek artıyor... Lazio taraftarları Olimpiyat Stadı’nda hiç çekinmeden faşist ve ırkçı görüşlerini sergiliyorlar... Can İşbakan F utbol dünyanın en çok ve en geniş kitleler tarafından izlenen spor dalı. Bu sava itiraz eden yoktur. Dünyanın dört bir yanında milyarlarca kişi futbolla yatıyor, futbolla kalkıyor. Gönül verdikleri takımlar ise tüm sevgilerin, tüm beğenilerin, tüm ideolojilerin önüne geçiyor. Ve biliniyor ki futbol sadece golden, penaltıdan, ofsayttan, serbest vuruştan ibaret değil. Orada bir yaşam var ve bu yaşamın içindeki bazı öğeler aslında futbolseverlerin iç dünyasını dışa vuruyor. Geniş kitlelerin olduğu yerde farklı siyasi görüş ve hayat felsefelerinin etkilerini göstermeyeceğini düşünmek olanaksız. Başka deyişle futbol aslında siyasi görüşlerin paylaşılabileceği, yeri geldiğinde propaganda aracı olabileceği en uygun arena. Türkiye’de böyle bir gelenek olmasa da birçok ülkede belirli bir görüşü yaymak için kurulan kulüp ve taraftar dernekleri var. Elbette zıt fikirlerdeki taraftar kitlelerinin takımlarının mücadelesi Galatasaray Fenerbahçe’nin rekabetinde olduğu gibi sadece sportif çekişmeden ibaret değil. O takımların maçlarında sadece futbolcular değil, farklı siyasi kamplar, inanç toplulukları ya da sosyal sınıflar birbirleri üzerinde üstünlük kurmaya çalışıyor. SAĞCI LAZIO, SOLCU ROMA Futbolda siyasi görüş çatışmasını en şiddetli yaşayan ülke İtalya. Başkent’in şehir merkezinde yaşayan Romalılarla, Roma’nın banliyölerinde yaşayan Lazio taraftarları arasında yıllardır büyük bir çekişme var. Bu çekişmenin Roma cephesini, tribünlerde zaman zaman Che Guevara’nın resminin yer aldığı pankartlar açılsa da belirli bir siyasi kimlikle bütünleştirmek mümkün değil. Lazio taraftarları ise Olimpiyat Stadı’nda hiç çekinmeden faşist ve ırkçı görüşlerini sergiliyorlar. Hatta sadece bu görüşün propagandasını yapmakla kalmıyor işi siyahi oyuncuları protesto etmeye kadar götürüyorlar. Lazio’nun bazı futbolcuları siyaseti saha içine de taşıyor. Forvet oyuncusu Paolo Di Canio son birkaç maçta gol sevincini Mussolini’nin faşist selamını vererek kutluyor. Ceza almasına ve hakkında FIFA tarafından soruşturma başlatılmasına rağmen ırkçı değil faşist olduğunu göğsünü gererek açıklıyor. Komünist Parti’nin kurulduğu kent olan Livorno’nun taraftarları ise her maça orakçekiçli bayrakla geliyor. Kızıl renkli forma giyen Livorno takımının taraftar derneğinin adı “1921”. Bu, İtalya Komunist Partisi’nin kuruluş yılı. Livorno taraftarları her fırsatta renklerini belli ediyorlar. ABD’nin Irak’ı işgali sırasında ölen 17 İtalyan askeri için federasyonun lig maçlarından önce yapılmasını istediği saygı duruşu sırasında da bu ilkelerinden vazgeçmediler ve işgal edilen Irak lehine sloganlar attılar. Livorno’nun komünizm sempatizanlığından bahsederken kaptan Luccarelli’nin 2004 yılında ortalığı karıştıran açıklamasına değinmeden geçemeyiz. Luccarelli dört kulübün tribünlerinde Che Guevara posteri açıldığını Modena, Perugia, Ancona ve Empoli ve hepsinin küme düştüğüne dikkat çekti! Özetle Luccarelli federasyonun da siyasi davranabileceğini vurguladı... Livorno’nun taraftarları her maça orak çekiçli bayrakla geliyor... olsa da günümüzdeki taraftar kitlesinin belirgin bir siyasi kimliği yok. Juventus'un adı ise sık sık bahis mafyasıyla anılıyor. İSPANYA VE FUTBOL İspanya’yı incelediğimizde siyasi oluşum ve bağımsızlık hareketlerinin futbolun önüne geçip bu görüşlerin ifade arenasına dönüştüğünü görüyoruz. Katalan Bölgesi, Bask Bölgesi ve İspanya Krallığı arasındaki var olma mücadelesi takımlara da yansıyor. Katalanlar Madrid’in merkeziyetçiliğine karşı Barcelona’yı kurdular ve bu hegemonyayı yıkıp Katalanların sesini duyurmak için kendilerine Nou Camp Stadı’nı mekân seçtiler. EZİLENLERİN