Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 5 MART 2006 / SAYI 1041 Hazdan kaçan kadınlar Özlem Altunok K itabın adı “Hazdan Kaçan Kadınlar”, yazarı ise Fidan Terzioğlu. Kapağında okuyucuya doğru uzatılan kıpkırmızı bir elma var. Kışkırtıcı, çünkü elmanın yasaklı, ama tahrik edici mitolojik öyküsünü düşürüyor akla. Fidan Terzioğlu, üçüncü romanında hazzı, meşru kılınmış bir haz alma güdüsü, yani yemekle ilişkilendiriyor. Dumanı tüten rostolar, hünkâr beğendiler, çıtır kurabiyeler, tatlılar arasında kendini gizleyen üç kadının hikâyesi, var olma açlığına işaret. Terzioğlu’yla son romanını konuştuk. Endüstri mühendisliğini bitirdikten sonra reklam yazarlığı yapmış, sonra da edebiyatta karar kılmışsınız. Nasıl gelişti bu karar süreci? Reklamcılığı 6 yıl önce bırakana kadar, yazmak gibi bir hayalim yoktu. Sadece o işi yapmak istemediğim için bıraktım, arkasında ne olduğunun çok da farkında değildim. Korkulu bir dönem geçirdim, ama bağlarımı kopardığım o kararlı süreçle beraber ne yapmak istediğimi buldum. ve temizlik gerekiyor. Bence her türlü ifade şekli bu ikilemden doğuyor. Bir içeriden çıkmayı bekleyen ifade kanalı var, bir de dışarıdan aynı şiddette gelen dış dünya baskısı. Bütün amaç baskıyı temizleyerek yaşamak, var olmak... Reklamcılıkla ilişkilendirilebilecek bir noktası da kitaplarınızın “kolay okunur” olması. Bu sizi rahatsız ediyor mu? Doğru, bu çok duyduğum bir yorum. Böy “Hazdan Kaçan Kadınlar” üç kadının haz ve acıyla ilişkisini ele alıyor. Neden bu konuyu seçtiniz? Haz ve acı ilişkisi uzun zamandır anlatmak istediğim bir konuydu. Ben, görünürde iki farklı kutup gibi algılanan haz ve acının tek bir şey, yani haz olduğunu düşünüyorum. Hazzın ne zaman acı olarak tanımlanacağını da biz belirliyoruz. Acı olarak tanımladığımız yerde ise korku var. dan kaçma, korku, suçluluk gibi duyguların, özellikle insanın dişi tarafına yüklenen konular olduğu için. Bence erkeğin en büyük korkusu kırılgan, yaralanabilir, yani dişi tarafını göstermek. Halbuki bir şey ne kadar bastırılırsa o kadar büyüyor ve kendini hissettirmeye başlıyor. Dumanı tüten soslu makarnalar, kıtır tavuk dilimleri, nar gibi kızarmış patatesler, közlenmiş biberlerle sunulan bir sarhoşluk ması yatıyor. İnsanların yedikleriyle bu kadar ilgilenmesinde, sağlıklı yaşamak için bu kadar zorlanmalarında bu dengesizliğin de payı var. Roman, neredeyse tek bir mekânda, yani bir restoranda, sebze, meyve, bakliyat ve mutfak malzemelerinin içinde geçiyor. Mekânı bu kadar daraltmak bir tercih miydi? Evet. Anlatmak istediklerimin yoğunluğunu mümkün olduğu kadar kısıtlı alanda, dağıtmadan anlatmaya çalıştım. Aslında hikâyenin kullanmak istediği metaforlar, değişkenler ve ifade biçimleri kendini o restorana, mutfağa hapsetti. KENDİ OLMAK... Cavidan, Cihan ve Ayda... Yemekle ilişkileri güçlü ve zayıf üç kadın. Üçünün de hazdan kaçtığını, kendilerini yaşayamadığını görüyoruz, ama bu halleri onları neden daha erkeksi ve dominant kılıyor? Bir kadının bir erkekle sağlıklı bir ilişki kurup kendi olması pek de kolay değil. Karar veren, yargılayan, baskın rol erkeğe atfedildiği için, kadın da istemediği şeylere maruz kalma korkusuyla ilişki kuramıyor. Dolayısıyla erkeği yok saymayı, gücü kendine saklamayı seçiyor. Bu, bilinçli bir karar değil bence, öfkeden ve korkudan böyle yaşanıyor. Oysa bu da bir seçim olabilir, ama huzurla, bilinçle, neşeyle verilmiş bir karar olmalı. Özellikle Ayda’nın hazdan kaçmak için ne kadar çok çabaladığını görüyoruz. Hazdan kaçmak mümkün mü? Ayda o zamana kadar kararları kendisinin verdiğini bilmeyen biri. Hazdan kaçmak kendi seçimiydi, ancak kaynaklarını anlayabildiği, uyanabildiği zaman bilinçli bir hale geldi. Değişmez sandığı, taşlaşmış kalıbı parçalayabildiği zaman açığa çıkarabiliyor. Anlatıcının kadın olduğu ve kadınlar üzerine kurulu bir roman “Hazdan Kaçan Kadınlar”, ama romandaki bütün karakterler eşit ve kimse öne çıkmıyor bir yandan da... İnsanların birbirlerinin hayatına müdahale etmemesi çok önemliydi benim için. Çünkü insanlar hayatta kader kurbanı gibi, sürekli dışarıdaki bir güce karşı savaşarak yaşıyor. Oysa savaş insanın içinde ve dışarıda olan pek çok şey, içerdekilerin tezahürü. Bu yüzden kitapta birinin diğerinin tepesine binmesini, baskın çıkmasını istemedim. Fidan Terzioğlu son kitabında insanın hazla ilişkisini ele alıyor. Özellikle kadınların kaçtıkları haz duygusunu, meşru kılınmış bir güdü, yani yemek üzerinden sorguluyor. le tanımlanması beni bir taraftan memnun ediyor, çünkü “kolay okunabilirlik” zor bir beceriyi gösterir. Olumsuz bir intiba bırakması ise insanların çabuk okunan bir romanın çalakalem yazılabileceğini sanmasında. “Hayat Roman”, “Herşeyi Gören Gözler” ve “Hazdan Kaçan Kadınlar”... Üç kitabınızda da var olma kaygısı, mücadelesi temel alınıyor. Özellikle de kadınların... Özellikle kadınları yazmıyorum, ama kendimi ifade etme aracım kendi bedenim ve düşündüklerim üzerinden gerçekleşiyor. Bu da talep etmeyi engelleyen bir şey. Kitap boyunca neredeyse kimsenin talebine rastlamıyoruz... Hayatın akışında hissettiğimiz her şey haz kaynağı. Arzulanan, beklenen şeyler ne kadar büyükse, korku da büyüyor ve kişi isteklerine yaklaşamıyor. Kitaptaki üç kadın karakter kadar, pek çok de erkek var hazdan kaçan. Kitabın ismini neden kadınlar taşıyor? Hem kitabın merkezinde üç kadının birbirine bağlı hikâyesi olduğu için hem de hazhali var kitabınızda. Yemek, haz duygusunun en kolay tatmin yolu mu? Libidonun öncelikle cinsel enerjiyle simgelenmesinde bir sorun var. Libido, yaşam enerjisi ve bu enerjiyi cinsel enerjiyle sınırlandırmak sağlıksız. Çünkü cinsellik o zaman üstü örtülen ve gizli yaşanan bir şeye dönüşüyor. Hapsedilen, açığa çıkamayan enerji de başka haz kanallarına boşaltılıyor. Özellikle son zamanlarda yemeğe karşı aşırı bir obsesyon, iştah ve ilgi var. Bence bunun arkasında da bastırılan haz güdüsünün meşru kılın İÇTEN GELEN, DİKTE EDİLEN... Peki, edebiyatla nasıl, nerede kesiştiniz? Her insanda farklı biçimlerde açığa çıkan ifade etme ihtiyacından. Biçimimin bu olduğunu düşünüyorum. Reklam yazarlığıyla edebiyat arasında ister istemez kurulmuş bir bağ var mı? Bir kere 8 yıl boyunca reklam yazarlığı yapmanın getirdiği refleksler var. Bu durumun yazarlığa olumlu olumsuz etkileri mutlaka olmuştur. Reklam yazarlığı insana bir fikri geliştirirken çok net bir düşünme pratiği sağlıyor. Reklam yazarlığını bırakmama sebep olan kısımsa her zaman dikte edilen fikirleri ifade etmek durumunda olmaktı. O refleksi geride bırakmak içinse ciddi bir farkındalık 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinlikleri Bugün evde oturmayın! ugün, sokaklar kadınların. Yine rengârenk, morlu, allı kıyafetleriyle kadınlar, “İnsanca yaşamak istiyoruz”, “Cinsel sömürüye, ayrımcılığa hayır” demek için sokakları dolduracak. En çok da Bursa’nın sokaklarını. Çünkü pek çok kadın örgütü, parti ve sendika, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliklerini bugün Bursa’da yapacak, 8 Mart’ta kendi şehirlerinde kutlayacak. ÖDP ve DİSK başta olmak üzere çeşitli örgütlerin miting merkezi olarak Bursa’yı seçme nedenleri 28 Aralık 2005’te Bursa’nın Nilüfer İlçesi Yakacık Mahallesi’ndeki bir tekstil fabrikasında çıkan yangında hayatını kaybeden beş kadını unutmamak ve unutturmamak. 4 saatlik mesai için 9 YTL alacak olan 17 yaşındaki Sadife Düdüş’e, 15’indeki Ayşe Denizdalan’a, 21 yaşındaki Gülden Çiçek’e, 27’sindeki Necla Özveren’e ve 3 aylık hamile 32 yaşındaki Sevgi Sesli’ye adanan mitingle uygulanmayan iş güvenliği yasalarına, tehlikeli çalışma koşullarına, denetlenmeyen işyerlerine dikkat çekilecek. 12.00’de Bursa İpekçilik semtinde bulunan tarihi İpekböceği Enstitüsü’nün önünde buluşacak olan gruplar tarihi Kozahan’a kadar yürüyüp, saat 14.00’te Kozahan önünde 8 Mart etkinliğini yapacaklar. Neden mi bu mekânlar? “Bahsedilen tarihi mekânların hepsinin kadınların tarihinde yeri var. Bu yerler kadın emeğinin, birikiminin mekânları olduğu gibi özgürlük ve hak mücadelesinin de mekânları. Geçmişte ipek üzerinden yok sayılan kadın birikimi bugün de sentetik iplik üzerinden yok sayılmakta, değişen çok bir şey yok”. 8 Mart’ta ise Türkiyeli kadınlar dünya kadınlarıyla ortak bir eyleme imza atacaklar, savaşa karşı kadınlar, Amerikan konsolosluklarını hedef alan eylemlerinde, Irak işgalinin kadınlar üzerindeki etkilerini dile getirecekler. Özetle siz de bugün ve 8 Mart’ta evde oturmayın, Bursa’ya gidemeseniz de, kendi kentinizdeki kadınların arasına karışın... İşte miting saatleri ve yerleri: Ankara: 8 Mart’ta, üç ayrı platform yarımşar saat arayla yürüyecek. DİSK, Halkevleri ve Pir sultan Abdal Derneği 12.30’da Yüksel Caddesi’nde basın toplantısı yaptıktan sonra Amerikan Büyükelçiliği’ne yürüyecek, burada yapılan konuşmalarda Irak’ın işgalinden sonra kadınların yaşadığı şiddet ve zorluklara dikkat çekilecek. ÖDP ve feminist gruplar da aynı güzergâhı kullanarak bir eylem gerçekleştirecekler, bu eylemin saati ise 12.00. B İstanbul: Kadıköy Meydanı’nda yapılacak olan mitinge çeşitli parti, sendika ve kuruluşlardan, Bursa’daki mitinge gidemeyenler katılacak. 12.00’de başlayacak olan yürüyüş, meydanda son bulacak, standlar açılarak, konuşmalar ve dinletilerle devam edecek. 8 Mart’ta ise Amerikan Konsolosluğu’na yürünülecek ve Irak’ın işgali protesto edilecek. 19.00’da ise Taksim’de buluşulacak, Galatasaray’a kadar olan güzergâhta, her yıl yapılan feminist yürüyüş yinelenecek. İzmir: Türk Kadınlar Birliği Başkanı Şermin Akman, bugün saat 12.30’da Dalyan Gazinosu’nda “Kadın Hakları” konulu bir konuşma yapacak. 8 Mart’ta ise Türk Kadınlar Konseyi, İzmir Kadın Kuruluşları Birliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Ege Üniversitesi Kadın Araştırmaları Merkezi ile birlikte saat 10.30’da Cumhuriyet Meydanı’nda toplanacaklar ve belediye bandosu eşliğinde Atatürk Kültür Merkezi’ne kadar yürüyecekler. Diyarbakır: Diyarbakır Kadın Platformu’nu oluşturan 30 kadın örgütünün düzenlediği miting 8 Mart’ta yapılacak. Kadınlar saat 10.00’da Eski Hal’de buluşacaklar. Yürüyüşün ardından İstasyon Meydanı’nda yapılacak konuşmalarla miting sona erecek. Diyarbakır’da ayrıca kadınlar için ücretsiz film gösterimi yapılacak. Adana: Emekçi Kadınlar Birliği’nin düzenlediği etkinlik saat 12.00’de Büyükşehir Belediyesi’nin önünde başlayacak, Uğur Mumcu Alanı’nda sona erecek ve bir miting yapılacak. CUMHURİYET 04 CMYK