TAKIMI NAPOLİ Siyasi görüş olarak ikiye ayrılmışlığın, KuzeyGüney çatışmasının en belirgin yaşandığı ülkelerin başında gelen İtalya’da Güney’i temsil eden takım Maradona’nın yücelttiği Napoli. Maradona Güney İtalya’nın direnişine öyle bir katkı sağlamıştı ki 1990 İtalya Dünya Kupası’nda Napoli’de Gökmavililer ile Arjantin karşı karşıya geldiğinde ev sahibi taraftar Tangocuları desteklemişti. Kuzeye gelince, burada Milan ve Juventus’un egemenliği görülüyor. İtalya’da, “Kuzeyliler Güneyliler’i hakir görür ve onlardan kurtulmak ister” görüşü Güneylilerin dile getirdiği bir teori. Hatta bir Napoli taraftarı: “Kuzeyliler takımlarında Güneyli Lazio’lu İtalyan oynatmazlar. Hatta Paolo Di bu takımlar ülkede söz saCanio. hibi olduğu için milli takımlar da bile bizden oyuncu bulunmaz” diyerek durumun ciddiyetinden bahsediyor. AC Milan kuruluş yıllarında Kızıl Tugaylar tarafından desteklenmiş Samuel Eto’o olaylı KamerunZaragoza maçında sahayı terk etmek istedi... Sahadaki on yıllarda Avrupa’da etkisini göstermeye başlayan ırkçı tezahüratların son hedefi Barcelona’nın yıldızı Samuel Eto’o oldu. 25 Şubat’ta Zaragoza’yla karşı karşıya gelen Katalan ekibinin Kamerunlu oyuncusu maç boyunca süren ırkçı tezahüratlara ancak 75 dakika dayanabildi. Yıldız oyuncu topu ayağına her aldığında maymun taklidi çıkaran Zaragoza faşizm... taraftarlarına sinirlenerek sahayı terk etmek istese de Barcelona Teknik Direktörü Frank Rijkaard ve sahadaki diğer takım arkadaşları tarafından ikna edildi. Bir İspanyaFransa hazırlık maçı öncesi İspanya ulusal takım antrenörü Luis Aragones’in Reyes’i motive etmek için kullandığı Henry’yi kastederek “Sen o zenciden daha iyisin sözleri” de basına yansımış ve büyük tepki görmüştü. Irkçı hareketlerden payını alan diğer oyuncular arasında Chelseali Shaun WrightPhillips (solda), Arsenalli Ashley Cole da sayılabilir. S 1930 yılında İspanya’daki iç savaşta o zaman iktidar olan General Franco’ya en çok direnen bölge Katalanya’ydı. Franco’nun koyu bir Real Madrid taraftarı olması Barcelona’yla aralarındaki düşmanlığı başlattı. Barcelona taraftarları sahalarındaki her maçta İngilizce “Katalanya İspanya değildir” yazılı pankartlar açarak bağımsızlık propagandası yapıyorlar. Takım da Barca formasının kutsal olduğuna inandığı ve bir bağımsızlık simgesi olarak gördüğü için göğsüne reklam almıyor. Gelelim Real Madrid’e... Kulüp ilk kurulduğunda adı Sociedad Madrid Football Club iken Kral 13’üncü Alfonso tarafından verilen bir kutsama unvanı sonucu ismini Real (Royal, kraliyet) Madrid olarak değiştirdi. Taraftarlarını Franco sempatizanları, totaliter rejim düşkünleri ve kraliyet hayranları oluşturuyor. Kraliyeti ve iktidarı arkasına alan Real Madrid’in bir diğer rakibi ise Bask Bölgesi temsilcisi Atletik Bilbao. Bilbao bağımsızlık mücadelesini Fransız İhtilali’nden beri sürdüren bir takım. Amaçlarına o kadar bağlılar ki takımlarına Basklı olmayan hiçbir oyuncu almıyorlar. Bu prensiplerinden Fransız oyuncu Lizarazu için ödün verdiler. Aslında Lizarazu İspanya’nın olmasa da Fransa’nın Bask Bölgesi’nde doğup büyüdüğü için bunu pek de “ödün vermek” olarak değerlendirmemeli. Atletik Bilbao da aynı Barcelona gibi formasına reklam almayan bir takım. İspanyol takımıyla İtalyan Livorno’nun arasında siyasi görüşlerinin yakınlığı nedeniyle dayanışma olduğu biliniyor. KATOLİKPROTESTAN Takımlar arasındaki siyasi çatışma İskoçya’da mezhep farkı olarak ortaya çıkıyor. Bu ülkenin düşmanca rekabet yaşayan takımları Glasgow kentinin iki takımı Celtic ve Glasgow Rangers. Celtic, 1887’de Glasgow’daki St.Mary kilisesinde hem yoksulluğu hem de dinsel çekişmeyi önlemek amacıyla İskoç Katolikleri tarafından kuruldu. ? ? CUMHURİYET 08 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle